Köpek korkusu Bakırköyden halka göz Sanırsam bunu ıoçen yılla da bir kez daha çızıktırmıştım... İ- cap etti, şimdi gene yazıyorum... Ancak, siz benim bu şimdik: ya- zımı, içi mübalâğalarla dolu yazı fantezi bir yazı sanmayınız. Söz- lerim, — tasvirlerim tas tamamile dop doğrudur. Okuyun bakalım, bu yazımı sız nasıl bulacaksınız: Köpek... köpek... köpek... be- yaz köpek... Kara — köpek... Sarı köpek... kahverengi köpek... Alaca köpek... — Kuyruklu kö- pek... Kuyruksuz köpek... Kulağı kesik köpek... bacağı pek.. iri köpek.. ortanca köpek... küçük köpek... çoban köpeği.. ev köpeği.. Bostan — köpeği... sokak köpeği.. Fino bozmaşı... Kurt azmanı... Büldok - kırma- s1... Zagar döküntüsü... Puvanter, yahut seterden tornistan edile e- dile asıl cinsi cibiliyeti ne olduğu belirsiz hale gelmiş bir çeşit kö- pek fabrikatörü... Daha hangi bi- rini sayayrm bilmem ki?.. Yeşilköy sımırlarından tutunuz, tâ Eyüp bahçelerine kadar o kos koca, gepgeniş, uçsuz — bucaksız kırlarda bu saydığım köpekler - den hangisine, hangi çeşidine is - terseniz bol bol rastlarsmız!.. Son ra bunlardan başı boş mu ister - siniz, tasmalı mı, zincirli mi, ip- H mi; yahut tasma yırtan, zincir kıran, ip koparan mı? Gırla mü- barekler gırla!... ,Bunlar artık önlerine — tavuk mu gelir, piliç mi, kuş mu, ne bu- lurlarsa saldırır ve yakalayabil - diklerini paralarlar.. Ekin demez- ler, içinde har vurup harman sa-| vurarak berbat ederler.. Daha geçen akşam Eyüp kırla- rında (Sarraf oğlu bağı) denilen bir üzüm bağınm alt tarafındaki koca bir marul tarlasında bir sü-| rü marulu bu kayış bacaklı kö- poğlu köpekler hallaç pamuğu gi- bi atmışlar, ocanım marulları di- dik didik etmişlerdi. Haydi bam- ya, domates, ekin, marul ne ise diyelim... Ya bunların oralardan gelip geçenlere — salmalarına ne buyurulur? Haydi gene bunların külüstürlerini, zabunlarımı, fino | bozmalarını, buldok kırmalarını, zagar döküntülerini insan ne ya par, yapar, taşla, bastonla, dahu 'olmazsa yumrukla, tekme ile bir| kerteye kadar ürkütür, bacakları- nı, pantalonunün paçalarını diş - lenmekten kurtarır. Fakat, ta Ba- kırköydeki bağlar civarından baş- lıyarak Eyübe kadar uzanan bü - tün bağlarda, — bostanlarda, ev, köşk bahçelerinde, kulübeler, me- kânlar önlerinde beslenen ve ge- ce gündüz — oralarda kâh bağ'ı, kâh bağsız tutulan çoban ve bostan köpeklerine karşı ne yap- malı? Bunlara yumruk, — tekme, taş, sopa değil, süngü bile hay- retmez! Ötekiler olsun, bunlar o!- sun ve salma gezsinler; ipte, ka- zıkta, zincirde — olsunlar, bütün gelene geçene, vara yoğa salarlar ha salarlar! Hele o bağlarda, — bahçelerde ve köşk, ev, kulübe önlerinde ip- siz, kazıksız, salma gezenler, büyük küçük, kadın erkek kimi görseler hemen kudurmuş gibi ü- zerine saldırır; insanı korkudan adeta deli ederler. «| ların en işlek, en kalabalık za - Eyübe kadar açtırmıyor | Bu ai ırııdı, © köpoğlu köpeğvn sahibi gürültüyü duyup ta heme yetişmezse vay oradan geçen za - vallı yolcunun haline! — Nitekim geçen yaz bir gece Topkapıdan evine giden bir genç bahriye ta - lebesini bu dediğim azılı bağ kö- peklerinden biri az kalsın paralı- yordu, zavallı çocuk üstü başı par ça parça kendisini zor kurtarmış- tı. Köpek beslemeyi anlarım; lâ - kin gündüz olsun, — gece olsun, | belediye sınırları içindeki bağlar- topal kö-!| da, bahçelerde ya büsbütün başı boş, yahut külüstür, ince bir zin- cir veya iple yalandan bağlanmış koca koca bostan — köpekleri ile herkesin ödünü kopartmak ta o- hkur mu ya? Hele bu son yıllarda, hele bu son günlerde Bakırköyden Eyübe| kadar uzanan bütün bağlar, bah -: çeler, bostanlar hep böyle insanın üzerine kudurmuş gibi saldıran azgın köpeklerle dolu... Bunlar - dan bazıları geçen yolcuyu bah - çenin içinden görünce parmaklığı atlayıp adamm üzerine koşuyor, bazıları ise yolcuyu — görür gör - mez bir iki zorlu hamle ile ipini, zincirini kırıp ondan sonra bağın, bahçenin önünd2 parmaklık, ya - hut tel örgüden zıplayarak insa - nın üstüne atılryor. Daha bun- dan bir iki ay önce Maltepe ile Topçular — arasında bu dediğim bağ, bahçe köpeklerinin en azılı- larından biri, İsmail isminde bir avcıyı az kalsım parça parça ede- cekti. Bereket versin, avcı elinde- ki çifteyi yedi, sekiz defa köpe - ğgin ayaklarma ateş etmiş te ken - dini öyle kurtarmıştı. Gündüzün bile, oralardan ge - çecek yolculara — gerçekten birer tehlike olan bu köpekler geceleri büsbütün korkunçturlar. Tanrı saklasın, insanın gece o taraflara bir işi düşse de yalnız gidecek ol sa, hali cidden haraptır! Oralar- daki sokaklarda, yollarda, kırlar- da, çayırlarda salma ve serseri gezenlerin korkusu, ziyanı başka, bu bağlarda, bahçelerde — besle- nenlerinki büsbütün başka!.. Şimdi, işte yaz geldi, artık ora- manlarıdır. Fakat buna karsılık eralardaki azgın bağ, bahçe kö - pekleri de şimdi daha ziyade tetiktedirler. Gündüz olsun, gece olsun, etraftan ufak bir çıt duy - dular mıydı, — seyredin siz artık orada kopacak kızılca kıyameti... Eğer bu köpeklerin günün birin - de oralarda birinin — kalçalarını kanlar içinde parça parça etlikle- rini — duyarsanız hiç şaşmayın... Çünkü görünen köy kılavuz iste - mez. Dahası da var: Gene Yeşilköy sırtlarından E- yübe kadar — uzanan o koskoca gepgeniş arazide, bele Çırpıcı ile Bakırköy arasında bir takım ko- yun sürüleri vardır ki bunların ya- nında — başı boş dolaşan o iri iri çoban köpekleri de gene o civar- lardan geçenler için ayrı bir teh - likedir. Meselâ, geçen yazın son- larında ben Bakırköydeki Aksu - dan Yedikuleye gelirken çobanı, bir ağaç altında uyuya — kalmış böyle bir sürünün azgın köpeği i- le karşılaşmış, kendimi — yoldan # HABER — Akınm Postası Kokos adası, definesini kokozlara kaptırmıyor! 72 milyon Ingiliz liralık defineyi bulmak kimseye nasip olmadı Okyanos denizinin cenup kısım larında Kokos, isimli bir ada var ki, ismin talâffuzuna — bakıp ta, hani insanın (bom boş bir ada) diyeceği geliyor. Tabii bu bizim — dilimize göre bir ifadedir. Bizde — parasizlara (kokoz) diyenler de olur. Fakat Kokos adası, dünyanım en büyük hazinesinin saklı oldu - ğu yerdir. Ecnebi seyyahlar, bilhassa İn gilizler her fırsatta bu adaya git mişler, kimi ölmüş, kiminin başı na garip felâketler gelmiş, niha yet hazineyi bulamadan dönmü;ş lerdir. Son defa Kokos — adasındaki hazineyi — ki korsanlar tarafın- dan oraya getirilip saklanmış ol- duğu zannediliyor — aramağa gi den Sir Malkoln Kampbel bu a- dada başından geçenleri anlatı- yor. Bu İngiliz, bir yatla ve-yanın da bir kaç arkadaşı ve gemiciler olduğu halde 1926 senesinde Ko- kos adasma yollanmıştı. Kıymeti 12 milyon İngiliz li - rasından fazla tuttuğu tahmin edi len altın, kıymetli — taşlar, saklı bulunan adanın uzaktan manza- rası bir takım sivri kayalıklardan ibarettir. Define arayıcısı, yatını adanm açığında demirledikten sonra, sis; li bir sabah vakti, köpek balıkla- rının hücumundan ürkerek elle - rinde rovelver olduğu halde ka - yıkla adaya geçti.. İlk gördüğü şey, kendinden ev- vel gelen seyyahların kulübele - rinin döküntüleri oldu. Büyük bir ağacın — gövdesine, define aramağa gelmiş gemilerin isimleri yazılı bulunuyordu. Adada sık bir orman göze çar- pıyordu. Define arayıcıları ellerinde bı- çaklar olduğu halde yollarını a- çıp her gün bir miktar ilerliyerek akşam üzeri yatlarma dönüyor - lardı. Definenin bir mağara içerisin de saklı olduğu zannediliyordu. Ve nerede olabileceğine dair az çok fikirleri de vardı. Fakat bu gidip gelme hem va - kit kaybettirdiği, hem de güç ol- aenmar n a eaesa ı pörenA cere geçen bir sürücü arabasına dar a- tabilmiştim! Hülâsa: Böyle herkesi, her şe- yi kendisine düşman zannederek her gördüğü gölgenin — üzerine kudurmuşçasına saldıran bu ga - lat duygulu cinsi bozuk hayvan- lar yüzünden belediye sınırları i- çinde ve şehrin burnunun dibin - deki İstanbul kırları rahat rahat geçilemez, — gezilemez bir hale gelmiştir. Bu köpoğlu köpekleri artık sı - kı bir zaptürapt altıma aldırma- hi.. Neredeyiz yahu, dağ başın- da mıyız? Burası İstanbul, — Köroğlunun Çamlıbeli değil! Ha! Şunu da söyliyeyim: Bu dediğim yerlerdeki köpek mera- kı, bağ, bahçeyi — muhafazadan ziyade bir görenek, — sözüm ona bir süs, halini almıştır. — Gezgin Haberci — duğu için, define arayıtıları bu işi daha pratik bir şekle koyma - ğa, gidip adada çadır. kurmağı karar verdiler, Sir Malkolm Kampbel, yanma iki gemici alarak bir sabah cesa- retle adaya gitti. Ve gecelemek üzere Cadırtmr oraya Kurdu. ” Fakat vaziyetin korkunçluğu - nu bir göz önüne getiriniz.. Dün- yanın tâ öbür ucunda insanlardan hali bir ada üzerinde — ikide bir garip hayvan sesleri işiterek üç kişi ile bir çadır. — altında otur - mak... Akşam karanlık — basımca, in sanlar içerisine dolan — korkular daha çok artabilirdi. Fakat bun- lar defineyi bulabilmek — hırsile ateş gibi yanıyorlardı. Ve hiç bir endişe içlerinde yer etmiyordu. Adayı bu suretle günlerce ara- dılar. Aramak hiç kolay bir şey değildi... Parça parça — taşların üzerinden yürümek, ağaçların sıx lıkları arasından zor zoruna geç mek ve meşhur mağarayı keşfet- mek için çekmedikleri kalmadı... Adada yılan korkusu yoktu. Fa- kat yaban domuzları — vardı ki, insan hayatı için bilhassa o yar- dımsızlık içinde hakikt bir tehl> ke teşkil ediyordu. Bir defasında çok büyük bir heyecan devresi geçirdiler. Bera - berlerinde getirdikleri Pinto isim- li köpeğin müthiş atılganlığı sa - yesinde muhakkak bir felâket at- hatıldı. Aradan biraz daha — geçtikten sonra, bir gece daha — garip bi hâdise oldu. Gene cesaretli kö - pek Pintonun sayesinde yeni bir tehlikeyi, daha gelmeden sezdi - ler: Define — arayıcıları bir ıkşıın henüz yatağa girmemişlerdi ki çadırım dışında bekliyen — köpek acı acı havlamağa başladı.. Dışa- rıya çıktıkları zaman köpeği tit- rer buldular.: Tüyleri dim dik ol- muştu. Fakat habire ileri geri a - tılrıyor ve karanlığa doğru başımı uzatarak havluyordu. , bir iki yabancının burada yaş$” Görünürde bir şeyler — yoktu Acaba birzi mi geldi diyorlarde Çünkü adenın eski sakinlerindet dıklarından bir efsane gibi bah' sedenler de olmuştu. j Kopek çılgınca haykırıyordu Onun ıaızcl clhgı yere seyyal ellerinde tabanca olduğu hald! yürüdüler. . Köpeğin havlamasım sebep olan şey eğer bir — yal domuz — olsaydı hiç şüphesiz * pansız kendini — gösterecek hücuma kalkışacaktı... Gariptir ki, adaya hâkim old” ğu söylenen — bir uğursuzluğa « dakikada inanır gibi oldular.. — Meş'um bir hava esiyordu. Tek yar çadıra dönüldü. Ertesi ıl ortalık araştırıldığı zaman, Y* ü bancı bir hayvan veya insan * görünmemişti. Ertesi akşam köpek gene ı!“' surette ve ayni korkuyle haylf * mağa başladı. ğ Seyyahlar yeniden uı;î!l'#’ lar, gene bir şey yok.. Adada bir gayri M kendini göstermişti. Zıten lf" tırmalardan da bir şey çıbıl-" tı.. Artık, diğer define ırl!'d larının başına gelen her Hn türlü felâketin kendilerine de yak laşmakta olduğu kanaatine adett kapılmıştılar. ıl' Sonunda define ırıyı:lll h Hizin arkadaşlarından hıt M yüksek bir kayadan yııvıl' kolunu, bacağını kmiı. oldu. Diğer, uhdı,lırmdın bundan bir kaç ay evvel bir b:: ka deniz ortasında bir vapt” zasında ölmüştür. ,ı.rı' Kokos adasından ı!İ bi, elleri boş ve (Kokoz) çıktılar. Define arayıcısı Sir Melko Kamphel diyor ki: ,. “Bir daha oraya 'ıdl"'"' define ile beraber aınoo-i"ı;,ı.— hut bu defineyi kimsenin wi' mıyacağına dâir kat'i bir let...,