»e YT OO OŞ DU W UN 509 AER O PN e NN GN GNDN ÖĞN CĞN GĞ NĞ İ e GS ŞA DN Ğİ İ Ce HABERV— Alqmıl’ulılı » 25 Birinci kânun 1924 | Amerika mektubu ıl'a i ı Uç devlet adamı Genç kızlar neden Biribirlerini görmeden konuşuyor . ! kaastrilan gel tapmklz ğ bekâr kalmak ister? d Amerikada eski elbise ihracatı ——— ——— . 'ı değil, ulusumuzun yaşayışını te min etmeyi düşünüyoruz. Baldvin (bedbin) — Almanya nm, kendi eliyle yaptığı bulut. Lâaval Pariste çıkan" Lu,, mecmuası ı “devlet adamları konuşryor,, baş- ! lığt altında Avrupada bugünün başlıca sıyasa meselelerini hulâsa eden güzel bir “Diyalog,, neşret- miştir. Bugünktü sıyasal meselele- ri açıkça ve toplu bir halde anlat- mak bakımından alâkalı buldu- ğumuz bu yazıyı dilimize çeviri- yoruz. 4 Laval — Almanyanm, andlaş- manım askert şartlarmı tanımıya- rak yeniden geniş mikyasta silâh lanmasınım, Avşupa barışı -bakı- mmdan memleketine verdiği en- dişeyi Bay Baldvin anlattı. Avru-| pada barış için iş beraberliği yapıl- ması meselesine samimi olarak bağlı olan ve yüksek vicdanı dıî--' ma gayretlerimizin — tesanüdiyle karşılaşan saygılı devlet ıdımı.' büyük Britanyanım kendini teh- İ likeden korumak için hemen a-. lacağı tedbirleri söyledi. Bu iş, Av rupa düzenini tekeffül eden bütün ulusları alâkadar eder. Hitler (sıçrayarak) — Siz bize silâhlandığımız için güceniyorsu- nuz amma kendiniz de - silâhlanı- yorsunuz. " Silâhlanmanızı haklı göstermek için de, bibzim silâhla- rı bırakmak istemediğimizi ileri sürüyorsunuz. Karşı karşrya konuşmalarla bu işi durdurmanım çaresi yok mu- dur? Baldvin — İspat edeceğim ü- zere, Avrupada bugün mevcut ©- lan sıkıntının başlıca unsurların- dan birisi yalnız korku değil, ayni| perdesi arkasında korkulacak bir şey olduğunu söyliyenlerin haklı olduklarına inanıyorum. Avrupa- nın sınaf bakımdan olan endişe ve güçlüklerini nasıl paylaşıyorsak, bu korkuyu da hepimiz paylaşıyo- ruz, Bana öyle geliyor ki Alman.: yada şöyle bir Facia oynanıyor: Almanya uluslar cemiyetinden ay- rılarak, silâhlanma veya başka iş- |B ler üzerinde yaptığımız konuşma. lardan çekilerek bütün gayretleri. ni, eski sınal vaziyetini bulmak çok işsiz ve büyük bir sefalet var. Laval — Almanyanım silâhlan- masımın bizim için doğurduğu va- ziyet karşısında eğilmeyi ve bu vaziyetin bize'yüklediği mecbu- riyetlerden kaçınmayı hiç bir su- retle düşünmüyoruz. Fakat Alman yanın, barış isteğini ilân ederken, bütün uluslar tarafından davet e- Hitler dildiği iş birliği srıyasasıma katıl- mamakla öteki uluslar karşısında manevi mes'uliyetini arttırmaktan başka bir şey yapmadığını anlıya- cağına inanıyoruz. Hitler — Hazırlıklarımı bitir- mek için vakit kazanmak istediği- mi söyliyenler olacak. Bunlara ve- receğim cevap şudur: Benim çalış- zamanda Almanyanın — dışardan ma plânım öyledir ki takip ettişim bakmca ne olduğunun bilinmeme si, Almanyanım içinde de her şe-| yin gizli olmasıdır. Almanyada şimdiki rejim yerleşeli, geçen * közci kânunda on iki ay oldu. Bu rejimi tenkit edecek değilim. Hü- kümet bakrmından her memleket | kendi smırları içinde dilediği gibi! hareket edebilir. Fakat, büyük ve! ya küçük, barışla veya az çok kan| dökerek yapılmış bir ihtilâlin ge-! rekli — ve tabil neticesi, iş başına bir diktatör, yahut diktatör rolü yapacak birisini getirmektir. Hal- buki, bir diktatörle temasa gire- bilmek, demokratik bir hükümet- le temasa girebilmekten çok daha güçtür. Bundan başka, böyle bir ihtilâl umumiyetle, dış işleri çevir- mekten yana görgüleri - olmıyan ve şahısları öteki ulusların devlet adamlarmca tanınmıyan bir. - ta- kım adamları da iş başımna getirir. Onun için, bu güçlüğü yenerek te- masları temin etmek zamana mü- tevakkıftır. Hitler — Bugünkü —Almanya, geçmişteki Almanya gibi düşün- müyor. Biz, ele geçireceğimiz ki ' ülküye varabilecek bir adam min nettar ulusundan, bir kaç zafer ka- zanmış galip bir kumandanın hak vereceği âbideden çok daha bü- yük bir âbideye hak kazanacak-/ tır. Baldvin — Fakat Almanya, Av rupanım diğer devlet adamlarıyle temasa girmek istemeyip te tek başına kaldıkça, ona karşı duyulan çekinme hissi, ve belki Avrupada- *ki güçlükler de artacaktır. Laval — Bay Hitler barışı çok istediğini söylüyor. Avrupanın doğusunda güttüğümüz sıyasaya katılarak bu sözlerini hareketle- riyle de tastik etmesini kendisin- den İstiyoruz. Hitler — Uluslarımız arasında anlaşamamazlık olmaz, şimdiki güçlükler Sar işinden doğuyor. Laval — Sar işi uluslarımız i- gçin normal ve krvanç — verici bir tarzda hallolunmalıdır. Bu iş, andlaşma mucibi uluslar arası bir çerçeve içine alınımı-tır. Ve bu çerçevede kalmalıdır. Pilebisitin normal şartlar altında cereyan Baldvin işi üzerinde topluyor. Orada lviı-x etmesi Almanyanım elindedir. Biz kendi hesabımıza, seçimin ser- bestçe ve gizli şekilde yapılması- nın teminini görmekten başka bir şey istemiyoruz. Hitler (hırçın) — gazeteleri- niz bir kargaşalık hazırladığımı- zı sandırmak ister gibi davranı- yorlar. Almanyanın Pilebisiti ce- birle bulandıracağını sanmak a- damakıllı bir deliliktir. Pilebisitin neticesi ne olursa olsun bunu ka- bul edeceğimizi kat'iyetle söyliye. lim. Laval — Plebisitin neticesi ö- nünde şimdiden eğiliyoruz. Sınır- ları değiştirmek istiyen her kim- se, Avrupa barışını bulandırmış olur. Hitler — (Ara bulucu bir. ta- vırla) — Sınırları — değiştirmek mevzuubahs olmaz. Alsas - Loren hakkındaki düşüncelerimi bili- yorsunuz. Fransaya geçtikleri za- man Fransızlara, Almanyaya geç- tikleri zaman Almanlara güçlük- ler doğuran toprakları geri almak için her 20 veya 30 yılda bir sa- vaşmanın bir sureti hallolunmıya- cağını, ilk ve son olarak - söyle- dim. Baldvin — Almanya vaziyeti icabı, komşularının dostluğuna ve münasebetlerine bizim ekseri- mizden ziyade muhtaçtır. Alman- ya bunu ne zaman anlıyacak? Bu esrar perdesini atarak AÂvrupayı kuşkulandıran şeyi apaçık göste- rip bunu münakaşa etmeniz ve şimdi yapılacak bir şey olup ol- madığını gözden geçirmemiz za- manı yakında gelmiyecek mi? Hitler (İnadcı) — Fransa ile Almanya anlaşırlarsa bir çok komşu uluslar geniş bir soluk a- lacaklar ve bir kâbus ortadan kalkacaktır. Bu anlaşmadan, he- men psikolojik bir yatışma doğa- cak, bütün Avrupa uluslarının ö- konomik münasebetleri bu yüz- den düzelecektir. Bu hayalin ger- çekleşmesi uluslarımızın elinde- dir. Laval (Tantanalı bir tavırla)— Uluslar arası çerçeveye girmeyen hiç bir şey yapmıyacağımızı, hiç bir başka düşünce beklemeksizin, Almanya ve acun efkârı umumi- yesi önünde bildiririz. Uluslar Ce- miyeti gelecek toplantısında bu husustaki kararını ve mes'uliyeti- ni almaktan geri durmıyacaktır. Biz, mecburiyetlerimizden kaçın- mıyoruz. Baldvin — Avrupada hepimiz ıstırap çektik. Hepimiz memleke- timize hizmet için gayretler yap- tık. Fakat bunun durduğu bir nok kârlı bir iş haline gelmiştir Nevyork, 6 (Husust muhabiri- mizden) — Son günlerde Nevyork ve civarındaki genç kızlar da “ev- | lenmemek bekâr kalmak!,, hasta- lığr başlamıştır. Bu hastalığın iktisad? sebeplerden doğduğunu iddia edenler varsa da, Amerikalı içtimaiyatcılar bunun sebeplerini yaşayış ve geçim tarzlarının de- ğgişmesinde buluyorlar. Bir gazete muharriri, şehrin muhtelif semtle- rinde yaşayan aşağı ve orta taba- kadaki genç kızlardan bir çoğuy- la temas etmiş ve aldığı cevapları bu işlerle uğraşan (içtimaf yar- dım müesseseleri)jne göndermiş- tir. Muharrir Charles Proat verdiği raporda diyor ki: « Bekâr kalan ve hayatla- rını kendi kazançlarıyle temin e- den genç kızlar, şimdiye kadar evlenmiş olan kız arkadaşlarının kocaları tarafından hiç bir suret- le tatmin edilmediğini gördükleri- ni söyliyerek, izdivaçtan evvelâ korkmuşlar, sonra da nefret etme- ğe başlamışlardır. Büyük bir ban- kada haftada kırk dolar kazanan genç ve okumuş bir kız, bana çok samimt olarak müşahede ve duy- gularını anlatı: (Birinci izdivaç teşebbüsümde müthiş bir inkisarı Hhayale uğramıştım. Bana talip ©- lan adamım ayda 300 dolar geliri vardı. Beni işten menetmiyecekti. İki gelir bir araya toplanınca Ta- hat ve huzurla yaşayabileceğimi- zi düşündüm. Fakat, küçük bir tahkikat, bu erkeğin bir bar kızı- na âşık olduğu neticesini verdi. A- radan bir sene geçti. bir başka ta- Np çıktı.. Zengin bir mühendis. Alâ, dedim. Evlenmeğe karar ver- dim. Bir akşam. annem koşarak geldi, ve müstakbel zevcimin üç çocuklu bir baba olduğunu söyle- di. Yılmadım.. Bir sene daha bek- ledim.. İdeal bir koca bulduğumu zannederek, bir delikanlı ile ni- şanlandım. Fakat, bunun da bir metresi olduğunu — sadece - işit- seydim İnanmryacaktım! — göz- Terimle gördüm, ayrıldım. Haydi, bana çocuksuz, metressiz, mazisiz bir koca bulun da evleneyim! Charles Proat bu raporunda erkeklerin luzumundan fazla se- fahate daldıklarını ve gençlerin aile teşkili maksadıyle evlenmek istemediklerini, bu yüzden cemi- yetin büyük bir tehlike geçirmek- te olduğumu sövlemiştir. MADEN OCAKLARINDA ÇA- LIŞAN AMELE ARASINDA Ü- LÜM HÂDİSELERİ NEDEN ÇO- GALIYOR? Maden ocaklarmında son on yıl içinde ölen işçilerin sayısı tüyler ürpertecek kadar çoktur. Bilhassa yer altında çalışan işçiler havasızlıktan çok çabuk verem olmakta veyahut diğer has- talıklarla malül kalarak - sefalet- ten ölmektedir. Fabrikaları ve maden ocaklart sahiplerini ikinci derecde alâka- dar eden bu ölüm hâdiseleri son beş yıllık işçi istatistiklerine göre yarıdan fazla artmıştır. Vaşing- ton hükmeti uzun zamandan beri bu işle meşgul olmaktadır. Fakat, hükümet ciddi ve esaslı bir tedbir- le henüz bu tehlikenin önüne geç- miş değildir. Amele sandikaları zaman zaman nümayişler yaparak hükümetin dikkatini çekmekten geri durmuyorlarsa da, tehlike, günler geçtikçe korkunç bir şekil alarak büyümektedir. Ölen ame- lenin sefil kalan aileleri ve çocuk- ları geçen gün tekrar hükümete bir hey'etle müracaat ederek me- sâf saatlerinin biraz olsun kısaltıl ması suretiyle bu müthiş tehlike- nin önüne geçilmesini istemişler- dir.Hükümetin bu işi ciddi surette tetkik edeceği ve yeni bir (ölümün önüne geçme kanunu) hazırlıya- cağı umulmaktadır. ESKİ ELBİSE İHRACATI: Birleşik Amerikanm son yıl işinde Avrupa vesair memleketle- re ihraç-ettiği (eski elbise) ihra- catı akılları durduracak kadar ço- galmıştır. Nevyork ve civarında bu işle uğraşan müesseselerin, içinde bin- lerce işçi çalışan fabrikaları var-« dır. Bunlarım en büyüğü ve zengi- ni P.S. Praker müstamel elbise şir- ketidir. Bu müessese az - kullanıl- mış elbiseleri çok ucuz olarak topladıktan sonra, fabrikada bu- har, ütü makinelerins'en geçirerek elbise cilâ tezgâhlarına sevkedilir. Buradan etiket tergühma, oradan da anbalâj dairesine gönderilir. Fabrikaya beş dolara mal olan bir takım elbise, bu ameliyeden son- ra on, ön iki dolara satılır. Bu yıl müstamel elbise ihracatmm gecen yıllara göre yüzde otuz beş nisbe- tinde arttığı görülmüstür, Bir ya- bancı gözünün bu kullanılmış el- biseleri veni elbiselerden ayırt et- meşi imkânı voktur. Bilhassa zen- ginlerin bir iki defa giyip attıkla- rı frak, simokin gibi, diğerlerine göre daha pahalı satılan elbise'ler bu şirketlere iki, hattâ üç misli kâr bırakmaktadır. Çünkü bunlar ara- sında çok az giyilenler, hiç giyil- memiş elbise gibi - satılmaktadır. |Bu mücasesenin memurlarındarn biri bana, üç yıldan beri bu elbi- selerden Türkiyeye de ihracat yar * pıldığmı ve en faz'a İtalya, Fran- sa ve İspanva tarafından sipari$ | almdığmı söyledi. SÜYYUNCRCUDUYECECAYLEUCEKANAKCE YU TYCEEDECEKUEEÇENENE KA CEN TU CNE NC LECECEDERECE AA LELELEEN” manya uluslar cemiyetinden çe- kilmeseydi ve silâhlanma işi için de aldığı tedbirler, çekildiği an- dan itibaren esrara gömülmesey- di yapılmış olan bazı konuşma- lar, sizi temin ederim, hiç yapıl- mıyacaktı. Almanya gözümltüze, karanlık bir toprak parçası gibi görünü- ta olduğunu çok iyi biliyoruz. Al- | yor. I Orta Avrupadaki bu iki yıla yakın zamandır süren sıyasanımi bariz neticesi, bütün ulusları bir- biri arkasıma kaplamağa başlıyar bir şinirlilik ve çekinme vaziyeti* nin ortaya çıkması ve bunun dâ Avrupa barışı için, yahut hiç ol mazsa barışı yaşatacak olan fikir haleti için fena bir alâmet olma- ordır.