YABANCILARIN DİLİYLE TEVHİT TEFEKKÜRÜ ÖLÜM HAYAT «Meselâ bir şey daha büyüdü- ğü zaman, o şeyin, sonunda daha büyük olmak üzere, önce küçük olması gerekmez mi?» «Bir şey daha küçük olduğu za- man, o şeyin daha küçük olmak üzere, önce büyük olması gerek- mez Mİ?» «En zayıf, en kudretliden, en çevik de en ağırdan gelmiyor mu? «Bir şeyin cok kötüleşmesi, o, yin önce daha iyi olduğunu; daha doğru olması, önce daha eğri oldu- ğunu göstermez mi?» «O halde bütün şeylerin böylece kendi zıtlarından doğmuş olduğu- nu yeter derecede anlatmış olduk MU?» «Fakat burada, bütün bu zıt çift- ler arasında, birinciden ikinciye gi- den, ve ikinciden birinciye gelen bir çift doğuş yok mudur? İşte ger- çekten biri büyük, öteki küçük iki şey... Bunların arasında, birine bü- yüyor, ötekine küçülüyor diyeceği: miz bir büyüme ve küçülme yok mu?» «Ayrılma ile birleşme, soğuma ile ısınma; ve bunlara benzer bü- tün karşı hâdiselerde de böyle de- ğil midir? Bazan onların bütün ara hallerini söylemek için kelime bul- masak bile, mantık, zıtların birbi- rinden doğduklârını; oluşun birin- den ötekine geçtiğini bir mecburi» yet olarak göstermiyor mu?» «Uyanıklığın zıddı uyku olduğu gibi, hayatın da zıddı yok mudur?» «Öyleyse bu zıt, ölümdür.» «Hayat ile ölüm, birbirinin zıddı iseler, o halde birbirinden doğuyor lar; iki oldukları için de, araların- da cifte doğuş var.» «O halde, birinin uyku, ötekinin uyanıklık olduğunu; uykudan u- yanıklık, uyanıklıktan da uykunun doğduğunu; doğuşlardan birinin u- yumak, ötekinin uyanmakla sona vardığını hatırlatırım. Bunu yeter derecede açık buluyor musun?» «Hayatla ölüm hakkında da böy- Je olup olmadığını şimdi sen bize B ESMELENİN umumi mânasını ) geçen sohbetimizde belirttik. Şimdi, onun, dini ve şer'i mevkiini tesbit edeceğiz: Şafii fıkhına göre Besmele: «Hem Kur'andan, hem de her sureden bir cüzdür.» Malikiler bu ciheti ikrar etmemişler, Hanefi imamları ise Besmelenin Besmeleyi müstakil bir âyet say- mışlardır. Yani Besmele, Hanefi ic- ma hiyeti tihadına #söre, Kur'andan bir cüzü. ise de hicbir süreden parca değil- dir; sırf teberrük icin sürelerin başına yazılmıştır. İtedenberi, Kur'andan olmayan lâfızlar, kelimeler ve cümlele- rin, ilâhi Kelâm kadrosu irinde gösterilmemesine son derece dikkat ve itina edilmiştir. Buna rağmen bütün Mushaflarda Besmelenin ayni tertip isinde yazılmış olması, onun, Kur'ana dahil bulunduğuna en şaşmaz delildir. Şu kadar ki, elde, Besmelenin her süreden bir parça olduğuna şehadet edecek kati bir delil yoktur. Bu hususta, Şafiilerin istinat ettiği hadis senetlerinde ise zaaflar vardır. Zaaftan mücerret olmıyan birtakım delillere dayanarak, Kur'anda tekrarı görülmeyen bir silsileye zahiv olmak, zahire tam muvafık olmaz. İmam-ı Âzâm Hazretlerinin en ileri talebelerinden birine bu mese- le sorulduğu zaman Besmelenin ilâhi Kelâma dahil bulunduğunu söy- lemekle iktifa etmiştir. Besmelenin başındaki harfin o kadar ince bir iştihak kaynağına delâleti vardır ki, Besmele hansi işin başlangıcında söylenecek olursa o işe anahtar teşkil edici bir mahiyet alır. Besmele, geçen konuşma- mızda da belirttiğimiz sibi, insani fiillerin Allah adiyle fethedilmesi için elimize verilmiş bir anahtardır. Bir hadis, Besmelesiz başlanan | islerin neticesiz olduğunu bildiriyor. VÂİZ as GAMA MA HADİS MEALİ Mümin'erden biri acı çekse, herkese si- rayet e'miş bir baş ağrısı gibi, bülün mimin- lerin beraberce acı çekmesi lâzımdır. a a mİ söyle! Hayatı ölümün zıddı olarak kabul ediyor musun?» «Demek hayattan ölüm doğuyor; ölümden de hayat...» «Demek oluyor ki, canlı varlık- lar ve bütün canlı şeyler, ölmüş seylerden geliyor.» «Öyleyse mutlak mânasiyle, bizi ürküten mânasiyle ölüm yoktur.» «O halde ruhlarımız ölümden sonra bir yerde yaşıyor...» «Bu iki zıt halin çifte doğuşuna gelince, onlardan hiç olmazsa biri açık değil mi? Ölümün ne olduğu- nu acık olarak bilmiyor muyuz?» «Öyleyse ne yapacağız? Ölümün doğurduğunu kabul etmiyecek mi- yiz?» «O halde yeniden yaşamak varsa, bu hayat, ölülerden yaşayanlara gi- den bir doğuştur.» ld «Öyleyse ölülerin yaşayanlardan doğduğu gibi, yaşayanların da ölü- lerden doğduğu noktasında berabe- riz.» «Bana öyle geliyor ki, bunları kabul etmekle haksızlık etmedik. Doğan şeyler bir daire çizercesine ölen şeylere tekabül etmeseydi, tersine olarak yalnız bir zıttan ken- di karşısındakine giden doğru çiz- gi halinde gitseydi, zıddına dönme- seydi, bunun tersi olan yönde yü- rümeseydi; sonunda bütün nesne- ler aynı şekilde kalmış, aynı hale düşmüş, doğuşun da ardı kesilmiş olmaz mıydı?» «Hayatın zıddı gibi duran ölüm, ona zıt duracak kadar ileri bir ha- yatın eşiği olmaya ne kadar müs- tait; değil mi?» SOKRATES - M. AM Mi