Garsonun gafı Lokantada: — Garson! Burası fena halde Kokuyor. Yüz numaranın yanına yemek masası konur mu hiç... — Merak etmeyin efendim, yüz numaranm kapısı kapalı.. Duydu- ğunuz koku herhalde mutfaktan geliyor! Dedikodu İki kadın arasında: - — Ayşe hakkında dolaşan de. dikodulara hiç inanmıyorum. — Öyleyse neden bana soru yorsun? — Senden lâf almak için.. Kadın — Bu şapku beni on beş yaş | gençleştiriyor. Erkek — Aman bir kaç tane ala- lim da yirmi yaşına kadar in!.. — Ah bu kadınlar.. Bak ben çabucak hazırlandım.. Sen hâlâ giyinemedin.. — Hesap meselesini gene babana yaptırmışsın galiba.. — Ya paranı, ya canını... — Param yok. Amma istersen müsaade et, paralı arkadaşlarım-| la beraber buradan geçeyim.. Koltuk ve kanape — Azizim, İstanbul iyi hoş am- ma her taraf çok pahalı.. Meselâ sinemaya gidecek olsan bir kol- | tuk 70 kuruş.. — Koltuk 70 kuruş olursa bir : | kanape kimbilir kaçadır? k Namussuzluk! Salomon bir dükkân açıp bak- kallığa başlamıştı. Bir kaç ay sonra bir arkadaşı sordu: — İşler nasıl? Para kazanıyor musun? — Çok fena.. Mahallede çok namussuz iki bakkal var.. Hakiki fiyatına mal satıyorlar! Yardımcı (rejisöre) — Muharebeyi | y777 kangi tarafın kazanacağını figüran- lTara söylemeği unuttuk. — Ama anne. Mademki eldiven | giyeceğim ellerimi yıkamağa ne lü- zum var? Aşkın sebebi — Lâütfi ile Süheylâ demek ni- şanlanmışlar... Lâtfinin ilk görüşte Süheylâyi çılgın gibi sevdiği — söyleniyor. doğru mu? — İlk görüşte değil, ikinci gö-| rüşte... Çünkü ilk görüşmesinde Süheylânın apartıman sahibi ol- duğunu bilmiyormuş!.. — Köpek iyi bekçilik yapıyor mu bari? — Uyanık olduğu zaman... Uykusu pek ağır, gürültü işitirsek gidip uyan- dırıyoruz. Büyük | ikramiye — Azizim, bir listeye baktım, bir de biletimin numarasına.. Bü- yük ikramiye benim bilete isabet etmemiş mi? 7 — Sonra... — Sonra uyandım! Cazbant şarkıcısı, köpeğini çağırıyor - af i Birinci tavuk — Üstten üçüncü yumurtayı ben doğurdum. İkinci tavuk — Hayır ben.. Kadın sokağa çıkmış, küçük!| çocuğunu, henüz dokuz - yaşında| olan kızına bırakmıştı. Dönüşte! sordu: | — Kardeşine iyi baktın, benim yokluğumu belli etmedin ya? Küçük: — Hayır anneciğim, dedi, hiç belli eder miyim? Tam iki defa tokatladım! yaş genç olan i 90 lık ihtiyar, kendisinden on ihtiyara — Gez bakalım.. Ben de sen yaşta iken böyle gezdim.. Termeometre ve sıcak Hava müthiş sıcaktı. Selma i- kide birde termometreye bakıyor, sonra: — Of! diye haykırıyordu. Ter- mometre 30 dan fazla.. Bir müddet sonra hizmetçi ka- dın sevine sevine geldi: — Artık üzülmeyin, dedi, ter- mometreyi buz dolabına koydum. Artık şikâyet etmiyeceksiniz! Doktar — B—'iı'henınıel bir so- ğuk algınlığı.. Hasta — Mükemmel olur mu? Çok rahatsızım.. Doktor — Sizin için değil, be- nim için... —Çocuklar, uslu duürursanız yemek te size güzel bir latlı var. — Ne tatlısı olduğunu söyle de ona göre baba.. rin sayısı — İki erkek kardeşiniz var de ğil mi? — Hayır, yalnız bir.. — Nasıl olur? Kız kardeşiniz? sordum, iki erkek kardeşi olduğt” nu söyledi. Özrü kabaha- tından büyük! Patron, içeriye girince işçilef” den birisinin ıslık çaldığını 8Ö" dü, i — Çalışırken ıslık çalma, dedi: iyi iş yapamazsın.. İşçi cevap verdi: — Ben çalışmıyorum ki.. Yak nız ıslık çalryorum.. — General, askere verecek ra yok.. ç —Rütbelerini birer derece yüf | * seltin... Bi Bir kaç sene sonra ıöreeli""'ı : manzaralardan: Sokakta süt de ğıtılan yerler.. de çamaşır günü.. Hasislik Hasis kadın, çocuğunu pay dı: — O kadar çok konuşma- yakkaplarını eskiteceksin- — Peki anne.. Biraz W“w oturayım.. b - — Bak şu yaptığın işe-: El ni eskiteceksin!..