> = 12 Mayıs Küçük Hikâye Lfc. İçimizin içi Müzeyyen mi?. Bu da nereden akIma geldi... Müzeyyen sevimli ve nazlı bir maşukadır... Bir maşukayı onun gibi bir dostun yerine nasıl koyar?.. Ne münasebet!!.. Şefikanm neşe ile gülen, daima gülen kahn dudaklanm düşünüyor, kalbi hızlı, hızh çarpıyor... Müzeyyen sımsıkı kapalı ince dudaklı ve mahzun yüzlü Müzeyyen. Ona Şefikanm verdiği yaşamak kuvvetini vercbilir mi hiç?.. Şefika bu bembeyaz dişli, kızd dudakh ağzın neşesile o sonsuz yaşamak zevkini Edibe verecek ha!.. Ne güzel ağzı vardır Şefikanm ve bu ağız... *** Masanm önünden kalkıyor... Ka • paJı pencereye yaklaşıyor, dışanda rüzgâr boş avludaki tek ağacın yeşil* lenmiş yapraklannı dalgalandınyor. Alnını cama dayıyor... Alnı ateşler içinde... Oh, alnı ne yanıyor.. Yann kocaman bir demet istenm.. Gidecek ve kocaman bir demet isHyor... O leylaklan ne çok sever?.. Gözünün önünde tifodan yattığı günler tecessüm ediyor... Ve beyaz yatağının başma iki üç günde bir leylak demeti getiren Şefikayı muhabbetli bir mana düşünüyor... ile gülümsiyen Ateşinin buhranı içinde kendisine en ve serin elinin temasım sonsuz bir zevk gibi alnında hissettiği zaman Şefika ona bir koruyucu melek gibi gorünür dü. Rıhttmdan kalkan bir vapurun hayali gözünün önünde canlanıyor.. Bol bir seyahat paltosu içinde ince ve uzun vücudile onu görüyor ve Şefika ufuklara doğru açılan bir vapurdan mendil sallıyor, kendisine ... Pencerenin içine iki damla yaş düşüyor ve bu iki damlanın düşüşünden hasıl olan sesle aklı başma gelen Senih hayretle o damlalara bakıyor pikleri üstünden geçiriyor.., Ağlryor mu?.. Neden ağlryor?.. Ona ne oluyor?.. Neden bu I05 bir avluya bakan iş odasmın penceresindc sinirli bir kadın gibi aglıyor..« *** Fakat bu ne?.. Neden göz yaşîanna hâkim değil, neden şimdi bu yaşlar kolaylıkla birbirlerini takib ederek taşa muntazam fasılalarla düşüyorlar. Ciden bir arkadaşa bu kadar ağlanır mı?.. Giden bir dosta hem de saadeti için giden bir dosta. Ve işte asıl onu ağlatan Şefikanm bir saadete gittiği veya bir saadete gittiğini vehmetn'ğidir ya!.. Onun siyah saçlannın leylak koku»unu, onun ince ve uzun parmaklı solgun ellerinin leylak kokusunu sanki teneffüs ediyor ve körpe bir dal gibi kıvrak belinin, en ufak bir hareketinde bile tapılacak kadar güzel kıvnlışı gö zünün önüne geliyor.. Belki yüz bin kere hiç te ne olduğunu anlamadan gave sağ elinin şehadet parmağını ıslak kir s s s s s Suad Derviş mmmJSf yet tabii bir şey tutar gibi kavradığı bu belin koluna temasmm habrası, şımdi kolunu ateş gibi yakıyor... Ve o saçlann, o ellerin leylak kokusu bir yurd hasreti gibi içini tutuşturuyor... Ve tahteşşuurundan şuuruna yükselen bir hakikat onu dehşetten bunalbyor... Büyük bir dehşetle görüyor ki cinsiyetimiz bizim en amansız ve en sinsi düşmanımızdır. O her yerde saklanıyor, en tehlikesiz, en emin zannettiğimiz sonsuz bir dostluğu bile kendisine siper ederek alttan. alta rolünü oynu yor. Kadın ve erkek arasmda bir felâket çıkmaması ve bir gönül faciası olmaması için büyük bir dostluğun kontrolü ve garantisi bile kâfi değil ha!.. 1 Türkiyede yapılan Deniz idarelerinin senelik blânçoları isler harıkadır Eskî İsviçre sefirînîn mühîm bir yazısı ( Venizelosun Yaptıkları Yazan: Sabık lntellicens Servis Şefi Sir Bazil Tonuon { Dokuz sene Is vİTenin Türkiye maslâhatgüzarlı ğmda ve sefirliğinde bulunmuş olan ve son za manlarda Isvicre nin Kahire sefir liğine tayin edi len M. Henri Mar tin «Journal des Debast» gazetesi nin Kahire muhabirine asaŞıdaki bevanatta bulun M. Hanrt Martin muştur. Muhabir bu beyanatı E' îmape» gazetesinde nesretmiştir. M. Henri Martin demistir ki: « Sunu ivice biliniz ki, bupünkü Trrk memleketini Asyadan Avrupaya giden bir köprünün bası desHl, Avrunayı Asyava barlıvan bir bülvar addetmektedirler. Bu hal Gazinin mutlak ve noksansız millivetoilitH her işin ba«;ında addetmesine mâni olmamaktadır. Size bu hususta bir misal göstereyim: Bugün Türkivede Türk dilinin yabancı ve bilhassa pek mebzul olan Arab ve Acem sözlerinden temizlen mesi iein muazzam bir gavret sarfo lunmaktadır. Devlet Reisi bu isle mesgul olmak Ü7pre hususî bir komisyon teşkil etmiştir ve bu komisvona Napolvonun kanunu medenî komisvonu toolantılarına rivaset ettiği gibi, rivaset etmekten çekinmektedir ve yabancı kelimelerin karsıhklan vilâyetlerdeki folklor eserleri arasında bile aranmaktadır. cCumhurivet» gazetesi her trün sırf türkce kelimelerle bir makale yaz maktadır. Bundan baska Arab alfabesinin yerine Lâtin alfabesinin getirilmesi işine nekadar büyük bir gavret ve hatta kat'iyetle calışıldıŞı malumdur. Bu reform, mütevazı şekillerine rağmen Türkiyenın garblileştirilmesmde muazzam bir tesırde bulunacaktır. Bu hususta şahsan hasıl ettiğım bir intıbaı aniatacağım: İlk olarak 1926 vıhnda Türkiveye geldiğim zaman duvarlardaki ilânlar ve mağazalardaki levhalar hemen bütün Arab harf lerile yazılıvdı; iklnci defa yani 1928 yılında Türkiyeye geldiğim zaman burlann hepsini Lâtin harflerile yazıh buldum. Yani levhaları ben de okuvabiliyordum. Bunun için şimdi Türkiyeye avak basan bir kimse kendismi cok daha kolaylık içinde bul maktadır. Şüphesiz, Türkiye kendi benli&ine sahib olmak istemektedır ve bu hususta büyük bir gayret sarfettiği itiraf olunmalıdır. <Kücük san'atler kanunu» yabancılann berberlik, kun duraclık, ekmekcilik ve benzeri gibi san'atlerle meşçul olmalanm mene derek vabancı memleketlerden sık sık fen müte^assıslan getirilmektedir. Velhasıl Türkiyede her sahada milliyetcilik hareketi hissolunmaktadır. Memlekette yapılan teskilât ve te sisat hususunda Avrupadan nümune ler alınmaktadır. Türkivede 1926 yılındanberi Isvicre medenî kanunu kabul ed'lmiş bulunmaktadır. Bundan sonra İtalyan ce?a kanunu ve Alman ticaret kanunu kabul edlidi. Bu yeni yeni kanunların tatbikı için lâzım olan unsurlan yetiştirmek maksadüe Fransaya, İsviçreve devlet masrafile birçok gencler gönderilmektedir. Gögüyorsunuz ya, diğer milletlerden avrı kalmak hususunda Türkiyede hicbir arzu yoktur. Bilâkis iş bankalan te<rfs olunmaktadır ki bunlar, yabana bankalan vavaş yavaş muamelelerini azaltmaÇa ve hatta tatile mecbur kılmaktadır. DiŞer taraftan yeni Sümer Bank hakikî bes vıllık bir sanavileşme plânının tatbikı işinin para tarafım te min etmektedir. Velhasıl Türkiyenin on bes yıldanberi devam edegelmekte olan inkisafı insanı hayret içinde bırakmaktadır. Mektebler ve hasta neler mantar gibi çoğalmaktadır. Şimendiferlere gelince, bu hususta yalnız İmparatoluk zamanından kalma demiryollarmın tamamlanmasile iktifa olunmamakta, ekserisi sırf mıllî vasıtalarla olmak üzere, yeni de miryollan yamlmaktad'r. Kara ve dedenizyollan Basbakan İsmet tnönü nün büyük bir alâka ile takib ettiği bir iştir. Türk ordusuna gelince, bundan bir kaç ay evvel ataşemiliterlerden biri Türk ordusunun çok iyi bir surette techiz edilmiş ve fevkalâde idare edilmekte bulunmuş bir ordu olduğunu anlatmıştı. Eski âdetleri yıkan ye niliklerden biri de her Türkün Av rupalıvari bir sov adı almasını mecburî kılan kanundur. Her Türk bir aile adı alma*a mecbur bulunmakta dır. Bizzat Gazi bile, Büvük Millet Meclisinin bir kararı mucibince, A tatürk adını almıştu ki, bu da Türklerin Babası demektir. Ermeni ve Rum aile adlarına gelince bunlar da, ekseriya lâhikalann kaldınlması su Kârlar, yapılacak işlere 4 2 kapatılacak Fransız sefîri bir gece tiyatrodan çıktıgı zaman Deniz îdarelerinin Kamutay, Muhalk tarafından ıslıkla karşılanmışb! vazenei Maliye ve Iktisad encümenlerinin iştirakile toplanan umumî he yet toplanbsında hazır bulunmak üzere Ankaraya gitmiş olan Deniz Yol lan müdürü Sadeddin ve Akay müdürü Cemil şehrimize dönmüşlerdir. müdürlüğü, gerekse Deniz fabrikalan müdürlüğü geçen sene bilânçosunda hâsıl olan kâr ve amortismanı umumî heyet toplantısında verilen karara göre nakil ve sarfedileceklerdir. Deniz Yollan idaresinin kân geçen sene Yelkencizadelerden sabn alman Erzurum ve Vatan vapurlannm bedeline karşılık olarak tutulmuştur. Esasen her iki vapur bir senelik işlemeleri hâsılatile bedellerini korumuş vaziyettedirler. Akay idaresinin kân da Köprüde yapılacak olan Kadıköy iskelesinin inşaatına karşılık tutulmuştur. Bu iskele Deniz fabrikalan müdürlüğünde yapılmakta olduğundan para bu idareye devredilmiş olacakbr. Kadıköy iskelesinin Avrupaya ısmarlanan saç levhalar geldikten sonra mşaatma Halicdeki havuzlarda baslanacaktır. Fabrika ve Havuzlar idaresinin kân da fabrikanm takviyesine tahsis edil miştir. Bu para ile Avrupaya yeni torna ve tesviye makineleri ısmarlanmıştır. Kalan para ile dökümhane ıslah edi • lecektir. Deniz Yollan ve Akay idareleri yeni müdürleri harice ısmarlanacak Bu hikâye tamamen uydurma ol sa gerek. Amiral Dartige de Fournet, Ingiliz sefirile beraber çalısmaktan zevk duyuyordu. Çünkü soğukkanlı ve sarih fikirli bir adamdı. Sir Elliot sistematik bir surette her türlü şiddetin ve Yunan islerine müdahalenin aley hinde idi. Askerî faaliyetlere, Yunan tebaasınm keyfî surette tevkif veya hudud harici edilmelerine kat'iyyen muhalifti. Buna rağmen. Rokföyün tesir ve nüfuzu albnda kalmakta o lan Ingiliz gizli istihbarat zabitleri tarafından yapılan suiniyete müstenid ve beceriksizce islerden bunlan hoş rçörmemiş olm?kla beraber mes'ul de ğildir, denilemez. Sefirin Venizelosa yardım ebnis ve onun maskesini ancak iş işten geçtikten sonra yüzünden çı karmış olma<ı da hatadir. mış olan fikirlerden biri de Yunan iş * lerine müsellâhan müdahale idi. Sona ne olursa olsun o, bunu btiyordu ve A tina kapılannda bir Fransız filosu görünce; müsellâh müdahalenin zamanı geldiğine hükmetb ve arbk şiddet onun gündelik polibkası oldu. Küçük bir misal, nazik bir buhran esmsmda Fransız cumhuriyetinin şeref ve haysiyetini temsil ebnek için Fransa tarafından nasıl bir adam seçilmiş olduğunu isbata kâfidir. Atina tiyat • > rolanndan biri Navarin deniz muharebesine aid bir temsil veriyordu. Fransız elçisi de bu ta'yatroya gitti. Tiyatrodan çıktığı zaman halk. ona ıslık çalmıştı. Sefir buna fena halde içerlemiş, doğru amiral a giderek ona bu byatroyu ka • pabnak ve tecavüze uğnyan şeref ve haysiyetinin intikamını almak için ne yapacağmr sormuştu. Amiral, bu gibi hâdiseler karşısmda sefirle beraber iş görmenin imkân sızhğmı çabucak anladı. Sefir, yalnız bir delil tanjyordu: Cebir ve şiddet Daha ilk günde, Fransız elçisi, kendi salâhiyetlerini vanlış anladığını isbat etmişti. Az kalsın donanmanm demir yerlerini de amirala o gösterecektL Gerek Deniz Yollan idaresile Akay *** Ne yapacak?.. Ona bunu söyliyecek mi?.. Ona bu hissini itiraf edecek mi?.. Ona «gitme Şefika çok bedbaht olacağım» diyebilecek mi?.. Gayriihtiyarî telefonun başına dönüyor. Telefonu eline alıyor.. Numarayı çeviriyor.. Evet ona söylemek istiyor.. Birdenbire söyliyecek ve bu itiraf bpkı kendisine olduğu gibi ona da bir yıldmm tesiri yapmalı... Ve o anda.. O anda belki Şefika da kendisinde ayni hislerin yaşadığını bulacak... Belki Şefika da..« Oh bunu düşünmek bile... Telefon çalıyor... Bir kere... iki kere... Çalıyor..r Yüzünü görmeden itiraf etmek daha kolay... Ve kim bilir belki... Belki yann gitmez. Yann gitmez mi?.. Buna imkân var mı?.. Yann elbette gidecek... Bu kadar rezalet olur mu hiç?. Böyle ha zırlıktan sonra herkes ne der?.. Allo... Allo..., Neresi? Fazıi beyin evL kendisile görüşmek istiyorum. mı? Evet, bilmiyor. Ey ne var... Bu akşam geliyorsun değil mi?.. Geliyorum Şefika son gecemizde neşeli olmak isterim. Sana yeni plâklanm var getireyim.. Getir.. Geç kalma... Sabiha değil mi?.. Çok kadar eğleneceğiz eğleneceğiz. Çok eğleneceğiz Şefika. Telefonu kapıyor. Neden konuşmuyor... Neden konıışmadı?.. Bunun cevabmı da kendine veremiyor. içimizin içi ve benliğimizin kendimiz için ne büyük Allahım.. SUAD DERVlS (*) Baş tarafı dünkü sayımızdadır. kökü bir muamma Şefikanm sesini tanıdı. Fakat neden bu suali soruyor. Kcndi de Benim Senih, sesimi tanımadın • "> Küçük hanım evde mi?.. Ben Senih Franstz sefirî Fransız orta elçisi M. Guillemin (Giyömen), büsbütün baska bir a damdı. Kendisi, harbin ilk senesinde sefir olduğu zaman, ona, Yunanîstandaki Fransız menfaatlerinin, Baron von Senkin faaliyetinden cok müter^sir olduğu söylenmişti. Sefirin talebi üzerinedir ki bir prooaganda ve istihbarat teşk'lâtı vücude getirmek üzere Rokföv Paristen Atinaya gönderil mişti. Bu Fransız diplomatmda, diplomasi mesleğine yarasmıyan nekadar kusur tasavvur olunabilirse, hemen hemen hepsi vardı. Sinirli, sabırsız, herşeye inanır, kararsız, basiretsiz bir adamdı. Mevcud>îtini kabul ettirmck ve zayıf insanlara has olan kendini pöstermek ihtivacını daima duyuyordu. Ekseriya vanlış muhakeme ederdi; O kadar ki hiçbir zaman doğruyu valandan ayıramamıştır. Maiyetindeki lerle münasebetleri gayrimüsavi ve daima deinsik olduğu için otoritesiz bir adamdı. Bu yüzden rnlan sevk ve i dare edecek yerde, kendisi yularmı onlara kaptınrdı. Şa^ s a n mes'ul hı tulması lâzım gelen siyaset hirbir zaman kendi siyasası değildi. O, tuttuğu yolun kendisini nereye götüreceğini asla bilememistir. Budalanın biri tdi; hilekâr değildi ama hilekârlann elinde oyuncaktı. Beceriksizliği ve bu iste ihtısas sahibi olmayışı Fransız dip* lomasisine büyük zararlar veriyordu. Atinada kırdığı potlar ve yaptığı ha talar sayılırsa, buhranh bir zamanda liyakatsiz bir adama mühim bir rol vermenin daima çok meş'um olacağı anlasılır. Fransız amiralı Darhiye de Fournet, onu diplomatlar arasmda bir istisna, görülmemiş bir garibe addederdi. tş saatleri intizamsızdı, donanma irtibat zabitlerini, alışmış olduklan, nezaketle kabul etmezdi. Bu yüzden zabitler, sefiri amiral a daima şikâyet ederlerdi. Amiral, mutad samimiyeti ile resmî raporlannm bir suretini daima sefire gönderdiği halde, o, hiç bir zaman buna lüzum görmedi. Hatta amiralın şahsmı ve vazifesini alâkadar ve mes'ul eden işlerde bile raporlannm suretini ona göndermedi. Kendisi asla kral tarafından kabul edilmemiş olduğu için. amiralın da sarayı ziyarete gitmcîine bütün kuvvetile muhalefet ediyordu. FransTZ sefirinin kafasma mihlan Rus tefiri Rusyayı Atinada prens Demidoff temsil ediyordu. Prensin diplomas mesleğindeki kudret ve salâhiyeti, bil • hassa muhaberabnm Sovyetler tara • fından nesredildiği eündenberi, malu • mumuz olmuştur. Diğer diplomatlar boyle bir mecburiyete maruz kalma • mışlardır. Bu, onlann Iehine mi, a l e v hine mi olmuştur bilmeyiz. Rus sefirinin bu muhabereleri, bir taraftan onun zannedildiğinden daha. ciddi olduf unu isbat ettiği gibi diğer taraftan da âmirlerini birçok defalar müşkülâta uğratao şaşırtıa sebatsızhğı ve televvününü meydana çıkarmışbr. Bu Rus asılzadesi, saraylartîa alış^ mış olduğu için, Yunan emellerinin. Rus menfaatlerini ihlâl etmediği tne • selelerde, Kral Kostanrine meyyaldî. Onun icin Sir Francis Ellid onun, şahsmda daima, bir itidal taraftan bulu yordu. Pr»n« D«»ıiJoffun Venizelosa karşı kör bir hayranlığı olduğunu gosteren hiç bir delil yoktur. Maalesef Rus sefirini Atinada cidd! bir adam yerine koymuyorlardı. O, bir saray adamı, bir nefîs san'atlar meraklısı telâkki ediliyordu. 1915 senesinin buh ranh günlerinde, Yunanhlann Ç a n a t kale seferine işb'rakleri bahsi karşısmda prensin gösterdiği şiddetli muha lefet. Kral Kostantine çok tesir etmişti. Gerçi Demidoffun vaziyeb" nazik ve güçtü. Fakat gösterdiği kararsızhktan dolayı onu muahaze ebnemek imkânsrzdır. 1916 haziranma kadar, Rus sefirinin istihbarah hayli fena idi; fakat bu tarihten sonraki telgraflan gösteriyor ki o vaziyeti iyi muhakeme ediyor ve kendi şahsî tenkidlerini veya telâkkilerini kanşbrmadan. vakayii oldu* ğu gibi ve ahhatle hükumetine bildi • riyordu. Bu, bir diplomat için faydalı ve iyi bir meziyetb'r. vapurlar hakkmda tetkikatta bulun • mak üzere bu hafta içinde Avrupaya gideceklerdir. Tıb âleminde yeni ve mühim bir keşif Paris 11 (A.A.) Doktor Ge orge Paisseau, en ağır zehirlenme vak'alannm tedavisinde, strikininin muvaffakiyetli neticeler verdiğini denemiştir. Dr. Paisseau, kuşpalazı toksinlerile vâki olan tesemmümün, barbi türik nev'inden, meselâ veronal gibi, uyku verici zehirlerin fazla miktarda alınmasile hasıl olan zehirlenmelerle bazı müşabehet arzeylediğini görmüş ve bunlara karşı yüksek miktarda striknin kullanıp iyi neticeler almışbr. Doktor Pesso 23 kuşpalazı vak'a smda striknin tatbik etmiş, hastanın ağırIı5ına göre, kilo başına ve elli gün müddetle her gün, yanmşar miligram strikihin şınnga etmek sureble, cümlesmi tedaviye muvaffak olmuştur. Şehirlerde yapılacak abideler Ankara 11 (Telefonla) Bundan sonra idarei hususiyeler tarafm dan yapılacak abide ve heykeller yaphnlmadan evvel lç İşleri Bakanlı ğında müteşekkil abide komisyonuna müracaat edilecek projeler bu komisyona gönderilecektir. Heykeller arzu edilen şekilde yapılmasmı temin edecek paraya sahib olmıyan belediyelere de istical ebnemeleri tavsiye edilmiştir. Bursa köylerinde bir cinayet Bursa 11 (Telefonla) Göbel ye ile tnesi kövü arasmda kurşunla öldürülmüş ve tefessüh ehniş bir er kek cesedi bulunmuştur. Tıbbı adlî ve Müddeiumumî vak'a mahallinde tahk'kat yapmışbr. Bunun 25 yaşında Hüsnü oğldu Rıza olduğu anlaşılmışbr ve babası tarafından öldürüldüğü zanretUe, Türkleştirilmişlerdir. Büyük Millet Meclisi hususunda bu müessesenin fevkalâde muntazam işlediŞini söylemek isterim. Büyük Millet Meclisi ihmal ve müsamaha nedir bilmez. Bildiğimiz gibi B. M. Meclisindeki aza sayısı son za manlarda 315 ten 390 a çıkanlmıştır. Şimdi Mecliste ekalliyetlerin de mümessilleri vardır. Maamafih Meclise girecek olan ekalliyetler mümessillerinin Ermeni ve Rumlann en iyi unsurlanndan olmalanna dikkat edil mistir. En şayanı dikkat vakıalardan biri de 1934 senesi secim kanunundan beri kadmlann da Meclise girmiş bulunduklandır. Bugün Mecliste 18 kadın saylav vardır. Bundan maada bir çok yıllardanberi kadmlar avukathk, hâkimlik, doktorluk ve Belediye azalığı yapmaktadırlar.» fArhan var) Parti Kongresi münasebetile Bursada bayram Bulgaristanda işhr gene kanşıyor olan zabıtan ise kongrenin kapanmasından sonra akdettikleri yeni içti mada askerî birliğin ve onun azasının 19 mayıstan şimdiye kadar gösterdikleri faaliyeti en ince teferrüatına kadar gözden geçirmişler ve aynı zamanda Andre Toşef kabinesine karşı takib edecekleri hattı hareketi de müzakere etmişlerdir. Askerî birliğin 19 mayıs taklibi hükumetinden şimdiye kadar olan faaliyeti hakkmda şu karar verilmiştir: «Askerî birliğe dahil bazı aza kabinede nazır sandalyesi kapabilmek için askerî birlik arasma ıhtilâf sokmuşlar ve böylelikle askerî birliğin 19 mayısta millete vadettiği birçok şeylerin yapılmasma da mâni olmuşlar dır. Bu aza sabık Basbakan General Zlatef, tç îşleri Bakanı ve sabık as kerî birlik reisi miralay Kolef ve sairedir.» • Bugünkü Toşef kabinesine karşı tutulacak hattı harekete gelince; kabi' nede yeni Şimendifer, İktısad ve Nafıa Nazırları tasvib edilmemiş ve Toşef kabinesinin hiçbir suretle ordu namma hareket edemiyeceğine ve onun namma işler yapamıyacağına karar verilmiştir. Bu suretle îkinci askerî birlik Toşef kabinesile mücadele edecek demektir. (Baftarafı 1 inei takifede) Bursct Cumhuriyet meydanında Vtdi Fazlı Gülecin nntkunu dinliyen halk Bursa (Hususî) C. H. Parrisi dördüncü Kurultayının toplanması münasebetile halk burada büyük bir bayram yapmışbr. Şehir baştan basa donatılmış, gece her tarafta elektrik tenvirab yapılmış, on binlerce haik gece geç vakte kadar caddelerde şenlik yapmis.br. Gündüz de hükumet meydaBinda binlerce halk toplanarak Ata • turkün radyolarla neşredilen nutkunu dinlemiş, müteakiben Valimiz Fazlı Güleç Cumhuriyet meydanında Ata türk heykeli önünde kurulan kürsüye çıkarak binlerce halka çok heyecanh bir hitabede bulunmuştur. Validen sonra lise muallünlerinden Sami de bir nutukla Partinin yaptığı büyük işleri an Iatmışbr. İçtimaın sonunda bu ikind askerf birliğin yeni idare heyeti de intihab edilmiştir. Yeni idare heyeti eskiden olduğu gibi yedi kişi değil, beş kişidir. Birlik reisi Plevne garnizon kumandanı General Dançeftir. Umumi kâtib Sofyada birind süvari alayı kumandanı kaymakam Uzunoftur. Azalar da Sofyada birinci piyade alayı kumandanı miralay Dusteski, süvari topçu müfettişi miralay Naikenof, Harbiye Nezaretinde Zat îşleri Mü • dür muavini miralay Kalenderoftur. Heyeti idareye giren zabitlerin, heyeti idarede bulunduklan müddetçe nazvr olmamalanna ve sivil memuri • yetler de almamalanna karar veril miştir. Yeni heyeti idare siyasetle uğraş • mıyacak, siyasî işlerde kendisine ihtiyat zabitlerinden mürekkeb ayn bir heyet yardım edecektir. Ihtiyat zabıtlerinden mürekkeb olan bu yardımcı heyetin başmda da askerî birliğin sabık kâtibi miralay Damyen Velçof vardır. Birisi kapanırken ürind bir askerî birliğin meydana çıkması ve onun Toşef kabinesini tasvib etmemesi Bulgaristanda yakmda gene mühim hâdiselerin cereyan edeceğine alâmet sayümaktadır. Memduh Tolâi