hip olduğu güçlü grafik sistemi CD video ile entegre olarak kullanılıyor. Şimdi CD-I ile mümkün bir uygu- lama düşünelim. Biyoloji Dersi adın- da bir diski alıp CD-I player'ınıza yerleştirdiniz. Televyizyon ekranınız- da lisedeki bir sınıf belirir. CD-I pla- yer'inizin köntrollerini kullanarak bu canlandırılmış sınıfa aktif olarak ka- ulabilirsiniz. Sınıfın koridosunda yü- rüyebilir, bir sırada durabilirsiniz. Buradaki öğrenci bir kurbağayı kesip biçiyor olabilir. Ona yardım ederek kurbağanın değişik organlarını ince- leyebilirsiniz. Bunu bitirdikten son- ra diğer deneylere de şöyle bir göz at- manız mümkün. İsterseniz fareler üzerinde yapılan Mendel'in genetik deneylerine katılabilir veya ayçiçeği- nin güneş ışığından nasıl etkilendiği- ni görebilirsiniz. Buna karşılık CD-İ'nın geleceği CD ROMİ'a göre biraz daha belirsiz ve epey çelişki uyandırıyor. Bazı en- düstri gözlemcileri alıcıların televiz- yonları ile etkileşim kurmak isteye- ceklerine şüpleyle bakıyorlar. Diğer- leri ise standarttaki kısıtlamaların - örneğin sistemin tam hareketli video kalitesinde olmayışının- alıcı tarafın- dan kabul edilme şansını öldüreceği- ni düşünüyorlar. Bu da yetmiyormuş gibi şimdi DV1 (Dijital Video Interac- tive - Dijital Video Etkileşimi) denen rakip bir standart ortaya çıktı. CD-I nasıl gelişirse gelişsin veya CD-/DVI savaşı nasıl sonuçlanırsa sonuçlarsın, laser diskler şimdiden hayatımızda artan çeşitlilikte ve önemde rol oynamaya başlıyorlar. Bilinen görme, duyma ve düşünme yollarını değiştiriyorlar, 3. SÜPER İ İLETKENLER: ESKİ BİR TEKNOLOJİ Masanızın üzerine yerleşen inanıl- maz hızlardaki mainframe bilgisayar- lar, raylarının üzerinde uçan yüksek hizli trenler ve hiçbir güç kaybı olma- dan elektriği ileten uzun mesafe güç hatları: Bunlar süperiletken teknolo- jisinin sonucu olarak görebileceğimiz ürünlerden sadece birkaçı. Yakın zamanda elde edilen bilim- sel başarılarla süperiletkenler halkın gözünde tanınmaya başladılar. Çok yeni ve değişik ürünler vaat eden sü- periletkenler, modern hayat için tran- sistörün icadı kadar önemli bir geliş- me, Eskiden Yeni Teknolojiye Süperiletken fenomeni ilk kez 1911 yılında Jeike Kamerlingh Onnes adlı Hollandalı bir fizikçi tarafından keş- fedildi. Önnes civayı -269*C'ye kadar (yaklaşık mutlak sıfır olarak bilinen 0* Kelvin) soğutarak bu sıradan ele- menti elektriği hiç bir direnç olmadan taşıdığını buldu. Direnç voltajı düşü- rürken, gereksiz (çoğunlukla da za- rarlı) ısı oluşumunu arttırarak elek- tron akımını yavaşlatmaktadır. Bununla birlikte böyle son derece düşük derecelerde süperiletkenler pratik olarak kullanışsız haldeler. iletkeni yeteri kadar soğuk tutabil- mek için, onu sıvı helyum içine köy- mak gerekmektedir ki, bu da çalışma şartları olarak ne en pratik ne de en ucuz olanıdır. Geçenlerde, seramik malzemele- rl az bulunur alkali metallerle karış- trarak fizikçiler çok daha yüksek sı- caklıkta etkin süperiletkenler elde et- meyi başardılar. -263”C'tan -254* C'ye inmek uzun yıllar aldı, fa- kat geçen yılla birlikte -254*C'den - 13*C'ye yani 240 dereceden fazla bir aşama kaydedildi. Bu son gelişmelerle, araştırmacılar süperiletkenleri oda sıcaklıklarında etkin hale getirebiliyorlar. Hatta se- ramik malzemedeki süperiletkenliğin teorik olarak bunaltıcı bir sıcaklık olan 32*C'ye kadar çıkabileceğine dair kanıtlar ile var. Akımın hiçbir dirençle karşılaşmadan dolaşmasını sağlayarak, süperiletkenler, elektro- nik alanında yeni bir imkanlar evre- ni açmakta, Süper Ürünler Elektrik kaybını minimuma indir- mek için güç santrallerinin hizmet verdikleri nüfusa yakın olmaları ge- rekiyor. Dirençsiz süperiletken trans- misyon hatlarıyla güç, enerji kaybı olmaksızın büyük mesafelere yolla- nabilecek. Süperiletken uygulamalarının hak- kında en çok konuşulanlarından bi- risi de maglev (magnetic levitation - manyetik yükselme) treni. Süperilet- ken materyalin karakteristik bir özel- liği yarattığı manyetik alandır. Kar- şılıklı zit küutuplarla süperiletken manyetik alanlar oluşturarak trenler, raylarının 15-30 cm üzerinde diğer sü- rekli birbiri ardına gelen manyetik alanlar tarafından çekilerek seyahat edebilecekler. Günümüzdeki trenler tarafından yaşanan tekerlek-ray sür- tünmesi olmayan maglev, Japonların övündükleri “mermi” trenlerin hız- larının yaklaşık iki katı olan saatte 450-500 km.lik normal hızlara ulaşa- bilecek, Süperiletkenlerin en esaslı etkiyi yapmaları beklenen alan ise bilgisa- yarlar. Bugünün bilgisayarları bilgi- yi işleyebilmek için kapılar olarak ad- landırılan ufak anahtar yığınları kul- lanıyorlar. Bu kapılar süperiletken ol- duklarında, bilgisayarlar klasik sili- kon kapılarla yapabildiklerinin abart- masız yüzlerce katı daha hızlı çalışa- bilecekler. Ve tabii süperiletkenler ısı üretmediklerinden hilgisayar çok da- ha küçük yapılabilecek. Bundan son- Ta soğutuculara veya gereksiz hava- landırma başluğuna gerek duyulma- dan, elektronik parçalar ısımma yap- maksızın ve bozulmadan biraraya ge- lebilecekler. Daha hızlı ve güçlü bilgisayarlar için hiç bitmeyen arayışta süperilet- kenler bu arzulanan rüyaya yanıt ola- bilir. Görünüşte bir cep televizyonu- na benzeyen ve Macintosh yazılımı- nı normalin on katı bir hızda çalıştı- ran bir kutu veya bir Cray süperbil- gisayarlarından daha güçlü bir masa- üstü PC düşünün. Bilgisayarlar o ka- dar küçük yapılabilecekler ki, en üs- tün makineler bile bugünün standart- larıyla portatif olarak görülecekler. Süperiletkenler şimdiden tıbbi ta- rama cihazı ve dev atom parçalayıcı- larla kullanılıyorlar. Ancak ılık sıcak- lıklara tolerans, yüksek voltajlarda çalışabilme ve malzemenin esnekliği (vyüksek-sıcaklık süperiletkenlerinde kullanılan seramikler esnek olmaktan uzaklar) gibi belli engeller aşılana ka- dar süperiletkenler sadece fizikçileri ve fen öğrencilerini büyüleyen bir Fe- nomen olarak kalacaktır. 4. SÜPER ÇİPLER: DAHA KÜÇÜK, DAHA HIZLI Bugün, mikrobilgisayar çiplerini dizayn edenler 30 yıldan daha kısa bir süre önce başlayan bir teknolojinin fiziksel limitlerine varmak üzereler. Ünlü Silikon Vadisi ve Japon şirket- leri bu limitlerin ilk üstesinden gelen olmak ve bir milyar transistör içeren yeni nesil mikrobilgisayar çipini ge- liştirmeki çin bir mücadele yapıyor- lar. Bu yeni nesil mikrobilgisayar çi- pini geliştirmek için bir mücadele ya- pıyorlar. Bu yeni nesil mikrobilgisa- yar çipleri normal bir kişi için ne an- 21