Kılıbıkla klübünde Kılıbıklar klübünde biri arka - daşına sordu: — Hayırola? Alnım şişmiş? — Karım başıma kahve cezve- sini vurdu da ! Ne soruyorsun, san- ki senin karın böyle yapmaz mı? — Biz sabahları kahve değil, Şay içeriz! Beceriksiz iki hokkabar! Çay mı, kahvemi? İki evli konuşuyor: . — Sabahları karım çay istiyor. Bense kahveyi tercih ediyorum. — Şu halde sabahları hem kah- ve, hem de çay hazırlıyorsunuz de- mek? — Bu buhran devrinde böyle şey doğru olur mu? Başka bir hal çaresi bulduk. » — Nasıl yapıyorsunuz? — ” — Gayet hasit: Çay pişiriyoruz, karım içiyor. Bana çay içmemek için müsaade veriyor! Silindir şapkalı adamın otomobili Dansözün ayağına iğne batınca. Süt nine Gozç kadın yeni sütnineye tali- Mat veziyordu: —— — Geçen gün sokakta yabancı bir adamın küçük bir çocuğu ÖP- tüğünü gördüm. Ben, çoculıımun_ _hh"mlı: tarafından öpülmesini temem, dikkat et.. Sütnine temin etti: — Mecak etme bey- Hiçbir a-| | dam, ben yarken çocuğu öpmez! N v K - Yeni evli kadın bulaşık — yıkadık - * sonra., Namuslu hareket Oğluna nasihat veriyordu: — Oğlum, dedi, ticaret haya- tında iyi iş yapabilmek için na- muslu hareket - etmek. lâzımdır- Bak sana bir misal göstereyim: Evvelki gün birisi bana 400 lira borç ödeyiverdi. Yanlışlıkla 500 lira bıraktı. — Siz ne yaptınız? — Ne yapacağım? Gayet na - muslu harekt ederek fazla para - nn yarısını ortağıma — gönder - l — Birak sevgilim, hiddetlenme! E - linden bir kaza çıkacak! Doktorlar grevi Osloda çıkan Aftenposten Ta- zetesi gayet ciddi olarak yazıyor: Geçenlerde Meksika doktorları, yeni bazı vergileri fazla bulduk- ları için grev yapmışlardı. Hiçbir hastaya bakmıyorlar, gözlerinin önünde adam ölse aldırmıyorlardı. Lâkin istedikleri yapılmadığı ve hükümet de hiçbir teşebbüste bu- lunmadığı halde iki gün sonra gre- vi kendiliklerinden kestiler. Bunun sebebi şudur : Tıp odası reisi doktor Rubako- yas işe müdahale ve arkadaşlarını ikaz ederek şöyle demiştir: “Grev daba fazla sürdüğü tak- dirde umumi sıhhatin düzelmesi, hastalarımızın iyileşmesi tehlikesi olduğunu düşünmüyor musunuz? Eğer hastalar iyileşir, memlekette umumi sıhhat vaziyeti düzelirse, biz ne ile geçineceğiz?,, kadın — Çizgileri aşağıya !lo.::::!l başka bir elbise yok l Bu, beni şişman gösteriyor! Mektepte Mektepte muallim hiddetle söy- lendi: : — İki, 'k Jaha dört etmez mi? Talebe cevap verdi: — İyi amna, sizin bir dediğiniz öbür dediğinize uymuyor ki. De min' üç, bir daha dört eder diyor- Kadın'ar aleyhinde atıp tutu- yordu. Mecliste bulunan çaçaron, geveze bir kadım atıldı: — Böyle bir erkeğin karısı ol- saydım, kendisine zehir verirdim ! Adam, kadını dikkatle süzdü ve cevap verdi: — Sizin gibi bir karım olsaydı, ben, verdiğiniz zehiri memnuni: yetle içerdim! — Orada ne yapıyorsunuz? * — Biletim üçüncü mevki, trende ise yalrir bİTİRcİ mevkl Dağonlar var. O * nun için buraya bindim, Altın yumurta I hikâyesi Altın yumurta yumurtlıyan ta- vuk hikâyesirni küçük — çocuğuna anlatmıştı. Hisseden kıssayı anla- yıp anlamadığını öğrenmek - için y f'ı,,/ ğu kesince yumurtalardan mahrum kalmış.. Sen olsan ne yapardın? Çocuk cevap verdi: — Yumurtaları biriktirir. Ta - vuğu kuluckaya koyarak onun gi -| — — Uzaktan ağacı gördüm ama bir bi yumurüryen tavuklar elde e -| #erap zannettim! derdlia! " Siiyylie «i Fena eser Meşhur bir ressama tablosunu ısmarlamıştı. Tablo tamam olunca pek de beğenmedi, ressama: — Meşhur ressamsınız. amma, benim tablomda muvaffak ola . mamışsınız! : Ressam kızdı.. Onu dikkatle sü- zerek cevap verdi: — Belki bzklısmız. Amma si: de itiraf edin ki tabiat da sizi ya parken pek muvaffak olamamış ! DÜRLLODA — Bileyci var, biliyelim! AT ettim ! — Beni tapıdınız mı? — Hayır, tanıyamadım! — Tabil tanımazsınız, o kadar değiştim ki.. Ben beş sene evveli FM kızınızı kaçıran adamım. Artık o- IMMMWMH,#“WWM