(Ailede asıl şahsıyct karısı Mey- menet hanımmış. İsminin Meyme- | net olduğuna bakarak aldanına - malıymış. .Zira, bu kadın oldukça aksi ve meymenetsizmiş.. Bu ana, babanm dört tane ev - Tâdı varmış.. Rauf Bey, Deniz Ha- nım, bunlardan başka da, Samiye- nin yetiştireceği ikizler: - Macide ile Sacide... Rauf Bey , hukukta tahsil etmiş amma, İstanbulda oturacak, avu- katlık filân edecek yerde, ekseri zamanını burada geçiriyormuş.. Babası, kendisinden boyuma pa- ra çeken bu çocuğundar bizar ol- muştu. Onu yanma almıştı.Çiftlik- te kerestecilik işlerinin idaresinde kenedisine yardım etmesin! yordu. Deniz hanıma gelince onun da- ha ziyade talii — varmış... Hemen bütün ömrünü İstanbulda, teyzesi Lâmia hanımın yanında geçir'vor.. Rivayete — nazaran bu teyze, çok zenginmiş; mirası bekleniyormuş.. Ağa, anlatıyordu. — Samiye ise, Jâkırdıya karışmıyor, dinliyordu. Reşadiyeye gidinciye kadar — ha- vadislerin hemen hepsini öğren - miş bulundu. Burada çok münzevi bir hayat sürüldüğünden de haberi — oldu. Civarda hemen hiç kimse ile gö - rüşmezler, konuşmazlarmış... isti- Hasan dayı: " — Bizimkilerin — bu hali, sizin gibi İstanbul kızlarının hiç te işine gelmez! — dedi. — Biliyorum, siz orada danslara, balolara alışıksı- naz.. Burada öyle şeyler yok.. Re- şadiyede bile değil, çünkü o, söy - lediğim gibi, burada bulunmaz... Lâkin, Rauf Bey hiç te memnun değil... “Deniz hanımın ne pırlanta ol- 'duğunu göreceksiniz... Gayet gü- zel, iyi ahlâklı bir hanımdır. Anne- sile babasının yanında on beş gün kadar oturmağa geldi. Fakat zan- nedersem burada bu kadar otur- mak taraflısı bile değil... Bi an ev- vel yakayı sıyırmak — için günleri sayıyor! Ağa gevezelik ettiği sırada, a- raba yavaş yavaş ilerliyordu. Ova- lardan geçiyorlar, — yokuşlar inip gçıkıyorlardı. Şimdi, bir vadinin i- Bir Aşkın Hikâyesi Nakleden: ! itice Süreyya | 5 | No, | bir binanın önünde durdular. Ha: san ağa, geldiklerine — dair işaret olmak üzere, kamçısını - şaklattı, bir kapı açıldı. Genç kızın yüzüne içerden sızan bir ziya çarptı. D Kız, gözleri kamaştığı için, kir piklerini yumdu. | — Tekrar açınca, karşısında, bü tün dişlerini birden göstererek gü "len bir şişman uşak gördü. — Safa geldiniz, küçük hanım. — Hoş bulduk. — Haydi efendim, çabuk içeri girin. Hava soğukdur.. — Yolda da üşümüşsünüzdür. Samiye cevap vermeğe hazır- lanıyordu. Fakat tam bu esnada, sol yanda uzun boylu, kadife elbi- seler giyinmiş, ayaklarında çizme- ler bir adam göründü. Yeni beliren, elli yaşında kadar vardı. Başına da, meşin bir kasket giymişti. Samiye, bunun, sakallı bir adam olduğunu farketti. Omuzunda bir de tüfek vardı. Yanında, iki — köpek yürüyordu. Sert bir sesle: — Fazla gevezeliğe lüzum yok, çük hanımı içeri götür.. Sonra: ” — Safa geldin, kızım! — de- dikten sonra, Samiye ile fazla alâ- kadar olmadı, çekildi, gitti. Gen; kız: — Buadam, — şüphesiz, Veli paşa olacak!,, diye düşündü. "Hı- /san dayının hakkı — var; münzevi tabiatli olacak.. Uşak Ragıp onu bekliyordu. A- rabadan indi. Taş — merdivenleri çıkarak, kendisini rutubetli büyük bir sofada buldu. Burada, kendisini bir hizmetçi karşılamıştı. Kapıyı iterek: — Geçiniz, küçük hanım... Şim- di hanımefendiye gideyim geldi- ğginizi haber vereyim! — dedi. Bu esnada, âdeta çığlık halinde bir kadın sesi işitildi: — Terbiyesizler! Gene kapıyı vurmadan mı girdiniz?... Size kaç defa tenbih edeceğim? Bu ne ka- balık.. Vallahi siz kat'iyyen adam olmazsınız.. (Devamı var) Ragıp! — diyordu.— Haydi, kü- HABER — Ak.yım Postast İ MAYIS 1935 “Yakın Tarihten Kanlı Yaprakla ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtiblİ mes'ulü Cemal Oğuz anlatıyor; No. 10 Ben gözlerime siyah gözlükler takmıştım. Delilik yaparken ken- dimi tutamayıp gülersem anlaşıl- maması için böyle bir ihtiyatkâr- lığa lüzum görmüştüm. Etrafıma bakınıyorum: Karşımızda divanı harp örfi heyeti.. Ortada Dürzü Esat Paşa.. Sağ ve sol tarafında ikişer âza.. Bunlardan biri Ali Ih- san Paşa.. Diğerlerini tanımıyo- kalabalık... Bunların arasında Ali Kemalin, Said Mollanın hafiyele- ri, İngilizler, sarayın, Babıâlinin bazı maruf yâranı sinsi sinsi bizi seyrediyorlar. Biz arkadaşlar biri- birimize dayanmış, dimdik duru- yoruz. Reis, üzerimize mühip bir tesir yapmak için olacak ki kaş- larını çatmış; önündeki kâğıtları karıştırıp duruyor. Her kâğıt çe- virişinde şöyle başmı biraz kal- dırarak bizi tetkik ediyor. Paşa, miralay, şişman, zayıf, sırmalar içinde parlıyan diğer âzalar da salonda heybeti temin için yerle- rine manken gibi kurulmuşlar ha- reketsiz duruyorlar, Yalnız aylar- danberi loş, rutubetli, kalm- taş duvarlar arasında mahpus bulun- duklarından, güneş ve hava mediklerinden ciğer ve boğazları bozulan arkadaşların kesik kesik “öksürüşleri bu ihtişamlı sükünu! bozuyor. Nihayet reis sıra ile is- ticvaplara başladı. Herkese, sıra ile ismi, yaşı, tahsili, vazifesi, a- nasının babasının adı - soruluyor, sonra da muhakemesini icap etti ren suça göre sorgular başlıyordu. Dördüncü olarak sıra bana geldi. Ben kendimi daha evvel ha- zırlamıştım. Rolümün en nazik ta- rafındaydım. Duruşmam şöyle ol- du: — Adın ne? — Cemal Oğuz. — Babanın adı? — Sana ne babamdan. — Söyle babanın adını. rum. Salonun diğer köşesinde bir| çine girmişlerdi. Civarda bir fun- dalığın başladığı görülüyordu. Bu- YasI, bir orman başlangıcı idi şüp ı Hasan dayı, — birdenbire sustu. Bir tarafı göstererek dedi ki: — İşte geldik. Uzakta, hakikaten de bir çiftlik manzarası görünüyordu. Samiye kamçının ucuyle işaret edilen ta rafa bakıp ışıklar gördü. Bir müddet daha — ilerledikter sonra, bir avludan geçerek kâgir Izmirde mütekait binbaşı Yahya. Trabzon lisesinde muallim kaptan Rıza. Bursa Tahtakalede zahireci Abdülmecit. Çatalcada mahkeme kâtibi Adnan. Beyoğlunda Mahide. Şişlide talebe Hüsniye. Sakızağacında banka veznedarı Yani Kukuloplos. Ankarada elbiseci Marko ve ortağı. mezmisiniz? tertip plânı mutlaka okuyunuz ve bir bilet alınız... N hati -- AM LĞ A eee Büyük tayyare piyangosunun son keşide- sinde tam 20 şer bin lira alan bahtiyarlar Siz de bir buçuk lira vererek bu bahtiyarlar sırasına girmek iste- Zengin ve dolgun ikramiyeli 11 Mayısda başlıyacak olan yeni ZLi CB 4, — Söylemem. Ölen adamın a- dr olur mu? — Anan var mı? Adı ne? —O da öldü: Adı yok. Fakat ikisi de yakında gelecekler, beni buradan alacaklar. ,—Sen nerede kâtibi dün? — Cehennemde! — Canım doğru cevap ver! Ce- hennemi falan bırak şimdi. Çan- gırıda bulundun mu? — Bulundum! — Sen oradayken Ermeni teh- ciri oldu mu? — Ne saçmalıyorsun be adam! Tehcir ne demek? — Yani Ermeniler kesildi mi? — Biz bayramdan — bayrama kurban keseriz. Adamları siz ke- ser, asarsınız. Alçaklar!... Artık işi azıtmıştım. Reise de usanç gelmişti. Bana: — Otur, otur! diye bağırdı. Rahat bir nefes alarak — yerime çöktüm. İsticvaplar devam edi. yor. Sıra ile arkadaşlar birer birer mes'ul- kaldırılıyor, sualler ,cevaplar biri- birini takip ediyor. Fakat ben ra- hat durmuyorum. İkide birde aya- ğa kalkıyor, yumruklarımı sıkı- Divanıharp reisi sordu: — Sen nerede kâtibi mes'uldün Cevap verdim: —Cehennemde.. sıkrlan ilâçla hiç münasebeti yolt? tu. Ben rolümü muvaffakiye oynadığıma memnundum. - Şırı yor, bağırıp çağrıyorum. Tabii bu| gadaki ilâca gelince o halis tel m sırada muhakeme bozuluyor. Et-| kos suyundan başka bir şey değil x raf altüst oluyor. Beni güç belâ| di. M tutup oturtuyorlar. Bir defasında Bir saat sonra, benim hasi ni tahta sıralardan reise doğru atlı-| ye iade edilmemi emrettiler. Önd ) yacak oldum. Fevkalâde asabiyet| arkada muhafızlar olduğu hald gösteriyordum. Arkamda benimle| divanıharpten çıktık. Doktor E " uğraşan doktor Etem Vesaf işe| tem Vesaf sağımda duruyor. Cün * müdahale mecburiyetinde -kaldı.| le kapısından çıktık. Divanyolur di Reise: saptık. Doktor bana elini uzattı! hi — Efendim, zaptı mümkün ol- —Ne var? mıyacak. Müsaade buyurursanız —Eİni ver. B dışarı çıkaralım.,, dedi. Bizi dışa- — Ne yapacaksın? rı çıkardılar. Bir odada kanapeye — Sıkacağım. ki yatırdılar. Doktor hemen - cebin- — Neden? la den kutusunu çıkardı. Muhafızla-| — — (Kulağıma eğildi, yavaşca)ı — Si rın önünde bacağıma bir sinir en-| Rolünü mükemmel yaptın. Tebril di jeksiyonu yaptı. Derhal rahatla- | ederim. n drm. Fakat bu rahatlığımın etime (Devamı var) | * r Istanbul Tramvay — : d D * Şirketi ; r . . . “ N 1935 Yılının Gidiş - Geliş Proğramı i l Mayıstan sonra İ No. Smır Kalkış Ara İlk Son 1 kalkış 10 — Şişli . Tünel (Şişliden - Tünele x: BAO ) (Tünelden . Şişliye * 600 e 11 — Şişli - Beyazit (Şişliden - Beyazita 12 620 v (Bezayitları - Şişliye 26 ver 12 —Harbiye - Fatih (Harbiyeden - Fatihe 27680 f (Fatihten - Harbiyeye y BA6 23 12 A Harbiye - Aksaray — (Harbiyeden - Aksaraya 14 177 640 t (Aksaraydan - Harbiyeye 28 — 600 " r 15 Taksim . Sirkeci (Taksimden - Sirkeciye 5: 7.15 19 (Sirkeciden » Taksime 735 19, T 16 — Maçka - Boyazıt (Maçkadan - Beyazita 58 61523 n (Beyazittan - Maçkaya ır 6.55 2) Ş (Şişliden - Eminönüne T 610 16 A Maçka - Eminönü — (Maçkadan . Eminönüne MW 71020 (Eminönünden - Maçkaya 640 2 ! 17 Şişli . Sirkeci (Şişllden - Sirkeciye s 6252 A (Sirkeciden - Şişliye ız 6.55 2 I (Mecidiyeköy - Eminönüne BAS ı 17 A Mecidiyeköy - (Bminönünden - Mecidiyek. TIT 1 EKminönü (Mecidiyeköyünden - Eminö, 21 1428 18 İ (Eminönünden - Mecidiyek, 15.00 19 19 — Kurtuluş - Beyazit (Kurtuluştan - Beyazita « — 600 (Beyazittan - Kurtuluşa yT BAS 23 (Şişliden . Eminönüne 605 — 19 A Kurtuluş-Eminönü (Kurtuluştan - Eminönüne M 705 21 " (Eminönünden - Kurtuluşa — &—— 6352 (Beşiktaştan . Bebeğe 525 — (Beşiktaştan - Eminönüne © 535 e 22 — Bebek - Eminönü (Bebekten - Eminönüne 0 BAS 24 (Eminönünden . Bebege 20 5552 (Bebekten - Beşiktaşa -— 2 Ortaköy. Aksaray — (Ortaköyden - Aksaraya g' 5.30 20 (Aksaraydan - Ortaköye 15 6.25 4 — Beşiktaş . Fatih (Beşiklaştan - Fatihe a 6.30 2 (Fatihten - Beşiktaşu wW 710 21 1 (Aksaraydan . Topkapıya 5' 5.25 32 — Topkapı - Sirkeci (Topkapıdan - Sirkeciye g' BA0 Z (Sirkeciden - Topkapıya 612 2 (Topkapıdan - Aksaraya 16 - 2 (Aksaraydan - Yedikuleye 5.30 33 — Yediküle , Sirkeci — (Fedikuleden - Sirkeciye & BA5 2i (Sirkeciden - Yedikuleye 10" 617 (Yedikuleden - Aksaraya » — (Aksaraydan - Edirnekapıya y 5.25 37 Edirnekapı - Sirkeci (Edirnekapıdan . Sirkeciye 10r SA Z (Sirkeciden - Edirnekapıya (Edirnekapıdan - Aksaraya B -