Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
| | | | | ler berberlerdir Parisde vaktile berberler traş ederler, tararlar, kırparlardı ama, Yaraları, urları da sararlar, ant- Taks gibi, şarbon gibi hastalıkları tedavi eder, kan alırlardı. Bizde de hâlâ hacamadcılar var mıdır? aktile sünnetçi berberler oldu- Sunu ise herkes bilir. O zamanlar Parisde sanatları- M temsilen dükkânlarının önüne iki korna asan berberler, ellerinin Mahareti sayesinde geçinen, mu - #ynen yasalı loncalara tâbi esnaf takımımdan gündelikçi kimseler -| d' Bunlardan çoğu okuma yazma h_llmezdî; zaten kanlı işlere elle- tini sokdukları için klise müteşeb- bisiyle klisenin nufuzu — altında kalmış olan üniversite onları a - foroz etmişdi. Filvaki klise iyilik maksadiyle bile olsa insan kanı -| hm akmasına yardım edenlerden hafyat ederdi. : Rerberler sadece abse gibi, ya- hık gibi açık yaraları tedavi e- derler, kapalılarını tedaviden çe- kinirlerdi. Görünmez — derdleri Eftîavi etmek için vucudu yarmak Yarıcı,, tabir edilen başka bir tins cühelânın işiydi. Bunlar me- Saneyi yarıb taşları çıkarırlar, fı- tık ameliyatıma g 'rişirler, fistülle ti açarlar, hattâ trepanasiyon bile Yaparlardı. Bu yarıcılar memleket memle- et #ezerler, bir yerde mekân tut- Mazlardı. Bu, belki müşteri bul- Makdan ziyade geride yakdıkları tanların, bırakdıkları kurbanla - Tn razabımna v#ramamak kaygu - Sundan ileri gelirdi. Bunun haricinde bir çok keşiş-| ler de yaraları, kanatmadan iyi e- den lâpalar ve sular tertib ederek halter tedavi ederlerdi. Bir gün berberler, başkalarının da cerrahlık ettiğinden — gazaba bir “Cerrah berberler,, Meydana getirib, komitenin ni - Zamnamesini Paris tüccarbaşı Et- Yen Rualo'ya 1268 yılında tasdik *tirdiler. Böylece cerrahlığın ilk resmi İtesstisti komitenin haricinde ka- lan berberlerle, doktorların canı- hi sıkmışdı. Berberler, bütün berlerin değil de yalnız cerrah l)e"beı'lıı—,ı'îu cerrahlık yapmasını ;M!n için zararlı telö"-ki ettiler. Oktorlar da azizlik — olsun diye Onların ders verih cırak yetiştir - Melerine mani oldular. İ Bu cerrah berberler bir mekteb Üa etmis'er adıma da Kolejium €mişlerdi. 1640 tarihli fermanla mekteb- Ven bu saltanatlı isim silindi, ders N ancak üniversitenin bir mü- îne“îli huzurunda takrir edilebi- &ceği bildirildi ve bugün Fransız %mhllğmm babası sayırlan A- Oruaz Pere'nin kürsüsü — ders #Alonundan kaldırıldı. ç Bu hareketler cerrah berberle- ö âyı“ bir şaşırttı ki yeslerinden * * berberlerle birleşerek tek bir İt Mite yaptılar ve başlarına sa - t ym berberbaşısı Jandö Retz'i *çirdiler, sapı bat bu sırada XİV Lui'nin B':“h imdada yetişdi. Hİn l;'îzenî seven bu kral XIII Lui- ir fermanını tazeliyerek ber- rleri ılıîlğ Ve trasş edenlere eskisi gib! er, yaralarla liğraşanlm cer- Fah berber denildi ve cerrah ber- küldükden sonra herkesin onlara | saltanatı zamanında Feliks Tassi gene ikiye ayırdı: Saç kes- berlik başına berberbaşıyı değil de zamanının ve kendinin en an İr cerrahı Teliks Tassi'yi geçirdi. Cerrah mektebinde vakia cer- rahlık dersleri verilirdi ama, ho- calar yavaş yavaş cerrahlık yap- makdan vazgeçib yalnız ders ver- mekle vakit geçirmeğe başlayınca bu hoca cerrahların kiymeti -kal- madı. Cerrahlık etmek gene ber- berlere düşdü. Hocalarının — geçimsizliğiyle şöhret alan bu mektebden de © zamanlar adamakıllı ne ber cer - rahlık, ne bir kitab, ne de bir fikir meydana çıkdı. Doğrudan, 'cerrahlığı ileri gö - türmek için hocalara değil, asıl cerrahlığı bizzat tatbik edenlere ihtiyaç vardı, Ancak hastahanelerde, muha - rebe meydanlarında yapacakları tecrübelerle bu iş ileri gidebilir - di. Zaten cerrahlar bu yola dö - emniyeti arttı ve onu öğrenmeğe savaşanlar çoğaldı. Bu tecrübeli cerrahların Fran- sada birincisi Amdruaz Pare ol- du. Amdruaz 1532 de Parisde berber çırağı idi. Dükkânda işini bitirir bitirmez hemen hastahane- ye koşar, yaralı hastalarınm derdile uğraşırdı. O vakit Fransanın dört köşesinde muharebe edilirdi. O, ordularla beraber dolaşır. tecrü - besini, görgüsünü arttırırdı. Metz de kuşatılmış olan Dük dö Giz kraldan onu isteyince, hemen koş du, düşman saflarını aşdı, şehre emniyet geldi. druaz Pare mademki yanlarında idi, yarala - nib ölmekden korkmak — gerek miydi? Amdruaz Pare öldükden sonra cerrahlık gene bir tevakkuf dev - resi geçirdi ve ancak XIV Luinin ile taze hayat buldu. Feliks Tassi şöhretini zekâsına borçludur. XIV Luiyi Fistülden amel'yat etmek icab ediyordu. Aemliyatı Feliks Tassiye havale etmişlerdi. O, krala dokunmadan evvel has- / tahaneye koştu; fistülden muzta- | rib ne kadar hasta varsa yanımmna topladı, onları ameliyat ederek bütün usulleri tecrübe etti, ameli- yatın nasıl yapılacağına adama - kıllı akıl erdirdikden sonra krala | ameliyat yapdı ve muvaffak oldu. Tassiye bir kürsü verdi. Derken mektebde kürsüler çoğaldı. Sen Dotrişin cerrahı Jan Biyenemeye teşrih, Gaston Dorleanın cerahı- na da osteoloji kürsüsü verildi. Yavaş yavaş cerrahlık artık ya- bancı ellerden çıkıb ehil ellere geçiyordu. — Nitekim böylece bir müddet daha emekledikden sonra XV Lui zamanında tıb fakültesi- nin temelleri atıldı ve nihayet 1794 de Fransa ihtilâli tıb fakül- tesiyle cerrahlar mektebini birleş- tirdi. | Bu kısa tarihçeden anlaşıldı- ğı gibi büyük cerrahlar şöhretle- rini kitaba, kaleme değil, tecrübe- lerine borçlu olmuşlardır. Eskiden birbirlerine karşı diş biliyen dok- torlarla cerrahlarm bugün can- kardeşi — olduklarını söylemeğe Bunu gören kral cerrahlık mek- w tebini tekrar ihya etti ve Feliks| 'F_Cerrahlığı icateden- ' na koymak hevesine girdi ve girer girmez — askere bir| - SAĞ Den.z istasyonunun gece ve gündüz manzarası Atlas denizinde sun'i adalar yapılacak zetemizde de okuduğunuz gibi, bilhassa İngiltere, Amerika ara - sında büyük bir yarış mevzuu ol - muşdur. Tİngilizler, habire gemi yaparak ve bunların en büyüğünü meyda - kapılarak, öteki memleketlerin isteğini kam- çılıyorlar. İngiltere, Kuvin Meri diye kocaman bir “Deniz oteli,, ortaya çıkardı. Kocaman bir tane de Fransa yapıyor. Almanya, ge- ri kalmak istemiyor, fakat Ameri- ka, işi yer yüzünden kaldırarak, daha çabuk seferler yapabilmek üzere havaya çıkmak, tayyareler, büyük hava gemileri yapmak ve hemen yolculuğa başlamak eme - lindedir. i Bunun için Amerikanın dahili bir istikraz bile yapacağını haber vermişdik. var ki, hepsinden daha mühim - dir. Yolculuğun hava tarikiyle da - ha çabuk yapılacağı apaçık orta - da durmaktayken, hava nakil va - sıtalarını yolcuların kullanabile - ceği ve pek emin bir şekle ne za - man sokacaklarını durmaksızın araştırıyorlar. Hava yolculuğunun hem emin, hem çok para getirir - bir tarzda olması her halde bu işi yapanla - rın istekleri arasındadır. Meselâ bugün, tayyareleri At - las denizini çabucak geçebilmek için, hazinelerine doldurdukları esansın ağırlığı yüzünden fazla yük alamıyorlar. Şimdi deniyor ki: “Eğer, deniz yolunda tayyarelere otomobiller için olduğu gibi esans alma istas- yonları, veya umumi manada is- tasyon olursa, her tayyare daha az esans yükü almak suretiyle da- ha çok yolcu taşımak ve bu suret- le hava yolculuğunu tekâmül et- tirmek imkânı ele geçecektir.,, İşte bu ihtiyaçlar, tayyareler i- çin deniz üzerinde duracak sabit bir tayyare istasyonu kurmak fik- rini daha kuvvetlendirmiş ve  - merikada buna şimdiden baş vur- muşlardır. Bundan on beş sene önce, A- merikalı muhteri Edvard Armest- rong bu işe yarıyacak bir fikir or- taya koymuş, denizde bir tayyare istasyonu kurmağı düşünmüşdü. Bu her hangi büyüklükde ve yükleniş kuvvetinde dalgadan müteessir olmıyacak bir çapda ve biçimde yapılacakdı. Amerikada, şimdi şimali Atlas hava yolculuğu için, böyle bir is - tasyonun plânı, modeli hazırlan- hacet bile olmasa gerek! Atlas denizi üzerinden yolculuk | Suni adaların, deniz içinde görünüşü (köşede İstasy temin edecek 'dayanıklığının derecesi ölçülerek, belkin yarın, öbür gün tam bir ha- cımda bu istasyonlardan denize salrverecekleri zaman yaklaşıyor. Tayyareciler, — şimdiye kadar daima şu fikri ileriye sürmüşler ve demişlerdir ki: “Atlas denizini “geçmek için, meselâ ticari maksatla kullanıla- cak bir tayyare, en çok 500 milde yeniden esans alabilecek bir du - rak elde ederse, işe yarıyacak de - recede yük alabilir... Aksi tak - dirde bütün alacağı tüccar yükü veya yolcu yerine esans yükle - mek mecburîyetîqdedir.,, “Önce, bu işle alâkadar birçok mütehassıslara bile pek garip ve imkânsız görünen bu deniz istas- yonu işi, şu mantık dahilinde eni- konu mühim bir şekil aldı. Ve şimdi Atlas denizi boyunca — her 450 milde bir bu istasyonlardan yapılacak olursa, tayyare seferle- rinden her hususda tam istifade edilebilecek bir vaziyet meydana çıkacakdır. Böylece, — meselâ Nevyorkdan Londraya 24 saatte gelinebilecek- dir... Bundan başka bu deniz istas - yonunun pek şayanı dikkat bir manzarası olacakdır. Üzerinde büyük bir oteli bu - lunacak, bu otelde 100 kişi yata- bilecekdir. Hiç bir modern vasıta eksik ol- mıyacak ve topdan altı milyon sterline çıkacakdır... Amerika bunu yapmağa ha - zırlanıyor. Hükümet tahsisat ve - recek... Ve işte burada İngiliz - mış, küçük tecrübe havuzlarında İ Her 450 milde bir yapılacak olan bu adalar, tay- yarelere deniz istasyonları Bundan bir kaç gün evvel, ga- hizmetini görecekler yf b çei ..... g* t LNM kalacak kısıml!larile b.rhxt“a onun yerinde durmasını hususi çipa) muayyen bir nisbet dahilinde dal-| alarga kalmamak için, ellerinde - geleni oyapmağı düşünüyorlar, Hattâ o kadar ileri gidiyorlar ki, daha önce davranıp bu işi biz başarır ve transatlantik hava yol- culuğunun inhisarmı elde ederesk, dünya hava ticaretinin bir an i - çinde merkezi olabiliriz,, diyorlar. Yalnız bu tayyare istasyonları yüzünden — beynelmilel — hukukli noktadan bir başka mesele daha çıkıyor. Tamamen yeni bir şey olacak, bu deniz istasyonlarınım beynel - milel kanunlara göre, vaziyeti na- sıl izah edilecek. Bunlara ne göz- le bakılacak. Demirlemiş bir gemi gözüyle mi, bakılacak... Deniz fe- neri sayılacaklar? Hangi gözle vaziyetleri mütalea edilecekdir. Sonra, harp zamanında da bu deniz istasyolarının — vaziyeti hay- li mühim olacağı zannediliyor. Bir hukukşinas diyor ki: kanunlara göre demirlemiş bir gemi gözüyle bakılabilir. Demir - lemiş bir gemi ise, üzerindeki bay- İyakla tayin edilir. Hangi milletin bayrağını taşryorsa o milletin ma- ı gözüyle bakılacakdır. Fakat İngiliz - Amerikan ser- mayesiyle müşterek bir vaziyette bulunursa, ne yapılacakdır? Bilhassa harp zamanında, bu istasyonlar kime ait olursa, ve kar şı tarafımn düşmanı ise, şüphesiz tahrib etmek istiyeceklerdir.,, yanı dikkat mütaleasını şöyle bi - tiriyor: ' — Tayyare istasyonları — tatbilh sahasına konulduğu zaman — her ler, işin ehemmiyetini kesdirerek akdi daha lâzım gelecekdir.,, “Bu istasyonlara beynelmilel KT - halde yeni beynelmilel bir misak - z aet k n ddi BK ee 4 v eet YHB eeei eÜ KS dS B Galgisi KÇÜ - . e İ krk rtİç S'Ml_'.llğ.'—ı Taeü-akdirk . & edlüdke