Tarihi tefrika: 76 Abdülhamit nihayet korktuğu- na uğramıştı. Göceleri boşuna u- yumuyor, boşuna korkulu rüya görmüyordu! O gün telgrafla Selâniği güç- Kükle teskin edebilmişti. Başkâtip Paşaya: —— Vadediyorum.. Vadediyo- rum... Diyor ve bu iki kelimeden baş- ka bir şey söylemiyordu. Paristeki komitenin bir kolu da Selâniğe mi uzanmıştı? Kızıl Sultan Paristeki Türkler) den çekinirken, şimdi de başma bir Selânik ordusu mu çık- mıştı? Abdülhamit o geceyi buhran ve sar'alar içinde geçirdi, Kızıl Sultanın artık kimseye itimadı yoktu. En ziyade güvendiği Mabe- yinci Celâl Bey bile Padişaha kar- $ı tavrını değiştirmişti. Fehim Paşa vaziyeti tehlikeli görüyordu. O gece Selânik hâdi- sesini haber almca, kimseye sor- madan, bir iş behanesiyle Bursaya gitmişti. Zaptiye Nazırı evinden dışarıya çıkmıyordu. İşkenceci Nu ri Bey odasına kapanmıştı. Sara- yım zemin katındaki zindanlarda mevkuf 17 kişi vardı, Bunların he- men hepsi de (hürriyet ve meşru- tiyet) istedikleri zanniyle tevkif edilmişlerdi. Mevkuflar arasında — doktor Müştak Bey, Binbaşı Fikret Bey ve kaza Kaymakamlarından Ne- cip Bey isminde üç maruf şahsiyet de vardı. Abdülhamide — bunların Fizana sürülmesi hakkında veri- len jurnalların sayısı elliyi geçmiş ti. Kızıl Sultan hâlâ bu siyasi mev- kufları affetmekten çekiniyordu. Abdülhamit, Nuri Beye baka- cak olursa, ortalığı süt limanlık görmesi ve saraydaki maznunları derhal Fizana sürmesi lâzımdı. Halbuki Kızıl Sultan tehlikeyi ya- kından görmeğe başlamıştı. Erte- si sabah Mabeyinci Celâl Beyle görüşüyordu: — Saraydaki mevkufları affet: mek fikrindeyim. Sen ne dersin? — Çok muvafıktır, SŞevketme- ap! Bu adamlâar memleketin se- lâmetini isteyen kimeselerdir. Sim diye kadar vatanımıza karşı iha- netleri görülmemiştir. — Fakat, hürriyet taraftarı ol- dukları söyleniyor. Buradan çıkın- ca, fikirlerini halka yayarlarsa?... — Bu, er geç olacak, Şevketme- | Ap! Hattâ Selânik ve Manastır ta- raflarında hürriyet çoktan ilân e- dilmiştir. Oralardan mezunen ge- Ten zabitlerle temastan bu hakika- ti öğrendim. j ; ... Doktor Müştak Bey bir kaç gün- den beri mevkuf bulunduğu oda- sında oturmuş, kitap okuyordu. Birden kapının önünde hafif ayak sesleri işitti.. Başını çevîrdi..x Ve kapmın altından uzanan ufak bir kâğıt parçası gördü. Müştak Bey tevkif edildiği da- kikadan beri ihtilâttan menedil- mişti. Hiç kimse ile görüştürül- müyordu, Yerinden fırladı.. Kapının al- — gmdan uratılan kâğıt parçasını ? :w aldı.. Okuyordu: O S Biriki güne kadar tahliye edilmeniz kuvvetle — memuldür, B el ai Abdüvllıamit Gözdeleri (Jon | Yazan: Ishak Ferdi Müştak Bey! Selânikten gelen tel- graflar — Padişahı — çıldırtmıştir. Müsterih olunuz efendim,,, 8 Temmuz 1934 Necmiseher Doktor Müştak Bey elindeki kâğıt parçasını dört beş defa ar- dı sıra okudu.. Sevindi: — Bravoao Necmiseher... Niha- yet senin adın da hürriyet kahra- manları sırasıma geçti! Fedakârlı- ğını unutmryacağım, Necmiseher sarayda serbest bı- rakılmıştı.. Haremi hümayuna ha- riçten gelen misafirlerin arasında Necmiseheri ziyaret etmek isteyen tek bir kadın vardı: Şefika Ha- nım. Necmiseher bu kadın vasıtasiy- le hariçten gelen haberleri mev- kuf Müştak Beye bildiriyordu. Yıl dız Sarayında bu cesareti Necmi- | seherden başka bir kimse göstere- memişti, (Hürriyet) in ilân edileceğini Necmiseher de tahmin ediyordu. Celâl Bey ona: — Bir iki gün daha sabret ba- kahm! Demişti. Hâdisatn Abdülhamidi nereye sürükliyeceğini Celâl Bey de bil- miyordu. Yalnız muhakkak olan bir şey vardı: — (Kanunmuesasi) mutlaka ilân edilecekti. Millet, ve- killer intihap ederek, hükümet meşru bir şekilde idare edilecekti. İstipdat idaresi tarihe karışıyor- du. Münevverler (Meşrutiyet) is- tiyorlardı, Selânikteki ordu Padi- şahın kuru vaitlerine kulak asma- maışlı. Selânikte resmen meydana çı- kan (İttihat ve Terakki — merkezi umumisi) telgrafhaneyi işgal et - mişti. İnkılâpçıların arkasında or- | du vardı.. Millet vardı.. Silâh ve donanma vardı. Temmuzun dokuzuncu günü akşamı vaziyet büsbütün değişmiş | &. Selânikten saraya gelen ve di- ğer vilâyetlere çekilen telgrafna - melerde mutlâkıyet idaresine niha yet verildiği bildiriliyordu. Bu sırada, sarayda, bütün bu bareketlere karşı dudak bükmekle mukabele eden ve mabeyinci Nu- ri Beyin peşinden ayrılmıyan bir kadın vardı: İkbal. O hâlâ Necmiseheri kıskanryor ve tekrar ihtilâttan *menedilmesi için Nuri Beyi sıkıştırıyordu: — Efendimiz saraydaki mev- kufları affedecekmriş.. Doğru mu? — Öyle bir şayia var ama.. Ben inanmıyorum. — Padişah bu fettan karıyı ne- den affetti? — Bu da bir siyasettir. Ben tav- siye ettim.. Tarassut altındadır. Kimlerle temas ettiğini öğrenece- ğiz. — Allah aşkına şu kadının ye - ni bir fırıldak çevirmesine mey- dan verme.. Kuzum Nuri Bey! Bu esnada sarayın önünde müt- hiş bir gürültü kopmuştu. Nuri B. pencereden dışarıya baktı.. Bir kaç tabur askerle Harbiyeliler sa - rayı sarmışlardı. “— Yaşasın Hürriyet.. vat.. Yaşasın vatan,,, Sesleri müthiş bir uğultu halin- de yükseliyordu. Kızıl Sultan otuz üç sene kapan dığı sarayının penceresinden elle- rini uzatmıştı.. Milletin ilân ettiği (Hürriyet) i alkışlıyordu. İşkenceci Nuri Beyin başı dön- V!Z ıı;iâzc_e dersleriı Müellifi: ömer Riza — 40 — On monday, Jim went to a mill 1) and worked for the miller 2), and he gave him — a donkey 3) — İt was rather - difficult 4) for Jim to lift 5) the doönkey on — to hit shoulders; in deed he neariy failed to do it, but at last he managed 6) it, and started ©ff slowiy, —for the — donkey — was he uy.. On his way he passed the house ©of a rich man, who had a beautiful daughter, but she was deof 7) — and dumb, 8) and had never laughed in her Tife, Her father had asked many doctora 9) about, her and all said: “She will neither hear nor speak till somebody 10) makes her laugh.” Now this poor lady 11) happened to be sitting at the window jJust then, and as Lazy Jim went slowliy — by with the donkey — on his shoulders, — he loovked 30 strânge and 80 funny, that she burst out İauhing, and from that moment she was able — to hear and speak. Her father was so delighted that he married her to Lazy Jim, who thus 12) made a rich gentleman. 13) They lived in a large bouse, and Jim's Mmother lived — with in great happiness until she died. “And now İ think we ought to go home, or we shall be Tate for ten; Tam süre you'l! allbe hungr; 14) and thirsty 15) by the time we get home; said — Mr. Robinson. — They retürned a different way and by the time they arrived, — Mary and. Jane had two fine bunehes 161 »f FHowers a S e , İ0 54 l dddi Te R n ae ğĞÜR d eeei which were immediately 17) put into water. Just two days after this, — thay were all on tha — way to the station, to meet their father. He had been very busy, and could not catch an earlicr train than 4.35 at Sunbury, which reached Sandy Bay Station at 5.22. His wife and — children were there to welcome 18) him, and his father and mother too; they were — auite a Yarge party. come — too, and he barked at the porters and the station - master, and even Cat the train as soon as it Appeared. He scemed to know who was coming; and when Mr Robinson stepped out the railway car, — Jack jumped round him again and again. Everyone 19) was — happy — that had came; especialiy 20) Tittle Jane, who held his hand as they walked home from the station. 1) Mill (mil) : değirmen. 2) miller (miler) değirmenci. 3) donkey (donkey) merkep. 4) difficult (difikalt) güç. 5) lift (lift) kaldırmak. 6) managed (meneced) uğraştı - çaresini buldu. 7) deaf (def) dilsiz. * W F 8) dumb (dam) sağır. L 9) do'tor (doktor) hekim. 10) somebody (sambodi) bir a - dam. 19) lady (ledi) hanım 12) thus (zas) böylece. 13) gentleman (centelmen) efendi 14) hungey (hangri) aç. 15) thirsty (sersti) susuz 16) bunches (bançiz) dikkatle, 17) immediately — (immediygli) : derhal.. 18) welcome (velkam) iyi karşı- lamak. 19) Every öne (evri van) herkes:. 20) especially (espeşyelli): bil - hassa.. (Devamt var) Tet FM b gı aa0 AM aa aa FUN Budun yapısının harcı dildir SAN O vena allmwed Va | Yazan: KADIİR CAN No. 7 AKDENİZ KORSANI ŞAHIN REİS Büyük macera, aşk ve harp romanı I İ Büyük macera, zek ve harp vomanı — Şeyh Ebüssaidin kızını "e 26 Eylül 1934 nasıl - kaçıracaklardı Buna muvaffak olurlarsa Kardinal Daskariyi, bütün arkadaşlarını, hatta Cezairdeki bütün hıristiyanları kurtarabileceklerdi Papa asıl şimdi şaşkın bir halde idi. O akşam ve o gece böyle geçti. Papa, büyük Sen Piyer kilişesi- ne kapandı. Saâtlerce dua ederek allahtan yardım dilendi, ilham is tedi, fakat gelmedi. Dördüncü gün onun kâtipliğini yapan bir kardinal içeri girdi. Ya- vaş bir sesle sanki mırıldandı: — Venedikli şövalye Valeryo, muhterem babamızın ziyaretine i- zin verilmesini yalvarıyor.. — Benden ne istiyecek?, — Ağzını yokladım. Kardinal Daskari işi hakkında düşündükle- Tİ varmış!.. — Yaa?.. Çabuk getir öyleyse.. Şövalye Valeyro geldi. Temiz giyinmişti. Şövalyelere mahsus tüylü şapkasını yerlerde sürüye» rek baş iğdi, Papanm ayaklarının ucunu öptü: — Muhterem babamız!.. Sizin Kütfunuz, İsanın ilhâmı ve Allahın arzusiyle Kardinal Daskariyi kur- tarmanın yolunu buldum. Eğer uygun görürseniz.. — Söyle, kahraman evlâdım! Seni sahrreraikla AmÜYANIM F ger kâfirlerin ellerine düşen sev- gili kardeşlerimizi, — oğullarımızı kurtarabilirsek seni Sen Piyerde takdis edeceğim!.. Şövalye Valerya biraz geride ve ayakta duran kâtip kardinale göz ucu ile baktı. — Muhterem babamız!.. Söyli- yeceklerim, son nefesteki halis bir hıristiyanın günahları kadar gizli- | dir. Papa kardinale yalnız kaldılar. Şövalye söze başladı: v — Şeyh Ebusaidin bir kızi ol - duğunu ben de biliyorum. Bir çöl ceylânı kadar güzel ve kara göz- leri varmış. Güzelliği bütün şima- Ni Afrikada, İspanya kıyılarında dillere destan olmuş. Bu kız şimdi Cezayirde, babasının yanında ol- malıdır. Cezayir büyük bir şehir - dir. Ebusaidin adamları da melek değillerdir, elbet şeyhlerinden zi- işaret etti ve ——— Yarın akşam S A Türemn GAT e gP gaP a gaA ggti | ZT müştü.. İkbal korkudan titriyordu. Saraydaki mevkuflar derhal | tahliye edilmişlerdi. Doktor Müş- tak Bey Yıldzdan çıkarken, saray- hlar bu genç inkılâpçının kolunda |İ| bir kadın gördüler ve birbirlerine sokularak hayretle bakıştılar: — Necmiseher de onlardanmış ha?!... yi — O N— istiyenler yarın ma- : tinelerden — itibaren | ÇILGIN | damlar hazırlanmış ve SEETEEDEDIİRREALEEESSRLKUMDÜK EETTİEDZDELEİMEDEDDELENİNMEZNUN : - Bülün gençler, bütün sporcular, gülmek ve eğlenmek IPEK Fransızca sözlü büyük spor, heyecan ve hareket filmi İ gösteterilecek. Baş rollerde üç büyük artist : WİLLİAM HAİNES — MADGE EVANS — CONRAD NAGEL İ Ilâveten Pathe Journal en son dünya havadisleri gazetesi ti Morrocastle vapur kazası bütün tafsilâtı. x ; Telefon : yade sarı altını sevenler bulunur. Papanın gözleri dört açılmış, karşısındakini dikkatle — dinliyor ve yüzünün en küçük kıvrımtıları - nı, sesinin en ince titreyişlerini bile takip ediyordu. Bu genç Va- leryo, bir şeyler yapacağa benzi- yordu. Yo Şövalye devam etti: -ei — Eğer bu kızı kaçırabilirsen, kardinal Daskariyi de, bütün arka- daşlarını da, hatta Cezayirde ne kadar hıristiyan esir varsa hepsini kurtarmak mümkündür. Çünkü Şeyh Ebusait sevgili biricik kızını, dünyaya değişmiyecek kadar çok seviyormuş.. — Dediklerin insana hoş görü- nüyor ama, yapılması kabil mi a- caba?.. — Muhterem babamız; bana dilediğim gibi bir kadirga ile yal- nız üç bin altın veriniz. Bu işi ba- şaracağıma eminim !.. ( Valeryo hele son sözleri o ka- dar kuvvetle söylemişti ki. Papa da inanmakta gecikmedi. — Peki kahraman evlâdım; ya- rın bunun cevabmmmr sana vereyim. — Fakat muhterem — babâmız, bu projeden siz ve benden başka kimsenin haberi olmamalı.. Fran- saya bir vazife ile gidiyorum gibi denize açılmalıyım. Zira Türkler, şeytan gibidirler. Hangi taşı kal- dırsaniz, altında bulursunuz. — Hakkın var.. Peki!.. Öyle ol- sun!.. Bu konuşmalardan beş gün son- ra lâzımgelen kadirga, para ve a- Valeryo Papanın candan dualariyle yola çıkarılmıştı. ğ Fakat Sardonya'nm cenubun - da Şahin Reisin önüne düşmüş, Anderya Doryanın - donanmasına raslamak suretiyle ancak yakayı kurtarabilmişti. (Devatmı var) O A Y sinemasında murunzun BÜYÜK KATERİNA (UNİTED ARTISIS)in Fransızca şaheserinin ilk iraesidir. Oynıyanlar : ELIZAETH BERGNER ve DOUGLAS FAIRBANKS oğlu Bu büyük temaşalı film; emsalsiz bir lüks ve ihtişam ara- sında sefabat ve ihtiras sabnelerini tasvir etmektedir. FOX JURNAL manzaraları meyanında: Morrocastle vapuru faciası bütün tafsilâtile gösterilmektedir. 12912) sinemasında bulu- şacaklardır, çünki HAYAT (2915)