O KBAT TERİN OMUZUNA DAYANARAK A UYUYAN A BİRDENBİRE BOĞU- -wağı g?; gl LÜR'GİBi 'îfâîym UYANDI v KYA ZARARI & | YOK! YK z t 5 AKAHRTARLA (WÖBETET) (OZ NÜY ŞAKAĞINA VURBPU... hi B LACAKSIN e. BURADA $ RE BULMALIYIZ İŞTE TAVUK, GELİYOR.ONA SORALINI.. A DŞ Kz VZZ e Haziran HABER'in deniz gezintisi gü- nüdür 258 — RAĞASTANIN OĞLU — — RAĞASTANIN OĞLU — 269 du başkumandanı ünvanını kazan-| görünüyordu. Büyük bir hayretle: Yalnız kalınca kalbi çarparak dur. mak suretiyle mükâfat görecektir., Diyan hiç tereddüt etmeden bun- Jarı yazdı ve imzalıyarak kâğıdı Jar- mak'a verdi. O da okuyup imzayı tet- kik ettikten sonra bükerek cebine koydu. Diyan ona yaklaştı. Gözlerini göz- lerine dikerek iki elini onun omuzla- rına koydu ve titretici bir sesle: — Kont, bu kâğıdla beni mahvede- bilirsiniz! Size olan itimadımı gös- termek için bundan daha kat'i bir şey olamaz! dedi. — Madam, itimadınız benim — için en büyük bir şereftir. Onu o kadar emin bir adama tevdi ediyorsunuz ki onu size karşr bir silâh gibi kullan- mak düşüncesini aklından geçirmek- tense kendisini öldürmeği tercih &- der, Bir kere hizmetinize kendimi vakfettim. Sizden böyle bir - teminat alışrma sebep arzu ettiğim rütebenin pek büyük olmasıdır. Bir gün beni başka bir şekilde taltif etmenizden korkuyorum. Benim istediğim yalnız rütbedir. O kadar.. — Kont, arzunuz olacaktır. Fakat daha biraz vakit var. Hazır mısmız?. — Hazırım Madam! Geliniz öyleyse.., Diyan Jarnakla beraber odadan ' çıktı, Genç kadın telâşsız ve sakin ola- rak yürüyordu. Kendisine rastlayan bir kimse bu kadınım bir cinayet işle- meğe değil bir eğlenceye gittiğini zannederdi. Jarnak ise oralı bile değildi. Şimdiye kadar muhtelif vesileler- Te bir çok adam öldüren bu katil Jan- tiyom zihninde Raböleyi nasıl vura- cağını kararlaştırıyordu. Demin bah- settiği merhamet ve vicdan duygusu bu kararına hiç bir tesir icra etmiyor Diyan bir kapmın önünde durdu: — İşte burasıdır. İş olup bitince beni çağıracaksınız! Ben Rabölenin odasından icab eden şeyleri alırım, dedi, Jantiyom başıyle evet — cevabını verdi. Sonra kapıya yaklaştı Hafif hafif vurdu. İçeriden hiç bir ses işitilmiyordu. Diyan biraz titreyen sesiyle: — Uyuyor galiba.. Daha hızlı vu- runuz, dedi. Jarnak yumruğuyle vurarak yük- sek seslez — Metr Raböle. Metr Raböle diye bağırdı . Gene hiç bir cevap alamayınca eli ni gayri ihtiyari olarak kapının tok- mağına götürdü. Tokmağı çevirince kapınm açıldığını büyük bir hayretle gördü Oda aydınlıktı, Jarnak bütün vücudunun ürpere- rek alnınım soğuk soğuk - terlediğini hissetti. Bir saniye içinde Rabölenin Diyan- la aralarında geçen sözleri işiterek tetikte bulunduğunu ve karşısına çı- kıp: — Beni niçin öldürmek istiyorsu- nuz.. Niçin?.. Ben size ne yaptım. diyeceğini zannetti. Diyan bu tereddüdü gördü. Bir anda takalülse eden parmaklariyle Jarnağın omuzunu sıktı. Eğer önün- deki erkek bir saniye daha tereddüt ederse kendisi ileriye — atılacak ve düşmanmı - tırnaklariyle boğacaktı. Kısık, yılan islıği gibi bir sesle: — Haydi gir.. Ne - duruyorsun?, dedi.. Sonra onu ileriye doğru itti. Jarnak kat'i bir kararla hançerini çekerek içeriye girdi. bilâkis daha sakin ve daha pervasızİ — Lâkin oda bomboştu, — Hiç kimse yok! diye mırıldandı. Diyan sapsarı kesildi. — Başının döndüğünü hissederek içeriye girdi. Eğer Raböle yoksa kurduğu bütün plân suya düşüyor Veliaht Hanri Kral olacak yerde gene Veliaht kalı- yordu. Bu ne fenaydı. Kendisini gene uzun bir müddet daha Kraliçe olacak yerde nufuzsuz bir adamın metresi olarak kalacaktı. O yakit bütün hayallere veda et- mek Jâzımgeliyordu. Gene Düşes De- tamp'ın zehirli sözlerine, Katerin dö Mediçi'nin alaylı bakışlarına, Kralm Jantiyomları tarafından her - vesile ile tahkire maruz kalacaktı. Ateş saçan gözleriyle etrafma ba- kımdı, Hakikaten Raböle o anda mey- dana çıkmış olsa onu elleriyle boğa- caktı. Çünkü, Rabölenin Kralı görece- gini, ve onu kurtarmak için hazırla- dığı ilâet vereceğini, Birinci Fransu- vanın da yaşayacağını düşündükçe hiddeti son dereceye varıyordu. Odanın içine hırsla göz gezdirdi. Fakat birdenbire gözüne masa Şarptı. Masanmn üzerinde bir mektup ve bir şişe duruyordu. Hemen atıldı.. Şişeyi titreyen par- maklariyle kavradı ve üzerindeki ya- zıyı okudu: “Şevketlâ Kral için doktor Fran- suva Raböle tarafından hazırlanan ilâç, Mektubun zarfına da göz gezdi- rince sevincinden —ufak bir çığlık *koparmaktan kendini alamadı. Şişeyi ve mektubu yakaladı. Işığı Böndürdü. Kapıyı kaptarak acele da- fresine döndü. Oraya kadar kendisini takip eden Jarnağa izin verdi, du. Yavaş yavaş bir koltuğa doğru giderek kendisini onun içine brraktı. Bir elinde şişe bir elinde mektup ok duğu halde bir kaç aaniye kadar dü- şündü., Sonra şişeyi dizlerinin üzeri- ne koyarak titreyen parmaklariyle mektubun zarfını yırttı. İçinden mek- tubu çıkardı. Ve okudu. Gözleri ge. vinçle parlıyarak gülümsedi. Doğrul. du, Ocağa yaklaştı, Ve demin oku« duklarma inanmıyormuşcasına mek- tubu bir daha okudu, Sonra biraz evvel oturduğu kol« tuğu ocağın karşısına çekerek onun içine gömüldü. ” Bu anda bir iİnsanı mahvetmek üzere bulunanlara görünen son bir tereddüt bütün ruhunu sarsıyordu. Fransuvanın şahsına karşı hiç bir düşmanlığı yoktu. Hattâ bir zamanlar metreslik etti. ği bu adamı çılgın değilse bile ateşli bir aşkla sevmişti. Fakat bugün!. Evet bugün kendi hayatı ve kendi istikbali namma Kra- Im ölmesi Jâzımdı. Diyanm güzel dudaklarında zalim bir gülümseme belirdi. Birinci Fransuvayı tüfek veya hançerden daha emin bir vasıta ile öldüreceğini ve kimsenin karşısına çıkarak ona bu hareketinden dolayı hesap soramıyacağını düşündü. Hiç kimse öyle mi?.. Diyan bu anda Jarnak'a verdiği imzalı kâğıdı düşünerek titredi. Fakat gene derhal sakinleşti. Çün- kü Kralı öldürmeğe iktidarı olduğu gibi Jarnağı da öldürebileceğini dü- şündü. Ocağa eğilerek Rabölenin mekti- bunu ateşe fırlattı. Kâğıt kıvyrıla kıvrıla yanarak kül oldu. Sonra, şişedeki ilâcı da son dam-