Küçük avcı tayyaresi mi, büyük muharebe uçağı mı ? Seri ve çevîk avcı tayyaresi, yüksek sürati ve hareket kabiliyeti sayesinde ağır ve kuvvetli hasmma faiktiı k top kullanmak fazla • Denizlicikte «zirhlı mı, !<r. tleride böyle çaplara torpitobot mu, Top mu, htiyaç hasıl olursa bu sitorpil mi?» diye yıllarca âhlar için en iyi kule, bızsüren bir münakaşa varzat pilot tarafından hededır ki elli senedenberi defe tevcih edilen tayyare vam eder. Şimdi de hava nin kendisidir. cılıkta buna benzer bir Muhtelif silâhların tek münakaşa çıktı. «Hafif ve bir vasıtada toplanması da seri avcı tayyaresi mi, yokbir faikiyet değildir. To*a ağır ve kuvvetli muhanalarca bomba ve zehirli rebe tayyaresi mi?» ?azı bir tek tayyareye yükKüçük avcı tayyaresine lemektense birkaç tayyataraftar olanlar diyorlar reye tevzi ettnek daha maki: Bu nevi tayyareler bükuldür. Çünkü, evvelâ bir yük süratleri, çabuk havatayyare kilo ile bir motör lanmaları ve hareket kabide beygir kuvvetile satı • liyetleri sayesinde ken • •lır. Saniyen, bir muharebe dilerinden daha ağır tay"îayyaresi, ceman yekun yareleri muharebeyi kabukendi ağırhğındaki sekiz le icbar ve onlara istedik avcı tayyaresinden fazla leri zaman, istedikleri vamakineli tüfek, top ve ziyette hücum ederler. Vabomba taşıyamaz. Bütün ziyet aleyhlerine dönünce silâhların bir tek tayya • süratleri sayesinde muha • reye konulmasi bu tayyarebeyi kesîp kaçarlar. re için mahzursuz değil • Büyük muharebe tay • dir* hele bombaların çok • yaresi taraftarı olanlar da luğu pek vahim bir tehlike diyorlar ki: Kuvvet ve se arzeder. lâmeti yalnız süratte ara mak sağlam bir düşünc« Büyük muharebe tayyadeğildir. Hava muharebe resinin tnotörüne, veya nilerinde galibiyeti temiı şancısına atılan kurşunlareden ateş kudretidir. Sü bunlara isabet etmezse dîratin düşmana yetişmek ... .., ğerleri için tehlikeli olur. * • • ı jveya kaçmaktan başka Dört motörlu ve »atte 300 kilometro sürati haiz buyuk \ Avcı tayyaresi ıse kendi • bombardıman tayyarelerinden biri faydası yoktnr. Ağır, fakat sine tevcih edilmiyen atemünferiden saldıracaklarmı yazı etrafında bir ateş mâniası vücude geşin îsabetine maruz değildir. yor. ötekiler toplu hücum ettikleri tirebilecek kudrette yapılmış bir Bunun sebebi birinin büyük tayyare, en seri avcı tayyaresini bile halde avcı tayyareleri neden teker ötekinin küçük olmasıdır. Yakın teker gelsinler. Almanlarm ağır dUsürebilk. Böyle tayyarelerdeu mesafeden yapılan bir muharebede, mürekkep bir hava filosu, avcı tay tayyarelerile yapacaklarını Fcan muharebe tayyaresinin mürettebat, sızlarla Belçikalılar daha seri tayyarelerinin hücumundan kaçamasa tayyare kudıeti ve infilâklı mernıi yarelerle yapmağı neden akıl et • ve onları takip edemese bile yanakullanıldığı halde isabet sahası itimesinlec ? sık nizamda harbederek böyle bir barile zayiatı, ağırlıkları bu muhaAvcı tayyarelerinden mürekkep hücuma mukavemet edebilir. rebe tayyaresine muadil olan sek<z Büyük muharebe tayyaresi taraf alay ve livalar da, faik sücatlerinavcı tayyaresinden sekiz defa faztarlarmın taavvur ettikleri gihi mu den bilistifade bir veya iki düsman ladır. teaddit makineli tüfekler ve top fırkasına karsı toplu olarak hücum Jeneral Douhetin bütün farazimuvaffakivet larla teçhiz edilmiş büyük bir bom etmekte ve burada ye»i, muharebe tayyaresinin silâh bardıman tayyaresi acaba hakikaten kazandıktan sonra başkalarına tafajkiyetkıe istinat eder. Bu fajki • seri ve eevik avcı tayyaresine fa • acruz etmekte tamamen secbestt'r yet ortadan kalkınca da muharebe ter ve muhakkak böyle yapacâlt • tayyaresi sıfıra iner. Muhtelif capik midir? lardır. Fransız deniz başmühendisi M. ta ilâhları bir yere toplamak na • Bougeron aksi fikirdedir ve büyük Tayyarelerin biribirile teker tezariyesi karada ve denizde doğru muharebe tayyaresi taraftan olan ker muharebelerinde ise süratin çok ise de, havada doŞru değildir. ttalyan hava jenerali Douhetin fibüyük bir kıymet olduğu Umumî Bir muharebe tayyaresi kendi kirlerini beğenmemektedir. Fran • Harpte sabit olmustur. Şimdi tay sinden yüz defa daha zayıf olan sız deniz başmühendisinin fikirle • yarelerin sürati daha çoğalmış vc bir avcı tayyaresine boyun eğmek rini hulâsa edelim. bu kıymet daha çok artmıştır. mecburiyetindedir. Çünkü avcı tayYukarıdan aşağı doğru, tepe üs yaresi bir top ve bir makineli tü • fekle mücehhez olursa süratî sayetü inen b:r avcı tayyaresi bugün Sürat Jeneral Douhet hava sinde muharebe tayyaresi fena vasaatte 600 kilometro, yarın 800 kimuharebelerinde sürate ehemmiyet ziyette iken ve onun makineli tü • lometro ile hücum edecektir. Bu vermiyoc. Fakat Napoleon «zafe feğinin müessir olmadığı bir mesatayyareyi bir makineli tüfek ateşi rin sım kat'î ehemmiyeti haiz nokaltında tutmak kabil midir? Ma feden ona top ateşi açar. tada düşmandan daha kuvvetli buAvcı tayyaresi bir de makineli tükineli tüfeklerde henüz bu bas dönlunmaktır» der. Eğer bu sözün hafekle mücehhez olduğuna göre gcdürücü süratle başa çıkacak terakvada da kıymeti varsa «tabiye süne büyük süratinden istifade edekiler elde edilememiştir. rati» çok büyük bir kıymet kaza rek muharebe tayyaresi topunu iyi nır. Çünkü bu faik sürat sayesinde, kullanamıyacak bir vaziyette iken sürati daha az olan bir düsman haona çok yakın mesafeden hücum Silâh kudi'eti Muharebe tay va fırkasıtun bir kısnuna karşı faeder. yareîiıîn karekteristiği silâhlarının ik kuvvetler toplamak mümkün okudretidir. Fakat buna da lüzumunIvr. dan fazla kıymet vermek doğru oMuhafaza Bugün tayyareleri Kara muharebelerinde ateşlerin lamaz. Çünkü bir muharebede, hemuhafazalı yani hafif zırhlı yap bir noktada temerküzü bazan kuvsaba katılan silâhlar bir vasıtanın manın imkânı yoktur. Belki, istik • vetlerin bir noktaya toplanmasının yerini tutabilir. Çünkü makineli tü taşıdığı değil; kullanabildiği silâh • balde 12 milimetrelik çelik bir levlardır. Bir Nelson zırhlısınm taşıdıha ile mürettebatı muhafaza altına fek 2 kilometro, sahra topları da ğı 9 tane 40,6 lık top, hep birden almak kabil olacaktır. O vakit bir 10 kilometrodan muharebeye mü bir hedefe ates edebilii'. Fakat ek baslık, bir göğüslük ve bir de taydahale edebilirler. Halbuki havada seri vaziyetlerde en kuvvetli bir yarecinin oturacağı yeri, ayni katayyareler, ancak 50 tnetroda fayl.nlıkta zırhlaı la örtmek suretile dalı bir şekilde muharebe edebi muharebe tayyaresinin taşıdığı 9 avcı tayyaresinin râkibini muhafalirler. makineli tüfeğin ancak ikisi ayni za altına almak kabil olacaktır. Avcı tayyarelerinin süratleri sa hedefe ateş açabilir. Çünkü o suyesinde temin ettikleri manevra faretle tabiye edilmistk. Avcı tay • ikiyeti, birçok muharebe tayyare • yareleri de bu muharebe tayyare • Tabiye Jeneral Douhet tabi lerini bir yere toplamaktan doğan sine böyle gayri müsait vazîyet • yevî iddialarını, hiç tecrübe edil zahirî kuvveti karşılamağa kifayet Ierde iken hücum edecektir. O zamemiş yeniliklere de istinat ettir • eder. Çünkü avcı tayyareleri kendi man iki makineli tüfeğe karsı iki memiş, 1914 • 18 harbinin son selerinden daha ağır olan hasımlarımakineli tüfek kullanılmıs olacak nelerindeki hava muharebelerinin nın zayıf taraflatina hücum eder • tır. yanaşık nizamlarını kabul etmiştir. ler. Bugün, hiçbir muhafazası olmı Halbuki o vakittenberi tayyarelerin Douhet <19.. harbi* atlı kitabın yan tayyarelere karsı 12 milimetre sürati artmış, ağırlığı artmış, si da kuvvetli Alman muharebe taylik makineli tüfek ve 37 milimetrelâhları artmıstır. Fakat muharebe yarelerile Fransız • Belçika avc: tayyarelerinin smatine nazaran avcı tayyarelerini çarpıştınyor ve zafetayyarelerinin sürati daha fazlalaşri kolayca Almanlara kazandırı • mıstır. yor. Muharebe tayyarelerine karsı Itajjraa jeaeraK kitabında, her asağıdan tayyare bataryaları ve ha bîri dokus muharebe tayyaresinden vadan avcı tayyarelerile yapılan mür*kkep altı ilâ on Alman hava müşterek bir muharebede bunlarm fırkasını, dalgalar halinde arka arvaziyeti ne olacaktır? Yanasık nikaya w üsrüste hücum ettirirken zam, asağıdan ates eden toplann her n«<«mna Fransız • Belçika avcı iştediği şeydir.Biaenaleyh muha tayyarelarhun bunlarm üzerine : ASKERî BAHiSLER Garip bîr şîkâyet! 1 •"" " Hem davacı, hem hâkim! madığı neticesine varmıstır. Yal nız küçük satışlarda pazarlık yü züncten hasıl olan bir fiat yüksekliği doğmaktadır ki ekseriya halkın istşdiği ve alışık olduğu pazarlık kapısını açmak için yapılan bu harekete de ihtikâr değil, hakikî manasile esnafın hilekârlığL, denir. Bir kısım küçük ve seyyar esnafm yaptığı bu işle de Belediyenin uğraş ması lâzımdır. Size üçe, bana ikiye ve ötekine tutturabildiğine satan adamm yaptığma ihtikâr denilebi lir mi? Bu işte yapılması lâzım gelen bir iş daha vardır: Pazarlık kaldırılmalıd'ır. Artık medenî memleketlerin birçoklarında terkedilen ve ekseriya halkın aleyhine netice veren bu sakim usul kalkarsa esnaf ta hile yapamaz.» Rıfkı Beyin dediklerinden anla • sıldığuıa göre, tetkik neticesicde halkm iddia ettiği neticeye varıl miş ama, adıni yanlış koymuşlar. Çünkü bir malı birisine üçe, ötekine ikiye, üçüncüye tutturabildiğine sat« mağa sade hilekârlık değil, ihtikârm daoiskası derler! thtikâr, bir malı ne usulle olursa olsun • kıy metinden fazlaya satmaktan baska birşey değildir ve bugün de bu, Rıfkı Beyin buyurduklan gibi, mükemnaelen yapılmaktadır. Yalnız adı • na hilekârlık, demişler! Kuşçuların kuşları zorla sabverilmişî Ğıda maddelerinde ihtilçâr olmadığına dair karar komisyonda aza olan esnaf cemiyetleri murakhaslarının raporları üzerîne verilmiş! [Bîrtnct sahifeden mabaH\ olduğu teslim edilmektedir. Bu neticeye ?öyle varılmıştır: Komisyonda Ticaret Odasından, Belediye tktısat müdürlüğünden, sütçüler, bahçivanlar ve bakkallar cemıyetlerinden birer murahhas bulu nuyodu. Komisyon ilk toplanışını müteakip her azanın kendi kısmında ihtikâr olup olmadığını tetkik e\ mesine karar vermiştir. Müteakip toplantıda verilen esnaf cemiyetleri murahhaslarının raporlarında ihtikâr olmadığı kaydedilmekte idi! Yalnız Sütçüler cemiyeti murahhtsı sütte değil, fakat sütten mamul mevatta gayritabiî bir fiat yükseklıği mevcut bulunduğunu kabul ediyordu. Belediye murahhası da komisyon a verdiği istatistiklerle ve Oda murahhası yaptığı tetkikle bu noktai nazara varmışlardı. Dün bu hususta muharririmize izahat veren komisyonda Ticaret Odasının murahhası ve Oda idafe heyeti azasından Rıfkı Bey demitir ki: « thtikârı ele alırken ekscriya yanlış bir yola sapılıyor. thtikâr seyyar satıcıda, yahut küçük esnafta değil yerinde, sebze halinde ve meyvahoşta tetkik edilmelidir. Orada ihtikâr varsa ancak o vakit ihtikâr vardır, denilebilir. Biz de öyle yaptık. Komisyon büyük ve esash satışJarda ihtikâr ol • Bir kufçu dükkâm Istanbul Vilâyeti Ziraat müdiriyeti, ziraate faydalı olan kusların avcılar tarafından itlâf edilmesine meydan verilmemesini mülhakata ve zabıtaya bildirmisti. Bu talimatı yanlıs anlıyan bazı memurlarin kuşçuların toplu bir halde bulunduklan Yenicamiye giderek kafeslerde bulunan kuşları salıverdikleri kuşçu lar tarafından yapılan şikâyetten anlaşılmıştır. Dün kendlsile görüçtü ğümüz Vilâyet Ziraat müdürü Tahsin Bey şunları söylemiştir: « Biz ziraate faydah olan kusların avcılar tarafından itlâf ma meydan verilmemesini alâkadarlara tamim ettik. Bu kuşlar da şunlardır: Sığırcık, leylek, kırlangıç, serçe, saka, iskete, filorya, arıkusu, ispl • noz, meriç, tarlakuşuî. Bununla beraber beslemek için bu kuşları tutmak bile bir cürüm teskil etmez.s Diğer taraftan Vilâyette de t»hkikat yaptık. Bize hâdisenin bu te • kilde olmadığı, bu kabil kuşl&nn tutulmaması kusçulara tebliğ edildiği halde tutmaya devam ve bun • ları kontrola giden zabıta memur • lanna karsı hakaret ettikleri ve haklannda kanunî takibata girişildiği cevabı verildi. Zarara girdiklerini iddia eden vatandaşlar da Müddeiumumiliğe müracaat etmişlerdir. rebe tayyarelerinin aşağıya bomba atarken yanaşık değil dağınık ni zamda bulunmaları lâzımdır. Halbuki tam bu esnada avcı tayyareleri yukarıdan saldıracaklardır. ttalyan jenerali avcı tayyarelerine karşı yanaşık nizamla müdafaa kabi! olduğunu söylediğine göre, o anda vuku bulacak yıldırım gibî âni hücum karşısmda, muharebe tayya • releri yanaşık nizama girecek vakit bulamıyacaklardır. Sonra yanaşık nizam, havada, yakın mesafeden vuku bulan makineli tüfek muhaırebelerine müsait ise de uzak mes&feden yapılan top ateşlerine karsı hiç uygun değildir. Halbuki bundan sonra avcı tayya • releri hem makineli tüfek, hem topla muharebe edecekl» dir. ttalyan jeneralinin düşündüğü şekilde muharebe tayyarelerinden mürekkep bir fırka yanaşık nizamda 16,500 metro murabbaı bir saha işgal eder. Bu sahanın yüzde onu tayyarelerin kanatlarile kaplanacaktır. Avcı tayyaresi 500 metro mesafeden topile 10 da bir isabet temin edecektir. Ne mükemmel hedef! Esasen, tayyarelere top konul • ması üzerine henüz etcrübe edilmemiş olan muharebe tayyaresi de • ğil; bombardıman tayyaı eleri de yanaşık nizamda kanat kanada uçmak imkânını kaybetmişlerdir. Çünkü seri avcı tayyareleri, toplarile bunları uzaktan mükemmelen haklıyabilirler. Bugün, her 50 kilo • luk cepaneye mukabil 15 isabet temini suretile bir bombardıman tayyaresinin iskatı kabildir. Atesli silâhlar icat edileli isabet itibarile hiçbir taman bu kadar parlak ne tice elde edilememistir. Herkes soyadı aramakla meşgul... IBirincı sahifeden Iâta tesadüf edenler de yok değildir. Bu hususta muhtelif zevatm fikirierini almanın iyi olacağını gördüğümüzden bir muharririmiz muhtelif meslekten birçok zevatm bu husustaki mütalealarını sormuştur. Allah yıldırmann! Şehir Meclisi azasından Reşat Yılmaz Bey demiştir ki: « Benim soy adım yok. belki var da ben bilmiyorum! Bunu ailenin büyüklerinden sorup öğreneceğiz. Benim asıl isminı Ahmet Reşattır. lstirdattan sonra Bergatna Türk ocağı reisi idim. Herke• türkçe bir isim veriyorduk. AtA kadaşlar bilmem neden, benim ismimin Yılmaz olmasmda ısrar ettiler. Anneme bir mektupla bu Yılmazlığı yazdım. O da verdiği cevapta: «Allah yıldırmasm oğlum!» dedi. O günden sonra Reşat Yılmaz oldum. Bakalım şimdi ne olacağım. Belki de Yılmez aile ismim olur, gider..» C. H. F. Vilâyet idare heyeti azasından Galip Bahtiyar Bey de diyor ki: « Ötedenberi Türklerin türesi soy adı kullanmaktır. Bu hâlâ Anadoluda cari olduğu gibi bundan 30 sene evveline gelinciye kadar Istanbulda da mevcuttu. Fakat Babıalinin dejenere muhiti, sarayın Türk soyuna, Türk asaletine karşı gösterdiği düşmanlık ve nihayet saltanat ailesinin soysuzluğu bu güzel usulümüzü kaldırdı. Anadolu köylerinde eski ve tarihî soy adını taşıyan aileler. daha yüksek sayarlar. Soy adı alırken millî ve tarihî isimlerin seçilmesi lâzımdır. Daima Türk atlarını tercih etmeliyiz.» Ticaret Odası raportörlerinden Sami Cemal Bey soy adı alınırken soy atlanmıza karışmış bir takım dinî isimlerin de kaldırılmasına taraftardır ve fikrini şöyle izah etmektedir: « Bizde şimdive kadar soy atları kullanılmışsa da bunlar tamamen ihtiyaçtan doğmuş değillerdi. Meselâ bir yerde şöhret kazanan Hacı Hasan Efendinin oğlu Hacı Hasanzade ismini alıyordu. Fakat bu oğul başka bir isimle şöhret kazanırsa onun oğulları da büsbütün başka isimle anıhyordu. Bunun bir esasa raptı tabiî lâzımdı. Yalnız yeni soy atları alınırken bu cihete çok dikkat etmek lâzım geldiği kanaatindeyim. Meselâ Minarecizade, Imam Ali oğlu, Dervişzade gibi isimler aramızda yer bulmamalıdır. Lisanımız herkese bir soy adı verecek kadar zengindir,» (Bal Mahmut Bey Bay Mahmut Bal!) Yüniş satış teşkilâtı müdürü Mahmut Bey mutat neşesile önüne gelenden münasip bir isim sormaktadır. Mahmut Bey diyor ki: « Benim soy adım yok. tsmim geçince anlamıyanlara «Bal Mahmut» diye anlatılır. Ben de Mahmut Bal olur geçerim! Bal, hem türkçe, hem de benim isminı kaba mı?» Nazmi Nuri Bey adın yumufağını arıyor! Sanayi Birliği umumî kâtibî avukat Nazmi Nuri Bey de deıniştir ki: « Her şubede olduğu gibi aile inkılâbmm temeltaşını soy atları teşkil eder. Tanıdık birçok arkadaşlan bile iltibas yüzünden bir çok zaman tefrike imkân yoktur. Soy adı bu iltibasları kaldıracak ve fert ismine aile ismi takaddüm edecek ben de kendime bir soy adı arıyorum. Nazmi çetin diyeceğim ama sert olur diyorlar. ^ilmrn daha yumuşakça bir isim mi olsun?» Hacı Recep Beyin ismi haztr! Maîrîît tüccar Hacı K*ecep Bey soy adını büyük bir'alışıkhkla karşıhyor ve diyor ki: « Ben asil değilim, zadeliğim de yok. Beni Havlucu Hacı Recep diye tanırlar. Millî bir san'stin bana verdiği şöhreti istimal rdeceğim. Havlucu benim soy adım olacak! Ama serde bir de hacıhk yar. îcap ederse onu da kaldırıveririz!» Sürat \ «Bizî şimdi de Lehistan kabul etmezse yandık!» IBirinci sahifed»n mabait] ki bir muharririmize garip maceralan • nı söyle anlatmıshr: « Almanyada başhyan Yahudi al^ybtarlığı Lehistanda da kuvvet bnldu. Bize iş sahalan birer birer kapanmağa başladı. Tazyik gördük. Bir ta raftan da Filistindeki Yahudi yurduna yerleşmek için teşvik ve prooaganda • lar vardı. Bunun üzerine ilk kafiie o'arak biz hareket ettik. Bizden sonra da diğer kafileler gelecekti. Çünkü Le histanda yaşıyan Yahudiler bir mü yona yakındır. Bizim kafiie Hayfaya gelince Filistin hükumetinin bizi is • kân edemiyeceğini oğrendik. Beynel milel siyonist içtimaî yardım teşkilâtı bize yardım etti. Teşebbüslerimiz müspet bir netice vermeyince Mısır ve Lübnanda yerleşmek istedik. Buralan da ret cevabı verdi. Bunun üzerine Şira adasma gittik, muvakkat müsaade ile burada 15 gün kaldık. Fakat ka raya çıkanlmadık. Buradan Selânik ve Pirye geldik. Yunanistan Yahudilerinin teşebbüslerine rağmen burada yerleşmek müsaadesmi de alamaymca Lehistana dönmek ıztırarında kaldık. Bu üç ay içinde rektiğimiz sefaiet tarif edilemez. Kafilemizi teskil eden ailelerin çoğu fakirdir. lcimizde bir çokları hastalanmıstır. Bizi Hayfaya götüren tn^iliz vaouru Pired«» bırakmış ve orada Yonan Yahudilerinin yardı • mile Romanya vapuruna binmek ve bu suretle dönmek mümkün olabilmiş • Hr. Lehistana tekrar yerleseceğiz. Ora da aleyhimize yapılan bütün hareket • leri gayrimes'ul tesekknlleı idare edi yor. Hükumet resmen Yahudi aleyhtarlığına muariz vaziyette... Fakat bu bizim rahahmızın kaçmasına mâni ola ma miş tır.» Kırklarelindr doğmus ve gençliğinde Lehistana hicret ederek orada tâ • biiyetini ve ismini değiştirmiş olduğu nu söyliyen ve türkçeyi hâlâ unutmamış olan M. Leviski bir raüddet düşündükten sonra sözlerine sunu ilâve ebniş tir: « Fakat şimdi de Polony* bizi kabul etmezse yandık! N« yapacağu bilmem?» Silâh kudreti Muhafaza Tabiye Bir muharebm tayyaretinin govdeti altında geriye ve a^ağtya ateş edee«A makineli tüfek mevkü Bir uvct tayyaresi yukarıdan aşağı tepe üstii inerken Avcı tayyareleinin mazhaır o! • duğu terakkiler, Jeneral Douheîla fikirlerini boşa çıkarmıştır. Hatta bombardıman tayyarelerinin yük selme ve sürat itibaı ile kazandık • ları terakkiyat, artık ufkî uçu«!a bombardıman yapmak tabiyesini de kıymetten düşürmüştür. Ar. tık bombardıman tayyareleıi tepe aşağı bir vaziyette bomba atmak mecburiyetindedirler. Çünkü bu vaziyette tayyare müdafaa topçusunun ateşinden çok daha az zarar görürler. Halbuki böyle teoe aşağı vaziyette uomak çok büyük ve ağır tayyarelerin harcı değildV. Fransız mühendisi yazısını şöyle bitiriyor: «Bu talihsizliğe şaşmalı mı bil • mem? Tekniğin terakkisi bugün künden daha az seri olan bir de • virde Napoleon, tabiyenin her on senede bir değişmesi lâzım geldiğini iddia etmişti. Fakat bir naza • riyenin yapilması için on seneye ih*«ı> muhareoe tayyarc^r.in ttanaUarı tiyaç varsa, tatbik edilinciye ka • dar bu nazariyenin modası geçmiş ujıunde Ve geriye doğru yapumıs her tarafa ateş edebilecek makineli oluyor.» tüfek mevkii ABİDÎN DAVER "