| | 6 NİSAN — 1935 —— “Şan Yrreneen ee ke e s ea serne AAA KA & uu ÖöCcü in'in F No, 72 ; Büyük Deniz Romanı Hteesessanan eee nak “Sevgilisinin uğruna bir forsayı değil, canını bile verir!,, Kara Yusuf konuşulanları duy - muştu... F Şimdi kulaklarıma inanamıyor: du... lLı:o..ı.ııı ki işler bu kadar kolay - laştı ha!... Ülküye — varmak için tuttukları yol birdenbire bir misli dönmek Valeryo öldüğü için onun yerine Senatör Kont Periniye ha - ber göndermek, anlaşmak ve üyuş- mak gibi zahmetlerden kurtulu - yorlardı.. Bu Ali Reis olur adam değildi yahu!., İnsanı yokuşa sürdüğü sanılır - ken birdenbire öyle bir düzlüğe çıkarıyordu ki... Lâkin talli de yardı!.. Tali olmasa... Oracıkta: — Yaşasın Ali Reis!.. Yaşasın Markiz Graçyoza!.. Diye bağırmamak için kendini zor tutuyordu... Sansar Osman henüz bu sevin - cin mâünasını anlamadığı için ağ - zraçık ve şaşkındı... Bir Kara Yu- sufa, bir de Ali Reisle — genç kıza bakıyor: : — Ne oluyor?. — Ne oluyoruz?. Der gibi omuzlarını kaldırıyor- Üt NLAY 4B MELADUALAR g Bir öc daha Ali Reis ertesi günü erkenden kalktı... Kara Yusufla Sansara : — Buradan hiç bir yere kımil > danmayın... Beni bekleyin!. Gelir, gelmez babamla beraber hemen yola çıkarız... Dedi.. Halbuki ikisi de — reisle . riyle beraber yola çıkmak için on - dan evvel hazırlanmışlardı.. Kara Yusuf bu sözleri duyunca Ali Reisin yüzüne baka kaldı.. Gözleri dört açılmıştı.. Ne olu -| yordu?. Yoksa kulakları mı yanlış duyuyordu.. Ali Reis onun omuzuna koydu: — Ne 07. Şaştın mı? Şaşacak ne var bunda?, Markiz Graçyoza gibi kılavuzu olduktan sonra insan tek başma nerelere gitmez?. ek ki, yalnız gidiyor- sunuz?, — Elbet.. Daha anlamadın mı? Kara Yusuf durgunlaştı: çi i... Biz de hazırlan - mıştık.... Dün akşam böyle olaca - ğını söylemediniz de .. — — Neçikar?.Dün akşam bu kadarını da dü!“"mııiçıim P Çi ma, sonra dan anladım ki Garda - Ya kadar sizi de sürüklemek lâzım değildir. — Fakat... —Anlıyorum.. Korkuyorsun !, f"mhîlir. belki bu ıünıl lnı? bl—elni ir pusuya düşürür, değil mi? Hiç üzülme kn:::!m İnsanın içinde - kilerini, bakışlarında okumayı bi - lirim. Kara Yusufun kulağına iğildi: K ; O beni seviyor.. Hem dı:î: - " Anlryor musun?, Bu kadar Ürse bir kız, sevgilisinin uğruna Kara yar değil, canıı bile verir!. elini Attı; &lini sıktı. bir sevinçle kapıdan fırladı.. Merdivenin başında — Yorgi ile Otelci onu pek şen görünce sı- rıttı: — Venediğin havası şövalye hazretlerine pek iyi gelmiş olma - K Dedi ve göz kırptı... Ali Reis, bu baskıncı herifin yü- züne bir dakika baktı.. Başını sal - ladı... Sonra zorla gülümsiyerek | cevab verdi: — Evet., Venedik çok güzel bir yer.. — Burada insanım hiç derdi kalmıyor.. Fakat yakında senin de bütün dertlerin kalmıyacak... Böy- le her gün biraz daha para, biraz daha büyük otel ve şatafat — iste- mekten kurtulacaksın!.. Ötelci büsbütün — sırıtıyordu . Yeniden göz kırptı: — Şövalye hazretlerini pek mes'ud buluyorum.. Bir prensesle miı,,, « Ali Reis geniş ve sert adımlarla uzaklaştı ve otelcinin daha neler söylediğini duymadı., Ravena kapısına geldiği zaman Graçyozayı orada buldu. Genç kı- zın yüzü sertleşmiş, köşelenmiş ve durgundu.. Gözlerinin etralı biraz kızarmış ve şişmişti,. Gece uyuma- dığı, hattâ ağladığı anlaşılıyordu.. — Acaba neden uyumadı, ağladı?. Ali Reis ilk bakışta . kalbinin burkulduğunu duydu.. Genç kızın üzülmesi onu da üzüyordu.. Niçin t-böylecalmuştu?. Yoksa ona Şahin Reisi geri verecekse bunu istemi - yerek mi yapıyordu?. Arabanın kapısında bir kaç sa- niye baka kaldı... Genç kızla bakıştılar.. Fakat bu pek kisa sürdü ve Graçyoza delikanlıya yanı başın - daki yeri göstererek bir işaret yap. | t » — Buyurunuz!, Demek istiyordu.. Ali Reis içeri girdi.. Araba bü . tün hıziyle yürümeğe başladı . Artık şehirden çıkmışlardı , Et - raf gittikçe ağaçlanıyor, insan ka- labalığı görülmiyordu., Yalnız a. rasrra Venediğe gelen araba ve | atlılara rast geliyorlardı. Güneş epeyce yükselmişti.. Ha - va iyice ısınmıştı. Graçyoza susuyordu.. Ali Reis de ortaya bir söz atıp onun sessiz- liğini bozmaktan sanki korkuyor - ! ], Şimdi düzlükten yokuşa varmış- lardı.. Gene hızlı, fakat güçlükle ilerliyordu.. Epeyce yükseldikleri sırada bir dönemeçte — durdular.. | Çünkü arabacı soluk soluğa ter ve (» köpük içinde kalan hayvanları bi- raz dinlendirmek istiyordu. Burası iki tarafı çam ve gürğen ağaçlariyle çevrili büyücek bir te - peidi. Daha ileride daha büyük | tepeler görünüyordu.. Şüphesiz bugün ve gece onları da tırmana - caklardı. , Ali Reiş arabanın penceresin den dışarı baktı... Venedik ve deniz, uzakta güzel yaz güneşinin altında insanın içine omuzuna iki tokat | gülümseyordu.. Fakat denizde bir , yanağından öptü « | başkalık vardı... b Ja öptükten sonra büyük (Devamı var) HABER — Âl “Sövalye Artık Fransada çalışacağını söyliyor Moris Şövalye artık Holivuttan büsbütün ayrılmış ve Fransaya dönmüş bulunmaktadır. Havre li- manıma çıkmak üzere Nevyorkta binmiş olduğu İl dö Frans gemisi İngilterenin Plimut limanına de ı mir atarken gazeteciler onu adeta muhasara altına almışlar ve ken - disine söz söyletmeden yakasını bırakmıyacaklarını — anlatmışlar. Bunuh üzerine Şövyalye: ğ — Soracağınız niçin, ne ve na- sıl sorgularına karşılık vermek lâzım değil mi? Bunları teker teker anıza hacet bırakmadan anlatayım da, sizi zahmetten kurtarayım - bari: Holivuttan kimse ile kavga etme- den ayrıldım. Herkesle aram çok iyi idi. Ayrılışıma sebep sırf bir noktai nazar meselesidir. En son filmim olan Foli — Ber- jerdeki muvaffakıyetim, sinema da bana yeni bir faaliyet sahası dir olunacağını ümit ediyorum. Direktör Talberg'le dostluğu - raz baki kalmakla bereber, hoşa gitmeyen — rolleri oynamaktansa çok kazanmaktan vazgeçmeği ter cih ederim, Şimdilik projelerim: Evvelâ Pariste sekiz gün kalaca -| ğım. Sonra Kan'da bir iki ay isti- rahat edeceğim. Gayem, Fransa -| «da yılda bir büyük film, Holivut- ta da senede bir film çevirebil. mektir. Sonra Pariste ve büyük merkezlerde şarkı turnuvalarıma başlamaktır. Dün gce vapurda Lüsyen Bo - yer'le birlikte yeni şarkılar söyle- dik ve kazandığımız büyük mu - vaffakıyet bende tekrar şarkı söy- lemek zevkini ateşlendirdi. DOKTOR Kemal Ozsan Urolog — Operatör | Bevliye Mütehassısı [ » den 8 - e kadar.. — Tel; 41235 Akşam Postası 1IDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Telgraf Adresi: İSTANBUL HABER , Telefon — Yazı: 23819 İdare: 24870 İTRBONE ŞARTLARI |i 12 aylık İLÂN TARIFES) Ticaret Nünlarının satırı 1250 İ BReseni İlânlar 10 kuruştur. ; =;;;-:e"Nwrıv:mî€;î HASAN RASIM US Banıldığı yer? — (VAKIT) Müatbaası ee î: Türkçeye GARI GAĞ | Güşüren : NA-BI a Ble Matmazel Eleni gete yarısı ka - | tuhaf bir kıyafette gördüm.. Lâti - pismın vurulduğunu işitince açma- | fesi ârıma gitmşiti.. Amıma şimdi dan seslendi: — Kim o0?. — Benim.. Matmazel, karşı komşunuzdan biri.. Sizi rahatsız ettiğim için affınızı rica ederim .. Şarkı söylediğinizi işittim de yat- madığınıza hükmettim.. — Neistiyorsunuz?. — Matmazel, size arkadaşınız Matmazel Elenini geldiğini haber | Yâr galiba?, vermek istiyordum. Sizi uzun za - man bizim odada bekledi.. — Ya!.. Demek şişman geldi. Teşekkür ederim efendim ... Bunu bana yarın da söyleyebilir - diniz.. Bu konuşma daha kapı açılma - dan geçiyerdu.. Demir, kapı açıl- madığı için derdini anlatamamak- tan oçk şaşırmış bir haldeydi. O - nun bu şaşkınlığı sırasında Nejad koşarak geldi ve müteessir bir ses- le: — Matmazel, dedi, böyle geç vakitte sizi rahatsız bir parça şeker lütfederseniz mem. nun oluruz.. Bu saatte her yer ka - palı olduğu için hatırımıza bunu sizden rica etmek geldi. — Hastanız mı var.. Vah, vah.. Bunu niçin daha evvel söylemedi- niz... Bir dakika bekleyiniz. Şimdi geliyorum... Bir dakika sonra kapı - açıldı. Matmazel Marika kısa bir eteklik ve dekolte bir gömlekle görün - dü., Ayni zamanda kapı iki gence: — Arkadaşınızın nesi var?. diye sordu.. Başına bir kaza mı geldi.. Yoksa birdenbire mi hasta - landı... Kendisini göreyim.. Ne - rede? Ben hastaya bakmayı çok iyi bilirim .Hastahanede hasta ba - kıcılık bile ettim. Haydi beni arka- daşımızın yanına götürünüz, — Çok lütufkârsmnız! İstirahat edeceğiniz bir zamanda sizi ra - hatsız etmek istemezdik.. Bize azı- cık şeker vermeniz kâfiydi.. Ra - önündeki | hatsız olmayın... — Şüphesiz şeker vetebilirim .. Beni rahatsız etmiş — değilsiniz .. Matmazel Marika iki gencin ce - vab bile vermesine meydan bırak- madan elinde şamdan odaya girdi. Nejad Matmazelin işitemiyeceği bir sesle Demire: — Biraz gevezeye benziyor am- ma alâkası hoşuma gitti. — Güzelliği kadar iyi huylu ve | iyi kalpli ise çok kıymetli demek - | tir. Ali Cengiz matmazel Marika. nınodaya girdigini duyunca batta- niyenin alt.na tamamiyle gizlenmi yle gizlenmişti. Matmazel yatak - larda kimseyi göremeyince hayret- |le: — Hasta nerede?, diye sordu.. Nejad yatağa yaklaştı. — Burada yatıyor, dedi, Ihtimal uyumuş olacak.. Battaniyenin al - tına büzülmüş.. —Acaba uyuyor mu?. Nejad yavaşça battaniyeyi a - çarak Alinin yüzünü meydana çı - kardı. Ali Cengiz kendisini uyuyor gi- bi göstermek için gözlerini yum - muştu.. Matmazel Marika gülerek: — A, dedi... Ben bu arkadaşı - CEBiİDELİKLER Gebidelikler Şahı Açıkgözler Padişahı Ali Cengizin başından geçenler — İ | yoruz.. Biraz evvel şaşırmış bir Eleni | haldeydi.. Bize kavga ettiğini, yo - mızı tanıyorum... Onu bir gün pek hasta olduğunu görünce dargınlı - ğım kalmadı.. Harareti var mı ?. Marika, Ali Cengizin —nabzını yoklamak için yatağın yanına so - kuldu.. Ali, gözlerini açmadan birdenbire elini çekti ve genç kı - zın kolaylıkla bulup çıkaramıya - cağı bir yere sakladı.. — Arkadaşınızın heyecamı da — Nesi olduğunu biz de bilmi - rulduğunu söyliyerek yattı. Sayık- lamaya başladı... Şimdi de işte bakın uyanık olduğu halde gözle. rini kapamakta israr ediyor.. — Şüphesiz hümmanın tesiriyle- dir.. Ellerinden birini meydana çı- karınız da nabzıma bakayım .. — Haydi Ali... — Sana bakmak için buraya kadar gelen komşumu. za elini uzat.., Matmazel Marika da ilâve etti: Matmazel Marika da ilâve et- ti — Haydi, bana elinizi veriniz bakalım.. Nejad zorla denecek bir şekil- de elini tutup çekti. Matmazel nabzını yokladı: — Evet.. dedi.. Zaval'ı hasta.. Ona teskin edici bir şey vermeli.. — Fakat ne vereyim?. Hiç bir şeyimiz de yok.. — Ben şimdi kolayını bulu- rum, Daha evvel onun,çok rahat yatması lâzım, Başı altına bir yas- tık koyalım.. Marika, yastıkları düzeltmek i- çin elini uzattığı zaman birdenbi- re şaşırıp kalmıştı. Çünkü yastık vazifesini gören kâğıt demetleri- nin çıkaracağı çıtırdıdan yastığın kâğıt olduğunu anlamıştı. Nejad ile Demir de bundan utanarak başlarını çevirmişlerdi. (Devamı var) KANAATBAHŞ Bir DeLiL Muntazam işliyen bir saatin pan- dolu günde 492.,000 defa takallüs eder. Saatin muntazam ve tam İşlemesi buna bağlıdır. Bu miktar takallüs için pandol, kuvvei miknatisiyeden ari, paslanmaz, ve elâstiki olmalıdır. RBVUE SAAT FABRİKALARI lâboratuvarlarında — icat — edilmiş “NİVAROX,, pandolu bu hassalara maliktir, Nöşatelde rTesmi “saatçilik Tâbor ratuvarlarında yapılan 1000 i müteca- viz kuvvel miknatisi — tecrübelerine yalnız “NİVAROX,, PADOLU İLE MÜCEHNEZ SAATLAR'm, durmak- sızın ve harekâtında hiç bir gayri ta- bülik göstermeksizin işledikleri mü- şahede edilmiştir. KÂFİ DERECEDE KANAAT- BAHŞ DEĞİL Mİ? REVVE d SATIŞ YERLERİ | Beyoğlu, İstikiti Cad, 300 No.lu 8. MISIRLİ, Oalata'da, Tünel sok. 20 Nolu MEYER SAAT TİCARETMHANESİ ll Başlıca saatoilerde bulunur, REVUE fabrikaları Türkiye satış şubesi: Istanbul, Bahçekapı, Taş han No: 19 KUŞ UEY ŞN AY SEMADR Ü Kelo;gır otomobiller 34 Modeli Ford (Kaptı kaçtı) ucuz fiyatla satılıktır. Karaköy: Gebzeli Ali . Riza, Tels (49154) S