Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
” — — A EEE— L İ n — e Ha B UÇ devlet adamı Biribirlerini Laval Pariste çıkan" Lu,, mecmuası “devlet adamları konuştıyor,, baş- | lığı altında Avrupada bugünün başlıca sıyasa meselelerini hulâsa eden güzel bir “Diyalog,, neşret- miştir. Bugünkü sıyasal meselele- ri açıkça ve toplu bir halde anlat- mak bakımından alâkalı buldu- ğumuz bu yazıyı dilimize çeviri- yoruz. 4 _ Laval — Almanyanm, andlaş- manın askeri şartlarmı tanımıya- rak yeniden geniş mikyasta silâh lanmasının, Avşupa barışı bakı- mmdan memleketine verdiği en- dişeyi Bay Baldvin anlattı. Avru- pada barış için iş beraberliği yapıl- ması meselesine samimi olarak bağlı olan ve yüksek vicdanı dai- ma gayretlerimizin — tesanüdiyle karşılaşan saygılı devlet adamı, büyük Britanyanım kendini teh- likeden'körümak için- hemen a- lacağı tedbirleri söyledi. Bu iş, Av rupa düzenini tekeffül eden bütün ulusları alâkadar eder. Hitler (sıçrayarak) — Siz bize silâhlandığımız için güceniyorsu- nuz amma- kendiniz-de - silâhlanı- yörsunuz. Silâhlanmanızı - haklı göstermek için de, bibzim silâhla- rı bırakmak istemediğimizi ileri sürüyorsunuz. Karşı karşıya konuşmalarla bu işi durdurmanın çaresi yok mu- dur? Baldvin — İspat edeceğim ü- zere, Avrupada bugün mevcut ©- lan sıkıntının başlıca unsurların- dan birisi yalnız korku değil, ayni zamanda Almanyanın — dışardan bakınca ne olduğunun bilinmeme — si, Almanyanm içinde de her şe- yin gizli olmasıdır. Almanyada şimdiki rejim yerleşeli, geçen i- kö<ci kânunda on iki ay oldu. Bu rejimi tenkit edecek değilim. Hü- kümet bakımından her memleket kendi sınırları içinde dilediği gibi hareket edebilir, Fakat, büyük ve ya küçük, barışla veya az çok kan dökerek yapılmış bir ihtilâlin ge- rekli — ve tabii meticesi, iş başıma bir diktatör, yahut diktatör rolü yapacak birisini getirmektir. Hal- buki, bir diktatörle temasa gire- bilmek, demokratik bir hükümet- le temasa girebilmekten çok daha güçtür. Bundan başka, böyle bir ihtilâl umumiyetle, dış işleri çevir- mekten yana görgüleri olmıyan ve şahısları öteki ulusların devlet adamlarmca tanınmıyan bir. - ta- kım adamları da iş başına getirir. Onun için, bu güçlüğü yenerek te- masları temin etmek zamana mü- tevakkıftır. Hitler — Bugünkü —Almanya, geçmişteki Almanya gibi düşün- HABER Akgnrn Postası eee görmeden konuşuyor h lometrelerce murabbar toprakları değil, ulusumuzun yaşayışımı te- min etmeyi düşünüyoruz. Baldvin (bedbin) — Almanya nın, kendi eliyle yaptığı bulut- perdesi arkasında korkulacak bir 'şey olduğunu söyliyenlerin haklı olduklarına inanıryorum. Avrupa- nın sınai bakımdan olan endişe ve güçlüklerini nasıl paylaşıyorsak, bu korkuyu da hepimiz paylaşıyo- ruz. Bana öyle geliyor ki Alman- | yada şöyle bir facia oynanıyor: Almanya uluslar cemiyetinden ay- rılarak, silâhlanma veya başka iş- ler üzerinde yaptığımız konuşma- lardan çekilerek bütün gayretleri- ni, eski sınaf vaziyetini bulmak Baldvin işi üzerinde topluyor. Orada l'.ıiı'X etmesi Almanyanın elindedir. Biz çok işsiz ve büyük bir sefalet var. Laval — Almanyanın silâhlan- masının bizim için doğurduğu va- ziyet karşısında eğilmeyi ve bu vaziyetin bize"yüklediği mecbu- riyetlerden kaçınmayı hiç bir su- retle düşünmüyoruz. Fakat Alman yanın, barış isteğini ilân ederken, bütün uluslar tarafından davet e- Hitler dildiği iş birliği sıyasasına katıl- mamakla öteki uluslar karşısında manevi mes'uliyetini arttırmaktan başka bir şey yapmadığını anlıya- cağına inanıyoruz. Hitler — Hazırlıklarımı - bitir- mek için vakit kazanmak istediği- mi söyliyenler olacak. Bunlara ve- receğim cevap şudur: Benim çalış- ma plânım öyledir ki takip ettişim ülküye varabilecek bir adam min nettar ulusundan, bir kaç zafer ka- zanmış galip bir kumandanın hak vereceği âbideden çok daha bü- yük bir âbideye hak kazanacak- tır. Baldvin — Fakat Almanya, Av rupanın diğer devlet adamlarıyle temasa girmek istemeyip te tek başına kaldıkça, ona karşı duyulan çekinme hissi, ve belki Avrupada- *ki güçlükler de artacaktır. Laval — Bay Hitler barışı çok istediğini söylüyor. Avrupanın katılarak bu sözlerini hareketle- riyle de tastik etmesini kendisin- den istiyoruz. Hitler — Uluslarımız arasında anlaşamamazlık olmaz, şimdiki güçlükler Sar işinden doğuyor. Laval — Sar işi uluslarımız İi- çin normal ve kıvanç verici bir tarzda hallolunmalıdır. Bu iş, “andlaşma mucibi uluslar arası bir çerçeve içine alınmı>tır. Ve bu “çerçevede kalmalıdır. Pilebisitin müyor. Biz, ele geçireceğimiz ki-, normal şartlar altında cereyan doğusunda güttüğümüz sıyasaya kendi hesabımıza, seçimin ser- bestçe ve gizli şekilde yapılması- nın teminini görmekten başka bir şey istemiyoruz. Hitler (hırçın) — gazeteleri- niz bir kargaşalık hazırladığımı- zı sandırmak ister gibi davranı- yorlar. Almanyanın Pilebisiti ce- birle bulandıracağını sanmak a- damakıllı bir deliliktir. Pilebisitin neticesi ne olursa olsun bunu ka- bul edeceğimizi kat'iyetle söyliye- lim. Laval — Plebisitin neticesi ö- nünde şimdiden eğiliyoruz. Sınır- ları değiştirmek istiyen her kim- se, Avrupa barışını bulandırmış olur. Hitler — (Ara bulucu bir ta- vırla) — Sınırları — değiştirmek mevzuubahs olmaz. Alsas - Loren hakkındaki düşüncelerimi bili- yorsunuz. Fransaya gegtikleri Za- man Fransızlara, Almanyaya geç- tikleri zaman Almanlara güçlük- ler doğuran toprakları geri almak için her 20 veya 30 yılda bir sa- vaşmanım bir sureti hallolunmıya- cağını, ilk ve son olarak söyle- dim. Baldvin — Almanya vaziyeti icabı, komşularının dostluğuna ve münasebetlerine bizim ekseri- mizden ziyade muhtaçtır. Alman- ya bunu ne zaman anlıyacak? Bu esrar perdesini atarak Avrupayı kuşkulandıran şeyi apaçık göste- rip bunu münakaşa etmeniz ve şimdi yapılacak bir şey olup ol- madığını gözden geçirmemiz za- manı yakında gelmiyecek mi? Hitler (İnadcı) — Fransa ile Almanya anlaşırlarsa bir çok komşu uluslar geniş bir solük a- | Jacaklar ve bir kâbus ortadan kalkacaktır. Bu anlaşmadan, he- men psikolojik bir yatışma doğa- cak, bütün Avrupa uluslarının ö- konomik münasebetleri bu yüz- den düzelecektir. Bu hayalin ger- çekleşmesi uluslarımızın elinde- dir. Laval (Tantanalı bir tavırla) — Uluslar arası çerçeveye girmeyen hiç bir şey yapmıyacağımızı, hiç bir başka düşünce beklemeksizin, Almanya ve acun efkârı- umumi- yesi önünde bildiririz. Uluslar Ce- miyeti gelecek toplantısında bu | husustaki kararını ve mes'uliyeti- ni almaktan geri durmıyacaktır. Biz, mecburiyetlerimizden kaçın- mıyoruz. Baldvin — Avrupada hepimiz ıstırap çektik. Hepimiz memleke- timize hizmet için gayretler yap- tık. Fakât bunun durduğu bir nok ta olduğunu çok iyi biliyoruz. Al- * 25 Birinci kânün 1034 | Amerika mehtubu Genç kızlar neden bekâr kalmak ister? Amerikada eski elbise ihracatı“ kârlı bir iş haline gelmiştir Nevyork, 6 (Hususi muhabiri- mizden) — Son günlerde Nevyork | ve civarındaki genç kızlar da “ev- lenmemek bekâr kalmak!,, hasta- lrğrı başlamıştır. Bu hastalığın iktisadi sebeplerden doğduğunu iddia edenler varsa da, Amerikalı ıçtımaıyatcılar bunun sebeplerini | yaşayış ve geçim tarzlarının de- ğişmesinde buluyorlar. Bir gazete muharriri, şehrin muhtelif semtle- rinde yaşayan aşağı ve orta taba- kadaki genç kızlardan bir çoğuy- la temas etmiş ve aldığı cevapları bu işlerle uğraşan (içtimat yar- dım müesseseleri)ne göndermiş- tir. Muharrir Charles Proat verdiği raporda diyor ki: « Bekâr kalan ve hayatla- rmı kendi kazançlarıyle temin e- den genç kızlar, şimdiye kadar evlenmiş olan kız arkadaşlarının kocaları tarafından hiç bir suret- le tatmin edilmediğini gördükleri- ni söyliyerek, izdivaçtan evvelâ korkmuşlar, sonra da nefret etme- &e başlamışlardır. Büyük bir ban- kada haftada kırk dolar kazanan genç ve okumuş bir kız, bana çok samimi olarak müsahede ve duy- gularımı anlatı: (Birinci izdivaç teşebbüsümde müthiş bir inkisarı | hayale uğramıştrm. Bana talip ©- lan adamımn ayda 300 dolar geliri vardı. Beni işten menetmiyecekti. İki gelir bir araya toplanınca Ta- hat ve huzurla yaşayabileceğimi- zi düşündüm, Fakat, küçük bir tahkikat, bu erkeğin bir bar kızı- na âşık olduğu neticesini verdi. A- radan bir sene geçti. bir baska ta- lip çıktı.. Zengin bir mühendis. Alâ, dedim. Evlenmeğe karar ver- dim. Bir akşam. annem koşarak geldi, ve müstakbel zevcimin üç çocuklu bir baba olduğunu söyle- di. Yılmadım.. Bir sene daha bek- ledim.. İdeal bir koca bulduğumu zannederek, bir delikanlı ile ni- şanlandım. Fakat, bunun da bir metresi olduğunu — sadece işit- seydim inanmryacaktım! — göz- lerimle gördüm, ayrıldım. Haydi, bana çocuksuz, metressiz, mazisiz bir koca bulun da evleneyim! Charles Proat hu raporunda erkeklerin luzumundan fazla se- fahate daldıklarını ve gençlerin aile teşkili maksadıyle evlenmek istemediklerini, bu yüzden cemi- yetin büyük bir tehlike geçirmek- te olduğunu sövlemiştir. MADEN OCAKLARINDA ÇA- LISAN AMELE ARASINDA Ü- LÜM HÂDİSELERİ NEDEN ÇO- ĞALIYOR? Maden ocaklarımda son on yıl içinde ölen işçilerin sayısı tüyler ürpertecek kadar çoktur. Bilhassa yer altında çalışan işçiler havasızlıkttan çok çabuk verem olmakta veyahut diğer has- talıklarla malül kalarak sefalet- ten ölmektedir. Fabrikaları ve maden ocaklarr sahiplerini ikinci derecde alâka- dar eden bu ölüm hâdiseleri son beş yıllık işçi istatistiklerine göre yarıdan fazla artmıştır. Vaşing- ton hükmeti uzun zamandan beri bu işle meşgul olmaktadır. Fakat, hükümet ciddi ve esaslı bir tedbir- le henüz bu tehlikenin önüne geç- miş değildir. Amele sandikaları zaman zaman nümayişler yaparak hükümetin dikkatini çekmekten geri durmuyorlarsa da, tehlike, günler geçtikçe korkunç bir şekil alarak büyümektedir. Ölen ame- lenin sefil kalan aileleri ve çocuk- ları geçen gün tekrar hükümete | bir hey'etle müracaat ederek me- sât saatlerinin biraz olsun kısaltıle ması suüretiyle bu müthiş tehlike- nin önüne geçilmesini istemişler- dir.Hükümetin bu işi ciddi surette tetkik edeceği ve yeni bir (ölümün önüne geçme kanunu) hazırlıya- cağı umulmaktadır. ESKİ ELBİSE İHRACATI: Birleşik Amerikanın son yıl işinde Avrupa vesair memleketle- re ihraç-ettiği (eski elbise) ihra- catı akılları durduracak kadar ço- ğgalmıştır. ' Nevyork ve civarında bu işle uğraşan müesseselerin, içinde bin- lerce işçi çalışan fabrikaları var- dır, Bunlarım en büyüğü ve zengi- ni P.S. Praker müstamel elbise şir- ketidir. Bu müessese az kullanıl- mış elbiseleri çok ucuz olarak topladıktan sonra, fabrikada bu- har, ütü makinelerinslen geçirerek elbise cilâ tezgâhlarına sevkedilir. Buradan etiket tezgâhma, oradan da anbalâj dairesine gönderilir. Fabrikaya beş dolara mal olan bir takım elbise, bu ameliyeden son- ra on, on iki dolara satılır. Bu yıl müstamel elbise ihracatımm geçen yıllara göre yüzde otuz beş nisbe- tinde arttığı görülmüstür. Bir ya- baner gözünün bu kullanılmış el- biseleri veni elbiselerden ayırt et- meşi imkânı voktur. Bilhassa zen- ginlerin bir iki defa giyip attıkla- rı frak, simokin gibi, diğerlerine göre daha pahalı satrlan elbiseler bu şirketlere iki, hattâ üç misli kâr bırakmaktadır. Çünkü bunlar ara- sında çok az givilenler, hiç giyil- memiş elbise gibi satılmaktadır. Bu müessesenin memurlarından biri bana, üç yıldan beri bu elbi- selerden Türkiveye de ihracat ya- pıldığını ve en faz'a İtalya, Fran- sa ve İspanya tarafındarn sipariş$ — alındığını söyledi, manya uluslar cemiyetinden çe- kilmeseydi ve silâhlanma işi için de aldığı tedbirler, çekildiği an- dan itibaren esrara gömülmesey- di yapılmış olan bazı konuşma- lar, sizi temin ederim, hiç yapıl- mıyacaktı. Almanya gözümüze, karanlık bir toprak parçası gibi görünü- | yor. Orta Avrupadaki bu iki yıla yakın zamandır süren sıryasanım bariz neticesi, bütün ulusları bir- biri arkasına kaplamağa başlıyar bir şinirlilik ve çekinme vaziyeti- nin ortaya çıkması ve bunun da , | Avrupa barışı için, yahut hiç ol- mazsa barısşı yaşatacak olan fikif haleti için fena bir alâınet oima'_ sıdır. ' e-7 ” ÖNŞ e Ula a a A l -.