17 Haziran 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

17 Haziran 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KADINLAR IÇİN Deri hast;ılıkları Çocuklarda nasıl anlaşı lr, ne yapmak lâzımdır Çocukların önemsiz (eremmi-| kendiliğinden çıkar, Bazı anneler Yetsiz) deri rahatsızlıkları, ekse- Tiya geçirilmesi en zor olanlardır. lar türlü türlü rahatsızlıklar- dir ki tedavi ve ilâç beş para et- Mez, Geçen yazımızda sabunla füyun deri üzerindeki - tesirlerin- den bahsettik, bu yazımızda da inin içeriden beslenmesini an- tacağız. Deride mütemadi indifalar takdirinde çocuğun iç ve dış sağ- “8r baştan aşağı gözden yeçiri- Melidir. Banyo ve havluların çok lemiz olmasına, tahriş edici su ve Habun kullanılmamasına, sık — sık famaşır değiştirilmesine dikkat tdilmelidir. İç sağlığıma gelince; bağırsak- Arda bir rahatsızlık olmadığı, tolucan gibi böceklerin bulunma- Üğı, hazim cihazının düzenli bir içimde işlei'iği ve yemeklerin ©'aylıkla hazmedilmekte olduğu Anlaşılmalıdır. İkinci derecede araştıracağı- Muz meseleler: Çocuğun dişleri iz ve sağlam mıdır? Hiç güç- ük çekmeksizin burnundan ne- İ alabiliyor mu? Akıntı var mı? vvetli güneş ışığında gözleri ahatsız olmıyacak kadar sağlam b? Bütün bu sorgularımızın, deri ne ilişiği olabilir derseniz al- *lnınınıı, çünkü vücudun her ke->asının yaptığı işler biribirine 5?1: sıkı fıkı bağlıdır. Çocuk de- Titinde kızarma, kaşınma ve tane- Sikler sinir bozukluğundan - ileri telebileceği gibi şiddetli bir ha- Zimsızlıktan da olur; yaşlı insan- 'da ise bunlar nefes darlığından Y& sıtmadan olabilir. Çocuğun yemeğine sıkı sıkıya TÜkkat etmek suretiyle bunların keMiniı'ı önüne geçilebilir. Fazla &lenme yahut hazımsızlık yal- Tüz deride değil, mafsallarda da hatsızlıklar yaratır. Meselâ ço- Sukta bacak şişkinliği, ayaklar- ağrılar, muvakkat — topallik b"'“İııı ileri gelir, Bazı çocukla- h_" vücudu yumurta istemez. Bu tibilere yumurta yedirildi mi vü- ş“lı kaşıntılar, kızarmalar olur. Smek yüzünden deride çıkan Ka karşısmda hemen pehrize t:: vurmalı ve geceleri çocuğa kahve kaşığı mağnezi - içiril- lidir. Emeklemeğe başlıyan - çocuk- için, eğer dişleri varsa, meyva bilhassa elma çok - faydalıdır. N v LAR * Deride çıkan “konak,, lar hari- tebeplerden olur. Bunlar yumu- ,',“'tı sular kullanmak - suretiyle ;':ucık geçiştirilebilir, ancak su- evvel azıcık yağsız kremle Mmhılıdır. ç Konak, başta saçların dîbjnde Ve sulanmak izleri gösteriyor- "d:: ve sabun hiç kullanılmama- * Parmaklarla ve yavaş ya- Masaj edilecek zeytinyağının faydası — vardır. Zeytinyağı & vermediği takdirde iki ya- 'W.: gece, arkası arkasına, sü- k“k Hindistan cevizi yağı bu ları yumuşatır, üçüncü gü- kuru bir bezle baş silinirse, 'N Ş bu işi vazelinle de başarırlar. Me- sele konağı yumuşatmak ve böy- İece kendiliğinden düşmesini te- min etmektir. Tarak ve fırçalar daima terte- miz tutulmalı ve havlular yumu- şak cinsten olmalıdır. Çocuk yastıkları daima terte- miz tutulmalıdır. Bu da sabit yas- tık yüzü yerine yastık örtüsü kul- lanmakla olur. Çünkü örtüler ça- maşır yıkanmasını beklemeksizin sık sık değştirilebilir. Çocukların gerek kuru gerek sulu eğzemaları için, gliserinle Totya yağını beyaz köpük olun- cıya kadar bir gümüş çatalla döv- dükten sonra egzemalı yere &”r- mek çok faydalıdır. Bu tertip ka- buklu egzemayı yumuşatacağı gi- bi deriyi de şifalandırabilir. * * * Fazla kaşmarak derisini tah. riş eden çocuklara eldiven giydi- rilebilir. Fakat emeklemeğe baş- lamış olan çocuk, eldiveni - elle- rinde tutmaz hattâ inad eder ve hürriyetlerine müdahale edilme- mesi için işi bazan yemek yeme- ğe kadar ileriye götürürler. Bu gibi vak'alarda derinin kaşınan kısmına gevşekce bir bez bağla- mak işi halleder. Gayet temiz hat- ta eczaneden alınmış sargı bezi böylece bağlanmakla derideki ya- ralar da şifalandırılabilir. Mektep çocukları sık sık dü- şerler ve ötesini berisini yaralar- la>. D” le yaralar derhal sargı P- ziyle sarılmalı ve hiç bir vakit a- çık bırakılmamalıdır. Anneleri:ı e; c_:k sıkmtı çek- tiği deri hastalıklarından biri de doktorların İmpetigo — dedikleri, bazı yerlerde de tuzlu balgam a- dı verilen hastalıktır. Bu hastalık derinin üstünde çıkan sarı uçuk ve kabarcıklarla patladıktan son- ra da bağladığı kahve rengi çir- kin kabukla tanılır. Bu hastalık bulaşıktır. Çocuk- ları mektebe devam eden anneler bunun bulaşık olduğunu pek - iyi bilirler. Kabarcıkların ağrı ve si- zısı yoktur. Hafif bir crva merhe- mi bunun en iyi ilâcıdır. Crvadan sonra eczaneden alınacak bir an- tiseptiktoz ekilmelidir. Burada fevkalâde temizlik lâ- zımdır. Böyle çocukların yastık yüzleri ayrı yıkanmalı ve — ayrı havlu kullanmalıdırlar. Çocuk, ellerini ve tırnakarının işini sık- sık yıkamalıdır. Deri hastalıkları için güneş 1 şığı ekseriya elverişli — değildir. Kaşımtı, kızarma ve kan bozuklu- ğu dolayısıyle olan deri arızala- rında güneş zarar verebilir. Anlattığımız deri arızaları ge- lici, geçicidir ve bilgisi olan anne- ler bunları pek güzel tedavi eder. Müzmin deri bastalıkları için ise muhakkak deri doktoruna - gidil- melidir. Güneş ışığı, temiz hava, kuv- vetli yemek gibi çok kuvvetli ele- manlar iyi olmakla beraber müz- min ve bazan anadan — babadan tevarüs edilmiş deri hastalıkları- nı şifalandıramazlar. HABER — Akşam Postası 17 HAZİNAN — 1925 Yakın tarihten - kanlı yapraklar ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtib mes'ulü Cemal Oğuz anlatıyor; No. 60 Buraya şimdi Ingiliz doktor- ları gelecek ve sizi muayene edeceklermiş çirme siyasetini takib ettiklerini, | Ne zaman gelecek?, Kaynanam ile baldızlarım ağ - laşmağa, etrafını aldıkları baş gardiyana, karım gelinceye kadar beni alıkoyması için yalvarmağa başlmışlardı. Fakat o, üzerine hücum eden kadınları birer tarafa iterek ve İngilizce küfürler ederek odadan çıktı, gitti. Beni kurtarmak için günlerden- beri uğraştığını söyleyerek fazi - letini ve iyi kalpliliğini isbat et- meğe çalışan baş gardiyan (efen - di), son dakikada — bu dürüşt ve kabaca hareketiyle maskesini çı - karmakta ve hakiki çehresiyle bize görünmekte hiç bir beis görmemiş- ti. Herşeyim hazır olduktan sonra, yavrumu tekrar kucakladım, göğ - süme bastırarak babalık duygu - larınm verdiği bir kuvvetle sıktını, öptüm, öptüm.. Hepimiz ağlaşı - yorduk. O, an bütün hayatım bir sinema şeridi — gibi gözlerimin ö- nünden geçmeğe başladı. Bazan berrak ve aydınlık, bazan silik ve belli belirsiz. olan bir hayal ve manzaralar karşısında — kalbim rikkatten eziliyordu. Bütün vatan gözümde canlandı.. Doğduğum yer olan İzmiri, oradaki mahallemizi, içinde çocukluğuma aid en muaz - Zez senelerin geçtiği büyük, ahşap evimizi, okuduğum iptidaf, rüştü mekteplerini hatırladım. Gençliğin aşk, heyecan, ümid içinde geçen günlerini düşündüm.. Gizli bir el, bütün dostların yüzlerini sakla - yan bir albümün yapraklarını ça - buk çabuk çevirdi.. Şimdi, her biri bir ömre bedel olan bu hatıraların yaşadığı topraklardan uzaklaşı - yordum, Aşğı kata indik. Tercüman Ed - vard başgardiyanla kısa bir görüş- meden sonra: — Vakit geçiyor, haydi hareket edeceğiz, emrini verdi. Yavrum kucağımda olduğu hal- de kapıdan çıktım. Mehmed Ali yanımda yürüyordu.. Şekerci kal- fasr da onu yalnız bırakmıyordu , Bizim kaynana ve baldızlar da ar- kamızdan geliyorlardı.. Bir man - ga süngülü İngiliz askeri tarafın - dan abluka edilmiş vaziyette Top - haneye doğru ağır ağır yürüyor - duk. Sokklarda halk toplanmış bizi seyrediyordu.. Kalabalık ve sün - gülerden ürken — kızım ağlamağa başladı. Ben onu susturmağa çalı- şıyordum.. Böylece, Galata yolcu salonun önüne geldik. Burada bir İngiliz — zabiti bizi bekliyordu. İçeri girdik. — Zabit, Ermeni tercümanla bir şeyler ko - nuştu. Edvard bana dönerek: — Coemal! Zabit (efendi) sizin biraz bekleyeceğinizi söyledi. — Neden bekliyorum? — Buraya şimdi İngiliz doktor- ları gelecek ve sizi muayene ede - Doktor lâfını işidince hiç sevin- medim deşem doğru olur.. Hattâ heriflere büsbütün içerledim . Şimdiye kadar başımdan geçen vak'alar, bana bunların vakit ge « kurtuluş ümitleriyle beni oyala - yarak para sızdırmaktan başka bir şey düşünmediklerini — pek güzel öğretmişti. Rıhtım üzerinde iken doktorların gelip beni muayene e- deceği havadisini, de İngilizlerin son bir istihzası gibi telâkki ettim. Fakat ne yapabilirdim? Bizi bir odaya götürdüler.. Oturdum, bek - lemeye başladım.. Bir kaç dakika sonra iki — İngiliz doktoru geldi.. Tercüman — vasıtasiyle, çırçıplak soyunmaklığımı ihtar ettiler. Bu sözleri işidince içimden: — Eyvah, dedim. Arapyan ha - nına ilk girdiğim gün de böyle so - yulmuş ve cüzdanı kaptırmıştım .. Şimdi herifler beni gene soyarak gider ayak, karımın — gönderdiği yüz İngiliz lirasını da alırlarsa ben ne yaparım?. Ve bu düşünce ile soyunamıya - cağımı bildirdim.. — İsrar ettiler. Ben de inad ederek bağırıp çağır - mağa başladım.. Karşılıklı müna - kaşa bir hayli sürdü.. Ondan son - ra doktorlar rıhtımda bulunan İn - giliz zabitine müracaat ettiler. O- da askerlere bazı emirler verdi-. Neferler üzerime saldırdılar, beni yakalayınca yere yıktılar ve zor - la soymağa başladılar, İki dakika sonra, anadan doğma bir — hale gelmiştim.. Bu halde bile bağırıp çağırmağa devam ediyordum.. Beni zorla bir kanapenin üzerine yatirdılar. Iki doktor birden beni dikkatle mua - yeneye başladı. Kalbimi dinledi - ler, nabzımı muayene — ettiler. Gözlerimin içine baktılar, kapak- larını ters çevirdiler, mafsallarımı yokladılar.. Bu can sıkıcı mayene on dakika- dan fazla devam etti. Gözlerim ötede bir iskemlenin üzerine atıl- mış olan elbiselerimden ayrılmı - yordu. İç cebimdeki yüz İngiliz İirası kanatlanıp uçacak diye aklım ba- şımdan gidiyordu. Muayenem bi - tince giyindim.. Beni dışarı çıkar - dılar. Şükürki kimse paralara do- kunmamıştı. Eğer kırbaçlı çavuş olsaydı, o bu işi katiyen ihmal et- mez, bu son voliyi de vururdu. Yolcu salonunun avlusunda ku- cağımda çocuğum olduğu halde bekliyordum. Hâlâ — karımdan bir haber yok.. Derken avukatlar koşa koşa geldiler ve beni mua - yene eden İngiliz doktorlariyle bir odaya kapandılar.. Yirmi dakika kadar da bu esrarengiz müzakere- lerin sonucunu bekledik.. Kapı a- çıldı; bizim mahut avukatlar çık- tılar. İkisinin süngüleri — düşmüş vaziyette.. Boyunları bükük, su - ratları asık; ümitsiz, — bitkin bir haldeler.. Yanıma — geldiler, bir türlü söze başlayamıyorlar.. — Karım hâlâ gelmedi, siz gör- mediniz mi?, — Gördük, İngiliz kumandanı- na gitti, protestolarımızı kendi e- — Neredeyse gelir. — Doktorlar ne diyorlar?. SCREL — O halde beni neden muayene ettiler, Rum avukat, yumruklarını sıka- rak güya İngilizlere gayiz besledi- ğini ima eder bir hareketle cevab verdi: — Biz ecnebi olduğumuz halde bizi bile aldattılar.. <— Ne diye sizi aldatıyorlar?. — Bize şöyle bir vaidde bulun- muşlardı: Burada gelip sizi mu - ayene edecekler, vapurla seyahat edemiyeceğinize dair bir rapör ve- receklerdi. Bunun üzerine biz de sizin alıkonmanız için bu raporları ileri sürerek icab eden makamlara müracaat edecektik. Esasen kap- ten Benet şu dakikada bu raporları beklemektedir. — Pekâlâ! Doktorlar beni mua- yene ettiler; şimdi de raporlarını yazarlar; olur biter., — Raporlarmı yazdılar bile!. — O halde neden karşımda mı- rm kırın ederek vakit geçiriyorsu- nuz?. — İyi amma, rapor istediğimiz gibi değil ki. , — Noden?. — Herifler, bize verdikleri söz- de durmadılar.. Sizin seyahat ede- miyecek derecede hasta olmadığı « nr iddia ediyorlar.. — Raporlarını öyle yazdılar.. — Peki böyle rapor verecekler- di de buraya kadar neye geldiler? Bu sorgum cevabsız kaldı.. Yal- nt Fransız avukatı beni teselli e- decek sözler söylemeğe başladı: — Cemal (bey), sen hiç merak etme! Biz bu işin sonunu brraka « cak değiliz.. Sen rahat rahat Mal - taya git.. —On beş güne kalmaz, buraya serbest bir halde dönecek« sin. Biz burada her çareye baş vu- rarak seni mutlaka kurtaracağız.. Dişlerimi sıkarak: — Mel'unlar, hâlâ mı benimle alay ediyorsunuz! diye bağırdım.. (Devamı var) AKŞAM'ın faydalı neşriyatından SWIFT Cüceler ve Devler memleketinde Gulliverin seyahatleri Bütün dünya gençliğinin en çok sevdiği kitap Türkçeye çeviren: Ercüment Ekrem Talu . » « 4 renkli kapak içinde ciltli ve renkli resimlerle süslü Fiyatı: 75 kuruş Yeni çıktı Akşam Kitaphanesi liyle verecek ve buraya gelecek.. A L L — Biz şimdi — gönderiliyoruz..

Bu sayıdan diğer sayfalar: