13 Temmuz 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

13 Temmuz 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— PABER — Akşam Postası ——— 'FMK İNKİZİ Sner! | Vahşi hayvanlar arasında ve Alnhınııı balta girmemiş ormanla- “rında geçen aşk ve kahramanlık. heyecan. esrar ve tetkik romamı aN0 53 summ Yazan: Rıza Şekib t Niyam Niyamlılai farkında ol- madan kendilerini ölüme gö- türecek çukura yaklaşıyorlardı Aslanlı adamın ndılı tedbirler arasında filler ablokası da vardı. Fakat bu en son tedbir olacaktı. | Murat: — Neredesin Yavuz? diye sor du, — Nerede olacağım, dostların başma taş yağdırmakla meşgul - düm. Aslanlı adam birdenbire Kar - şaya döndü: — Kiztm, esiri ağaca bağladın mı? — Evet baba, bu işi amcamla beraber yaptık.. Yavuz Şerifin dişinden yakala- dı. Onu kendisine doğru çekerken ağabeysinet — Ağabey, sen çukurun yanım: daki hazırladığımız gizli yere sak- lan. Ben fillerle aslanları bulu- nacakları yezlere götürüp bıraka - cağım, Sonra Karşa ile ağaca tır - manacağız. Seslenme ve gürültü yok. Niyam Niyamlar — çukuru boylayıncıya kadar.. — Peki Yavuz.. Siz gidin. İşi- nize bakın.. Yavuz, kızı Karşa ile Murat- tan ayrıldılar. Geniş sahayı dol- duran filler, önde Şerif bulundu- gu halde aslanlı adamı hizli adım- larla takip ettiler. Yavuz, — kısa bir zaman içinde bütün hayvanla- rını yerli yerine yerleştirmiş — ve kendisi de kızı ile ağaça tırman- mıştı. Aradan bu kadar zaman geçtiği halde yerliler henüz orta- da yoktu. Daha yelmemişlerdi Önlerinde hiçbir mani olmadığı i- çin bu Yavazun me rakını uyavdırmıştı. Bulunduğu ağacın en üst dalla- rina kadar tırmandı. Gözleri w zakta yolu araştırdı. | — Garip.. Hiçbir şey görünmü - yordu. Yoksa dönmüşler miydi? Korku dağları bekliyordu. Umma- dıkları bir zamanda taş yağmuru- na tutulmuş olmaları — belki de dönmelerine sebep olmuştu. Ya . hut da başka bir plân hazırlıya - rak, Yavuzun hiç beklemediği bir zamanda hücuma geçeceklerdi. Aslanlı adam ne olacağını bir an önce anlamak istiyordu. Daha gehiş bir sahayı görebileceğini um duğu öndeki ağaca ağaçtan sar kan tabil iplerden birine sarıla - rak atladı. Karşa da — kendisini takip etmek istiyordu. Fakat babası konuşmayı me - netmişti. Yüksek sesle söyleme - den derdini anlatamıyacaktı. Sus - mayı tercih etti. Yavuz az sonra tekrar Karşa - nn bulunduğu ağaca döndü. Ya - vaş sesle: — Geliyorlar, Karşa.. Dikkat, dedi. Vahşiler yaklaşıyorlardı. Geçit onları doğru büyük çukura götü - recekti. Aslanlı adam ve kızı o ların düşecekleri feci vaziyeti ha- vadan seyredebilmek için o tarafa — doğrü yol aldılar . Şimdi, tam çukurun — üstünde — bulumuyorlardı. Şari, Niyam Niyamlılardan esir alhınan adam, bağlı olduğu ağaçta kıvranıp duruyordu. Vahşilerin önden gelenleri, her adımda duraklıyorlar, bir Fevka- lâdelikle karşılaşmaktan çekini - yorlardı. Hele içlerinden — Karşa ormanına muhtelif defalar sefer etmiş olanları, tâ Aslanlı adamın mağarası yakınına kadar iki taş yağmurundan başka bir şeyle kar- şılaşmadan gelebilmelerini kafa - Tarına sığdıramıyorlardı. Kumandan olarak seçilen yerli daha ilk taş yağmurunda kadro harici çıkarılmıştı. Şimdi onun ye- rine daha genç, daha — ateşli bir vahşi geçmişti. Aslanlı adam — vaziyeti çok iyi Bütün hayvanları hücuma geç - mek için- onun ufak bir işareti- ni bekliyorlardı. Murad pusu - sunda olacaktı.. Şimdi neredeyse vahşilerden bir kafile çukura gö - mülecekler ve buradan kolay ko « Tay çıkmak imkânmı — bulamıya- caklardı. Vahşilerin öncülüğünü yapan üç yerli sürünerek çukurun başma kadar yaklastıkları sırada hllı olan Şariyi görmüşlerdi. ğ Aslanlı adam onların huekeı » lerinden biribiryle konuştuklarını anlamıştı. Aradan epeyce zaman geçtiği halde öncüler saklı bulun- dukları yerden ayrılmamışlar. ve arkadaş'arını kurtarmaya koşma - mışlardı. Bu, geriden gelesekleri beklediklerine işaretti. Filhakika arkadan asıl kuvvet gelince üç ön- cü yerlerinden kalktılar ve — iler - lediler. Aslanlı adam imkânını bulsay - Yarınki maç T.LC.L İstanbul bölgesi başkan- lığından: 1 — Atina — İstanbul temsili ta - kımları arasındaki üçüncü maç 14 temmuz 935 pazar günü saat on yedi buçukta Taksim stadında yapılacak - 2 — Maç hakemi Sait Salâhaddin, yün hakemleri Nuri Bosut ve Adnan Akındır. Alan gözcüsü Hikmettir. 3 — Fiyatlar: Balkon 100, Tribün 50, duhuliye 25 kuruştur. 4 — Aşağıda isimleri yazılı olan mın- takamıza mensup sporcuların mâç gü- nü futbol levazımları ile beraber saat 16 da stadda kat'iyyen hazır bulun - maları tebliğ olunur. Bedii, Hüsamettin, — Lütfi, Yaşar, Faruk, Nuri, Mehmet — Reşat, Kadri Rsat, Faruk (Beşiktaş), Fikret, Niya" zâ, Eşref, Rasih, Şeref, Naci, Necdet, Şaban, Spor sayfamızda bu maça dair ya - zıyı oluıyımuı Dreyfus öldü Paris — Yakın tarihin meşhur şahsiyetlerinden biri olan Miralay Dreyfüs 79 yaşında olduğu halde Pariste ölmüştür. Miralay Dreyfüs vaktile Fransanın ulusal müdafaa sırlarını Almanlara bildirmek su- çuyla itham edilmiş, casus mua- melesi görmüş; dünyanın en bü- Yük haksızlıklarıma maruz kalmış- tı. Adalet meydana çıkınca Drey- füs hapisten çıkmıştı. Münakaşaya zamanm bütün münevverleri karışmıştı. Dreyfüs Yahudi olduğu için, bu haksızlık Yahudi aleyhtarlığı sayılmıştı. - Masonlar, Sosyalistler, Muha faznkârlar, hülüsa her cereyan işe Kkarışmıştı. Yaş .. —.. . . üzümlerimiz Ankara, 12 — İtalya hüküme- ti, evvelce arsrulusal Floksra bir- liğine dahil olmadığımızdan dola- yı yaş üzümlerimizin Tiryesteden Örta ve Simali Avrupa memleket. lerine geçmesine karşı dayanıyor ve bu yüzden yaş üzüm çıkarma- dr arkalarımdan bağıracak, acele | mız zorlaşıyordu. etmeyin diye seslenecekti.. Çünkü onların çukura düşmüş olmaları, Bu engelin kaldırılması için ar- sıulusal Floksra birliğine dahil ol- geriden geleceklerin dikkatini çe- | mamız Bakanlar Kurulunca karar. kecek, belki de plânr tamamiyle boş bir netice verecekti. Gerçi umduğu gibi çıkmadı.. Üç öncünün üçü de Şariye beşer, onar adım kala çukurun içine yuvarlan- mışlardı. Bunların yuvarlandıklarını ar - kadan gelenler görmemişlerdi .. laştırılmış ve karar İtalya hükü- metine bildirilmiştir. Ankara 1. talyan elçiliğinden — Dışişleri Ba- kanlığımıza verilen son malümata göre, İtalya hükümeti Tiryeste yo. hayla Örta Avrupa memleketleri. ne gönderilecek Türkiye üzümle- rine karşı dayatılmaması hakkın- Öncülerin, böyle birdenbire kay - | Ja gümrüklerine emir vermiş, yaş bolmalarına merak etmemiş değil- | üzümlerimizin transit meselesi bu lerdi. — Fakat, arkadaşlarını a- ğaçta bağlı olarak görmeleri, kay- bolan öncüleri aramyı unutturmuş ve yüz kişiden fazla bir kalabalık Şariye doğru akın etmişti, Bu a - ğırlığı tabiatiyle gekemiyen çu - suretle halledilmiştir. dlalağideik Büyükadada bu geceki balo “Adaları Güzelleştirme — Kurumu, Adalardaki şenlik programına devam kurun kapağı kulaklar tırmalayan | *diyor. bir çatırtı ile çöktü.- Üzerinde bu- lunanlar da bir nefeste — çukurun dibini boyladılar. Aslanlı adamın artık — harekete geçmek zamanı gelmişti. (Devamı var) —— HAZIM <: Cerrahpaşa hastanesi sabık$ cildiye ve zühreviye mütehas & sısı Beyoğlu, İst. cad. Bekâr s. No: z 0: 9 SüzüReeüEReEAeeı2e12SeSeSSeSeelAksesas aai | Adalara ve Kadıköyüne Bu gece Büyükadada Luna parkta bir kır bafosu yapılacaktır. — Elbise serbesttir. Baloda bir pijama müsa- bakası yapılacak, şehrin tanlmmış bir çok terzileri mankenlerile bu müsa - bakaya iştirak edeceklerdir. Şehir tiyatrosunun bale heyeti yeni numaralarla — balonun — eğlenceli ve güzel olmasını temin edecektir. Revü saat on ikiye doğru başlıya - caktır. Akay idaresi Kurumun faaliyetine bir yardım olmak üzere gece dünmek istiyenlerin emrine sant üçe doğru bir vapur tahsis etmiştir. Bu vapur bütün uğrıyarak köprüye gidecektir. ın'ı:ınmz 1935 Müşterilerin garsonluk ettiği lokantalarda Kadınlar mı; erkekler mı daha çok mıdelerıne düşkün oluyor? Amerikalıların pek tanmmış o- lan âdetlerinden biri de çabuk ye- mek yemektir. Çabuk yemek ve az yemek. Bu ancak öğle — vakitleri olur, Öğle vakti yemeği için, Amerika - da yapılmamış münakaşa ve baş vurulmadık usul kalmamıştır. Amerikada da bundan — on yıl öncesine kadar öğle — yemekleri kap kap, tıpkı bizim eski usul yo- meklerimizi andıracak tarzda ve ucu bucağı gelmez bir tarzda ye - nirdi, Öğleyin işinden — çıkan adam, doğruca evine — gider ve kendine hazırlanan bu yemeği isterdi . Amerikanım — bugünkü büyük şehirleri, eskiden daha küçük ol - duğu için, bir iş adamımım kolay - ca evine gitmesi de mümkün ola - biliyordu. Şimdi şehirler büyümüştür. O- turulan evlerle çalışılan daireler veya iş merkezlerinin —arası bir hayli açılmıştır. —Bu yüzden aile reisi, çok defa yakın bir lokanta- da yemeğe mecbur kalıyor. Lokanta yemekleri çoğaldığı gündenberi, Amerikada bu türlü yemeklerin — üzerinde icadlar da baş göstermiştir. Meselâ Amerikada bellibaşlı üç öğle yemeği vardır: Biri “çabuk yemek!.,, Çabuk yemek, Amerikada eşki- den mevcut olmıyan şey değildi . Meselâ 1873 de Amerikada çıkan bir mecmuaya bakacak olursak, bu türlü yersek veren bir lokanta - nn küçük bir tarifi görülür, Orada da yeter ki: “Bugün bir Amerikalı oturup öğle yemeği za- manr gelecek diye beklemekten - se,, çalıştığı yerden koşarak bir lokantaya gelir, bir — tezgâhm ö- nündeki yüksek bir sandalyenin üzerine sıçrar. Ya bir tabak isti - ridye veya bir parça bifteği mide- ye indirmeğe savaşır.. ,, Demek Amerikanın o pek çevik hayatı çok eskilerdenberi — başla - miş.., Fakat bugün, Avrupanın di- ger şehirlerine, hattâ Amerikanın bugün terkettiği şekilde ve mâna- sızlıkta yayılan bu pek çabuk ye- mek - 15 dakika — sürmektedir - epey değişiklik görmüştür. Amerikanın çok tanmımmış Alâ- meriken lokantalarından ikinci - Bi, “tek fiyatlı,, lokantalardır. Tek fiyatlı lokantalar, bizim paramız- la 35 kuruşla, 80 kuruş — arasında bir para ile karşılık muhtelif ye - mekler vermektedir. — Çok defa bu yemek listesii şöyledir: Et, seb- ze, yahut yumurta ve balık komp- rimesi.. Bunlarla birlikte ekmek, tereyağı, içilecek şey ve bir çerez verilir. Ameriaknın — üçüncü çeşit, lo- kantası müşterinin kendi kendine kizmet yaptığı Kafeteryalardır. Buralar, gürültüsüz olmaz. Fa - kat hizmetini herkes kendi yaptı - ğı için tabiatiyle her tabak yemek daha ucuza malolmaktadır. Bu türlü yemek servisi, çok de- fa işi az para getiren müesseseler tarafından aşcıları arasında ter - tip edilmiştir. Ayni surette mek- teplerde de görülür. Öğle yemekleri üzerinde Ame- rikalılar çok uğraşmışlardır. Ağır yemek yemenin, bilhassa öğleden sonra kafa işi yıpuıklu arasında pek zahmetli neticeler — verdiğini görmüşler, talebe, — muharrirler, profesörler, hesab memurları ve buna benzer çok kimseler öğleyin bir hafif yemekle işi geçiştirmeyi ve sonar rahatça derhal işe başla- mayı düşünmüşlerdir. Baziları öğle vakti, süt, yoğurt gibi şeyler yer. Bazıları ekmekle bir salata, biraz çerez yedikten sonra üzerine ya bir. dondurma yer, yahut buzlu kahve içer.. Öğ- le vakti etten vaz geçmeyen, ve bir tabak ondan alanlar da — tabil yok değildir. Şimdi daha merak uyandıra - cak bir şey vardır: Meselâ Nev - york şehrinin 19000 yiyecek yeri- ne devam edip duran insanlardan kadmlar mı, yoksa — erkekler mi daha çok yemek yerler? Hangi - leri daha çok sistemli yemek, ya - hut perhiz usulünü tatbik etmek - tedir?, Bu işi gözden geçirenlerin de - diklerine bakılırsa, — Amerikada kadınlar, erkeklerden daha çok perhizcidir. Neden mi?, Kadım olduğu ve bilhassa vücu- dunun şekline erkekten daha çok düşkün olması lâztm geldiği ka - naatini bselediğinden... Bunun için kadınlar, Amerika « da besleyici gıda almakta, fakat şışmanlatıcı şeyler yemektan şe - kmmaktadırlar. ü Bu itibarla hafif öğle yemek -« lerine rağbet, Amerikada kadın » lar arasında daha fazladır. : Amerikada belki yemek fiyat - larınım kaç kuruşa kadar çıktığımı farkedenlerde vardır.. Bu, tabi - aliyle, yemek yeyen adamın mi - desinin dayanıklığı ile ölçülecek şeydir. Nevyorkta birinin bir gün bir öğle yemeği için bizim para - mızla beş lira verdiğini ve yediği yemekler listesinde şunlar bu - lunduğunu yazarlar: Şarab, ançuvez, çorba, man « tarla kuzu pirzolası, istakoz sa - latası, böbrek, peynir ve kalıve- Yemeğe az veya çok miktarda da olsa, her halde pek önem ve - rilen Amerikada her şeyden önce dişlere pek bakıldığını da söyle - meden geçmiyeyim. Amerikalı - Jardan yüzde altmış beşi, takma, fakat 32 dişlidir. Yediklerini iyi öğütmek ve yaşlandıkça — hazım bozuklukları çekmemek için bir çok kimselerin daha genç denecek yaşta bile dişlerinin hepsini söktü- rüp damaklı takanlar vardır. Bu bahiste kalabalık olmasın deyi kadınların ele almıyorum. Y

Bu sayıdan diğer sayfalar: