Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
LA LAT P P G S —— a — başladı.. Kâğıt dağıtıyordu, şaşır- — damı tanımamış gibi davranayım.. — Sonra tam gelip karşıs HABER — Akşam Postası —— —— 4 MAYIS 1935 SAA L | ee | CEBİDELİKLER | Geçireni O sidelikler Şahı Açıkgözler Padişahı 'ğNA-Bİ Ali Cengizin başından geçenler döndüğü zaman çok — bitkin bir Bu ara Refik Beyin karısı yan- larına gelmişti; Ali Cengize: — ÖOyun oynar mısınız? diye sordu. —Eyvet.. Kâğıt oyunlarına ba- yılırım.. Çok zaman sabahlamı- şımdır. — İşte size bir yer.. Bir kâğıt çekiniz de oturunuz. — Maalmemnuniye efendim.. Refik Beyin hanımı çekilince -Ali Cengiz Naciye yavaşça: — İşittin mi oyuna davet ettiler. Kimse görmeden elime para sıkış- tır. Buraya gelmezden evvel düşü- nemedik. — A! Doğru al.. — Yalnız iki lira mı? — Çok bile.. — Yetişmezse sana işaret ede- rim.. Oyun masasına oturmuşlardf. Aradan çok zaman geçmemişti. İçeriye giren iriyarı bir zat doğru oyun masasma doğru ilerledi. Ev sahibi sür'atle ayağa kalktı ve bu zatı büyük bir alâka ile karşrladı. Bu Yekta Beyadımda biriydi . Kendisine çok hürmet edildiğine göre zengin — bir iş adamı olması icab ediyordu. Ali Cengiz bu kadar hürmetle karşılanan adamın kim olduğu - nu öğrenmek için başmı kaldırdı Fakat kıl!m_.n,hşfhî'rdı!nfbîre dur- dir- Sapsarı kesildi. — Titremiye . VA Oyunculardan biri : — Ne yapıyorsunuz?.. Fazla kâğıd verdiniz... — Affedersiniz. Şaşırdım.. Pas- lâmen... Bu şaşkınlık içinde oyuna de vam edemiyeceğini anlayan Ali Iht gijç defa kalkmak veçı - kıp gitmek tswedi Fakat kendisini toplamaya cabalıyordu.. —Kendi kendine: — Bu adamdan korkmakta ne mâna var7. Korkması icab eden biri varsa o da kendisidir.. Bu a - Muhakkak o da böyle yapacak. Bütün bu telkinlere rağmen o - yuna dikkat edemiyordu. Arkasından oyunu ıeyredenl_er - den bir çoğu Yekta Beyin zengin - liğinden, çiftiliğinden, sayfiyele - tinden bahsedip duruyorlardı. Ali onlarla konuşurken düşünüyordu: —. Tabit çok kazanıyor.. Fakat nasıl?. Onu ben biliyorum amma, söyleyemiyorum.. Beni belki gör - Mmedi.. Şuradan çıkıp gideyim.. Belki de gördü. Gördüyse çıkıp gi- der sanırım. Yekta Bey dikkatle Aliye bak - Miıştr, Çıkı gideceği yerde masa - Ya îyicî yaîlaştı.. Refik Beyin ha- Nnrmiyle bir şeyler konuştuktan ında durdu. Âz sonra da oyun oynayanlardan birinin yerini alarak oyuna iştirak etti, ' Kâğıd bir iki dolaştı.. Her elde ybediyor. Döperle :öfdüğ“_'e ş İlansları ödemek mecburiyetmde Iyordu. Çünkü ne yııptlğmfı ne OYynadığmı bilmeyen bir hale gel Mişti, , Mevcudunu — bitirdikten sonrâ İktı. Doğru kapıya ilerledi ve Sikm gitti.. Yekta Bey Alinin kal- k> gittiği zamana kadar — bir tek lâkırdı bile söylememişti. dedi.. | —XX0 — haldeydi. 4 Hemen yatıp uyudu.. Ertesi sa bah Marikaya hiç bir şey söyleme- den çantasını hazırladı. Artık Na- cinin yanma gidecek ve çalışma - ya başlayacaktı.. — Bugün seni brrakıp gidiyo - yorum.. Artık çalışmak lâzım .. — Evet çalışman lâzım.. Artık. Naci Beyle sıksık eğlencelere de- gidersin.. . — Katiyen gitmiyeceğim, receksin.. — Göreceğim.. — Kazandıklarımı hep sana ge- tirip vereceğim., Haydi Allaha ıs - marladık.. — Ali Cengiz genç kızı kucakladıktan sonra odadan çık - mak üzere iken bir ses haykırdı : — Ali Bey!.. Marika Aliye döndü: — Seni çağrıyorlar. — Beni mi?. Söyle ben burada yoğum.. Burada yok de.. — Bir posta müvezzii sana bir mektup getirmiş.. Dışarıya çıktı ve elinde — bir mektupla döndü: - — Bir mektup..., Kimseden bir haber bellemiyordum. Kim gön- derebilir?. — Şüphesiz bir kadından gel - miştir.. — Dün akşam teshir ettiğin ha- nımlardan biri olacak.. Her ne ise, aç da bak bakalım.. gö- Ali Cengiz mektubu açtı. İçinde (B |dörde bükülmüş bir yüz İiralık gö- (f züne çarptı.. Bunu Marika görme- den avucunun içinde — sakladı ve gene göremedn cebine indirdi.. Mektupta şunlar yazılıydı: « Sizibir daha göreceğimi zannetmiyordum.. O günkü kıya - fetiniz, bana hiç kibar âlemlerine | devam eden — birisi olduğumuzu anlatmamıştı. Bize verdiğiniz söz- de sebat edeceğinizi umuyordum . Hakkımızda malümat aldım.. Tali- in size yardımcı olmadığını anla - drm.. Bu mektubumla size yüz lira gönderiyorum.. Her ay sükütunu - | zun mükâfatı — olarak bu parayı posta ile alacaksımız..,, Ali Cengiz mektubu okuyup bi- tirdiği halde gözlerini bir türlü satırlardan ayıramıyordu. Kimin yazdığını kolaylıkla anladığı bu mektubu okudu. Okudu.. Hayret, endişe ve sevinç içindeydi. — Mektubu okumak ne kadar da uzun sürdü. Yoksa randevu için verilen bir adresi mi okuyamadın? Ver bakalrm, belki ben sökebili- Ali Cengiz mektubu sür'atle ce- bine koydu: — Bu mektub seni alâkadar et- mez. O bana aid... — Ya!.. — Fakat seni temin ederim ki, bunda aileme ait bazı — işlerden başka hiç bir şey yok. —Pekâlâ! Beni aldatmaya ça - hışman lüzumsuz.. Zaten senden şüpheleniyordum.. Bu mektub şüphemde aldanmadığımı anlattı. Siz başkasını seviyorsunuz ve ba - na hiyanet ediyorsunuz.. — Seni temin ederim ki değil.. — O halde göster bana.. — Söyedim ya,. Bu sana ait bir mektub değil.. Marika durdu ve kat'i kararmı Bi A"J*:;""Şı,îi HS bi T m p " gİ Li_.ı_,_. '* __ z BEZ ı, — D K k A M y * *Ç B” Â " TT e AAA SA AT Radyo ziraatte nasıl kullanılıyor? Telsiz telgraf kuvveti pek ya - kın bir zamanda çiftçilere at — ve benzin kuüvveti kadar lâzım bir va- sıta olacağa benziyor! Amerikada şimdi çok kısa dal- galı ve yüksek tekerrürlü makine - ler pek ucuza mal edilmektedir. Bu makineler pamuk ve hububata ârız olan haşaratı öldürmekte, süt ve eti sterlize etmekte, kerest, ku- rutmakta, böcek istilâ etmiş hasta toprakların tdavisinde ve piliçle - rin büyütülmesinde kullanılmakta dır.. Böceklerin istilâsı altında kal - mış olan bir meyva bahçesinde bir radyo makinesiyle yaprakları on saniye için elektrik mevceleri al - tında bırakınca on saniye sonra a- gaçlarda bir tek güvenin kalma mış olduğu görülmüştür. Sovyet Rusya birliği bu maki - neler vasıtasiyle ziraatte muazzam bir inkılâp yapmağı ve bir mahsul yerine senede iki mahsul almayı tasarlamaktadır. Beş saniye elektrik dalgalarına maruz bırakılan pamuk tohumları hayrete şayan derecede — yetişme küdreti göstermiş, nebatların üs -| tünde tomurcuklar vaktinden on gün evvel çıkmış, kabuklar vaktin den 27 gün evvel çatlamış, ve bü - tün mahsul şimdiye kadar görül - memiş derecede kuvvetli ve sağ * lam neticeler vermiştir. HABER Akşam Postası İDARE EVİ ç— Z Yazan: Kadircan Kaflı i Hi i * # $ “Girmek yasak ULUS KIZI No.?7 | Tarihi âşk ve ; savaş romani ! diyorum sanal!l Geri çekil, yoksa.., — Uğraşırız... . Bunu Tugaçar söylemeşiti.. Barçuk son sözü söyledi: — Madem ki onlarla uğraşmayı göze alryoruz. Niçin Hazar Ha - nın üstüne saldırryoruz ve kalesi - ni başma yıkarak ateşi zorla almı- yoruz?. Herkes sustu.. Bu da haklı idi, Çünkü ateşsiz obaların halkı yüz binleri bulduğu halde Hazar Hanın çevresindeki- lerin sayısı bir kaç bin kişi idi. Barçuk devam etti: — Hem de tam zamanıdır.. Ha- zar Hanla aramızdaki ırmak buz tutmuştur. OÖnu aşmak pek kao - lay olacak.. Bu iş, bilinmez yollara | dökülerek bilinmez bir maceraya atılmaktan daha iyidir. dersin Tugay?. Tugay demindenberi susuyordu. Çünkü ayağa kalkarsa dilinin al - tında gizlediklerini açığa vurmak- tan korkuyordu. Yoksa onlara şu - nu söyleyecekti: ' — Biraz daha bekleyiniz!.. Tu- gaçar'ın ne de Barçu'un gösterdi - ği zorlu yollara girmek lâzım gel - miyecek., Bizim bir tek eksiğimiz var... —O da ateştir. Âteşi de size ben pek yakında bol bol verece - ğim ve onu tekrar elimizden alsa - Sen ne İSTANBUL ANKARA CADDESİI Telgraf Adresi: İSTANBUL HABER Telefon — Yazıı 28872 — İdare: 24870 ABONE ŞARTLARI 1 8 6 12 aylık Türkiye: 120 350 660 1250 Ktş. Ecnebi: 150 445 840 1610 iLÂN TARIFESI Ticaret HAnlarımın satırı 12,50 Resmi iIlânlar 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASİM US Basıldığı yer! (VAKIT) Matbaası Artık aramızda her şey bitti. Bun- dan sonra değil sizi görmek adı - nızın bile bahsedilmesine taham- mül edemem.. — Nasıl isterseniz.. — İşte eşyanız.. Paketinizi alıp götürünüz.. Ağır da değildir. — Zaten böyle yapacağım.. ÂAli Cengiz paketini aldı ve çı - kip gitti. Yolda düşünüyordu : — Ayda yüz lira., Senede 1200.. Buda bekârbir — genç için fena bir para değil hani....Ben ne umu- yordum, ne oldu.. Ya bu parayı kimden aldığımı — öğrenirlerse .. Süküt ettiğim için ben de bu para- yı bana gönderenin şeriki cürmü sayılmaz mıyım... Ah, yarabbi, ne yapmalı.. Nasıl hareket — etmeli - yim?. İade etsem.. Fakat kime.. Ya ben gönderemedi derse.. Mektup- ta ne imzası ne de adresi var.. Şim di gidip de Yekta bey — bu parayı sen gönderdin al mr diyeyim. İn- kâr edebilir. Beni — tanımadığmı söyliyebilir. Nasıl isbat — edebili- rim, O halde — yapacağım şey bu parayı sarftan başka bir şey de- ğildir. Öyleyse ne düşünüyorum. Mademki Marika ile de bozuşduk, Beyoğlunun, yahut Şişlinin en gü- zel yerlerinden birinde bir apar- trman kiralar ve güzel bir moble alarak yerleşirim. Bunu taksitle a- labirim. lar bile yeniden yaratmasmı öğre- teceğim.. , Başkanların biraz daha bekle - meleri ve uslu durmaları için bazı sözler söyleyecek, avutacaktı. Tam bu srrada mağaranın kapı- sında bekliyen Bigun, — dışarıya doğru bağırdı: — Girmek yasak!.. — Girmek yasak diyorum sana Tangut!. Geri çekil, yoksa.. — Ben de gireceğim.. Arkadaş - lar burada imişler... Tugaçar homurdandı: — Canavar kılıklı herif! Gel - mez olaydın!. Bigun kapıda son defa bağır - maıştı: »— Yasak! j — Ben yasak bilmem.. Girece - ğim., Sizden neyim eksik?. Bigun neredeyse Tangutun üs - tüne saldrracaktı. . * Tugay kapıya koştu: — Senin bizden bir şeyin eksik! Dedi .. Kalın kaşlarınım altındaki ya- man bakışlariyle karşısındakini e- ritir gibi baktr ve sözünü tamam - ladı: — Benimle çok uğraşma 'Tu - gay! Pişman olursun.. — Burası benim öobamdır.. Seni istemiyorum, İçeridekiler de kapıya doğru yürüdüler., Tangut bir canavarın uluması - na benziyen sesiyle sordu: — Bizden gizli ne konuşuyor - sunuz?, Alak, çenesinden yanlara do yayılan kara sakalmı titrebeğer: Tanguta saldırdı: Az daha kavga çıkacak ve ka dökülecekti.., " bi _J'-ı_w FÜŞT Ünüm D ” n ai ee A K * * J t | K İ f v Tangutun yanında yer almıştı. Tu- gay ikisinin de kollarından tuta - rak ileriye doğru sürükledi: — Haydi, belânızı başka yerde arayınız!.. Sonra onları bırakarak geriye nuşmalarımma başladılar.. Herkes deminkinden çok sinir - liydi. Tugayın, ortaya atrlan iki dü « şünceden hiç birini benimsemek istemeyişi, yüreklere kuruntu ver - mşiti. — Çünkü o, her işte ve her zaman çok iyi görüşleriyle, ileri- sini önceden bilmekle tanımmış - Er... Konuşmalar uzayacağa benzi « yordu. .Lâkin buna rağmen bir ka- rar vermeden ayrılmak da istemi- yorlardı. Bu aralık uzaktan uzağa sayı - srz ulumalar, canavar sesleri du - yuldu. Kapıda bekliyen Bigun, içeriye doğru bağırdı: — Kurtlar!.. Hepsi birden dışarıya fırladilar. Evleri yalnız kalmıştı.. Kurtlar, kışın sıksık olduğu gi- bi çadırlara ve kulübelere saldı - rıyorlardı.. Tugaçar haykırdı: ce karşılayalım!.. geldiği yere doğru koştular. Onları iyice görüyorlardı: Ağız- birer bıçak gibi olan dişleri, par - İryordu. Korkunç gözleri, hiç doymıyacak gibi yiyecek ve parça- İryacak et arıyordu. — Üzerlerine doğru gelen adamları gördüler ve onların üstlerine saldırdılar. Tugay mağaradan — çıkarken kapısını srmsıkı kapamıştı. Fakat aklı gene arkadaydı. Nitekim bun- da ne kadar haklı olduğunu biraz sonra anladı. Kendi mağarasına doğru ikinci bir kurt sürüsü geli - yordu. Bir saniye için, baktı: Bunlar yalnız yedi sekiz taneydiler.. Kapmm kapalı olduğunu düşü- nerek avundu.. 1 Zaten dahaçok —bakamazdı ... Çünkü karşılamak istedikleri bi « rinci sürü epeyce — yaklaşmıştı. Hepsi de omuz omuza, yürüyen bir kale gibi karşı koyuyorlar, dilleri bir karış firlayan, keskin dişli kurt kafaları, balta, topuz ve sopalarla parçalanıyordu. - saldırıyordu. Tugayla üç arkadaşı geriye döndüler, Birinci sürü, yarıdan çoğu öl : dükten sonra dağıldı.. İkinci sürüden iki tanesi birer balta ile yere — serilince, kalanlar :edî:ilderi yoldan kaçmağa başla - | r' , (Devamı var) — Sürüyü obaya girmeden ön- ları birer karış açılmıştı. Her biri Bu aralık ikinci sürü de onlara ' döndü, tekrar içeri girdiler ve ko- ——