21 Mart 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tefrika No. 71 Yazan : Murad ğertoğlu Bu sırada Roberto da Ancello- ya bakarak, “ne yapacağız?,, şek- linde başını salladı. Ancello bu işarete vukuata intizar, kadere rr- za manalarına gelen bir bakışla cevap verdi. Bu esnada kapının önünde ufak bir gürültü oldu. Borjiya içeride- kilerin telâşmı yatıştırdı: — Merak etmeyin.. Bir şey yok. Dışarıdakinin hesabı görülüyor. Bundan sonra kapı vuruldu. Bor jiya cevap verdi: — Hayır, telâş etmeyin.. Tehli- ke yok.. Yalnız kapının önünden ayrılmayın ! İşaretimi bekleyin! Bu sırada Fariyani'nin cebinden aradıkları kâğıdı buldular. Borji- ya kandilin ışığında İnosanın im- zasını ve papalık mühürünü taşı- yan kâğıdı başından sonuna ka- dar dikkatle okuduktan sonra: mırıldandı. Ve sonra yanındakile- re dönerek sözünde devam etti: — Sizin son bir şüphenizi daha silmek istiyorum. Şimdi görüyor- sunuz ya bir işaret versem kapının girerek sizi öldürebilirler. Bunu yapmamam hakkınızda fena bir his beslemediğimin büyük delili- dir. Saniyen sizi öldürmek benim de zararımadır. — Çünkü üç cesur si- lâhşordan mahrum kalırım. Bina- enal'eyh birbirimize itimat edelim. Birbirimize inanalım. - Şimdi beni dinleyin! plânını anlattı. Bunun üzerine der- hal icraata gestiler. Kardinal beş dakikada tıbkı Fariyani gibi giyindi. Kukulâtası- nı gözlernin üzerine kadar eğdi. Ve yanında Jülyetto ile iki serseri olduğu halde dışarı çıktı. Burjiyanın bu yaptığı şey, bü- yük bir cür'etti. Fakat o daha böy- le ne tehlikelere burnunu. sokmuş, kellesi koltuğunda ne işlere gir- mişti. Şimdiki halde onu en ziya- de düşündüren şey, bir düşmanı- nın elini kolunu sallrya sallıya ye- rini keşfetmesi, ve yatak odasına — kadar girebilmesiydi. ) Bu hâdise bütün emniyetini alt Üst etmiş, etrafında kendisini mu- hafaza edenlere karşı da bütün iti- —— madmı kaybetmesine sebep olmuş- b tu. — Busmrada askerlerin yanıma ka- dar gelmişlerdi, Devriye zabitleri yaklaşan dört gölgeyi tanıdılar. Borjiya kâğıdı gösterdi ve eliyle dağılıp gideceklerine dair bir işa- rette bu'unduktan sonra geri dön- dü. Zabitler bundan asla şüphe- lenmediler ve askerlerini alıp u- zaklaştılar. Borjiya gene köşke avdet ettikten sonra odasına girdi. Süratle Fariyani'nin cesedini kaldırarak mahzende gizli bir kö- şeye gömdüler. Yerdeki kan leke- lerini temizlediler. Bu iş iki saat kadar sürdü. Ortada bu hâdiseyi belli eden hiç bir eser kalmamış ol- du. Bu sırada gün de yavaş yavaş ağarmağa başlamıstı, Bu işler bit- tikten sonra Borjiya bir silâhşor elbisesi giydi. Beline uzun bir kı- laç taktı. Bunun üzerine kendisini İyice gizliyecek bir manto attı. Ve yanındakilere: — Şimdi muvakkaten Romadan — Mükemmel bir vesika! diye önüdeki adamlarım derhal içeri| Borjiya kısa ve seri cümlelerle ra odadan çıktılar. Borjiya ken- disini beklemelerini işaret ederek sofada bulunan başka bir odaya girdi, Burası oğlu Sezar Borjiya- nın yatak odasıydı. Sezar Botjiya her zaman olduğu gibi yatağının üstüne elbisesini çıkarmadan u- zanmış, içtiği içkilerden dolayı sız mış, kalmıştı. Kendisini uyandırmak için e- peyce uğraşması lâzımgeldi. Sezar küfrederek güçbelâ gözlerini açtı. Fakat baş ucunda kendisini uyan- dıranın babası olduğunu görünce, aklını başına topladı. Kardinal oğluna uzun uzadıya geceki hâdiseyi, ve plânını anlattı. Konuşmalarının son kısmı şöyle geçti: — Hatırlıyorsun ya, üç düşma- nımızı üçümüz arasında taksim et- miştik. Kardinal Lükrese, Fariyani sana düşmüştü. bana.. Lükresten uyumadan evvel aldığım bir haber işini becerdiğini bildiriyordu. Ben de bu gece ya- rısı senin işini yaptım. Geriye sa- dece bir papa kalıyor. — İnosan! — Evet, papa İnosan! Şimdi ben de Romadan çıkıyorum. Napoliye Lükresin yanma gidiyorum, Seni papa ile yalnız bırakıyorum. —— ZI — Yani ben nasıl senin işini yap trmsa, sen de öylece benim işimi yapacaksın! Senin anlıyacağın iş- lerimizi değiştiriyoruz. Fariyani- yi nasıl öldürdümse, papayı da sen öldüreceksin! Sezar esnedi: — Anladım. — Yalnız hemen hareket etme... Aradan bir hafta kadar geçsin. — Fariyaniyi ne yaptın? — Gizli bir yere gömdüm. Fa- kat o şimdi başka bir şey yapmış- Ur. — Ne yaptı? -— Dün gece kardinal Fernando- yu da papanın emriyle zehirliyerek öldürdükten sonra Romada bir ye- re gizlendi. — Ha... Mesele şu! ü (Devamı var) HABER — Akşam postası Papa İnosan da YAZAN: İSHAK — Ben doktor Şahabı vurmadım, O, ikimizin arasın- hâkim efendi ! D KOCALI FERDİ 78 da patlıyan bir tabancanın kurşuniyle yaralandı Fakat, zeki çocuk, ana ile evlât arasındaki münasebetleri ve onların bakışlarındaki manayı an- lamıyacak kadar kabiliyetsiz de- ğildi. Nihayet iş meydana çı- kınca, Leylâ damadının yüzüne nasıl bakacaktı? Zaten o tevkif- haneye geldiği gündenberi kendi yüzüne bakmağa da utanıyordu. İ- ki gündür çantasından aynasını bile çıkarmağa eli varmıyordu. Leylâ sorguya çekilirken.. Mahkeme salonu hıncahınç do- luydu. Leylâ, tevkifinin üçüncü günü mahkemeye çağırılmıştı, O gün tevkifhanede kızını bek- liyen Leylânın birdenbire mahke- meye çağırılması kendisi gibi her- kesi de hayrete düşürdü. Gardiyan kapıda homurdanı- yordu: — Haydi hanım, mahkemeye gideceksin! İki saat seni bekliye- cek değilim ya... Çabuk ol baka- İm! Leylâ çarçabuk hazırlandı.. Yakası siyah kürklü mantosunu giydi.. Kapıda kendisini bekliyen iki jandarmanın süngüleri nmmda yola çıktı. Adliye korıdorlmnd& bq—l;yı - ni çiğnercesine koşuşan seyirciler samiin sıralarını çoktan doldur - muştu. Leylâ maznun mevkiine otur - muştu.. Yanında ihtiyar bir vekili vardı. Leylânın en çok sinirine doku- nan şeylerden biri de gazeteciler- di. Etrafındakilere gözünün ucuy- la bakarak: — Ah şu muzip adamlar.. Beni gene bütün dünyaya teşhir edecek- ler.. Yarın gene gazetelerde (25 kocalır kadın) m muhakemesinden hararetle bahsedecekler... Diye söyleniyordu. Zaten ona (25 kocalı kadın) damgasını vu- ranlar da gazeteciler değil miydi? Salonun içini derin ve manalı bir süküt kaplamıştı. Hâkim sorguya başladı: — Adınız? — Leylâ... — Babanızın adı? — Abdülkerim Selâmi paşa.. — Kaç yaşındasın — Kırk.. — Nerede doğdun? — İstanbulda.. — Zabıta seni doktor Şahnp be- yin katili olarak mahkemeye gön- deriyor. Anlat bakalım, onu neden ve nasıl vurdun? — Ben doktor Şahabı vurma- dım, hâkim efendi! O, ikimizin a- rasında patlıyan — bir tabancanın kurşuniyle yaralandı. — Bu kurşunu gökten şeytanlar atmadı ya.. Tabanca senin değil miydi? — Hayır, onundu. Otomobilde münakaşa ediyorduk.. Beni tehdit| için rovelverini cebinden çıkar - maıştr. — Zabıtanın yaptığı tahkikatta doktor Şahabın rovelver taşımak itiyadında olmadığı anlaşılmış. Bu rovelverin sana ait olduğunu ve doktoru öldürmek kastile üzerine atıldığını polisteki ifadende uzun. uzadıya anlatmışsın? Leylâ cürmünü inkâr edınce hâ- kim polisteki ifadenin okunması- nı söyledi. Zabıt kâtibi yarım sa- atten fazla süren ifadeyi okudu. Leylâ poliste neler söylememiş, neler de yumurtlamamıştı! Hâkim, bu uzun ifadeden sonra Leylâya sordu: — Şahap beyle ne kadar zaman birlikte yaşadınız? — Üçay.. — Biz daha fazla tahmin ediyo- ruz., Bir seneye yakın beraber ya- şamışsınız? — Buna imkân yok, hâkim efen. di! — İmkân yok ne demek..? Zem gin, uysal bir adamı ele geçiren $€“ nin gibi dul bir kadın, böyle bir erkeğin yakasını kolay kolay bırâ* kır mı? ; Leylâ dudağının ucuyla gülüm” sedi: — Yanılryorsunuz, hâkim efer” di! Böyle pinti bir erkekle üç ay“ dan fazla yaşamağa benitı. Küi terim müsait değil. Bana kalsâı ben öyle durgun ve ruhsuz bir &“ kekle üç gün bile beraber yaşıy*” mazdım. Fakat, onun Sevgisi V" gece gündüz peşimden ayrılm3” ması beni ancak üç ay kadar on* bağlıyabildi. — Sizi çok seviyordu, öyle mîf — Çıldırasıya.. — Peki.. Otomobilde ne ıııılîıl"i kaşası yapıyordunuz? — Ona: (Benim yakamı bırak« Bu gece son defa olarak Büyükde” rede beraber yemek yiyelim. Ge zelim.. Ve tatlİr tatir ırynlalımn dedim. Mademki ben onu sevmi” yordum., Sevemiyordum. Onuf sevgisinin benim yanımda ne d? ğeri olabilirdi? — O ne dedi? Ayrılmak istemi” yor muydu? — Hayır.. Kendimi öldürürüm senden ayrılmam, diyordu. Ben ıltmış yaşında bir adamın'aşk id' zünden kendine kıyması 'çok $ lunç olacağını söylemiştim. Bu *? rada rovelverini de cebinden ©" karmıştı. Kendisine: (Ateşle oy' nuyoruz, ikimizden birinin başıf' da ecel dolaşıyor!) dedim. Aldır madı.. Ve biraz Sonra — şakalaşi” ken, tabanca patladı... Çıkaf kurşun doktor Şahabın gogıül" saplanmıştı. Hâkim bu konuşmadan son? müddeiumumiye döndü: — Siz ne dersiniz? Müddeiumumi ayağa kalkmı? tı.. Herkes heyecan ve telâş ı(,;ı!l'Iı sabırsızlanıyordu. (Devamı var) Yetrika No. 78 Onu gücendirmemek için bütün bu sözleri tatlı bir sesle söylemeğe uğraşryordum. Buna rağmen <u cevabım hoşuna gitmedi, Ellerimi hiddetle bırakıverdi. Siniri. adımlarla o dayı arşınlamağa başladı. Biraz sonra gelerek önüm- de durdu. Sesi biraz evvelki yumüşaklığını kaybet- mişti. Sordu: — Bunları söylemek için mi bugün buraya gelip benim rahatımı kaçırıyorsunuz? — Aramızda bir anlaşamamazlık olduğunu sanr- yordum. Bunu kaldırmak için geldim, Zira insanların haksız yere darılmaları çok fena gücüme gidiyor. — Benim haksız yere darıldığımı sanıyorsunuz demek? — Tabit.. Doğruyu söylemek lâzımgelirse ben buraya anlaşmak için değil büsbütün bozuşmak için gelmiştim. Alayla gülümsedi: — Evet hanım, Haklısınız. Size söyliyecek, size sitem edecek hiç, hiç bir şeyim yoktur! Sızlandığınız tavırlarımı da kat'iyyen — değiştirmiyeceğim. Cünkü bunu siz istediniz. Siz hazırladınız. — Gazinodaki o adam için mi böyle yapıyorsı- “ayrılmamız lâzımdır. dediktefn son nuz? — Hayır hanım hayır! Eski takdirkârımızın dü- şüncesi aklıma bile gelmiyor. Buna inanınız! Kskanç Irk biraz sevgi ile birlikte doğar, Hayatımda tutmak: ta inat ettifiniz sizin gibi bir kadın için yüreğmde en küçük br şefkat hissi bile olmadığını biliniz! Taş gibi donmuş. Yerimde mıhlanmış gibi kal- mıştım, Hiddetle suratıma fırlattığı bu buz gibi söz- ler beni öyle bir hale getirmişti ki cevap vermeği bi le düşünemiyordum. Şu saniyede yalnız bir tek ar- zum vardı. O da kaçmak! Fakat kocam önüme gerik mişti. Kollarını göğsüne kavuşturmuş — hiddetle de- vam ediyordu: — Benden bunu hiç beklemiyordunuz değil mi?.: Fakat hiç bir kadının kocasına kat'iyyen söylemeğe varamıyacağı şu sözleri zalim bir şiddetle — yüzüme haykıran siz değil miydiniz? Benim için hiçbir ehemmiyetiniz yoktur! Yaşa" yışımız beni alâkadar etmiyor! Benim için bir yaban” cısınız! Ben ancak arzum olmaksızın kanunun zorla bağladığı bir zevceyim..., Daha öyle ısırıcı sözler kil.. Bunları söylerken samimi idiniz! Kalbinizden söylüyordunuz! Sözleri- niz hislerinizin tamamen makesi idi öyle değil mi, Bu derecelerde bir şiddetten çılgın gibi: — Şüphesiz! diye kekeledim. Daha büyük bir şiddetle devam etti: — Pekâlâ! Kendimi bir yabancı için neden sıka- cakmışım! Niçin alâkadar etmediğim, — yanında hiç bir ehemmiyetim olmayan biri için kendimi rahatsız edecekmişim? Sadece resmen bağlı bir zevceden baş ' ki durdu. ka bir şey olmayan sizin dahi varlığınız beni entcft se etmiyor. İşte hanım size karşı gösterdiğim ti*"; ve muamelelerimin sebebi! Şimdi hoşunuza gıttı Cevap vermedim. Sözlerinden öyle bir şiddet w şıyordu ki birdenbire gayri ihtiyari korktum. Kol ğumun köşesine iki büklüm bir halde büzüldüm. lerim yere dikilmiş, bu beklemediğim — sözlerden yi tün varlığım derin bir zaafa düşmüş, beni daha ĞJ yaralıyacak yeni sözler bekliyerek susuyordum. iye kat o da artık susmuştu. Şimdi ortaya derin bir d küt çökmüştü. Başım ağırlaştı. Beynimin içerisinde sanki # lerce çıngırak sesleri bütün Ğuygulamm hislefîd uyuşturdu. | Demek ki benim evvelki günkü — sözlerim 0“#1 o boğucu sükütlarına sebep olmuştu. | Bu sözleri olduğu gibi hatırında tutmuştu. Hâ se biraz da komikdi. pol Gülmeğe uğraştım. Fakat gülüşüm yalnız zımda tıkandı. ğ .j Sallanarak ayağa kalktım. Bütün vücudum dehaş olmuştu. Öna cevap verecek kudretim % mıştı. Biraz sararmış olmalıydım. Zira bana iki adım ilerledi. Fakat öyle dik bir bakışla Aramızda artık tek bir kelime geçmed alıkoymak için kücük bir hareket yapmafa edemeden vavas vavas. sert, öotomatik ldm'lılfu rodan çıktım. N | (Devamı var) Lk” t

Bu sayıdan diğer sayfalar: