Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
28 MART — 1935 - * HABER -« Akşam Postast ——— —Z Ösmanlıcadan Türkcev e Söz klavuzunu neşrediyoruz Arazi — Yer — (Fr.) Terre, terrain Arbede — Patırdı — (Fr.) Overelle, tumulte, dispute Ardiye bedeli — Yer kirası — (Fr.) Droit d'entrepöt Ârıza — Aksa — (Fr.) Entrave Ârızaya uğramak — Aksaya uğra: mak — (Fr.) S'entraver, ötre entrave Örnek: İşimiz bir aksaya uğradı — İşimiz bir ârızaya uğradı. Ârıza — Engebe — (Fr.) Accident du terrain Örnek: Bu yol üzerinde arazi ârıza- ları pek çoktur. — Bu yol üzerinde engebeler pek çoktur. Arızalı — Dalgalı — (Fr.) Acci- dentâ Örnek: Dalgalı arazi üzerinde yapı- lan tecrübeler — Dalgalı topraklar ü- zerinde yapılan denemeler. Âriza, takdime — Sunu Örnek: Makamatı âliyeye bir ariza verdim — Yüksek orunlara hir sunu verdim. Âri — Arı (T. Köj, yok, - sız — _ (Fr.) Exempt, sans, affranchi Örnek; Şekilsiz — şekilden âri — Sans forme, Her türlü kötülükten arı- dır — Her türlü mesaviden âridir. Arifâne (harifane) — Ortaklaşa — (Fr.) Par cotisation Ariyet — Eğreti Ariz ve amik — Enine boyuna Arus — Gelin 1 Arz — En, gen, genişlik — (Fr.) Largeur Arz — Dünya (T. Kö.) — La terre | Örnek: Dünya güneşin çevresinde döner — La terre toürne âüutoür dü soleil . Arzetmek (takdim anlamına) — Sunmak: — (Fr.) Offrir Örnek: Hürmetlerimi arzederim — Saygılarımı sunarım —- - i Arzetmek — Söylemek, demek, bil- Yirmek (s0n veya yazı jile), yazmak — (Fr.). Soumetire, prüsenter, presenter par âörit gİ Örnek: 1 — Müsaade buyurursanız arzedeyim — İzin verirseniz — söyliye- yim, 2 — Arzettiğim veçhile — Dediğim gibi ; 3 — Arzettiğim noktai nazardan — Bildirdiğim bakımdan —— — 4 — Geçenlerde de arzetmiştim — Arzı ihliram etmek — Yükünmek Örnek: Büyüklerimize arzr ihtiram ederek — Büyük'erimiz önünde yükü- herek Arzu — Arzu (yarsu'dan) — (Fr.) Dösir Arzuhal (istida) — Dilekçe —(Fr.) Reguâte ş Örnek: Arzuhalimde yazdığım veç- hile — Dilekçemde yazdığım gibi. — - Arzu talep — Sunüm ve istem — (Fr.) Offre et demande Örnek: Arz ve taleb, iktısadiyatın Mühim bir kanunudur — Sunum ve istem, ökonominin önemli bir. kanunu- dur. (Kanun T. Kö.) Âsâ — Gibi — (Fr.) Comme Âsân — Kölay — Fr,) Ais&, facile Asab — Sinir — (Fr.) Nerf Âsâb — Sinirler — (Fr.) Les nerfs Asabi — Sinirli — (Fr.) Nerveux Asabiyet — Sinirlilik — (Fr.) Ner- Vositâ : i Asabileşme — Sinirlenme — (Fr.) E'N!Ynment Asabileşmek — Sinirlenmek —(Fr.) S'önerver ; Asabileştirmek — Sinirlendirmek — Fr.) Enerver Âsarr atika — Öntükler — (Fr.) htiguite Örnek: İstanbul öntükler müzesi Âsayiş (emniyet anlamıma) — Gü- Venlik — (Fr.) Söcurit& 1 Memleketin âsâyişi yerin - :_Gtîîr. — Ülkenin güvenliği yerinde . ir, Asayiş (huzur ve sükün anlamına ) ” Baysallık — (Fr.) Tranguilite Asayişsizlik (ademi emniyet anla - Buna). — Güvennsizlik — (Fr.) İn - Nicuritâ e Âsel — Bal — (Fr.) Miel — " _A'M — Azay, en az, en küçük; en SAğI — (Fr.) Minimüm " Tin Örnek: Bu işi bitirmek için en az (en aşağı) iki ay çalışmalıyız — Bu işi ikmal etmek için asgari iki ay çalış - malıyız. : Âsi — Azıyan — (Fr.) Rebelle, rövolte ; Örnek:. Âsileri târümâr ettik — A. zıyanları darmadağın ettik. k İsyan — Azı — (Fr.) Rövolte, ve - bellion Örnek: Yunanistandaki son azı ha - reketi bastırıldı — Yunanistandaki son isyan hareketi bastırıldı. , İsyana müteallik — Azığ Örnek: İsyana müteallik hareketle- ri kanun tecziye eder — Azığ hareket- leri kanun cezalandırır. (Ceza-T. Kö.) Asitan — Eşik — (Fr.) Seuil Asiyap — Değirmen — (Fr.) Mou- Asker — Asker (T. Kö.) — (Fr.) Soldat Asl — Asıl (T. Kö.) — (Fr.) Fon- dement, origine, racine, principal Asla — Hiç bir vakit, cuda — (Fr.) Jamais Aslen — Aslın — (Fr.) D'origine Asli (mümtaz) — Özgül — (Fr.) Örieimnl Örnek: Mesaili asliye — Özgül so- rumlar, Asliyet (mümtaziyet) — Özgüllük — (Fr.) Originalit& Örnek: Bu eserin asliyeti azdır — Bu izerin özgüllüğü azdır. Asr — Asır (2) — (Fr.) Siâcle Asude — Rahat (T. Kö.) Asüman — Gök — (Fr.) Ciel Asümani — Göksel — (Fr.) C- leste , Örnek: Başlarma bir belâyi âsüma- ni gibi nazil oldu — Başlarına göksel bir belâ gibi indi (Belâ « T. Kö.) - âşüm — - içen Örnek: Hunâşâm — Kan içen Âşar — Ondalık — (Fr.) Dimes ban) — (Fr.) Amoureux Aşikâr — Açık, apaçık — (Fr.) Clair; ouvert, övident Örnek: Bu işteki maksadımız âşikâr- dir — Bu işteki vargımız açıktır (apa- çıktır). Aşina — Tanış, tanıdık — (Fr.) Connaissance , Örnek: Tanıdıklarımdan biri — ÂA- şinalarımdan biri. e Aşiret — Oymak — (Fr.) Tribu Aşiyan — Yuva, konaç — (Fr.) Nid, home - * aşup — - karıştırıcı Örnek: Dilâşup — Gönül karıştırıcı Âtalet — Tenbellik, üşenç, üşen - genlik, işlemezlik — (Fr.) Inaetivite . Örnek; 1 — Derslerinde tenbellik ediyor — Atalet gösteriyor. | 2 — Üşenç, vücudu da ruhu da ezen bir Jtastalıktır — Atalet bedeni de ruhu da ezen bir hastalıktır. 3 — Ataletten içtinab ediniz — V. şengenlikten sakınınız. d — lşlemezlik kadar insanı yıpra- tan bir şey yoktur »— Atalet kadar in» sanı yıpratan bir şey yoktur. (2) Kamus'ta “asgr, 18r, üsr, usur,. şekillerinde gösterilen bu söz “zaman anlamına,, gösteriliyor. Türkçede “za. man,, demek olan “uz,, köküne “r,, eki getirilerek yapılmış türkçe sözdür.. Âtıl — Tembel, üşengen, üşengeç — (Fr.) Paresseux, indölent, inaetif Atebe (bak: asitan) — Esik — (Fr.) Sevil Ateh — Bunaklık — (Fr.) Dömence Ateh getirmek — Bunamak — (Fr.) Etre döement Ateş, hararet — Ateş (ot, otaştan) — (Fr.) Feu, fi&vre Örnek: Hastanm atesi arttı. Ateşgede — Ateşget (1) — (Fr,) Temple du feu. * Ateşin — Atesten — (Fr.) De feu Örnek: Yangın mahalleyi ateşten bir çember icine aldı. — L'incendie a en- tour& la guartier d'un cerele de feu, Ateşin — Ateşli — — (Fr.) Ardent, plein d'ardeur plein de feu (1). Çıhuk olan “Ekler Dergisi,, n- “de “get” ekine bakınız. —— — Örnek: Ateşli sözler — Paroles ar- dentes —- ' : O, ateşli bir yazardır — Il est un öc- rivain plein d'ardeur O, ateşli bir aykaçtır — İl est un o- rateur plein de feu Ateşpare — Ateş parçası — — (Fr.) Foudre de guerre, foudre d'öloguence, de feu et du flamme — Örnek: Şu teğmen savaşta bir ateş parçası kesildi — Ce lieutenant devint un foudre de guerre dans İa bataille. et de flamme Atfetmek — Üstüne atmak, yasta- mak — (Fr.) Attribuer Örnek: 1 — Bunu ben yapmadım, benim üstüme attılar — — Bunu ben yapmadım, bana atfettiler Z—Bmyııtın“ıözkribmıöy- lemedim — Bana atfedilen sözleri ben söylemedim. Âti (bak: istikbal) — Gelecek, atı, ileri Örnek: Bu adam ilerisini (atısını) . düşünmez Atiyen — İleride — (Fr.) â I'avenir, plus tard Berveçhiati, bervecvizir — Aşağıda r — (Fr.) Comme il suit — Atik — Eski — (Fr.) Ancien Atş — Susamışlık, susuzluk — (Fr.) Soif Örnek: 1 — İlme karşı büyük bir atşı vardır — Bilime karşı büyük bir susamışlığı vardır. — 2 — Atş içinde çırpman mecruh — Susuzluk içinde çırpınan yaralı Atşan — Susamış — (Fr.) Assoiffö l.“ * Örnek:; Eski tarihler Avam ve Ha: vas mücedeleleriyle doludur. — Eski tarihler karallar ve ağalların çarpığma- | Tariyle doludur, - a e Örnek: O, ıvımpımüh; hareket- lerde bulunuyor — O, karalakça hare- ketlerde bulunuyor Avan proje — Öntasar (proje — ta- sar) Örnek: Bu binanın avanprojesi ya- pıldiı — Bu yapının öntasarı yapıldı. Avare — Boşgezen Av'ave — Havlama — (F T.) Abole- ment Avaz (savt, sada) — Ses Örnek: Sesi çıktığı kadar — Avazı Avaz avaz — Bar bar, bangır bangır Örnek: Bar bar bağırdı, bangır ban- gir bağırdı 4 Avdet — Dönme, dönüş — (Fr.) Retour Avdette — Dönüşün Omek:_âvdette size uğrarım — Dö- nüşün size uğrarım —- ' Avene — Yardak, yardakçı — (Fr.) Aide, auxiliaire, acolyte — Örnek: Bu âsiyi avenesile beraber derdest ettiler. — Bu azıyanı yardakla- lar, Grappe : vŞlge - âver — Getirici, getiren ei Örnek; Melâlâver — Usanc getiren, usanç getirici — Avn — Yardım — (Fr.) Aide, se- cours ; Avihte — Asılı, asılmış — Pendante, Suspendu Avize — Aımgın — (Fr.) Lustre Âyk (bak: acaba) — Acaba — (Fr.) Est-ce gue, serait-ce Ayan — Açık, apaçık, belli, besbel- h — (Fr.) Clair, apparent, övident Örnek: Bu işteki maksat pek ayan- (Fr.) | dir — Bu işteki vargı apaçıktır. (bes. bellidir) : Âyân — Bayarlar — (CFr.) Notables Âyân ve eşraf — İleri gelenler — (Fr.) Les notables, les notabilites Örnek: Memleketin âyânı — Ülke - nin bayarları Ayar — Ayar (ayımraktan) — (Fr.) Röglage | Tİyilikle kötülüğün ayıracı. — O, bir ateş parçasıdır — I1 est de feu | Avam — Karal — (Fr.) Plâbe, popu- rile (yardakcılarile) birlikte yakaladı- Avenk — Salkıri, hevenk — (Fr.j Ayb — Ayıp * ayende — Gelen, gelici Örnek: Hoş âyende — Hoş gelen Âyin (Şamanlarda “oyun,, âyin an- lamındadır. Halk arasında “ayın oyun,, sözü vardır.) — Ayın — (Fr._) Cöre- monie Aynen — Aynile (yakutça aynı'dan) — (Fr.) İdentiguement Ayniyet — Aynılık (T. Kö.), iden- tite (T, Kö.) — (Fr.) İndentitâe Ayni — Ayni, identik — (Fr.) İn- dentigue Ayyar — Dekçi — (Fr.) Fourbe Örnek: O pek ayyar bir adamdır — O pek dekçi bir adamdır. Ayyaş — İçken — (Fr.) İvrogne, grand buveur, soulard Âzâ (Meeclis âzâsı anlamına) — U- ye — (Fr.) Membre Örnek: Türk Dili Tetkik Cemiyeti Umumi Merkez Heyeti ÂAzâsından — Türk Dili Araştırma kurumu genel ö- zeği üyelerinden. Âzâ (uzuv anlamına) — Örge — (Fr.) Organe Örnek: Âzâyi vücuttan her birinin bir vazifesi vardır — Beden örgelerin- den her bitinin bir işi vardır. Âzâd — Azat (Lehçet-ül-lügat'ta ve Radlof lügatinde türkçe olarak göste- rilmiştir.) — (Fr.) Congö, liberation Azamet — Ululuk — (Fr.) Gran - deur Örnek: Önümüzdeki meselenin a - zameti zâhirdir. — Önümuzdeki soru- müun ululuğu bellidir. Azametli — Ulu — (Fr.) Grandiose, Majestueux Azamet — Çalım, kurum — (Fr.) Östentation, Orgueil Azametfüruş — Çalım satan, ku - rum satan — (Fr.) Poseur Örnek: O, azameltfuruşluktan bir. türlü vaz geçemez — O, kurum satı- cılıktan bir türlü vaz geçemez. Azametli — Kurümlü — (Fr,) Po- Azamet satmak — Çalım satmak, bö- bürlenmek Âzami — Çoğay, olanca; en büyük — (Fr.) Maximum Örnek: Âzami gayretini sarfetti — Olanca çalışmasını kullandı. Azap — Ezinç — (Fr.) Peine, tour- ment Örnek: Azap içinde geçen bir gece — Ezinç içinde gecen bir gece. Âzâr — Azar (T. Kö.) — (Fr.) Gronderie, röprimande Azimet ve avdet — Gidip gelme — (Fr.) Aller, retour Örnek: Ankaradan İTstanbula azimet ve avdet için yatak tuttum — Anka- radan İstanbula gidip gelme yatak tut- tum. j Aziz (eizze anlamına) — Eren — (Fr.) Saint İ Örnek: Hıristiyan erenlerinden (a- zizlerinden her biri için bir yortu günü özgülenmiştir. Aziz, muazzez — Sevgili — — (Fr.) Cher, Châri * Azletmek — Kaldırmak, yol ver - mek, işinden çıkarmak — (Fr.) Desti- tuer, cong&dier Azm — Dölen Örnek; Yunanistandaki son azı ha« reketi sırasırda baştakiler büyük bir dölen ve soğukkanlılık (azm ve itidali dem) gösterdiler. ) Azmetmek — Dölenmek Örnek: Başarmağa dölenmek (az - metmek) yarı başarmak demektir. Azvetmek (Bak: atfetmek) — Üz - tüne atmak, yastamak. Azürde — İncinmiş—(Fr.) Froiss&, blesse Z . (Devamı var) » & & “ULUS,, GAZETESİNİN DÜZELTMELERİ Dünkü kılavuzda iki küçük dizi yan- lışr olmuştur. -Okurlarımızdan bağış dileyerek bunları aşağıda düzeltiyo - ruz: 1 » (İlgi) sözünün yanına (Bak: müna sebet) denilecek iken (ilgi, münasebet anlamına) — denilmiştir. (Alelacayip) sözünün yatima (garip) yazılacak iketi yanlışlıkla (garaib) dizilmiştir. — müdürü İsmail İ Ankara telefonu İ Yeni tayin ve becayişler Ankara, 28 (Telefonla) — Torul sulh hâkimi Raufun Afyon aza mülâzimliğine, eski İlgin kay- makamı Abdurrahmanın Bordur mektupçuluğuna, Mardin mektup- çusu Sırrınin Amasya mektupçu - luğuna tayinleri ve Konya evkaf Hakkı ile Afyon evkaf müdürü İbrahim Hakkmın becayişleri yüksek tasdike iktiran etmiştir. - Temyiz binası bitiyor Ankara, 28 (Telefonla) — Temyiz mahkemesi binası bitmek üezeredir. Muhakemelerin tatili esnasında Eskişehirdeki mahke - menin buraya nakli yapılacaktır , Suriye komiseri Ankaradan ayrıldı Ankara, 28 (Telefonla) — Suriye fevkalâde — kömiseri Bay Dö Martelbu — sabah on buçukta Ankaradan hareket etti. —Adana yoliyle —Suriyeye — gitmektedir. Kendisini Daiışişleri Bakanı ve Başbakan namına kalemi mahsus müdürü Bay Vedit, Yaver Celâl, Merkez kumandanı, polis müdürü tarafından uğurlandı. K Giresun tapu müdürü “Ankara, 28 (Telefonla) — Görülen lüzum üzerine Giresun tapu müdürü Faik, umum müdür - lük emrine alınmıştır. Bahçıvan Talâ- tın Öldürülmesi davasında ——-— Mütekait Mareşal Kâzımın kızı şahit olarak dinlendi Dört beş ay evvel Şişlide bah- çevan Talât arkadaşı Vehbi tara- . fından öldürülmüştü. Bu cinayete ait davaya bu sabah onda ağırce- “za muhakemesinde — bakılmıştır: Şahit olarak Bayan Firuze ile mü- tekaid Mareşal Kâzımın kızı Ba- yan Nazire dinlenmiştir. - Bayan Nazire şöyle şahadet etmiştir: Üzü — Talâtın Bahçevan olduğunu biliyordum. Fakat kendisini gör- memiştim. Vehbiyi ise hiç tanı- mam ve ismini de işitmedim. Bir kiş gecesi idi. Gripten yatıyor- dum, Bahçevan kkübesinden doğ- ru acı bir çığlık işittim. Birisi “vü- ruldum,, diye bağırıyordu.. Zile bastım kapıcıyı çağırdım, Tele- fonla merkezi haberdar ettik, Pö: İisler geldiler. Vurulanı hastaneye götürdüler. Başka bir şey bilmiyo- rum.. Bayan Firuze de “Talâtım a- man vuruldum.,, diye bağırdığını işittim dedi. Şahit Zahide de din- lendikten sonra suçlunun vekili mahkemeye bir istida verdi. Bun- da Talâtı vuranın başkası olduğu- nu bilen Numan isminde bir ada- mın hapishanede bulunduğu — ve bunun müdafaa şahidi olarak ge- tirilmesi isteniyordu. Muhakeme, bu şahidin getirilmesi için başka #üne bırakıldı, — * —— scaem