Türk matbuatında bir — yenilik| olarak sayılacak bu roman - bi defa “HABER,, de çıkıyor. Bu rö manı bir sinema seyreder gibi taklı edecek, heyecandan heyecana dür şeceksiniz. v v 7* f!_' VURUL ÖU AT B K LAMAKTAN BAŞKA T ÇARE YOK vwu ÇOCUKLAR in Polis hafiyesi X:9 Yakında gene bü sütunlarda yeni bir maceraya ( B0 61Y3U FEVAA . |G h) LAR | e: LADE BİR FİKİR. ALAY O TArNIDI rddğ P İAT Si ç - ' GÜ ARABI BUNLAŞ qıuiuıo/ı. ER Ezımr EOERİNYMINI YACRIE Goi ya A BİKİKİZ 182 — RAGASTANIN OĞLU — eeğimi bilmiyorum. Hayatımı kurtar- dınız! diyordu. Susunuz kızım.. İstirahat ediniz.. Birazdan konuşuruz.. Fakat size yal- | nız bir şey sormak isterdim.. — Sorunuz Madam! Imdat diye bağıran ve bu esnada | bir. isim de söyliyen siz miydiniz? Jiyet kızararak: — Bu isim neydi?.. diye kekeledi: Prenses genç kıza şefkatle bakarak | cevap verdi; — Mahfred'di. — Evet Madam.. Bu ismi - söyliyen | de bendim. Beantris sevincinden titreyerek : — Pek âlâ, Artık bir şey söyleme- yiniz.. Birazdan anlasırız.. dedi. ü5 Ği RAGASTANIN MONKLARI ZİYARETI Prenses Beatris konağa dönünce | 80 azlık ve merak içinde kendisini bekliyen Ragastanı buldu. Kocasına olup biteni anlattıktan sohra genç kızı takdim etti: " Ragastan karısını kucaklıyarak: —Sen henden daha eesursun dedi. Sonra genç kıza dönerek Kkönağın güzel yemek salonuna geçmek üzere kolunu takdim etti. Çünkü yemek vakli gelmişti. 3ofrata Ragastanla Beatris Jiye- | te voymak istedikleri sualler için ba- kotrlar. Jiyet, bunların fikirlerinden geçen şeyi ahladı ve Prensese dönerek: — Madam, zannediyorum ki sizinle İşinize yarayacak şeyler — hakkında konuşmak için kâfi derecede kendi- | mi topladım, — BSevimli çocuk, Şövalye ile ' ben hakikaten bazı şeyleri öğr i çin kendimizde büyük bir arzu duyu- yoruz. Fakat ondan evvel bu tehlike- li delinin eline nasıl düşmüş olduğu- nuzu * bize anlatmalısınız. Ananız bubanız yok mu7.. — Babam vardır Madam... — Kimdir? — Madam, babâmın ismi Mü: Flöriyal'dır. Kendisi Kral Birinci Fransuvanın soytarısıdır. Ona Tri: bule derler. Bu sözleri hiç sıkılmadan söyle mişti. Ragastanla Beatris hayretle ba- kıştılar. Jiyet bir kaç kelime ile saraydan kaçmak için Tribule ile nasıl karar verdiklerini, tanrmadığı bir kadının kendisini masıl bu hale koyduğunu anlattı, Ragastan bağırdı: — Luvr sarayından kactınız. mı?., , SİZ orada mahpus muydu- Jiyet cevap vermekte biraz tered- düt etti. Beatris: — Şüphesiz bu işde sizi mütecssir edecek bazı sırlar var. Onun için bu- nu bize istediğiniz tarzda anlatabilir- siniz, dedi. Jiyet sarardı: — Hakikaten niçin Luvr'da mah- pus olduğumu anlatmak beni müte- essir edecektir. Uğradığım büyük fe- lâketi düşündükçe tüylerim ürperi- yor.. — Zavallı yavrucak!, Zannedersem babanız bu anda sizin nerede olduğu- nuzu bilmiyor!. — Heyhat! Madam.. Bu anda beni en çok üzen de budur. Babam beni o kadar sever ki... 'Kimbilir. şimdi ne atılıyor. — RAĞASTANIN OĞLU 182 kadar istirap içindedir. Beni bulama- yınca kimbilir ne kadar merak ede- cek.. Ragastan: — Merak etme kızım, ven kendisi- ne haber veririm., dedi. — Oh! Mösyö, babam sizi takdis | edecektir.. — Merak etmeyiniz!.. Biraz sonra Luvr'a gideceğim, — Pek güzel amma, kendisi de ©- rada meykuftur. Onu görebilirseniz ikimizin niçin nezaret altında bulun- duğumuzu size anlatır.. —Yavrum, artık bunları düşünme- yiniz.. Şövalye dö Ragastan babanızı görecek ve sizi biribirinize kavuştu- racak vasıtayı bulacaktır.. — Ah bu mümkün olsa!.. Ragastan : —Bir İnsanın ne yapabilmesi müm: künse onu yapacağım.. Sözümde sa- bit bir adam olduğuma Prenses şa- hittir. Jiyet, heyccanı cevap vermesine mani olarak Beatrise minnet dolu bir bakış fırlattı. Prenses onü — kucakla- ana kadar son derecede ken- | disini tutarak sabreden -Prenses : | — Kocamla beni pek üzüntüde bıra- kan bir mesele hakkında malümat almak zamanı geldi. dedi. Halecan içinde durdu. nüşte daha sakin duran Ra: gastan da hakikatte daha heyecan- lıydi. Jiyet: —Söyleyiniz Madam, Sizi memnun eftmekle çok mes'at olacağım, dedi. — Siz bu zavallı delinin pençesin- de inlerken birisini imdada çağırmış: tınız! Jiyet gayriihtiyariz — Manfred dedi. Prenses gittikçe artan bir heye- canla: — Evet, bu ismi «söylemiştiniz.. Yavrum, biz Parise bu islmde birini aramak için geldik. Bu Manfredi ta- bit tanıyorsunuz ki imdada çağırdı- nıZ.. — Madam, bu adamı pek az tanıyo- rum, Ragastan hayretle: — Peki niçin çağırıyordunuz? diye bağırdı. v Fakat Jiyetin ünü kaplıyan kırmızılıktan Beatris hakikati anladı. Ragastana bir işaret etti. Şövalye — Kızım, bana annenize müş gibi söyleyiniz.. Onu 8e sunuz?.. Jiyet kekeliyerek: — Evet! cevabım verdi. — Peki demin onu pek az tanıdığı- ylemiştiniz.. — Babamla beraber oturduğumuz | evin önünden sık sık geçerdi.. — Kendisiyle — konuştunuz. mu?. Beni affediniz kızım.. Bu suallerimle şüphesiz sizi sıkıyorum.. — Aldanıyorsunuz. Madam.. — Bu sualler onü ait olduğu için beni sık- müaz. Beatris hafifçe gülümsiyerek dü- şünmeğe başladı.. Genç kızın bu sözleri Prensese gee mişi hatırlatmıştı. O zamanlar ©o da mütemadiyeh sevgilisinden — bahset» mek isterdi. Jiyet devam etti; — Ümrümde, Manfredle bir kere konuştum ki o da beni kurtardığı £€ eeydi..