gazam: HALİDE EDİB 31 sada Fakat Rabia ile muhitine beslediği alâka ve tecessüs, gün geçtikçe içini yakıyorda. Her hal- de Rabiaya olan hınc, Tevfiğe karşı güttüğü kinden duba şiddet- liydi. Eğer, kendi de bilmiyerek bir gün Tevfiğin ona avletini bek: Yiyor idiyse, o ümidi şimdi tama- men sönmüştü. Ne kadar Tevfikten refret et se gene onu kendi mal: addetmis işaret ettiği her hangi bi; dakika- da ayaklarına kapanacağına ka- naat getirmişti. Belki de bu kar! 'naati vaktiyle pex boş değildi. Fa- kat şimdi Rabiarnın babasını ta- mamen eline aldığına hiç bir za man Emineye bırakmıyacağına emindi. Bütün bu hüzün arasında İs- tanbul bakkaliyesinin refahı, ora-! dan taşan saadet, onun sızlıyan (Nakil, tereüme ve Sefil vel serseri bir Tevfik, nadim ve bet-| baht bir Rabia... Bunları affede-! lâkayt kalabilirdi. Fakat onların mahalleye destan olan saa- yarasına tuz ekiyordu. mese, detleri, Eminenin gayzını, damar! larını yakan bir ateşe çevirmişti Ve kimseye bundan bahsedeme- esi, içini dökercemesi bütün bü- tür onu zehirliyordu. Rabia elinden gittikten dört, beş ay sonra imama verdiği söze rağmen, yavaş yavaş komşulara içini açmak istedi. Fakat artık mahallenin bu meselede alâkası maziye karışmışt,. Komşular esni- yor ve ekseri bi: iş bahane edip savuşuyorlardı. İmam bile Tevfik, Rabia ma- salından bıkmış, gına getirmişti Emine bu bahsi açar açmaz odası:) *na çekiliyordu. Kadın, çok zaman, namazdan sonra ellerini kaldırıyor — güya; onu dinlemek için gökten inmiş bir Ağlah karşısında imiş gihi — bağıta bağıra Rabianın nankörlü: ünden; yüzsüzlüğünden, Tevfiğin edebsizliğinden Jümiyetinden şikâyet #diyordu.| Fakat imam bu bir tek tesellisine de nihayet verdi: kendisinin maz- "Böyle giderse mahalieli seni| tima”haneye kapamak içir arzuhs! veresek, duanı içinden et, ba ka'| dın!,, dedi. Böyle yarı mecnun olduğu gün- lerin birinde, Sinekli Bakkal taze- İerinden biri ona, gece oturmağa geldi. Gözlerini Eminenio rine dikerek: “Emine teyze, Tevfik amcanm! çingene Penbe ile ahbaplığı bu- günlerde pek yolunda... ded: gözlesi O, ateşi karıştırarak: “Şu surat düşkünü, çengi eski- si, çopur karıyla mı?,, dedi. Taze kadın, Eminenin yüzünü süzdü. Üzerinden geçen uzun ve acı seneler onu kurutmuş, sarari- mış, mütemadiyen kırptığı kirpik- leri kısa, küçük gözlerinde fer kalmamıştı. Fakat bu çirkin ve harap yüzün en korkunç yeri ağ- 74 Dn akkal iktibos hakkı mahfuzdar.) . zıydı. Düz, sıkı dudaklar birbiri” ne yapışmış, bir tek ince çizgi olu- vermişti. Kapanmış, mor, eski bir bıçak yarası gibi bir ağız.. Eminenin taze komşusu o kadar yakışıklı Tevfiğin bu iğrenç yüzde, vaktile ne bulup da âşık ol. duğuna şaştı ve manidar; bir ses le: “Bu oyuncular acaip oluyor. teyze. Kimi beyvnecek'erini kes -| tirmek zordur. Bugünlerde o ço pu. karıyı nikâh ederse, ben hiç de şaşmam.,, dedi. Emine yalnız kalınca mangalı karıştırdı, uzun düşündü. Kömür-| ler kül oldüktan sonra bile maşay: elinden bırakmamıştı. bah çarşıya gitmek için çıktı, fa- kat ayakları onu Sinekl' Bakkal| sokağına götürdü ve başını . Jük-| kândan içeri sokup, etrafı teftiş etti. Tevfik henüz kalkmamıştı, Ra kım mutfakta kahve pişiriyordu. Ertesi sa- Rabia, Eminenin pek ıyi hazirlar dığı, teneke kutunun içivdeki bo- zuk paraları peykeye dökmüş sa yıyordu. “Bu ne kurum, Rabia hanım?, Bu ses, Rabianın yüzürü ölü gir bi sararttı, gözleri bir ölü görmüş gibi Emineye çevrildi. “Yılan gibi ne dimdik bakıyor Baban, Penbeyi nikâh edince gene sun? Tanımadın galiba... ana- nın evine koşarsın.:. Amma o va'| kit ben sana dünyanın kaç bucak olduğunu gösteririm.,, “Sana ne? Babama sen mi va racaksm?,, “Bari güleyim... Köpek gibi ka pımda uluduğu vakit bile dönüp yüzüne bakmadım... “Merak etme, bundan sonra ba- bam sana gözünün kuyruğuyla bi le bakmaz... “Görürüz, Rabia hanım...,, Emine başörtüsühü yüzüne çek: fakat hâlâ) Tabiatla, Aşağılarda ulaştığı çağlar kadm - lar, çocuklar parçalamıştı. Adam ko - kusunu çok güzel anliyordu. Buz lerde çok €t bulamıyordu. - Yarı bir) | açlık bağırsaklarını kemiriyordu. Ka! | yadaki avla açlığını çok güzel yatış - tırabilecekti... Yalnız kayalığın dikliği, ona ku .| runtu veriyordu Ya av karşı koymağ kendisini korumağa kalkışırsa. Sert Kâya buna çok elverişli olacaktı, Dişi aslan parçaladığı bir kadının çeneke | miği üzerine attığı keskin taşı daha u nutmamıştı. Bu iki ayaklı canlının kaçamıyacağını bilerek kızgın bir sa - bırla gözetmeğe başladı. Onu bir şasırtmaca İle yakalamayı denemek istedi. F ım önünden di - kildi. Çiğdem kendisini göstermeden hepsini görebiliyordu. Gece ne boğucu | derinlikelri arasında kurtulabilecek hiçbir yol yoktu, Aslan atılırıa Çiğ - dem yok olup gidecekti, l Yırtıcınım kayanın çevresinde do -| Taştığın, boşlukları kokladığını, gene kalktığını görüyordu. Ara Sir ağır bir soluk, boğuk bir Bomürtü gs şitiyordu. Çiğdem hiç kımıldanmıyor. du. Bu kımıldanmamazlık . yırtıcının kaha beyninde gizli korkular uyan -| dırıyor, kuruntuya dü üyordu. Yal nız yırtıcı kayanın önüne gelip de di.| kilinee kımıldanmamazlık işe yaramı. | yacaktı, Genç kız da dikilerek yüksek sesle b: dı: — Çiğdemin kargısı sivridir. Asla - nın ağzıma girecek. Göğsünü delecek. Sivri taşlar gözlerini kör edecek! Yırtıcı şaşırdı, geriledi, sanki dü » sünmek istiyordu. Yalnız bir umydu vardı. Bu da tu - tulmus daha kolay, daha elverişli baş ka Mir avm o sırada oradan geçmesi i | di. Bir av geçmedi. Aslan gene saldır - mağa başladı... Kargınm ucu sert bir gelerek kırıldı. Kalçası bir tır ödem kayalığın ti, geldiği gibi birdenbire gitti. So- kakta ayak seslesi duymuştu, ma-| halleli onu orada görürse ve ima Bu hiç işine gelmi- yordu. Fakat olanca sür'atiyle kö-| şeyi dönerken içinde zafer sevin ci vardı. Rabia onun dükkâna gel- diğini Tevfiğe mutlâk söyliyecek. ma söylerse... Tevfiğin eski zaafı uyanacak, ge- ne kapısının önünde dolaşacak... Emine gene kah, kah gülecek . Bu ne tatlı bir intikam olacaktı. Emine, bu güzel hülyayı kurar ken mutfakta ana - kız kavgasını dinliyen cüce Rakımın zekâsını hesap etmemişti. O, Emine gider gitmez dükkâna koşmuş, Rabia ile! uzun uzun konuşmuştu. Tevfiğin zaafını o, herkesten fazla biliyor-! du. Eminenin dükkâna geldiğini) Tevfiğe söyleme tehlikel? olabir lirdi. Ve Rabia, anasının bu ga- rip ziyaretini babasına söyleme- .. (Devamı var) teki tarafımdan aşağı yuvarlandı.Kud| retsizliğini anlıyarak gözlerini kapa - dı. Aslan onu parçalamak için ilerli yordu. Bu sırada kayalığın dönemeç ye - rinde bir gölge belirdi. Yırtıcı döndü. Korkunç iri bir mahlük gördü. Bürnundan çıkmış gibi bir boynu zu vardı. Öteki bir boynuz yüzünün or tasında gibi idi. Derisi Mh ağaçla * rm kabukları gibi sertti. Kücük gö leri ovalara doğru sisli bakışlarla çev riliyordu. Bu bütün ovalardan, dağ - lardan tükenen korkunç bir soydan kalmıştı, Bütün kızgınlığı üzerinde i - di. Gelişi güzel dolaşıyordu... Bellisiz bir duygu ile oralara gelmişti. Kaplanın soyları gergedan tanır lardı. Bir gölgesile durmadan kaçar - lardı, Bu aslan onu tanımıyordu. Şa! bol, taze bir avi elinden ka - k korkusile kızmıştı. Ne yapa - İ cağını birden tasarlıyarak biraz dur. du. Fakat geç kalmıştı. İri kaya kü meleri gibi bir gövde üzerine (o geldi.| Aslan pençeler atıyor, gelişigüzel ısı rıyotdu. Diğler, tırnaklar - duygusuz, kalın deriye geçmiyordu. Küçük bir ya ra bile yapmıyordu. Aslan bu'ları parçalanmış, bağırsak | ları deşilmiş yerlerde o sürünüyordü.! Bu et, kemik yığınından kücük bir ö-! Tüm iniltisi çıktı... Onu gergedan ufak ufak parçala -| mamak, kemiklerini etlerini, derisini vahşi ! da uysal, büyüklere İ Kalarıha iğrenç korkunç gelecek b İ nün parlak yüzü * No, 31 Çiğdem kayalığın öteki Ra fanila aşağı yuvar- landı. Kudretsizliğini anlıyarak gözlerini kapadı. Aslan onu parçalamak için ilerliyordu doğram doğram etmenin verdiği derin bir istekle çiğnedi. çiğnedi.. Şimdi ya. tışmıştı. Ötede yatan gölgeyi düş medi bile. Yolunda ilerlemeğe baş Çiğdem kayanın dibinde bitkin ya | yordu. Taşlardan kanları sızıyordu.; i görmüyordu. Başı bomboştu. anlık bir baygınlık içerisin. | Uyanmca kendisine bakan uzun boylu bir adam gördü: O bitmez, tükenmez yollardan ge - liyordu. Çiğdem bitkin, kendinden geç miş olmakla beraber yalnız ölmemenin derin, ölçüsüz sevincini duydu. Şimdi onun ovaları, ormanları, suları sınki adamlarla dolmuştu. Gün doğumunun okşıyan, tatlr rüzgâr sivi bir kuvvet bütün yartığını doldurdu. Öteki adımlar arkada duruyorlardı. Gökırmaklıların yanmda iken bu adamlardan büyük Kaya oğlunun ya vaş huylu, olduğunu, Geyik oğlunun boyun eğdiğini öğrenmişti. iğdem bir kaç zaman derin bir uyuşukluk içe de e kald Yüreğinde Kaya oğluna kar | z bir sevri kaynağı bulundu - unu anladı, sordu: — Papatye ne oldu? — Onu da bulacağız. Bir sıtma ateşi içerisinde idi. Derin | bir güvenç içinde kendinden geçmişti. sevincin isin « —M— Yara derindi. Döşeme (kemikleri oldukça zedelenmişti. Çiğdem acı çe. kiyordu. Fakat o çok metanetli idi. Genç kız duygularmın > bütün giz Wilikleri arasında Kaya oğlunun ru - hunun kendisinden çok daha: y k olduğunu anlamıştı. Onun sevgisi ken disininkinden daha müşfik daha Us. tündü. Bu Çiğdemi çok şaşırtıyordu. adamda bir kaplan gücü, bir kurt kurnazlığı, korkunç bir savaşçı nm bütün ustalıkları vardı. Nasıl olur da onun yüreği bu kadar ince olabi - Nirdi? Hiç bir adam ona benzemiyordu. O sanki ırmağın sulariyle o tanılmıyan, bilinmiyen başka illerden gelmişti. Kadınların dişlerini - parçalıyan, vahşicesine yerlere atan, gizli varlık . lar için'onları boğazlıyan adamların korkunçluğu onda yoktu. Hattâ b Genç tün seyleri genç kız onda iyi bile bula. | oğlunun bütün h Yemi genç örenmeğe başlarken beriki genç kızı iyice anla mıştı, O onun isin Yaban Domuz o - Ilarmı sandallarında oklariyle öl - slik sığmakta hepsini yok etmiş, konaklarına giderek Or! kaldırmıştı. Kaplan oğlunu da öldüre- küten bütün var - Ölürken hile o gindeki saç lıkları yok edecekti ları için gene di Konaklarındaki ateş issızlıklar, yal mızlıklar ortasında (oparlarken genç adam kamelya rengindeki bu solgun vanaklar, sarı yıldızlar gibi kruleım lar saçan bu gözler önünde titriyor - dn: Onu elinden kaçırmak korkusile bü ilikleri titriyor. kalbi donu . vordu. Kaplan oğlun alevler arasında din iyor gibi görüyordu. Onu yeneceğine Kaya Oğlu hayvanlarla ve birbirleriyle boğazlaşan insanların heyecanlı romanı Yazan: Rosny alne * Türkçeye çeviren: Naciye İzzet güvenmekle beraber bir topuzla P# çalandığını, balta ile karnı deşildiği kızıl bir aydınlık içerisinde gözleri * nin'önüne geliyordü.. Bunlarla 49” duğu ne korku, ne de kızgınlıktı. bün Domuz oğulları kızını iyice tat” masını bilemediği için duyduğu w tr. Bütün bunları düşüncelerinden cirdi. Onlar geniş sandalda ilerliyi.. lardı. Yalnız akıntı yaralıya sert £* diği vakitler sandaldan çıkıyorlar! İlk günlerde Çiğdem ateşten s09”” yordu. Sonra sıcaklık geçmeğe bas” ladı. Sayıklamalar kesildi. Gen$ gün geçtikçe Gökırmak dilini dah? yi öğreniyordu. Onların görenekle (âdetlerini) öğrenmek isi mak adamlarının aldık dişlerini kırmadıklarını, — tepele€ yurmadıklarını anlıyarak çok sevil Gizli varlıklar için de kimseyi Doğ lamıyorlardı. Onlar yalnız gökle" doğru oklar fırlatırlardı. Soyle eski masallarını bilenleri sayarlaf, lara armağanlar verirlerdi. Pekide el iri bir leylek yumurtası dalgalarl3 &. mişti. Sonra irmuk yumurta # ge rmak adamları sular | üzeri gözüktü, Onlar böylece çocukları idi, Bunun için a Fine bir leylek geldi mi hiç iliş lar, payını alsm diye bıra akıyorlard. Genç kız bunları yavaş yava? kaç kere söylete söylete öğrendi. Mış işittiklerini düzeltti. İyice ilmek” öğrenmek istiyordu, Genç kız da ken di di göreneklerini anlattı. Kaya eği göç kt; Kadak çabok, #nl/yamıfolği: Bir kadın bir erkekle evlenmezde” ce çektiği işkenceleri, gizli © varlık? için dökülen kanları, ateşin akril kurlarmı doldurduğu bir eağda seyi rının bir yaban domuzundan üredi ni anlattı. Kaya oğlu için yaban muzu masalı pek olağan bir iş 8 görünndü. Yalnız kadınlar taşi? topuzlar öldürülmesini, dislerinin rılmasını pek çirkin gördü. O Çi min dişlerini çok (güzel - bulu” nel Küçük bir gülüşle açılarak gör yi bu ak, parlak dişleri görmek ort bir kıvanç veriyordu. Bir akşamdı. Sonbahar bir ilk ılıklığı içerisinde idi. Yıldızlar vole isinde ışıldiyordu. Bir W3 5 üç adam ateşlerini yakı Tatlı bir aydınlık her yere Y8 du. Yırtıcıların kiç yakrcı lere sokulmağa yeltenemiyordi- On gündenberi ay gittikce bi dr mekte idi, Sonra küçülmeğe İki kıyı arasmdaki sisli bir tepe rinde idi. Sular üzerine saçılan © sıkları sanki iki misli 2iy du. Otları ok mautlar gibi e m aya oğlu Çiğdemi" Domuz oğulları kızı ö leri oynıyan * Tetin retklerile > değişiyor. X“ renk e a oğlu söyledi kara karâk ağaçlar! di pe geçmişti. Kaplan oğlunun kar ları, iri omum'arı gözlerinin geldi, Nemli toprak yürüyüşleri, kon ları dı. Bağırdı;