30 Ocak 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

30 Ocak 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURIYET 30 îldncikânun 1938 /POI? Spor musahabeleri Devlet Şurasmm mühim kararı [Baştarafı 1 inci sahifede'\ Devlet Şurası umumî heyeti, alâkalı bütün mevzuatı tetkikten sonra (dairei aidesini haberdar etmek) kaydının hiç bir vakit telgraf muhaberatının mah remivetini ihlâl suretinde telâkki edi lemiveceŞine, muhabere memurlarmm suc delillerini havi olduöuna kanaat getirdikleri telgrafları Müddeiumumiliklere ihbarla mükeUef olmaları lâzım geeceğine ekserivetle karar vermistir. Bu karara muhalif kalanlar, muha bere memurlarına bövle geniş ve mahzurlu bir takdir salâhiyeti verilmesinin ancak kanunlanmıza bu yolda ayrıca bir hüküm vaz'ı ile mümkün olabileceği reyinde bulunmuslardır. Duymadıklarımız ve bilmediklerimiz «Temps»ın bir makalesi Yutamamış ! Hokkabazlığın her yerde sökme diğine bir misal: Pariste, şu sık sık görülen nevi den bir kılıc yut ma şampiyonu belki de tahdidi tesli hat taraftarı olduğu için günün birinde kılıcını rafa kaldırıp kendisine başka işîerde ekmek parası aramağa çıkmış. Fakat huylu huyundan vazge çer mi ya! O zamana kadar hokkabazlıkla geçinmeğe ahştığı için, işi gene hokkabazlığa dökmüş, kaçak öteberi satmağa başlamıs. Yeni mesleğine alı şmcıya kadar, polis merkezile mahkeme ve hapisane arasmda bir hayli mekik dokuduktan sonra geçenlerde bir kere daha yakayı ele vermiş. Bermutad, tıpış tıpış karakolun yolunu tutmuş. Komiserin karsısmda, nedense bu sefer namuskârlığa yeltenmiş: Buyurun, demiş, benim, zannetti ğiniz gibi kaçakçı değil, namuslu bir adam olduğumu ispat edecek vesika! Vesika, imzalı, pullu, mühürlü bir hüsnü hizmet şehadetnamesi imiş. Komiser, derhal telefonu açmıs, bu vesi kayı veren müesseseden tahkikat yapmak istemiş. îzaha hacet yok ki, vesika bastanbasa sahte imiş. Sabık hokkabaz. vesikayı komisere vutturamadığını görünce, bir atılışta kâğıdı onun elinden kapmış, tortop edip kendi yutmağa kalkışmış.. Fakat yutamamış, derhal bir doktor çağmlıp gırtlağında kalan vesika, oradan penslerle çıkarılmasa, bizim hokkabaz ahiret yolunu tutuyormuş. Hokkabazm şu fıkrasmın altına, *kıssadan hisse» yazmamak için kendimi zor tuttum. Komiserin yerinde olsam: Gördün ya, derdim, bir daha sen, sen ol, başkasma yutturmak istediğin şeyi evvelâ kendinde bir tecrübe et! Futbolde taktikler Yazan: NÜZHET ABBAS 1 Bir futbol maçmın dört başı mamur tabirine liyakati yüksek teknıkle yüksek taktiği ahenktar bir şekilde birbirine mezcedebilmesile kabil olduğunda hiç şüphe yoktur. Şu halde bu iki şeyin ne oldu ğunu izah etmek faydalı olacaktır. Futbol tekniği nedir? Futbol tekniğinin bence en kısa ve kolay anlaşılır izahı şudur: Oyun tarz ve slilinin bütün icablarını kavramış olmak. Teknik bakımdan futbolü iki türlü oynıyan oyuncu vardır. Biri teknik icablan zorla ve sırf her günkü idman ve talimlerin delâletile ve kısmen yanlış olarak kavramış oyuncu; diğeri bu icabları, doğru stili ya bir antrenör yahud da kendi zckâsı sayesinde iyi ve teknik oyunculan taklid suretile belliyerek tatbik edebi len oyuncu. Bu iki oyuncu arasmdaki büyük farkı tebarüz ettirmeğe hacet görmüyoruz. Çünkü bunlann arasındaki fark eski devirlerdeki mektebli zabitle alaylı zabit arasındaki fark kadar mühim ve büyüktür ve birini diğerile mukayese etmek de doğru değildir. Bir lik maçmda bütün bir senelik didinme ve çahşmanın semeresini tophyabilmek öyle kısa bir âna bağlı kalabilir ki yapacağmız en ufak bir hata bütün kombinezonları altüst edebilir. Ve gene teknik îcablara göre hareket edil diği takdirde hasım üzerinde öyle bir avantaj tesis etmek kabil olur ki sırf bu tek hareket sayesinde zaferi temin kabil olur. Işte bu sebebledir ki futbolde alaylı oyuncu ile mektebli oyuncu arasındaki fark daima sonuncusunun lehine kayıdlı kalacaktır. Teknik oyuncunun oyunu zorla ve sırf oyuna olan müfrit aşkı sayesinde kavramış oyuncu ile bir farkı da teknik oyuncunun oyunun inceliklerini daha kolay görebilmek dolayısile âsabına daha kolaylıkla hâkim oluşudur. Teknik oyuncu oyunun inceliklerini bildiği için saha üzerinde kabil olanla olmıyanı kolay ayırcj edebilir. Bu ayırd etme nericesi de oîur olmaz şeye sinirrenmez. Teknik oyuncu ayni zamanda diğerindea daha a^ yorulur. Futbolde canla başla çalışmak dıye birşey vardır amma bunu lüzumsuz yere didişme ile karıştırmamak şarttır. Bir buçuk saat süren bir futbol maçı esasen çok yorucu bir şeydir. Bu zaman zarfında her oyuncunun takımın lehine olan vazifesi mümkün olduğu kadar az yo rulmakla çok iş başarmasıdır. Çünkü mümkün olduğu kadar az enerji iktısad ederek bunu oyunun sonlarına doğru ve kat'î neticeyi almak üzere sarfetmek daha mantıkî olur. Oyunda sarfolunan enerji ile mütenasib randıman alabilmek için de gene teknik oyuncu olmak lâzımdır. Bir hareketle kabil olan manevralan iki yahud daha fazla hareketle başarmak elbette ki oyuncunun lüzumsuz yere yorulması deBjektir. Teknik oyuncunun alaylı oyuncu ftzerindeki avantajlannı şöylece bir tel histen sonra bu mevzu üzerinde mühim bir noktaya daha temas etmeden geçmiyelim. Teknik futbolcü olabihnek, sadece futbol oynamakla kabil olmıyan bir meziyettir. Futbol; yalnız koşu, atlama, sıçrama, mukavemet, tasarlayış (Timing) gibi bir sürü sporîann tekniğini bir araya toplamış bir spor değil, ayni zamanda vücudde umumî bir ahenk kıvranlığı icab ettirir bir oyundur Bunları bir araya getirmek meselesi ise yalnız futbol oyna makla her zaman kabil olamaz. Bunun içm de atletizm tekniğini (rökor sahibi bir atlet olmayı şart koşmuyoruz) iyice kavramış olmayı başlıbaşına bir ihtiyac olarak ileri sürüyoruz. Kim ne derse desin antrenmanının bir kısmmı atletizme hasreden futbolcü en doğru hareketi yapıyor demektir. Çünkü atletizm futbol sahasında çok lüzumlu olan hareketlerin kavranmasında başlıca âmildir. Bir futbolcü için anî çıkış (ayakta), birbirini incitmeden düşüş, topa sıçrayış gibi birçok hareketler o kadar lüzumludur ki bunlann üzerinde fazla ısrarı zaid görürüz. Fakat asıl mühim olan mesele de bu hareketleri hasma faik bir tarzda yapabilmektir. Hasımdan daha hızh koşuş, daha yüksek sıçrayış gibi birçok faikiyetlerin bir araya toplanmasiledir ki futbolde galebe temin edilebilir. Bunun için bu hareketlerin tekniğini hatta tak tiğini de kavramak için sarfolunan vakit ve enerji hiçbir vakit boşa gitmiş addolunamaz. Çünkü evvelce de söylediğimiz gibi teknik futbol oynıyabilmek için yal nız futbole değil, futbole yardımcı sporlara da ehemmiyet vermek şarttır. Futbol tekniği vuruşlardan tutun da bütün inceliklerini oyunun her safhasm da bilerek, görerek ve anlıyarak tatbik edilmek icab eder. Şüt çekme, korner atma, dribling, kafa vuruşlan, çalım ilâh gibi hareketlerin tekniğini iyi öğrenmek ve kavramak için gene oyunculara tatbikı en kolay bir yol olmak üzere şunu tavsiye edeceğiz. Sahada bu cihetleri en kuvvetli olan oyuncuları seyTederek onları taklid. Bizde futbole başlanırken ne bir antrenör ne de bir mekteb spor muallimi tarafmdan o yuna müteallik hiçbir şey hiçbir gence gösterilmediği için en kolay yol şüphesiz ki iyi ve teknik oyuncuları seyrede ede onların stilini kavramıya uğraşmaktır. Hangi oyunculan taklid etmek lâzıra {jeldigi sorulacak olursa tek bir oyuncu göstermek de güçtür. Yalnız (sırf bir misal olrnâY'üzere zikfediyofuz} meselâ kor ner çekişlerinde Beşiktaştan Eşrefi, Fenerden Fikreti, çalımda gene Fenerden Fikreti, ilh.. gibi hepimizin aşağı yukarı tahmin edebileceğimiz oyunculan taklid en doğru hareket olur. Gelecek yazımızda doğrudan doğruya taktik (tabiye) bahsine girişeceğimiz için teknik hakkında şu kısa izahlara şunu da ilâve edelim ki futbol tekniğini hakkile kavrıyabilmek için ilk ve son şart top antrenmanıdır. Bir oyuncu oyunun hangi kısmında zayıf ise o kısmı kuvvetlendirmek için bıkmadan, usanmadan aylarca, senelerce uğraşmalıdır. Sağ ayağı kuvvetli olup da sol ayağı zayıf olanlar sağı bırakıp solda antrenman yapmalı, iyi stop edemiyenler bu ciheti kuvvetlendırmeli. Velhasıl oyuncular nerede zayıf iseler orayı işletmeğe, mükemmel bir haîe getirmeğe uğraşmalıdırlar. Türk kadınlığının kavuştuğu haklar «Atatürkün, memleketini eriştirdiği azametli neticeler arasmda kadının tekâmülü keyfiyeti hiç şüphesiz parlak muvaffakiyetlerden birisidir» Pariste çıkan Le Temps gazetesi, Ankaradaki hususî muhabirinin, kadınları mıza ve onların içtimaî vaziyetine dair olarak yazdığı bir makaleyi neşretmek tedir. Louis Reville imzasını taşıyan bu makalede, muharrir, Türk kadınının peçe ve çarşaf devrindeki kapalı hayatını, erkeğe dörde kadar evlenme hakkı veren şer'i kanunların kadını nasıl esirden farksız bir mevkie düşürdüğünü, meşrutiyet ten sonra, kadın hukukunun tanınmasma doğru ilk adımların nasıl atıldığmı, kadın muharrirlerin bu sahadaki hizmetlerini ve Harbı Umuminin, Türk kadmını iş sahasına çekmek suretile serbestiye kavuşturmakta büyük bir rol oynadığını etrafile izah ettikten sonra, sözü kadına bütün hukukunu iade eden Atatürk inkılâbına getirerek, en başta tesettürün ilgasını zikrediyor ve diyor ki: «Türk kadını, Av rupalı kadınlar gibi giyinmeğe, yüzünü açarak serbestçe sokağa çıkmağa ve o zamana kadar yalnız hıristiyan kadınlan nın gidebildiği balolara devam etmeğe başlamıştı. Bizzat Cumhurreisi, daha 1925 senesinden itibaren, resmî suvareler tertib etmekt» idi. Bu suvarelere, bütün kor diplomatik azası ve kadınlarüe beraber, yüksek memurlann zevceleri de davetli bulunuyorlardı. O sırada Türk ka dınlannın, başlanna sarık şeklinde bağladıkları örtü, gene Atatürkün işaretile çıkarılmıştır.» Louis Reville, medenî hukuk sahasında Türk kadınına verilen imtiyazları ve intihab etmek ve edilmek haklarını, meclisteki kadın meb'uslanmızı mevzuu bahsettikten sonra makalesine şöyle devam ediyor: «Artık kadınların bundan sonraki ilerilemeleri kendi ellerindedir. Zira, hükumet, onlan, her sahada erkeklerle mfisavi tutmaktadır. Üniversiteler, kız talebe ile dolup taşıyor; kadınlara mah sus ev işlerî ve meslek mektebleri açılmıştır. Hatta, genc kızlar, yarı askerî mek teblerde, silâh kullanmasını öğreniyorlar. Türk kadını, otomobilinin volanında olsun, fakültede olsun, en yüksek balolarda olsun, plâjlarda olsun, Avrupa kadmlarından farksızdır. Mecburî olarak kapalı yaşadığı müddetçe menedildiği büro işleri ve mağaza müstahdemliği gibi mesleklerde de, bu mesleklerin icabatına uymasını bilir. Bu parlak tekâmülün tipik iki nümunesi olarak, her biri kendi ıhtısası dahılinde Türk kadınlığına büyük bir şeref veren Bayan Afetle Bayan Sabiha Gökçeni zıkretmek gerektir. Bayan Afet Türk Tarih Kurumunun reis vekilidir. Eylul 1937 de Dolmabahçe sarayında ikinci kongresini akdeden ve arkeoloji bakımından arzettiği büyük ehemmiyet itibarile bütün dünya âlimle rinden birçoklarını celbetmişti. Bizzat Atatürkün, huzurile şeref verdiği bu kongreye iştirak eden âlimler arasmda yegâne kadın olarak bulunan Bayan Afet, orada, Türk Osmp^lı tarihinin karakteristik noktaları hakkında, kuvvetli vesi kalara müstenid uzun ve şayanı dikkat bir tebliğ yapmıştır. Bütün o ak saçlı âlimler arasmda, memleketinin şayani dikkat mazisini tebarüz ettirmek istiyen bu zarif kadın, büyük bir ciddiyetle o » mevzuu anlatırken, monden mevzular konuşulan bi salonda bulunuyormuş gibi sakin ve tabiî idi. Atatürkün manevî evlâdı olan Bayaa. Sabiha Gökçen, güzide bir tayyarecidir. Pilot şehadetnamesi alan ilk kadın pilot odur. Fakat, asıl şayanı dikkat cihet, son zamanlarda askerî harekâta iştirak etmiş olmasıdır. Tunceli harekâtında, yalnıı birkaç hava istikşafı yapmakla kalmamış, asileri sığmdıklan kuytu yerlere kadar ta« kib ederek, atılan kurşunlara hiç ehemmiyet vermeden, onları mitralyözle taramıştır. Türkkuşunun takriben yüz elli kadar olan talebesinin otuzdan fazlası, şereflî meslektaşlarınm izinde yürümeğe tes.no genc kızdan müteşekkildir. Cumhurre: i Atatürkün, modernleşma sahasında memleketini eriştirdiği azamet* li neticeler arasında, kadının tekâmülü keyfiyeti, hiç şüphesiz o sarsılmaz enerjl sahibinin kazandığı parlak muvaffakiyetlerden birisidir.» Alman Yugoslav ticaretinin inkişafı Belgrad 29 Merkezî Berlinde bulunan Alman otomobil ihracatçıları ce miyeti, Almanyadan getirilen bütün arabaları tamir etmek üzere Belgradda mühim bir endüstri müessesesi açmıştır. Açılma merasiminde General Auguste Mariç ile muhtelif endüstri müessese lerinin mümessilleri ve Yugoslav ve ecnebi matbuat mümessilleri hazır bulunmuslardır. Bundan maada Almanvanın Belgrad sefiri von Herren ve Alman otomobil ihracatçıları cemiyetinin nezaret meclisi reisi Werbin de merasime iştirak etmişlerdir. Ralli yarışı devam ediyor Atina 29 (Hususî) Atina Montekarlo otomobil yarışına iştirak eden 33 otomobilden 27 si Belgradda yetişip biraz istirahatten sonra yollarına devam etmışlerdir. Atina ile Selânik arasmda müsabakaya giren otomobillerden birisi yanşı terketmiştir. Sofya ile Bükreş arasmda da diğer beş otomobil yarışı terketmişlerdir. Galatasaray ve Güneş kulüblerinin kongresi Eski karısile tekrar evlenen romancı «Garb cephesin de sükunet var> isimli eserin mü ellifi olan Erieh Remarque, bundan üç buçuk sene evvel karısını boşa mıştı. Muharrir, geçen cumartesi günü, ayni kadınla tekrar evlenmiş, nikâh merasimi Saint Moritz'de yaMme. Erich pılmıştır. Remarque Erich Remaque, kendisile görüşen lere, karısını boşamış olmasına rağmen üç buçuk senedenberi onunla gayet dost yaşadığmı, şimdi yeniden evlenerek müşterek hayata devam edeceklerinden dolayı kendisini pek bahtiyar addettiğini söylemiştir. tı. Topuklar, ortasından bölünmüş narın iki parçası gibi meydana çıktı. Uğultu, bir musikiye inkılâb bir Erzurumda dükkânları soyan bekçüer yakaland? NÜZHET ABBAS Barutgücü sahasında yapılacak maçlar Barutgücü alanmdaki maçlar: 1 Sirkeci Idman Yurdu A takımüe Barutgücü A takımı saat 15 te. 2 Sirkeci İdman Yurdu B takımile Barutgücü B takımı saat 13 te. 3 Sirkeci İdman Yurdile Barutgücü genc takımları saat 11 de karşılaşacaklardır. Kongrelerden bir intıba Galatasaray kulübünün fevkalâde dün toplanmıştır. Kongrede bîr senelik kongresi dün toplanmıştır. Kongrede, faaliyet raporu ve hesab işleri rapor murakabe heyeti tarafından görülen lü lan okunmuş ve ittifakla tasvib edil zum üzerine bir hafta evvel tadil edilen miştir. kulub nızamnamesi görüşülmüş ve yeni Bundan sonra yeni idare heyeti intinizamname aynen kabil edilmiştir. habına geçilmiş ve riyasete Bolu mebBundan sonra, Istanbuldan 70, Anka usu Cevad Abbas Gürer, ikinci reisliğe radaki Galatasaray kulübünden de 10 Kemal Salih, umumî kâtibliğe Şeker aza ilâve edilerek yüksek murakabe heşirketi müdürlerinden Süleyman Seden yeti tasdik olunmuştur. azalıklara doktor Siret ve Aziz, hesab Gelecek cumartesi günü yüksek murakabe heyeti bir toplantı daha yapa müfettişliklerine de Refi Celâl Bayar ve rak tadil edilen nizamnameye göre ye Refik Selim seçilmişlerdir. Kongrenin tazimlerini büdirmek üzeni idare hevetini seçecektir. Güneş kulübünün kongresi re Atatürke, Başvekile ve Parti Genel Günes kulübünün senelik kongresi de Sekreterine telgraflar çekilmiştir. a ağırlaşırmış derler. güzeldi ve bir cemile gösterilmeğe lâyıktı. Bütün nüvazişler, onun vücudündç, Ölür mü imiş? sık bir gülün, üstüste katmerleşmiş yap Ölür, gene dirilirmiş. rakları gibi, birikmişti. Bu biriken yap Ölmez. Gider, gene gelir, kaçar, rakları havalandırmak, aralarına tenef gene db'ner. Bulamıyacağım. Şunun ne oldu füs ediîebili bir hava doldurmak istedi. ğunu sen söyle. Dur, dedi, kımıldama. Suraya, taraçanın ortasma, en geTaraçadan uzaklaştı. O gidince Paolo Tarsis, herşeyin, nazik bir çiçek gibi, ıiş haliyı yay. Şunu mu? bu kısacık gaybubet esnasında soluver Hayır, Buharayı. diği hissine kapıldı. Ay, çiçekliğini kay Paolo, halıyı yere yaydı. betti, dağlardan sıyrılarak, çil bir altın oldu Denizin, o koskoca haTnaniyenin, Şımdı su minderlere otur. Karşında tarife sığmıyan rengi soldu. İsabella, o "'•aksedeceğim. sırada avdet etti: Çalgısız mı? Ne getirdim? Bil bakalım! dedi. Sus, yalnız bak. Servi ağacmdan bir çekmeceye kaİsabella, elindeki ipek parçasına sarılı patılmış, büyülü bir yılan mı? şeyi, taraçanın bir köşesine bırakmıştı. Hayır. Eğildi ve elin', kumaşm altından sokarak, İsabella'nın, elinde tuttuğu kumaş parona dokundt Bir iki saniye süren, bir çası içindeki şey ne olabilirdi? Onu, iki uğultu işitildi. elile tutuyor, gülümsüyordu; kollarında, Yoksa an kovanı mı getirdin? adalelerin kabankları, damarların çizgi Sus. leri, yaprak ve meyva tüylerini andıran İsabella, pabuclannı halının kenanna tüylerin izi nekadar güzeldi. çıkardı, başlarım kenadlannm altma Zümrüdanka mı getirdin? saklamış bir çift kurnru gibi orada bırak O bu kadar ağır mıdır dersin? etti ve Cabriele d'Annunzio Yazan: 24 Tercüme eden: Cemil Fikret Ah... Ne ıstırablı bir rüya gördük. Vana'da iyi olan bir hasta yüzü, uzun bir uyuşukluktan sonra uyanan bir mahlukun muti v: me'yus tatlıhğı vardı. İçindeki şeytan çıkmış ve onu kuvvetsiz ve hatırasız bırakmıştı. Kendisini ümidsiz bir ağırlıkla kardeşinin yeni şefkatine koyuveriyordu. muşak şeffaflığı üzerinde yükseliyordu. Onun kadar ufak bir güneş, Tyrrhenien denizinin ufkunda, alev aiev yanıyor ve kendi ateşinin şiddetile birdenbire küllenir gibi oluyordu. Üstünde biriken bulutlar, yıkılıp tekrar toplanan küller gibi idi. Deniz çizgisi, güneşın yuvarlağını yardığı zaman, sönmek üzere bulunan bir Aldo onun başmı tepeden yana çevi tek yığm ateş kalmış gibi oldu. Herşey kül oldu. O zaman, deniz, akşamı saran rerek:: mukdddes bir harmaniye oldu, ve îsabel Bak! dedi. Etrafa eski füsununu saçarak hissiz bir la, bu yumuşak kıvrıntılı elbiseden bir parça koparmak istedi. ay yükseliyordu. Ya.. Senin şapkan? îkisi de duvara baktılar. Fakat rüzgârın götürdüğü çiçekli halka kaybolmuştu. Adeta etten bir vücud nehafetile, nursuz ve hararetsiz, büyük bir bataklık çiçeğini andıran ay, Pisan dağlannın yu Aini, dedi, bu ipekten bir esvabım olsa! Oğleden sonra, mütemadiyen zevk içinde yüzmüştü ve her gelen saat, ona, geçen saatten daha güzel görünmüştü. Fakat, şu an, ötekilerin hepsinden daha raks başladı. İlk hareketlerde, çıplak vücude sarılı olan uzun, şeffaf örtü, canlı bir mahluk oluvermişti. İsabell?'nın kıvrak elleri, onu, vücudüne sanp çözerek, kenarlarını, yüzen bir deniz hayvanının, durmadan kımıldanışı gibi bir hareketle canlandırı yordu. Bazan, örtüye, halezonî bir hareket verdi^ten sonra; onu bırakıveriyordu. O zaman, bu şeffaf şey, başının üstünde, pembe bir kum girdıbadı gibi döne döne yükseliyordu. Sonra, yavaş yavaş sönerek, ayaklar dibine serileceği Erzurum bankast zaman, İsabellanın eli, çevik ve meha Erzurumda 500 bin lira taahhüd ve retli dokunuşlarla, onu canlandırıyor, di250 bin lira tediye edilerek bir banka riltiyor, yeni bir vaziyete getiriyor, yeni kurulması için Vali Ha^im îşcanm or bir dalgalanr'ı kımıldatıyordu. tava koyduçu mevzu ve fikir bütün muhitte derin bir alâka uyandırmıştır. BilPaolo Tarsis, mindere otiırmuş, beyaz hassa mühim bir doğu merkezi olan Erbadanah duvr \ sırtını dayamış, kendi zurumda şehrin imar hareketlerinde hislerinin tevlid ettiği bir hayale takılmış kıymetli eleman olacak bu değerli mügibi, karşısındaki rakkaseyi, sonsuz bir essesenin kurulması için valinin başkanlığında yakmda büyük bir toplantı yahayranlık içinde seyrediyordu. pılacaktır. (Arkası var) Bekçi Fevzi Bekçi Tahir Erzurum (Hususî) Üç aydır büyük mağazalara müteaddid defalar girerek kurnazlıkla ve belli etmeksizin mal aşiPan iki çarşı bekçisile, iki terzi ve bir çilingirin dahil olduğu beş kişilik bir hırsız şebekesi polisin geceli gündüzlii mesaisile yakalanmıştır. Bekçi Fevzinin elebaşı olduğu bu gru« pun hırsızlıkta üç ay devam etmelerine yegâne sebeb, malları çalmanlann işin farkında olmamaları ve o mmtakanın iki gece bekçisinin bu işi yapmalarıdır. Son günlerde tüccar Muammer tesa düfen dükkânmdan öteberi çalmdığım görmüş ve polise haber vermiştir. Em niyet müdürlüğü işi tetkike başlamıs ve şehirde sıkı bir tarama yaptırmıştır. Bu arada namuslu bir adam hissini veren bekçi Fevzinin givinişi ve biraz müsrifçe hareket etmesi nazarı dikkatî celbetmiş ve son diktirdiği yeni bir elbisenin bekçi maaşile yapılamıyacağı ve evlenmek için hazırlığa girişmesi şüpheleri kuvvetlendirmiştir. Nihayet bekcinin evi ve ona elbise yapanlann dükkânları aranmıs ve birçok kıymetli eşya bulunmuştur. İs tamamile meydana çıkmış ve kumaz hırsızlar hesab ver mek üzere adalet huzuruna sevkolun muşlardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: