HABER Istanbulun en çok satılan ha- kiki akşam gazetesidir. İlânla - rmı HABER'e verenler kâr e -? derler. Polis hafi X: 9roman Osmanlıcad;ı_ı Tü kçeye Karşılıklar Kılavuzu 1 hiç bir işe teşebbüs etmemeli — Se- beblerini hazırlamadan hiç bir işe güşmemeli, Evef — Esef Müessif — Efesli Esnasında — Sırasında Örnek: Cebri yürüyüş ı—vııumılıı fazla mola vermezler Zorlama yürüyüş sırasında çok mola ver - mezler. İ Esrar — 1 — Sir (T. Kö.) — (Fr.) Eza (Bak: cefâ) Eza (T. Kö) Üzgü, üzü Örnek: Çok eza çekti gü çekli, Çoküz. e iftihar veriyor cezalandırır. Fahr, iftihar Örnek: Kıvanç yanındaki ilerleme Memleketimizin her ta - | rafındaki terakki nümuneleri, yü - Ezel — Üzel, öncesizlik İ öi Ezeli — Öncesiz her Ülkemizin örnekleri Örnek: Onun bu müessif haline yalnız ben değil, hekes acıdı — O - nun bu bu esefli haline yalnız ben İ Esed — Aslan I | | | Mystöâre değil, herkes acıdı, Ester Teessüf etmek 2eflenmek Örnek: S Size esef ederim. "zradığınız | esüf ettim * pek çok Eser z Esef etmek, e » ı Uğradığınız felâkete e, lendim. İzer. — (Fr.) Ocuvre Örnek: Hayatında çok eser ver. Eşk mek istiyenler, çokk ve ö Hayatında çok izer - vermek istiyenler, çok ve özlü Exkis Örnek: A hdır — çalışma Eşkâl nlışmalıdır. ) Eagulsse Taslak ( ci Hamdi Beyin Iıır eskisini bin liraya satın aldılar tu. Müzeci Bay Hamdinin bir taslağı - va bin liraya satın aldılar. Eslâf zu Geçmişler, önceller Örnek: Wesli hazır. ahlâfa yalnız eslâfın eserlerini değil, rattıklarını da ulaştırır * Bugün - kü üren, geleceklere yalnız geçmiş- lerin eserlerini değil, kendi yarat ıık!ımm da ulaştırir. âf ve a'tlâle v müne o! Evvel — malıyız ” Biz, önceler ve ardıllara örnek olmalıyız. önce, Esman, esmanı bâliğa (Bak: be - Tutar Örnek: Esmanı baligası: bin lira - dır — Tutarı bin liradır, — Stra del) — Esna Örnek: Bu esnada dört kişi bir - | gen üstüne atıldı — Bu sırada dört dkişi birdan üstüne atıldı. ; BORJİYA evvel oda kapısını kilitliyor ve birbiri arkasından ayni odada İki gece — yat- mıyordu. Bununla beraber Papa yavaş yavaş emniyet getiriyordu. Lükres iser ken- | disi şatoda bulundukça çekinilecek | bir şey olmadığına babasını inandır- mu a çalışıyordu. İhtiyar Borjiya bir kaç gün içinde, akşamları bahçede dolaşacak kadar | eesaretini toplamıştı. Bu bahce, Tivo- Hdeki bahçesini andırdığı için onun pek hoşuna gidiyordu. Yalnızca ge- zinmekten de zevk alıyordu. Bir akşam Papa gene bahçeye in- mişti.. Hava gayet saf ve Akdenizin | ruhu okşayan köküsüyle — dolüydu. | Berrak ve sessiz olan akşam ihtiyara, hayatını altüst eden felâketleri unut- fturuyor, ve o, tarhların arasında ağır ağır yürüyerek parmaklarıyle ciçek leri okşuyordu. Nihayet gece oldu. Aleksandr Bor- jiya bir ağaçlığın altında bulunan ka- | napeye oturup sakız ve mersin ağaç- | Tarıyle deniz yosunlarından çıkan Iın—' kuyu etrafa dağıtan gece meltemi ile ciğerlerini şişirdi. Büyük bir fikir ra- hatlığı hissediyordu. Birdenbire alnı soğuk soğuk terli yerek olduğu yerde mıhlanıp kaldı. Yolun nihayetinde beyaz bir hayal| yavaş yavaş ilerliyordu. Bu bir kadın hayaliydi. Yolun kumları üzerine sü-| rünen beyaz eteği hiç bir gürültü çı- karmıyordu. Beyaz bir tül alnını ya rım yamalak örtüyor, güzel ve gamlı | yüzü ay ışığı altında parlıyordu. İhtiyarın, dişleri biribirine carpa- rak ağrından: — Kontes Alma! Kelimesi çıktı. Kımıldanamıyordu. Bu hayal onu| olduğu yerde dondurmuştu. Hayal, | yavaş yavaş ve sessiz bir surette iler- lemekte devam ediyordu. Papa titre- | yerek düşündü: — Ohl. Bu odur! Evet odur! Onu tanıdım! Odur? Fakat ne - kadar.da| 2 — Giz Esrarengiz — Sırlı Eşhas ÜÖrnek: teessüf ederim nemli kişiler | yim. | Eşin (şun) İnşia etmek Eşiyrâ (şerir) Örnek: Eşirranın meleci dzı - lıların sığınağı Eşkiya (şaki) « Haydutlar Örnek: Bu dağlar, bir zamanlar eşkâya yatdğı olmuştu bir vaküler haydutlar yatağı olmuş- | Eşna (geni) | Şenaat Eşref (ve âyân) — İleri gelenler Örnek : kendi ya * | Kastamonu ileri Byya ' D Bykeş l Eve - D Evlâd Örnek: Bundan evvel Evvelâ Örnek : Fovlâ şunu süyliyeyim ” Önce şunu söyliyeyim, Evvelü âhır Örnek: Evvelü âhır bu borcu ö - Eyyamı bahur | Örnek : (Fr.) Secret | : çin öne Katır Eziyet Kişiler Örnek ! Şuvağ Şavmak | Azılılar Fasl bi adam, Göz yaşı Şekiller dir. Bu dağlar, lar vermiştir. Onun. faaliyetine diyecek — yok - tur * Onun işçimenliğine diyecek - Yırtlarz Yırtlazlık yoktur. Kastamönu eşrafından ” Facda lenlerinden Eşya (T. K&.) Ayaktakımı Uç, yüce Feci Çocuklar, oğullar Önce Fecaat İlkân | | Fahiş Eninde sonunda “ Eninde sonunda — bu | , insanlar için eze. li bir endişedir © Ölüm insanlar i - iz bir kaygıdır. ı.Fı eziyetleri ben bi ben bili » Eşhası mühimme * Ö - | rim ı_,ı. işçen, işçimen Örnek: O, pek faaldir ” O, pek işçimen- | Faaliyet İşçenlik, işçimenlik Örnek: Bu hususta gösterilen fa: iyi netceler vermiştir Bu gösterilen işçenlik, iyi Örnek: Bu dile bu yıl üstüste fa- cilalar geçirdi — Bu arda bu yıl üst- üsşte acınlar geçirdi. 3 Acıklı, acınlık mlılık Müfid — Müstefid — Faydalanmış işin fecaatini Menfaat — 1 — Asığ; 2 — Çıkar — Ürnek: Giriştiğini Bundan | ihata edebiliyor musunuz! (acınlılığını ) kavrıyabiliyor musunuz? — Giriş. diğiniz işin acıklılığını Örnek: Bu pek fahiş bir teklif ” Bu pek aşırı bir önerge, Fuhuş — Örnek: Gençleri fuhşa sürükli - yüreklere karanç veriyor. Fahri — Onursal Örnek: O, bu vazifeyi fahri ola - rak deruhde etti olarak üstüne aldı. Fahretmek, k Örnek: Garp matbuntman Türki- ye hakkındaki — makaleleriyle insan iftihar ediyor * Batı İytek san kavanıyor. Faide — Fayda (T. Kö.) İstifade etmek — Fayda faydalanmak çok fayda gördüm sonüç » | m, istifade ettim) Fai faite auz İles. İstifade (Fr.) Profiter Örnek: Bu fırsattan - asığlanarak lemek — isterim k güc., Faydalı İnteret, profit rnek: 1 — Bu işten ben hiç bir asığ (menfaat) beklemiyorum * Je t (profit) de n'attends aucun ini cette affare. 2 — Yaln, yecektir. | yenleri kanun tacsiye eder * Genç. | son intörüt (profiz). Kızılısı gençleşmiş! Bütün gençliği, bütün ta- zeliği ve göz kamaştıran güzelliği ile önümde yürüyen odur!.. Dehşet! Papa bağırmak istedi. Fakat bo- ğazı tıkandı. Hayal de yaklaşıyordu. Nihayet Borjiyanın önünden geçti.. Ve geçerken beyaz eteği — ihtiyara süründü. Çukurlarından dişarı - fırlı> yan gözleriyle Borjiya hayali takip ediyordu. Kadın yavaş yavaş uzak- laşarak gözden kayboldu. O zaman F avazı çıktığı kadar — haykırdı. Kanapenin üzerine arka üstü düşüp bayıldı. Aklı başına geldiği zaman kı- zı ve hizmetçileri yanımdaydı. Lük- res: — Ne oldunuz bahacığım? diye sor- du. Lâkin ihtiyar bir şey söylemek iz- temedi, hizmetçilerin yardımıyle he men dalresine çıktı. Lükresle yalnız kaldığını görünce dedi ki: — Artık her şey bitti, kızım! — Allahaşkma söyleyiniz bahacı- gım, ne oldunuz? Cesaretinizi -topla- yınız! « — Her şey bitti! Ne cesaret kaldı ne bir şey! Artık bitti diyorum! Çün- kü ölümün kanadı bu gece bann — do- kundu. Korku ve dehşet — içinde — kalan elbisesiyle dokunan beyaz hayal, Lükres b ile dairesine çıkardığı s nin içine dalmıştı. Sonra şatonun sağ tarafımndaki kapıdan geçerek birinci kata çıkıp geniş ve sade bir odaya girdi. Başından örtüsünü atarak pen- ihtiyar Borji | ecreye dayandı ve ay işiğinin altında dalgaları pırıldıyarak titreyen denizi dalgın gözlerle seyretmeğe başladı. Papa tarafından zehirlenerek ölen Koöntes Almayı tanıyanların, bu.genç kızı görünce onun tekrar - dirildiğin- den şüphe edemezlerdi. Halbuki bu hayal, daha doğrusu bu kadın zavallr Kontesin kızı Bent- risti. Satoya kapandığı günden beri kanun Faik, Mütefevvyik — Üstün herkesten ayrı olarak yaşıyordu. İlk haftası müthiş bir istirap içinde geç- mişti, Bütün düşünceleri, kendi ken- disine sorduğu bütün sualler, Ragas- tan isminin etrafında dönüyordu. Ye isli zamanlarında kendine cesaret ver- mek için bu ismi yavaşça — söylerdi, Her zaman güzel, ciddi, gülümser ve bazan da yeisli olan yüzünü hatırlı- yarak, gizli ve kuvvetli bir — surette bağlı olduğu bu kahramanın himaye-| sine sığınıyordu. Bir gün, kendisine ayrılan hizmet- | ci kadın gelmedi. Bunun yerine Lük- res girdi. Primver hemen hançerinin yerinde olup olmadığını yokladı. Çün- kü Lükresin arkasından Sezarın gir- mesini bekliyordu. Fakat böyle bir sey olmadı. Bu hususta emniyet getiren Prim- ver artık Lükrese bukmağa tenezzül etmedi. Halbuki Papanın kızı onu bir kaç dadika sessizce xeyretti. Sonra yavaş yavaş ve alaylı bir tavyırla şu sözleri söyledi: — Ölen anneniz Kontese çok benzi- | yorsunuz, Sizi gören mutlaka — onu| nneder, Aradaki fark anne- | mde her zaman nen | keder, halsizlik ve saçlarındaki be-| yazlıktır. Bu sözlerin her biri, Primverin kal- bine bir hançer sokulmuş gibi tesir e- diyordu. Gene de kendisini tutarak soğuk kanlılığını kaybetmedi. Uzun bhir sessizlikten sonra Lükres sözüne devam elti: — Bir arzunuzun olup - olmadığını öğrenmeğe geldim. Size karst fena muamelede bulunmadığımı elbete İ raf edersiniz. Sizden nefret ettim, bu doğruduür. Fakat sevdiğiniz adama karşı nefret ve düşmanlık daha bü:- O, bu işi onursal basınlarının Türkiye hakkındaki yazılariyle in - | (Fr.) Profiter Örnek:; Bu yıl adanın havasından fistifade gör - Cotte annde jai beaucoup profirt de la cure gue etmek — Asığlamak — kendi çıkarını (men- fantini) düşümür * İl ne pense gu'k RORJİYA 0955 yüktür. Lâkin o kadar zalim ve isken: ceyi sever bir kadın değilim. Size çek- | tirecoğim azabın ikinizin de kalbinize man elbiselerini bulamadı. Örnek: O, her işte a olmuya çalışır — O, her larına üstün olmaya çal Faikiyet, tefevvuk — Örnek: Müsademede rın adedce faikiyeti bile yüşümüzü durduramadı | mada düşmanların sayıc Bile ileri yürüyüşümüzi madı, iHtihar eündk — Kı - Tefevvuk etmek — Üst olmak, Örnek: İnsan daima « feevuk etmek orzüsiyle der — İnsan, her zaman ne üstolmak (üztgelmek hareket eder. Fail — İşleyen — (Fr. Örnek: Bu suçu işliye rüm faili, görmek, ÖNFRFFLLH Kılavuz sözleri ü; nin (ULUS) ta çıkt ni bir önerge ileri sürebil (istifade oderek) size şunu da söy - | 4< T. D.T. C. Genel Kâ Profitant de DA cette occasion je voudrais vous dire şekil altında gönderilecek Emrazı dahiliye VEREM, GöĞÜ Mütehassısı Muallim L ŞEKiİBHA Avrupadan dönmüştür. ya Yerebatan, Hacı Süley tımanı, Cumartesi Paza: şamba - Perşembe öğledej 'Tel: 23035 tesir etmesini isterim. O şimdi sizi a- rıyor. Sabretsin bakalım ! Vakti gelin. ce nerede bulunduğunuzu da kendisi. ne haber vereceğim.. Ha aklıma gel di. Kardeşim Sezar 'da bu yakınlarda sizi ziyaret edecektir. Primverin hafifçe titremesi, bu se ferki darbenin ağır tesirini Lükresi anlattı. Alçak kadımım dudaklarında muvaffakiyetlten doğan bir gülümse- me peyda oldu: — Bu ziyaret hoşunuza gitmiyor| mu7. Pek yazık öyle isel. Halbuki Sezar sizi taparcasına sever! Bu sözler Primvere çok dokunmus- tu. Lükres zavallı kıza son kere bir baktıktan sonra çekildi. Primver o zaman kendisini yatağa attı. Başını yorganların arasına sokarak — boğula boğula ağlamağa başladı, Bütün kuv- veti kesilmişti.. Bayılma derecelerine geliyor, hıçkırıklarını kimsenin duy- maması için dişleriyle başörtüsünü sırıyordu. Lükres dairesine dönerken kendi kendisine: — Evet! Annesine son derece ben- ziyor. Ben bu benzeyişten herhalde istilade etmeliyim. Evet! Hâlâ eski kuvvetini muhafaza eden bu dimağı ezmek, Papayı batıl itikat ile zrvana- dan çıkarmak için ona geceleyin bir hayal gösterilmesi yetecektir. Onu bu suretle mahvettikten sonra Romada da büyük bir muvaffakiyet kazana- mıyacağım ne malüm? Odasında kilitli olan Primver u- zun ve istiraplı günler — geçiriyordu. Biricik eğlencesi pencereden denizi seyretmekti. O vakit saatlerce, Akde* nizin lâücivert ufkunu gözetlerdi. Bazan, her kim olursa olsun, birlk sine derdini dökmek veya bir kaç da* kika gözünün önünde bulunan güzel bahçede gezinmek istediğini duyardı. Bir sabah, uykudan uyandığı — za- Bunların