Bir piyano sesi işitti. Kızı Samiye piyanoda eski bir hava çalıyordu. Eski zaman genc kızlarının piyanoda çaldıkları bir vals... .Gözlerini kapadı. Bütün vücudünde dolaşan büyük bir titreyişle: <Bu ha ,va!> diye düşündü. Svet, tıpkı bir ses dalgası gibi yük selen, alçalan, bu valsin nağmeleri ona eski bir maziyi hatırlatmıştı; ölü zan nettiği bir maziyi... Ve gözlerinin önünde bir genc kız peyda olmuştu. Piyanosunun başında gene bir gün bu valsi çalarken tanıdığı bir genc kız... Siyah saçlan yüzünün incecik çizgilerini abanoz bir çerçeve gibi saran bir genc kız... Şevkiye... Sanki hayatmdan yirmi sene geçmemiş gibi birdenbire ona karşı hissetti ği aşkı, benliğinin içinde tam ve bütün tazeliğile buluyor. Onu hâlâ seviyor gibi... Bir kıymet siz vals... Kim bilir nereden Samiye nin eline geçmiş, sarı ve eski bir notamn yapraklarmdan piyanonun tuşla rına süzülen bu büyü onun kalbinde eski bir aşkın ateşini küllerinden sıyırı 'iırmi sene... Ne yirmisi; tam yirmi iki. hatta yirmi üç sene. Bir sene tereddüd ve ümidden son ra tam onu istemeğe karar verdiği zaman... Bütün o tarihteki genclerin is tikbal ümidini altüst eden felâket, büyük felâket, felâketlerin en büyüğü patlamıştı. Onunla evlenmek, hayatlarını birleştirmek ümidini imkânlaştırmağa vakit bulmadan, cepheye gitmişti. Ve işte insanlığı altüst eden bu kasırga; bir neslin genclerini bir avuç kum gibi dünya haritası üzerine savurmuş, önüne katmış, dört sene bitmez, tükenmez görünen dört uzun sene; on ları hırpalamış, kamçılamış durmuştu. Mütareke olduğu zaman o, silâhlarını bırakmıyanların arasında bulunmuştu. Ve işte bu mücadele senelerinde Mah mureyi tanımıştı. Bu senelerin korkunç ve güzel menkibeleri içinde Mahmure yegâne romantik hayaldi. Genc bir kız, ince omuzlu, uzun parmaklı, incecik elli, kocaman gözlü, tüy gibi bir çocuk. Kan, Ölüm, savaş içinde bir tek sakin varlık ve top, tüfek sesleri, yaralı feryadları duya, duya paslanmış olan kulaklara bir kuzu melemesi gibi gelen iç inletici bir ses. Onunla işte iki savaş arasında evlenmişti ve gene iki savaş arasında Samiyenin, dünyaya gelişine sevinmişti. Kan dalgaları, kuduran bir denizin yavaş yavaş yatışması gibi durulduğu vakit... Artık o, Şevkiyeyi tamamen u nutmuş gibi bulunuyordu. Esasen Şev kiye de, kendisini seven bir gencle çoktan hayatını yapmıştı. Ali karısını, bitmiyen bir muhabbetle, daima sevmişti. Onda, daima sıcak bir günden iltica edilmiş yeşil bir koru r CUMHURİYET 27 Nlsan 1938 Küçük Hikâye Eski bir vals luğun başında dinlenilen güzel sesli bir pınarın iç açan sükunetini bulmuştu. Eğer karısı ölmeseydi; o, ömrünün sonuna kadar ondan başka bir kadmm mevcudiyetini belki hatırlamıyacaktı. Halbuki şimdi, karısını Boğaza bakan bir tepecikte, bir selvi altına bıraktığı o fena günün üstünden beş sene geç mişti. Beş sene; yalnızlığmın matemini evile işi arasında geçirmişti. Marazî bir matemle karısının hayaline sadık kal mıştı. Fakat şimdi şu anda yirmi senedir akhna hiç gelmemiş olan kadının hayali gözlerinde canlanıyordu. O gece mütemadiyen onu düşündü ve ertesi gün, onu tanıyan dostlardan onun ne olduğunu tahkik etti. Onun da kocası ölmüştü. Çocuğu yoktu. İzmir de yalnız yaşıyordu. Eğer îstanbulda olsaydı o gün ziya retine koşacaktı ve o gün ona tatmin edilmemiş, yarım kalmış bütün iştiya kile «bu defa hayatımızı birleştirelim> diye yalvaracaktı. Fakat îstanbulda olmadığı için onun adresine eski hatıraların yâdile dolu uzun bir mektub yazdı. Şevkiye bu mektuba hemen cevab verdi. Ayni hararetle... Bu muhabere altı ay sürdü. Altı ay da mektublarla yeniden sevişmeğe başladılar ve altı ay sonra, Ali ona bir mektubla rica etti: «Evlenelim> diye.. Hem de ona bir resmini yolladı. Kadınlarm bütün ömür süren aşklara istidad ve kabiliyetleri vardır. Hele sevdikleri erkeklerin üzerinde senelerin tahribatına o kadar ehemmiyet vermezler. Kadm, erkekte zahirî olmıyan kıymetleri se ver.. Halbuki erkek öyle midir ya?.. Erkek evvelâ şekle ve gözle görünen kadına meftun olur. öteki kadın, derinin içindeki hüviyet, bu hiçbir erkeği alâkadar etmez. Şevkiye, Alinin arzu sunu tatmin etmek için ona bir fotoğraf yollayınca Alinin hayalindeki bütün hakimiyetini kaybetti . Çünkü bu fotoğraf onun tanıdığı yirmi, yirmi üç yaşlarındaki incecik, sol gun bir yasemini hatırlatan kızın resmi değildi. Bu resim kırk beşinde ol duğu halde elli gibi gösteren yıpranmış, şişman kendi halinde bir kadıncağızın resmi idi. Ali resme dehşetle baktı. Sonra mektubu okudu. Mektubda bu şişman ka dıncağız ateşin bir üslubla izdivaç teklifini kabul ettiğini ve bundan nekadar bahtiyar olduğunu, yazıyordu. Ali bunu gülünç buldu ve bir daha ona bir satır mektub bile yazmadı. Ve ömrünün sonuna kadar ince omuzlu, uzun parmaklı bir ilkbahar yaprağı gibi körpe tanıdığı, ölüm döşeğinde bile böyle görünen karısının, Mah muresinin hayaline sadık kalacaktı. Nakleden: Feci bir kaza Bursayı iç Anadoluya RADYO bağlıyan mühim istasyon Bu aksamki program ) ISTANBUL: 17 Üniversiteden nakll. İnkılâb dersl, Esad Bozkurt tarafından . 18 senfonifc musiki (p!âk) 19 haberler . 19,15 muhtelif plâklar 19,30 Çocuk Esirgeme Kuruma namma konferans 20 halk musiSdsi « 20,30 stüdyo orkestralan . 21,30 son haberi ler. Saat 22 den sonra Anadolu AjaiLsımn gazetelere mahsus havadis servlsi verilecektir. VIYANA18,05 konuşma 18,25 fennî konuşma • 18.45 şarkılar 19,15 tiyatro tenkidi . 19,40 ingilizce ders 20,05 haberler, hava raporu 20.15 polislerln zamanı . 21,05 musiki . 22,05 orkestra konserl 23,05 haberı ler 23,15 musiki 24,35 kangık yayın. BERLİN • 18,05 piyano muslklsi 18.35 edebl yayın19,05 gramofon . 20.05 karışık yayın 20,50 günün akisleri . 21,05 spor 23,05 hava raı poru, havadis, spor 23.35 gramofon « 24,05 musiki. şiirler ve şarkılar. BUDAPEŞTE: 17,20 mekt€blilerin zamanı 18,05 salon orkestrası 18,45 karışık yayın . 19,50 Ma. car musikisi ve edeblyatı 21.45 haberler22,50 cazband takımı 23,50 konser 1,05 haberler. BUKREŞ: 18,05 konser 19,05 havadis 19,20 konser '. 20.25 konser 20,55 konferans 21,15 musiki 22.10 piyano leonseri 23,25 gece konseri 23.50 fransızca, almanca haberler . 24 haterler 24,05 konser. LONDRA rReglonall: 17,35 musiki 19,05 havadis . 19,15 konuşmalar 20,35 konferans . 21,05 musiki . 21,25 opera yaymı 22.35 haberler 23,05 dünyada olup bitenler . 23.20 piyanom ve ben 23.35 dans muslkisl 24,35 gramofonla dans havaları. PARİS fP. T. T.l: 19.35 havadis 20.40 orkestra konseri 21.05 konuşma 21.20 siyasî haberler 21,25 şarkılar 21.35 piyes 23,35 havadis. ROMA: 20,10 fransızca yayın 20,25 İngilizce haberler . 20,50 fransızca haberler 20.55 fevkalâde yayın 21.40 senfonik konser 22.50 karışık yayın 23.35 dans musikisi. SÜVEYDA H. Ankarada Partiye yeniden girenler lik yüzünden bir çocuk diğer çocuğu çifte tüfeğile vurmuştur. Vak'a şöyle olmuştur Saat 16 raddelerinde Çengelköyde Pe rakende sokağında 9 numarada oturan Evkaf mütekaidlerinden Muhiddinin oğlu 14 yaşlarında Feyzi ile gene Çengelköyünde Talimhanede rencber Sarı Hasanın oğlu 15 yaşında Salâhaddin beraber oynarlarken Muhiddinin elin deki çifte tüfeği birdenbire ateş almış ve Salâhaddin müteaddid yerlerinden ağır surette yaralanarak yere serilmiş ve ölmüştür. Muhiddin polis tarfından yakalan mış ve tahkikata başlanmıştır. PARMAKLARI KESİLMtŞ îstiklâl caddesinde 69 numarada Hakkı NeMinimini bir kasaba haline gelen Karaköy itiasyonundan bir görtinüş dimin marangoz fabrikasında çalışan Bursa (Hususî) Bursanın Istanbul var. Gece gündüz burada işinin başında Rüştü adında biri iki elini de makineye la olan iktısadî münasebeti kadar iç A bulunuyor. Bizim tren geceyarısma kaptırmış ve ikişer parmağı kesilmiş nadolu ve bilhassa Ankara ile sıkı bir doğru geçeceğinden Karaköy istasyo tir. alâkası ve irtibatı vardır. nundan iç Anadoluya geçen ve iç AnaSARHOŞLUĞUN SONU BUDUR! Son Ankara yolculuğumda bu irtiba doludan Bursa istikametine giden ticaMercanda oturan kunduracı tdris, dün tm derecesini yakından bir daha tet rî eşya. paket ve diğer eşya miktarmm akşam kendini bilmiyecek kadar sarhoş kik etmiş oldum. Vâsıl oldugum netice neden ibaret olduğunu öğrenmeğe ça bir halde odasından çıkmış ve biraz oldukça dikkate değer. lışıyorum. Evvelâ, Bursadan İnegöl, Pazarcık ve yürüdükten sonra takriben 2,5 metro Tesbit ettiğim netice, bunun mühim yüksekliğindeki merdivenden aşağı yu Karaköye giden 97 kilometroluk şose bir yekuna baliğ olduğunu gösteriyor ki varlanarak ağır surette yaralanmıştır. nin bazı yerleri bozuk olmakla beraber bu rakamlarm Bursa Karaköy hattı Yaralı imdadı sıhhî otomobilile Cerrah kısmı azamının düzgün ve güzel bir hale sokulduğunu, eskiden tehlikeli bir nin yapılması için esaslı birer istinad paşa hastanesine kaldınlmıştır. vaziyette olan İnegöl ovasındaki meş gâh olabileceğini zannediyorum. Bagaj, hur Hasanpaşa köprüsünün tamir edil seyriseri, seyrihafif ve mesajeri paket olarak geçen muhtelif eşyanm kilodiğini gördüm. înegöl çok kalabalık bir nüfusu ba larile ayrıca vagon halindeki sevkiyat rındıran kazadır. Bu nüfusun yüzde yekunu şunlardır: 936 senesi zarfmda Bursa havalisin yetmiş beşi müstahsildir. Başlıca istihIBaştarafı 1 inci sahifede] alât ve ihracatı zahire ve kereste oldu den gelerek Karaköy istasyonundan Amakta ve 935 yıhnda dünya stoklannm ğuna göre halkın bu yüzden iyi kazanç nadoluya sevkedilen eşya 20,163.084 kiazalmasına ve bellibaşh memleketlerde is ahibi olduğu anlaşılıyor. Yollarda, 1 lodur. Karaköyden Bursa istikametine tihsal endekslerinin canlanmasına ve şid negölden Bursaya ve Karaköye araba geçen miktarsa bundan biraz daha fazdetli buhran senelerine göre işsizler mik larla mütemadiyen kereste ve zahire ladır. Yani bu istasyondan senede aşağı tarının azalmasına rağmen, hakikî bir re aşındığmı görüyoruz. yukarı (45) milyon kilo eşya gelip geçfah devresinin başlamış olduğunu gösterePazarcık nahiyesi işgal esnasında ta mekte demektir. Otobüslerle doğruca cek hâdiselerin mevcud olmadığına i;aret mamen yakıldığı halde bugün yeni baş yapılan nakliyat gene başkadır. lunmakta, sonra merkez bankalarile altın tan bir mamure olmuş... Bir de yalnız vagon halinde sevkediBulgaristan muhacirîeri olan nahiye len rakam var. Bu rakam bir senede vaziyeti izah edilerek 935 te memleketimizin malî ve iktısadî gidişi gözden geçi nin çalışkan halkı, sıhhatli ve iradeleri (354) vagondur. Fakat şimdi yeni ya kuvvetli insanlar.. Hangi işi tutarlarsa pılmış olan muazzam bir un fabrikası rilmektedir. ehemehal başarıyorlar. Zaten yaşa Raporda bilhassa klering usulünün dıkları mıntakanın 900 râkımda bulun nin sevkiyatı bu yekuna dahil değildir. 935 yıhnda daha başka devletlerle yap ması da onları yüksek enerjiye sahib Çünkü bu rakamlar 935 yılına aiddir. Fabrika yeni yapılmış ve sevkiyata bir ığımız anlaşmalara da teşmil edilmesi ü kılıyor. iki ay evvel başlamıştır. zerine gerek memlekete giren dövizler ve Pazarcıktan sonra Karaköy istasyo Görülüyor ki, Karaköy istasyonu Bur gerek döviz muatnelâtının bu yıl biraz undayız. Bu istasyon Bursanın Ankasanın iç Anadolu ile münasebetlerinin daha daraldığı zikrolunmaktadır. Banka a ile olan iktısadî alâkasınm düğüm bir can damarıdır. Bu damara lüzumu nın ihtiyat akçesi 1,036,736 lira 67 ku oktasıdır. Bu bakımdan Bursayı iç A kadar kuvvet ve ehemmiyet verilmek ruş olarak görülmektedir. 1935 kârının ıadoluya bağlıyacak şimendifer hat gerektir. îstasyonun şimdilik en mühim aksimile alâkalı teklifler kabul olundu ınm da yeni beş senelik programda ihtiyaclanndan biri, üstü saçlarla ka ğu takdirde bu fasıl 1,551,182 lira 53 mradan geçirileceği söyleniyor. Karaköy istasyonuna her gün birçok palı büyükçe bir eşya hangarıdır. kurusa varacaktır. )tobüs ve otomobillerle yolcu gidip geMUSA ATAŞ 1934 sonunda 117,891,456 liradan i iyor. Aldığım rakamlara nazaran en baret olan tediyat 1935 içinde 771 mil ;ok yolcunun gelip geçtiği zamanlar kış yon 682,578 lirahk teslimatla 789 mil yları imiş. Çünkü, yazm doğrudan doğ yon 574,034 liraya varmış ve sene için uya Bursa Ankara yolculuğu otobüsde 774,010,858 liralık istirdadlarla se erle de yapıldığı için şimendifer yol Bursa Ziraat müdürlüğünden aldığı ne sonunda bakiye 14,563,176 lira 29 :uluğu azahyormuş.. mız bir tezkerede deniliyor ki: Eskiden birkaç binadan ibaret olan urustan ibaret bulunmuştur. (Foyası meydana çıkan bir alet) başCaraköy istasyonu son zamanlarda mi1935 senesi muamelelerinin banka için lığı altmdaki yazıda (bu aletten Bursa bırakmış olduğu 2,097,949 lira 50 ku imini bir kasabayı andırmıya başla Ziraat Müdürlüğü de bir daha almıştır.) mış. îstasyonunun yanmda kurulan büruşluk kârın şu suretle taksimi teklif o yük bir un fabrikasında istihsal olunan denilmektedir. Dairemize, böyle bir aunmaktadır. % 20 nisbetinde ıhtiyat ılektrik bu kasabacığın sokaklarını ve let satmak için müracaat eden olmadığı kçesi olarak 419,589 lira 90 kuruş ve evlerini medeniyet nuruna kavuştur gibi bunun, dairemiz tarafından satın issedarlara ^c 6 kâr dağıtılacak ve ge muş.. Hatta fabrika, sokaklan parasız alındığı da vaki değildir. Vâkıâ son günriye kalan 1,084,359 lira 60 kuruş aydınlatıyormuş.. Fakat şunu da söyli lerde merularımıza bir takım fennî aan memurlar hissesi olarak 39,178 lira eyim ki, nimet ayağına kadar gelmiş letler alınması için teşebbüsatta bulu ve % 10 fevkalâde ihtiyat akçesi olarak en Devlet Demiryolları idaresi istas nulmuşsa da böyle uydurma aletler satan kimselerin foyalan meydana çık 104,835 îira 96 kuruşun aynlması isten onun içine nedense elektrik almamış. Gaz lâmbalarüe iş gören memurların mamak için ziraat dairelerine uğramamektedir. haline baktım da acıdım. îstasyonun İb sına imkân yoktur. îşin tasrihini say ahim Olgun isminde genc bir müdürü gılarımla rica ederim. Bir çocuk bir çocuğu av Karaköy istasyonundan Bursanın iç Anadolile tiifeğile öldürdü münasebetlerini temin eden yola ehemmiyet Evvelki gün Çengelköyde dikkatsiz ve kuvvet vermek lâzımdır Merkez Bankası umumî heyeti Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar^ dır: Lstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Şeref), Alemdarda (Eşref Neş'et), Bakırkoyünde (Iatepan), Alemdarda (Asador Vahram), Eminönünde (Salihı Necati), Fenerde (Hü ;am.eddın), Karagumrükte fKemalı. Kuçükpazarda (Necati), Samatyada (Teofilosı, Şehremininde (A. Hamdı), Şehzadebaşında (Asaf). Beyoğlu cihetmdekiler: Galatada (Merkezi, Haskoyde (Halk), Kasımpaşada (Merkez), Sarıyerde (Asaf), Şişlide (Merkez), Taksimde (Matkoviç), Kemal Rebül). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakller: Büyükadada fMerkez), Heybelid«s (Yusu«, Kadıköy, Muvakkithanede (Saadet), Kadıköy, Soğudluçeşmede (Osman Hulu. si). Üsküdar, Çamboyunda (İttihadl. Nöbetçi eczaneler YENİ ESERIER Hayalet ) Şair Halid Fahri Ozansoy bu lsimle on bir tabloluk manzum bir facla neşretaıiştlr. Tavsiye ederız. Bursa Ziraat müdürlüğünün bir tavzihi Portakal bahçeleri G«nc şairlerden Ziya tlhan şllrlerlnl ortakal Bahçeleri adlı bir kitabda toplamıştır. Tavsiye edZeriz. 27 NiSAN Pazartesi SAAT 15 te Taksimde Cumhuriyet meydanında, Elektrik Şirketi sergisinde, elektrik fırınının tatblkatı gösterilecek. Serbestce girilebilen bu ders yalnız Bayanlara mahsustur ÖLÜM Eğinli Dimitri Markooğlu dün vefal etmiştir. Cenaze merasimi bugün saat üçte Feriköy Rum kilisesinde yapılacaktır. Partiye yeni intisab edenlerin şerefine verilen şölende lstiklâl marşı Bütün dostlannın ve tanıdıklannın bu çahndığı esnada berayı ihtiram ayakta dinlenirken ilânı davet makamında kabul etmeleri Ankarada yeniden Halk Partisine girenler şerefine Halkevinde bir merasim rica olunur. tertib edildiğini ve Umumî Kâtib Receb Pekerin bir nutuk söylediğini yazmışYorgi Markooğlu ve kardesîeri tık. Resmimiz Receb Pekeri yeni azalar arasında gösteriyor. SHIRLEY TEMPLE Pek yakmda burkuyordu, delikanhnın gözleri karardı. Acaba cebindeki kitab buradan mı satın almmıştı? Büyü kbir tesadüf eseri olarak, talih on gülmüş ve kendisine bir ipucu vermişti. Cedric Lacy biraz düşündü ve uluorta meseleyi açmamağa karar verdi. Ev velâ ihtiyar kitabcının gönlünü alarak onu kendisine bendetmek daha doğru olacaktı. Delikanlı kat'î bir kararla söte girişerak, kitabcıdan, onun fikrine göre, yal nız en çok okunan değil, fakat ayni zamanda ve bilhassa bir kütübhanede saklanmağa değer kitabın hangisi olduğunu sordu. Cedric Lacyye daima gülmekte devam eden ihtiyar, bugün dünyada en acına cak varlığın modern edebiyat olduğunu ve erbabinı alâkadar edecek yalnız bir devir bulunduğunu, bunun da Kraliçe Anne zamanı olduğunu söyledi. Delikanlı da ayni fikirde olduğunu ve zevkini ancak o zamanın eserlerinin okşıyabildiğini temin etti. On dakika sonra o zamanın bellibaşh müelliflerinin eser Büyüklerin takdirini ve küçüklerin memnuniyetini kazanacak en son filminde: ALTIN TOPLIYAN KIZLAR m T Ü R K Sinemasında Bugün Şayanı hayret filmini görünüz llâveten : Spor ve Genclik HH Sinemasında lerini satın almıştı. Bunlann arasında Samuel Richardson, Henry Fielding ve Tobias Smollettin tekmil asan olduğu gibi tenkidin babası olan Samuel John sonun eserleri de unutulmamıştı. Cedric Lacy kendisini alâkadar eden biricik mevzua nasıl yanaşacağmı araştırıp duruyordu. Bu sırada talihi yardı mına koşarak onu bu işkenceden kurtardı. îhtiyar kitabcı, delikanhnın satın aldığı kitablann paketini hazırlamıştı. O zaman Cedric Lacy bunu evine götürebilip götüremiyeceğini ihtiyardan sordu. Kitabcı: Bundan kolay ne var, dedi. Adamcağız kencÜfine bir kafadar bulmaktan o kadar memnun olmuştu ki paketi Londranm öbür ucuna kadar göndermeğe çoktan hazırdı. Sevincle ilâve etti: Mösyö uzakta mı oturuyorlar? Bilâkis, pek yakında, Lambton Houseda. Cedric Lacy oturduğu yerin adresini verecekti, fakat muhatabı buna hacet bı Üsküdar Hâle Sineması PARİS ESRARI rakmadı. Anladım, anladım, dedi. Sir Walter Stanleyin evinde değil mi? Nazik ve kibar bir adam, Sir. Kendileri benim iyi müşterilerimdendir. Fakat ne yazık ki o satvetli devirle alâkadar olmuyor. L i kin klâsiklere bayılıyor. Bakm hele, az oluyor kendisine bir Hamlet sattım. Biraz evvel camekânda gördüğünüz tabıdan bir Hamlet. Cedric Lacynin ayağmın dibine yıldırım isabet etse, delikanlı bu kadar dehşetli bir heyecan duymazdı. Nasıl? Bir Hamlet mi dediniz? Fakat... Cedric Lacy durdu. Anlıyordu ki, bir kaç kelime daha söylese, sesinin ihtizazmdan ihtiyar kitabcı şüphelenecekti. Yanılmıyorum Sir. Sir Walter Stanley bir Hamlet aldı, işte na, bu sepettekilerden. Bir tane de size takdira edebilir miyim? lArkası varl Beşi kırk iki gece aCumhuriyetn in zabıta romam: Yazan: Charles de Richter Genc kız kaşlannı çattı: Milly mi? Bu hayvan da nereden çıktı? Cedric Lacy en masum halini takına rak Sir Waltere döndü. Diplomata Blllyyi soracagı esnada ihtiyar zoraki bir güliişle, delikanlıdan daha önce davrana * rak: Vay vay! Görüyorum ki oğlum, iyi bir hafızaya maliksiniz. Scotland Yard zabitlerine işte böylesi lâzım. Size söylenen, kafanıza adeta hâkkoluyor! Hakikati söylemek lâzım gelirse, sizi temin ederim ki geçen gece aklım neredeydi bilmiyorum, doğrusu. Billy benim her zamanki şoförümün ismi değildir. Asıl şoförümün daha şairane bir ismi vardır: Hiram. Billy kulübün şoförüdür. Hiram dinlendiği zaman foför olarak Billyyi kullanırım. Cedric Lacy tabiî bu yalanı yutmadı, tabağına bir taraftan patates boşaltıyor, diğer taraftan da: Sir Walter, diye alay ediyordu, işte bu, çok insanî bir hareketl Şoförünüzü dinlendirmek! İhtiyar diplomat alayın farkına varmıyarak mülâharada bulunmağa girijti: Evet, biz, idare edici sınıflar, aşağı tabaka hakkında böyle incelikle hareket ederek sosyalizmin ilerlemesile mücadele edebileceğiz! Yemek faslının geri kalan kısımları alâkayı uyandıracak bir mahiyette olmadı. fakat Cedric Lacy birşeyi not edebilmişti: Sir Walter Stanley, sofrada bulunanlar arasma çöken sıkıcı vaziyeti bertaraf etmek için, kendisinde şimdiye kadar görülmemiş bir şekilde, konuşmağa gayret ediyordu. Ne olursa olsun, polis âmiri bu hususta bir fikir edinmişti. Salonda kahve dağıldıktan sonra Cedric Lacy ev sahibin den, acele bir işi olduğunu bahane ede rek, müsaade aldı. Delikanlı artık kararını vermişti; gidip, Scotland Yarddaki en büyük şefi Sir Basil Hamptonu görecek ve kendisine her şeyi anlatacaktı. Cedric Lacy oldukça tenha bir sokaktan geçiyordu. Bu sokak her zaman böyle sakindi. Lampton Housea yakm olan bu yerden delikanlı sık sık geçmezdi. Bir kütübhanenin camekâm önüne gelince, Thaisanın demiş olduğu gibi, bir kısmın Shakespearein eserlerine tahsis edildiğini gördü ve gülmekten kendini alamadı. Daha yaklaşınca ne görsün, satışa çıkanlan kitablar hep Hamletti. Yazık ki Shakespearein varisi yok, telif hakkile bugün milyoner olurdu yoksa!, dedi. Başına bir Yunan takkesile Dickensin hikâyelerinden çıkan tipleri andıran kitabcı delikanlıya tatlı tatlı bakıyordu. Cedric Lacy kitablardan birini eline aldı. Tam açacağı sırada birdenbire durdu. Elindeki kitab, Thaisa Straffordun yastığı altında bulunup ta cebinde taşıdığı kitabla ayni tabıdan idi. Bu sefer sanki demir bir pençe yüreğini