Türk matbuatında bir — yenilik olarak sayılacak bu roman - birü defa “HABER,, de çıkıyor. Bu ro: manı bir sinema seyreder gibi taki | HABER KaramMasKe harikulâde maceraları : No. 13 KE Z’ı“ı?r*'?ı%â" UFAK z ĞÜ : TİR ONU BANA ç İR. İZ BULURLARSA BANA WABER : A DA HN A ERAE HAĞEEVER S- 'Üğ DOĞRUÇEYNE Mi :? < | KARA ıM A SKE nin | hülâsası Polis hafiyesi x : 9 Şikagoya || ’ giderek yeni bir işe atılıyor. Bu se UBUGUN | Kİ DUŞMA- fer Kara Maske adında bir haydut şı YARIŞI la çarpışmaktadır. Haydutlar ken ' YAKıB İ0İYOROU disini bir tuzağa düşürüyorlar. Ve tayyare ile seyahat eden Marlo is minde zengin bir adamı yaknmlıa — Üniversitedeki matbaasma mı?.. leri ile eğlendirirlerdi. Onların - had- çerle kocasını öldürdüğünü, küçük be-| dar geçitle öbürlerinden biraz ayrıl- ğ ğ Hayv !x&n*nww,wi dinden fazla “içerek — biribirleri » yaz ellerile bir m kazmasını kul-İ mış bir ev vardı. e Gi e ae D şeydir. Ve bana büyük yardımı ola - ge - RAGASTANIN OĞLU — mak için pusu kuruyorlar.. — RAGASTANIN OĞLU — B — ——— ne! Size şarabı orada ikram — etmedi omuzlarına dayanıp Kgittiklerini gör-ı lanarak bir mezar kazdığımı, — cesedi caktır. mi? , mekden zevk alırdı. Din bahislerine | buraya gömdükten sonra vaktile bü- İki keşiş gözleri kapalı olduğu — İtiraf ediyoruz! dair aralarında bir kelime — bile geç-| yük aşk ve saadet içinde yaşadığı bu halde tiütriyerek neticeyi bekliyorlar. Loyola tuhaf bir şekilde — gülerek mezdi. Esasen bu husustaki fikirlerini evden çıkıp gittiğini görmüşleredi. di. Loyola, yüksek gesle dı : | — Bu küfür kitabı, bulunması 1â- | zım gelen yerde — durmalıdır. Beni dinleyiniz, şimdi açıkça söyliyeceğim. Matbaacı Doleyi tanırsınız değil mi? | Löben: İ — Onu tanrmadan biliyoruz! De- | di. 'Tibo: — Ondan şüphelenmiyorduk! Sö- zünü ilâve etti. Her ikisi de: — Onu yakından hiç görmedik! sözünü söylediler. Loyola kaşlarımı çattı! — Bana söylediler ve ben de bumra eminim, siz sık sık onun dükkânına gi- dermişsiniz! Size şarap içirirmiş, ilti- fat edermş! İki keşiş diz çöktüler. Birdenbire gözlerinden yaş boşanan Tiboe: — Affediniz!.. Merhamet ediniz pe- der! diye ânledi. a Gösünü yumruklayan Lüben: — Bu dinsizin böyle küfür kitapları baslığını bilmiyorduk, dedi. — Vallah bilmiyorduk. Loyola serbest bir sesle ısrar etti: — Kalkınız! Keşişler itant ettiler, — Dinin düşmanı olan bir adamı tu- Zağa düşürmek için sizin seçilmenizin, #ebebi onun tarafından iyi kabul edil- menizdir. İşte yapılacak şey budur! Yarıma kadar ona gitmelisiniz! söze başla- sordu: — Bu şarap iyi mi idi? Lübenle Tibonun gözleri parladı. — Enfesti! — Her şey yolunda gidiyor. Bu din- sizin enfes bir şarabı olması, sizin de bu şarap için hasret çeken birtakım 0- burlar bulunmanız hep Allahın işidir. Şimdi kardeşlerim, siz bu hainin ya- nına giderek enfes dediğiniz şaraptan bir şişe yuyarlıyacaksınız, fakat bu- nunla beraber bu kitabı da orada bu- Tunan diğer kitapların arasına usta- lıkla birakivermek — vazifenizdir An- laşıldı değil mi?.. İki keşiş hayretle bakıştılar. Yese kapılmışlardı. Sebebi?.. Gayet basit.. Evet, söyle- nen sözlerin hepsi doğru idi. Lüben ile Tibo, sık sık Dolenin evine gider- lerdi, Çünkü Dole hoş mesrebi birkaç kişi ile oturup birkaç kadeh içki iç- meği severdi Dole ağırbaşlı ve dalgın âlimlerden değildi! Ciddiyeti bir tarafa bıraka- rak dostu Robölenin — tavsiye ettiği şekilde gülmeyi bilirdi. Dole ns dine ne de papaslar hakkım- da fena bir fikir beslemezdi. Kendisi serbest düşünceli bir adam- dı. Kelimenin bütün manasile serbest düşünceliydi. Kendisi dini ve manevi hiçbir aki deye inanmıyordu. Faket inananlara düşmanlığı yoktu. Lüben ile Tiho onu — istirahat za- manlarında oburlukları ile geyezelik: karşı bir kin ve yalnız Roböleye açmıştı. Keşişler müthiş Loyolanın teklifini tamamen anlamışlardı. Kendilerini evine kabul ederek güzel — yemekler, enfes şaraplar ikram eden bu nazik ve sevimli adamı odun yığınma gön- dermeleri lüzemgeliyordu. Gerçi meyus oldular, fakat kendile- rine verilen bu vazifeye karsı itiraz etmek akıllarına bile gelmedi. Loyola bunların itaat edeceklerini yüzleerinden okumuştu: — İşte böylece.. Yarından sanra bu dinsizin yanına gideceksiniz! | Keşişler evet! diye başlarile tasdik ettiler. — O sizi evvelce içti z şaraptan ikram etmek icin dave? ediyor. Nasıl diyorsunuz o şarap için?. — Enfez, peder!,. — Enfes!.. Ama ne enfes! — Sonra onun haberi olmadan kitabr raflardan birinin üzerine koyarak yavasça sıvı- şırsınız! — Böyle yapacağız peder! — İşte, kitabı alın! Tibo yüzünde nefret izleri güsterme- mek için ıkınarak kitabr alıp — elhise- sinin altına sakladı. Loyola kolunu kumanda verir gibi uzatarak: — Gidiniz! dedi! —H MADLENİN GÜZELLİĞİ Birinci Fransuvanın güzel pranga ismini koyduğu Madlene dair —biraz malümat vermemiz lâzim. R Okuyucularımız, bu, kadının han Vakit geceyarısına yakındı. Madlen: — Ben artık bir kadın değilim, bti intikam heykeliyim! diyordu. Bu söz doğruydu. Gerek Monfokon vakasında gerek, kocasını öldürmesinden kendisinde ne bir heyecan ne de bir hatıra kalmıştı. Zihninden her şey silinmişti. Yalnız aklından — çıkmıyarak, onu her an kin ve hiddetinden kudurma derecelerine getiren bir şey vardı. Birinci Fransuyanın gülüşü!. Son derecede bir yeis ve ümitsizlik içinde iken pencereden iğilerek: — Imdat! Tmdat Fransuvam! diye bağırdığı sırada işittiği kahkaha! Bu kahkaha hâlâ kulaklarında çın- hıyordu. Kralın uzaklaşırken — miril- dandığı şarkıyı bir türlü unutmıyor ve dişlerini gıcırdatarak tekrarlıyor. du e Bir camın önünde yalnız başıma ; Dalarken gözlerim doğan güneşe, İçim hasret duydu yeni bir eşe!.. Madlen yavaş yavaş yürüyordu. BSen Üstaş kilisesinin yanındaki dar ve karanlık sokaklara daldı. Ara sıra iki bulutun arasından ken- dini gösteren ayın sönük ışığı altında Sen Üstaş kilisesi etrafına sıkışan bir sürü sivri çatılar içinden göze çarpan kemerlerile çok heybetli bir manzara gösteriyordu. Madiçn bu sokaklardan birinde dur- du. Burası Trene sokağı — idi. Sokağın ortasıma doğru etrafında bulunan iki