' HA E R ı Çalınmış çocuk peşinde Polis Hafiyesi (X: 9)un harikulâde maceraları ** ” AYDUDLARIN MOTÖRÜ Aşly.:ı LİK DENİZDE Bu CAL/YOR ır 'ıvmvuır an]eırraıw yn ımY/M İSTEMİYORUM AYDİ DEFOLUNUZ / S BİZE EIR COKMA © BİLE BİR ŞEV VERMEM YALANCI rıma:u.e:_)’/) Ş Haziran 'ABER'in deniz gezintisi gü- nüdür orguya çekilecek. Bu hususta jen emirleri derhal vereci Anlıyor musunuz?.. Azizim — Raböle, size yemin ederim, sözlerini söyledi. Âlim hiddetle devam etti: — Hakikaten çok yüksek kalplisi- niz Şevketmaah.. Ruhani mahkeme ©- ; nu derhal ya odun yığınına ya dara- gacına gönderecek bir hüküm — vere- cektir. Ah Şevketmaab!. Demek yilk- sek ve temiz isminizin ebediyen leke- ni istiyorsunuz?.. Tarihin bir gün Marinyan galibinin bir Loyolaya up olduğunu yazmasını mı — isti- yorsunuz? Evet Şevketmaab. Siz Do- leyi Loyolava feda ediyorsunuz.. Bu mel'un papazın Papa ile aranıza bir fesat - sokmasından korknyursunuılj Şevketmaab, herkesin korktuğunuzu söylemesini mi istiyorsunuz? Kral yumruklarını sıkarak — hid- detinden patlamak derecesine gelmiş- ti Bu meşhur âlimin deile yüzüne çarptığı gibi, Fransuva sülümsiyerek : —Metr, biraz kendinize geliniz.. Zannedersem fazla ileriye gidiyorsu- ? demekle iktifa etli. Son derece müteessir olan Raböle: — Affediniz. Şevketmaab!. Fakat| beni değil, istirabımı itham ediniz! dedi. Bu istirap hakikaten pek şiddetli idi. Çünkü Raböle gözlerinden dökü- len yaşları silmeği düşünmeden ses- sizce ağlıyordu. Kral başını çevirdi. Biran için Lo- yolanın sert yüzü hayalinden geçti. Birdenbire: — Durunuz! dedi. Raböle: — Şevketmaab, merhametli kalbi- | — RAGASTANIN OĞLU — nizin emrettiği şekilde hareket edi- niz diye bağırdı. Kral bekleme salonuna geçti. Ba- sinyakla beraber bir kaç Senyör ve polis nazırı oradaydılar, Birinci Fransuva Monkları bir köşeye çekerek : — Müösyö dö Loyola nasıldır. Bili- yorsunuz ki birazdan intikamını al- mağa gideceğiz. Yarası beni düşün- dürüyor, dedi, Polis müdürü hafifce gülümsedi, Rabölenin Kralın odasında - oldu- ğunu biliyordu. Fransuvanın düşün- cesini derhal anladı. — Şevketmaab, bu bir keramet ese- ridir. Mukaddes papaz ölmiyecek.. Cerrahmız bunu bana söyledi.. Kral içinden bir ah! ederek odası- na döndü. Monklar: — Eğer Loyolanm öleceğini söyle- miş olsaydım, Doleyi serbest birak- mam için emir verecekti! diye düşün- dü. Kral Raböleye: m hatırınız için imkânsız ©- lan bir şeyi yapacağım dedi. — Doleyi kurtaracaksmız değil mi | Şevketmaab? Ah, teşekkür ederim.. Muhterem Kralım! , maksadım — dostunuzu kurtaracak bir çarenin mevcut olup olmadığını öğrenmek için son bir te- sebbüste bulunduğumu söylemektir. — Sonra Şevyketmaah?.. — « Ruhani mahkeme işe başla- muüş. Onun için neticeyi beklemekten başka bir çare yok! — Niçin Şevketmaab niçin?. — Üstad, bu siyasf bir meseledir. Eğer adalet ve din yüksek hükümle- rinin metanetini muhafaza etmezse Fransada her ikisine de hürmet ve sevgi kalmaz.. — RAG AqTA“!V OĞLU — Raböle bu sefer sustu. [ Birinci Fransuvanın bu sözü, Do- le meselesini doğuran böyle bir iş, adaletin müthiş haksızlığına karşı titreyen bir kavmi ayaklandıracak d | ye göstermek için büyük kötülükleri aktan çekinmiyen müstebidle- Akimiyetini koruyan vahşet - ve riya ile örtülü bir sırdı. Raböle mağlup olmuştu. O insan- | , adaletten bahsediyor, Kral i-| se hâlâ siyasetten dem vuruyordu. Dolenin kurtulamıyacağını anlı- ık daha fazla yeise kapılmamak — Merak etmeyiniz üstad, Dole maşum olduğu halde mahkümiyetine karar verilse bile gene onu kurtar- mak için elimden geleni yapacağım.. Diyen Birinci Fransuvaya cevap ver-| tenezzül etmedi. Kral biraz olsun utanmayı aklıma getiemeden : — E, ilâcım ne olacak? diye sordu. — Hazırlamağa çalışacağım Şev- ketmaab! | — Yarm sabah hazır bulunacağtına | söz veriyorsunuz değil mi?.. — Söz veriyorum Şevketmaab! — Sözünüze itimad ederim.. — Vadimden dönenlerden değilim Şevketmaab! Birinci Fransuvayı yaralıyan bu söz üzerine Ruböle eğilerek Kralın odasından çıklı. Ve kalbi yeis ve elem içinde boğulduğu halde acele ile lâ- boratuvarına gidip kapandı. —t- DİYAN DÖ PUVATİYE Kralın dairesine beş altı geniş ve büyük salondan gecilerek — varılırdı ki, Birinci Pransuva yabancı ziyaret- çilerin gözlerini kamastırarak tak- dirlerini celbetmek için bu salonları gayet süslü ve muhteşem bir surette döşetmişti. Bu kabul salonlarının tavanlari le duvarları Rafael, Tityen, Perüje gibi meşhur ressamların fırçaların- dan çıkmış resimlerle süslüydü. Bir sürü Jantiyomların, zabitle- rin, askerlerin gidip geldikleri elçile- rin bekledikleri bu salonlardan ge- çildikten sonra dar bir koridora va- rılıyordu. İşte Kralın husust daireleri bura- dan itibaren başlardı. Evvelâ hükümdarın hususi! bende- lerine mahsus bir oda gelirdi. Bu ©- danın sağında Kralın odası, solunda iki salon bulunuyordu. Yatak odası da Kralın odasının yanındaydı, Daha ötesi veliahtan dairesiydi. Bu daire ile Kralın dairesi arasın- da bir duvar vardı. Bu suretle hü- kümdarla veliaht daireleri biribirine hitişik olduğu halde birinden öbürüne geçmek için epeyce dolaşmak lâzımdı. Kral için Luvr sarayının sonu ken« | di odasının nihayetindeki duvardı. Veliaht içinse Luvr bu duvardan itibaren başlıyordu. Bu duvarla Kralın odasından uay- rılan yer yarı salonumsu bir odaydı ki, bu da bir koridorla veliahtın dai- resinden ayrılıyordu. Şimdi Rabölenin Doleyi kurtarmak için son bir teşebbüste bulunduğu sı- rada veliahtin odasına girelim. Fransuvanın odasını ayıran dü- varın yanında bir kadım oturmuştu. Duvarın üzerindeki kadife örtünün bir kısmı kaldırılmış ve meydana yu- varlak bir delik çıkmıştı. Kadım odada yalnız bulunuyordu. Kulağını bu deliğe dayamıştı, Raböle ile Kralın konuştukları bu- radan tamamiyle işitiliyordu.