Zumhuriyet Kuçuk Hikâye Iki Konal: Varal Alphonıe Dcmd«t den Bir temmuz günü öğleden sonra, «Nîmes» ten dönüyordum. Sıcak dayanılamıyacak kadar çoktur. Gözün alabildiğinde, bütün gökü kaphyan donuk gümüş renkli güneş ziyalan albnda çalkalanan ak yol, zeytin vc meşe bahçeleri arasjnda, tozla örtülüy dü. N e bir gölge lekesi, ne bır yol e sintisi vardı. Yalnız sıcak havanın ürpermesi ve bu ürpermenin scsi gibi çılgın, yorucu bir müzik duyuluyor; durmadan öten ağustosböceklerinin vı zıltısı Iki saattenberi çölde yürüyordum. Birdenbire yolun tozlan içinden bir kaç ev çıkb. Burası «SaintVincent» denilen duraktı: Birkaç köy evi, kır mızı kiremitli uzun samanlıklar, üç beş ycmişsiz incir ağacmm altında susuz bir yalak.. ve köyün en ucunda da, yolun iki yanından birbirine bakan karşılıkh iki büyiik konak. Bu konaklann komşuluğu cok do kunaklıydı. Bir yanda büyük yeni. kalabalık, hareket dolu bir bina, ka pılan açık, önünde büyük bir yolcu arabası, yorgun atlann koşumlan çö zülüyor, incn yolcular duvarlann kısa gölgesinde çabuk çabuk birşeyler içiyor; bahçe katır ve araba dolu; damlann altına uzanan arabacılar serin lik bekliyor. îçeride bağırmalar, söv meler, masalara inen yumruklann aksi, bardak vuruşmalan, bılârdo patırdısı, fırlıyan limonata kapaklan.. ve bütün bu gürültüden daha üstün, camlan titreterek şakıyan tatlı, gür bir ses: Çıktı suya güzel kız Kucağında bebeği Çiğnediği o sakız Erkeklerin yüreği Karşiki konaksa sessız ve sanki boş. Kapısının altında saman, üstünde başlık gibi sallanan bir funda dalı vardı, pancurlan kırık, eşiği kaldırım taşıle döşenmiş... Bütün bunlar o kadar zavallı, o kadar acıklıydı ki içeriye girip birşey ıçraeyi adeta insanlık borcu bildim. •*• îçeriye girince önümde, üç büyük baca ile aydınlanan boş, görünüşü acıkh uzun ve perdesiz bir salon bul • dum. Birkaç topal masa üzerinde tozdan toprak rengmi almış bir iki bar dak, dört ayaklı bir bilârdo masası tan bir divan, eski bir çulha tezgâhı, ağır ve hazin bir sıcaklık içinde uyu yordu. Sonra öyle sinek, öyle sinek vardı ki! Hiç bu kadannı görmemiş tim. Tavanda, camlara yapışmış, bardak içerilerinde, kümeyle... Kapıyı açınca, sanki bir an kovanına giriyormuşum gibi, bir vızıltı, bir kanad titremesi koptu. Salonun dibinde, bacaya dayan mış, dışansile çok alâkalı görünen bir kadm vardı. tki kere: Madam! Madam! Diye seslendinu Yavaşça döndü. Buruşuk, çukur laşmış, yaşlı kadınlarda olduğu gibi, püskül ve dantelâ ile çevrelenmiş, toprak renginde zavallı bir köylü yüzü gördüm. Bununla beraber gene pek yaşh değildi; fakat gözyaşlan onu «oldurmuştu. Gözlerini kurulıyarak: N e isbyorsunuz? diye sordu. Biraz dinlenmek ve birşey iç mek... Anlamamış gibi şaşkın şaşkın yü • züme bakb. Demek burası lokanta değil, öyle mi? dedim. Lokanta... Siz bilirsiniz... Yalnız niçin siz de öbürleri gibi karşıya gitmiyorsunuz? Orası daha şen... Benim için değil... Burada kal mam daha iyi ve karşılığını bekleme den bir masaya oturdum. Lokantacı alay etmediğimi anla • yınca, her hamarat kadm gibi çabuk çabuk gidip gelmeye, çekmelen aç mıya, şişeleri sallamıya, bardaklan siîmiye, sinekleri kovmıya başladL Zavallı kadm ikide birde duruyor, sanki işin bitmesinden üzülüyormuş gibi, düşünüyordu. Sonra salonun sonuna gitti; büyük anahtarlan şakırdatbğmı, kilidleri zorladığmı, ekmek tenekesini kanşbrdı ğını, üflediğini, toz aldığını, tabak yıkadığını işitiyordum. Aradasırada da iyı saklanamıyan derin bir iç çekmesi, bir hıçkınk kulağıma geliyordu... Bir çeyrek saat kadar uğraştıktan sonra önüme bir tabak kuru üzüm, ödtası kadar bayat (Beaucaire) ekmcğile bir şise şira koydu ve: Başka birşey istemezsiniz, de ğil mi? Diyerek tekrar ocağın yanraa koştu. Bir taraftan yemek yerken bir ta raftan da onu konuşturmak istiyor dum: Siziri lokantaya gelen giden çok olmuyor sanırun, dedim. Ah! Hayır, hiç, hiç kimse gelmiyor... Burada yalnız bizim lokanta varken iş başkaydı. Yedek atlanmız vardı, kılkuyruk deniz ördekleri avına çıkıldığı zamanlar yemekler burada yapılırdı; her vakit arabamız bulu nurdu... Yalnız karşmıızdakiler ge lince herşey bitti... Herkes hep kar 51ya gidıyor. Burasım çok sessız buluyorlar... Doğrusu bu ya. yapı pek güzel değil, kendim de hiç güzel deği lim, sıtmalıyım, yavnılanmın ikisi de öldü... Karşıda ise hep gülüşmeler, eğlenceler... Konağı tutan bir Arllı kadm, dantellere bürünmüş ve boy nunda üç sıra altın taşıyan bir hasba! Oynaşı olan arabacı yolculanm ona götürür. Sonra bir sürü de göz alıcı kadm... Bütün Bezouces, Redessan, Jonquieres gencleri onun. Arabacılar onun önünden geçmek için yollannı hep buraya düşürürler... V e ben bü tün gün burada yapyalnız yaşanm. Bütün bunlan, alnı cama dayalı, hiçbir şeye aldırmryan bir sesle söyledi. Anladım ki karşiki binada bir üi • şiği vardı... Birdenbire yolun karçı yanında büyük bir kımıldama oldu. Yolcu ara bası toz içinde üerlemeğe başladı. Kamçılar şaklryor, arabacılar bağuı yor, kapıya koşan kızlar: Güle güle!... Güle güle!... Diye haykınyorlardı... Bu kımıl dama üzerine biraz önceki ses daha yuksek bir perdeden başladı: Çiğnediği o sakız Erkeklerin yüreği. Gördüğünüz güzel kız Gönüllerin bebeği .... Bu ses lokantacınm bütün var lığını titretti, bana dönerek alçak bir sesle: Işitiyor musunuz, dedi. Kocam... îyi sesi var değil mi> Şaşkın şaşkın yüzüne bakbm. Nasıl? Kocanız mı! Demek o da oraya gidiyor? Zavallı kadm içi yana yana, fa kat sakin: Ne yaparsmız? dedi, erkekler böyle, gözyaşı görmeye tahammülleri yok, bense çocuklanm öleli hep ağh yorum... Sonra bu bomboş kulübe o kadar can sıkıcı ki.... Zavallı (Joze)m canı sıkılmca karşıya gider, sesi iyi olduğu için de Arllı kadm ona türkü söyletir. Susalım!.... Işte gene başladı. Bir yandan hüngür hüngür ağhyor, bir yandan da, Arllı kadm için türkü söyliyen (Joze) sini can kulağile dinliyordu: Bana öyle yan baktna Yüreğimi pek yakma.~ Varal Küçük Fantomalar nasıl ıslah Kaybolan çocuklar edilebilir? Argili adlı bir çocuk daha Onîar için yardımcı mcktebler açılmalıdır Venizelosun Yaptıkları Yazan: Sablk Intellice» Servis Şefi Siı Bazil Tomsoa , 33 meydanda yok! Kayseri Halkevi güzel bir bando yaptı Son aylar içinde şehrimizde bir çok çocuklar kayBır gün Beyoğlunda gördüm. Bir bolmakta, bunlar polis memuru bir çocuğun kolundan bırer birer bu tutmuştu. O ağhyarak yürüyor ve kolunmakta idiler. lundan tutan memuru takib etmek isGene son güntemiyordu. lerde Kalyoncu Bu çocuk dokuz on yaşlannda bir kulluŞunda otu şeydi. ran Madam Ati Kaldırımlara birikmiş olanlara sor • nenin oğlu 13 yaşmda Argili esradum: rengiz bir suret N e olmuş bu çocuğa... Bir kazate ortadan kay „ , . . ... ya mı uğramış?.. bolmuştur. Kaybolan Argth Hayır, dediler, yankesicilik et Polis, bu çocuk hakkmda takibata miş. başlamış, fakat henüz bir netice ala Yankesicilik mi?.. Bu küçük mamıştır. Araştırmalara, devam e çocuk mu?... dılmektedir. O tanmmış bir yankesicidir Ya?!,.. Birbirlerini yaraladılar Bunun üstünden birçok seneler eeçDün Bahçekapıda Sadikiye Hanmri. Herhalde o çocuk buerün ikide birda terzi Bilâlle Receb, kahvede kavga de re'''«i işgaJ etmekte olan bir yan ederek birbirlerini yaralamifclardır. kesicidir. Her ikisi de yakalanmıştır. *** Gecen gün de gazetede vazdık! tneeölde tsmail Hakkı isminde on va$mda bir cocuk bir senede yirmi şu kadar hırsızlık yapmış. Bütün vak'alar birbirinden daha iyi tertib edi'miş, gayet mahir ve profesyonel bir hırsız tarafından yapılmış kadar mükfmmel vak'alar!... Asla temenni etmeyiz. Fakat öyle tahmin ederiz ki bu îsmail Hakkı da, elbette onda bu istidad varken günün birinde Türkiye polisinin bir avı ve bir derdi olacaktur. Cocukluğundanberi kalbinin içinde böyle fena meyiller besliven mütereddi psikopat ve debil varlıklar bir değil; bircoktur. Bunlann bir kısmmın ruhundaki bu sakathğı bazan anlamayız. Bazan onlar içimizde farkına varmadığımız bir fenalık gibi yetisir, serpilirler. Fakat bövle daha küçük yasında ruhunun en fena istidadlannın niÜrfâ (Hususî) Halkevimizm'Tjanşanmı gösteren hastalara gelince onlardo heyeti son zamanlarda gayet gü da bu meylin ilk inkişafını gördüg^imüz zel görünür bir şekılde ıslah edıldi zaman bu şeye karşı nasıl mücadele etve memleketimizin ötedenberi bir eksiğini tamamlamış oldu. Ev kendilemek icab eder? rine ayni renkte bır elbise de yaptırBu sualin cevabını herkes veremimıf ve kadrosunda faiçbir eksij^l kal yeceği için bunu üstad doktor Mazhar mamış olan bando heyeti şeklinde inOsman Uzmandan sormağı münasib tizama sokmuştur. gördüm. Üstad bu hususta şu mütafeaHalkevimizin badosunu idare et lannı söyledi: mekte olan bando şefi Osmanın arka Bu gibi mariz cocuklan tedavi daşlannı muntazaman derslerine de için bence en iyi şey Almanyada olduvam ettirışi bando heyetini tekdire ğu gibi onlan yardımcı mekteblere şayan bir şekle getirmiştir. (Hilfsschule) lere vermektir. Bu mekHALKPARTÎSÎNDE teblerde evvelâ bu çocuklar tıpkı bir hasta gibi tabib tarafmdan altı ay tetBeşiktaş ve Yeniköyde balo kik ve muayene edilir. Tabib ondaki Beşiktaş Halkevi dün gece Parkfena ve iyi ruhî meyilleri tesbit eder. otelde verdiği balo fevkalâde güzel Ona göre ona bir tahsil usulü çizer. Bu olmuş ve sabaha kadar eğlenilmiştir. usule göre çocuğun iyi meyilleri kuvnoksanlık hasıl olmuştur. vetlendirilecek ve fenalan ezilmeğe, Cumhuriyet Halk Partisi Yenikoy imha edilmeğe uğraşılacaktır. O bpkı mahfili tarafmdan dün gece Yeniköyruhan malul bir hasta gibi tedavi edipalasta çok parlak bir balo verilmiş; lecektir. Bazan anneler, babalar, çogeç vakte kadar pek neşeli ve samimî cuklannın psikopat ye mütereddi bir bir zaman geçirilmişbr. zavallı olduğunu anlamazlar. Onu şu Parti kongresine hazırlık veya bu mektebe verirler. Çocuk bu Cumhuriyet Halk Partisi, Istan mektebi bitiremez. Dünyada işe yabul Vilâyet merkezi idare heyeti dün rar bir adam olamaz, perişan olup kason bir toplanb yaparak, Partinin lır. dördüncü kongresinin toplanması doOnun için insan daima zekâsma ve layısile 9 mayısta yapılacak şenlikler kabiliyetine göre meslek sahibi olma hakkındaki hazırlıklan itmam eyle lıdır. miştir. Ve işe bundandır ki azıcık anor Ankarada Parti Kurultayının topmal çocuklarla bu mekteblerde umulanacağı 9 mayıs günü Ocaklardan mî terbiyeden başka bir de hasta gibi başlıyarak bütün Parti merkezleri bayhususî bir surette meşgul olmak icab raklarla donanacağı gibi bütün sehir eder. Onlarla ferd olarak ueraşmak, ve kasabalarda Halkevleri ve Partiye hastahkta da böyle değil mi? Biz dokilişiği olan kurumlann merkezi ve spor torlar «hastalık yoktur, hasta vardır» kulübleri gündüz bayraklarla donanaderiz. Ve iki zaHirrieli hastanm ikisini cak ve gece de tenvir edilecektir. de ayn ayn tedavi ederiz. Birine vapbSımız tedavi usulü diğerine tatbik eADLtYEDE dilirse belki ötekini öldüreb'ir. Her Sarıyer cinayeti tahkikaü kesin kendi bünvesine göre başka bir tedavi edilme şekli vardır. Sanyer cinayeti hakkındaki tahkiBugün hekimin rolü artık yalnız rekata ehemmiyetle devam edilmektedir. çete yazmak değil dir. îçtimaidir de. Bu işle meşgul olan müddeiumumî mu Bu suretle bu çocuklar yetişti avinlerinden Ferhad dün de uzun müdrilecek olursalar müspet neticeler elde det emniyet ikinci şube müdürlüğünde edilir y i ? . çalışmış; zan albnda bulunanlardan Bövle cocuklann içinde cemivet çımacı Enverle bahçıvan Mehmedi yeniden sorguya cekmi«tir. Madam Mari icin çok faydalı insanlann, hatta daElmasyanı öldüren karillerin bu iki hilerin çıktığı görülmüştür... Fakat onarkadaş olduğundan şüphe edilmekte larla mesgul olmak şartile.. Bu yar ise de vaziyet henüz kat'î surette anladımcı mekteblerde en aptal ve en İşe şılamamıstır. Maamafih, hakikat bu yaramaz zannedilen cocuklann yüzgün, vann mevdana cıkacakhr. de sekseni üzerinde muvaffakiyetli neb'crfer elde edilmiştir. dirler. Çünkü onlar cemiyet için mu Bu budala çocuklan işte kullanmaoı zırdır. tercih etmek k;in ancak onların kendi tlilâf devletleri, Yunan cephesinde, kendi kurdukları kapana kendileri düşmüşlerdi! «Kral Almanlann kuovet ve sai vdine kanidir; Almanya İmparato runa gizli bir anlaşma ile bağlı ol • duğu muhakkak gibidir. Kendisi htr ne söylerse söylesin 0 daima Alman kalacaklır.» Saray habrabnda, hatta Ingilizlerin bile kendisi aleyhinde entrika yaptıklannı iddia edecek kadar ileri gitmiş tir. Çünkü tngiliz generali Milne, Londradan istediği talimat gelmeden Selânikte alelâcele örfî idare ilânı hususunda, kendisine iltihaktan istinkâf etmi;b*. Bu ültimatom Gzerine Kral Zayimisi kabineyi teşkile davet etti. Zayı • mis, ültimatomda istenilen şeyleri ka bul etti. Müttefiklerin istedikleri umumî intihabattan evvel yapılması lâzım gelen ordunun terhisi için ihzarî emirler verdi. Fakat birdenbire ttilâfçılar fikirlerini değiştirdiler. Çünkü evleri ne dönecek olan ihtiyatlar, şiddetle Venizelos aleyhtan idiler. Venizelos bunlardan korkuyordu. Çünkü ihti yatlar tb'lâf devletlerinin, memlekete yapbklan bütün hakaretlerden, çek b'rdikleri bütün zahmet ve sefaletler den Venizelosu mes'ul tutuyorlardı. Bu esnada, Fransız gazeteleri, hiç sı • kılmadan, Yunan millebnin bağıra bağıra harb btediğini, fakat Kralın bu na mâni olduğunu yazryorlardı. 2 ağustosta General Saray, Makedonyada taamıza geçti. Bulgarlar, onun bu hareketine, tb'lâf ordusunun 1ki yanlanndan yapbklan mukabıl taarruzlarla cevab verdiler. Sol cenahta Sırblar, Bulgarlara muzafferane mukavemet etbler; fakat sağ cenahta vaziyet vahimdi. Fransız general» Frotie, Brodi önünde on süvari bölü gü ve bir Zuhaf taburile hududu bekliyordu. Bir Yunan kolordusu da Demirhisarla Kavala arasında kademe vari bir surette konmuştu. General Frobe, geri çekilmeğe mecbur oldu. Yunan kolordusuna gelince, terhis edilmekte olduğu ve geri ile muvasa lan kesilmi} bulunduğn IÇln liHKtafa Urfa Halkevi bandosu aya muktedir bir halde olmadığı meydanda idi. General Saray adamakıllı endi^eye düştü. Düşman, Rüpelde duracak yerde şarkî Makedonyayı ishlâya başlamışb. lb'lâf devletleri, kendi kur • duklan kapana kendileri düşmüştü. Bunlar, Yunan ordusunun terhisini ıstemişlerdi. Halbuki şimdi, Kavala ü • zerine yürüyen müstevli düşmana karşı bu orduya ihtiyaçlan vardı. Kavalada gerçi 4 üncü Yunan kolordusu vardı ama terhis yüzünden bu kolor dunun mevcudu 6000 kişiye inmişti. O zaman Kavala, tngiliz amiralı TTıursbynin kumandasmdaki bir ttilâf filosu tarafmdan abluka edilmişb'. Bu Amiral, Yunan askerlerinin Kavala • dan çıkmak için istedikleri nakliye gemilerine müsaade etmedi. Yalmz Venizelist taraftan bir zabitin kumandasmda bulunan bir taburu almak için bir tek nakliye vapurunun limana girmesine izin verdL Vapur, bu taburu aldı. Diğer kıt'alar da gemiye biner ken asker arasında Abnaya değil Selâniğe gidileceği şayi 'oldu. Yunan askerleri, Krala etbkleri sadakat ye mini hilâhna hareket ebnektense teç hizatlarile denize atlıyarak karaya çıkblar. Yalnız Venizelist tabur, Selâniğe gitti. Kavalada kalan Yunan askerleri çok geçmeden, şehri işgal eden Bulgar kıtaab tarafından ihata edildiler. Almanlar, teslim olan Yu nan askerlerine esir muamelesi etaıe • diler. Bunlan silâhlarile beraber Almanyaya gönderdiler. Ve orada Yunan askerlerine iyi muamele ettiler. Kullanılmaz bir hale gebrilen toplarla cepane Bulgarlann eline geçmişb. Bu, şimdiye kadar görülmemiş birşeydi. Hatta Yunan hükumeti, kabul edileceğme dair fazla bir ümide kapılma dan, kendi ellerine geçen Yunan kı * taahnm Atinaya dönmek üzere tsviçreye geçmelerine müsaade edilmesim Almanyadan istedi. Kimse, Alman yanın buna müsaade edeceğini ümid ebniyordu. Fakat Almanlar, bu talebi kabul ettiler. îtilâfçılar. Kavaladaki Yunan as kerlerinin denizden Tsalyaya nakillcrine müsaade ebnediklerine göre, Yunan kumandanmın Bulgar ve Almanlara teslim olmaktan başka bir çare bulabileceğini iddia ebnek gücdür. Böyle olduğu halde Venizelos, hrsaü ganimet bilerek Atinadaki tngiliz sefirine Kavalanm teslimi, Kralın müttefiklere ihanet yolunda atbğı ilk a dım olduğunu; Bulgarlann yakmda Ekateriniye ve Olemp dağmm denize nazır sırtlarma da yerleşeceklerini, buralardan ağır Alman bataryalannın bütün Selânik körfezine hâkim ola caklannı bildirdi. Ayni zamanda Almanlann, Avus» turya Macarların cenuba doğru i lerliyerek Yenişehirdeki Yunan kıtaahle birleseceklerini ve sonra Atinayı işgal edeceklerini de ilâve etmeği u nutmadı. Rokföy de bu gülünc korkuya herkesi mandırmak içm Yunanlılarıa alelâcele Ekaterinide toplanmakta oîduklan haberini ortaya atb. tngiliz hükumeti bu haberi 23 ağustosta münakaşa bile etti. Fakat tngiliz kabine sinin askeri mütehassıs ve müşavirleri, Venizelosla R o l t ^ »»sfîsdan. orta y i itılan tehlikenın. Selanıkfekj IüIaF ordusu, harb edemez bir, hale gelpe • dikçe tamamen hayalî olmadığmı anlatmakta güçlük çekmediler. Henüz ispata muhtaç birşey olmakla beraber Yunanlılarla Almanlar ve Bulgarlar arasında bir anlaşma olsa bile bu va ziyette, öyle bir tehlike asla mevcud değiIdL Bu esnada Rokfoy, Hyatro sahne • Ieri tertibindeki emsalsiz istidadını «millî» bir Venizelist hareketi tertibi * ne hasretb. 27 ağustos 1916 da adamlan Venizelosun evinin önünde top • landılar. Giridli balkona çıkarak a • teşli bir nutuk söyledi. Kralı, Almanlann zaferini istemekle ve kanunu csasiye riayetsizlikle itham etrL Sonra küstahlığını artırarak Kral Kostanbne derakab harbe girmek için «müsaade ettiğini» ve verdiği bu müsaade hilâfma harbe girmemekte inad ederse akıbetinin fena olacağını söyledi. O sıralarda efkânumumiyenin Krala taraftar ve kendine aleyhtar oldu « ğunu, bu bakımdan Atinada hiçbir şey yapamıyacağını pek iyi biliyordu ama General Sarayın himayesi albnda Selânikte bir «darbe» hazırhyordu. Muahharen Saray şöyle demişri: «tste • miş olsaydım, Venizelist hareketini daha yumurta halinde iken bashrdım» (Arkan var) Dünya biriç şampiyonluğu müsabakalan Kayseri (Hususî muhabirimizden) Yüksek ve hamiyetli bir zaîm bu i$ için şahsî bir muavenet ve yardım Kayseri Halkevinin taşkil eylediği olarak verdiği 170 lira ile noksan o bando takımı esaslı bir surette herşelan takımın aletleri de getirtilerek yini ikmal etmiş ve faaliyete geçmişherşeyi ikmal edilmiştir. Bando müzik tir. Kayseride buna çok ihtiyac var hergün için Halkevinin kendilerine ch. Halkevi bu işe rehber oldu. Güzel hasreylediği salonunda ekzersizle san'atler kolunda yazılı gencler içinrine devam etmektedir. den seçtiği amatörlerle bu işi bajaGönderdiğim resim bando takımını rabüdt gostermektedir. san'atlerinin tam erbabı olmalan lâzım gelir ve bundan dolayı onlara yaphklan isleri saslam bir insandan cok daha iyi yapabilmeleri öğretilir. Ve iste böyle düsük, mütereddi psikopat ve debil olan bu çocuklan evvelâ ayn mekteblerde okutulmalıdırlar. Sonra adam olmazlarsa ıslahhanelere konulmalıdırlar. Ve bunlann içinde ya zekâsı veya seciyesi kabili ıslah olmıyanlan bütün diğer insanlardan tecrid edilmeli Üstaddan bu sözleri dinledikten sonra yanından çıkarken memlekebmiz • de belki içlerinde fena ve marazî meyiller olan belki yüzlerce yavrunun onlan kendi içlerindeki büyük düşman * dan kurtarmak için hiçbir çareye baş vurmadan, kendi fena tecellilerine bıtıkb^ımızı düşünerek müteessir olu yordum. • *• Geçen ay zarfmda Nevyorkta bütün dünya biriç şampiyonluğu için •rsıulusal bir müsabaka yapılmış ve müsabaka tam 21 gün devam etmiştir. Bu müsabakaya dünyanm en meşhur biriç oyunculan iştirak etmiştir. Resimde masa başında solda gördüğünüz P. Hal Sims, karşısmda kansı, ortada Ely Cumbertson, karşısında karısı. Bilhassa Cumbertson biriç âleminin en maruf bir »ima«dır. Bu oyuna birçok yeni eaaşlar koymujtur.