OĞU CEMİYETİ Yaa | İ AKİT geliyor! Evet, vecen sa- yımızdaki Cemiyet yazısına bu başlığı koyduk. Çoktan beri gelmiş, geçmiş ve her ân geçmekte olan va- kit, bizim 6 aylık Cemiyet mâzimi- ze nisbet edilecek olursa, ancak gelmek üzeredir. Gelen bu vaktin mânası da, kanun yollarında gös- tereceğimiz faaliyetin, üzerinden siyah ölçüsü cekilen yeni bir hey- kel ibi tecelli meydanına haşmet- le dikilmesidir. Bunun için «ilkler» kadrosuna bu 6 ay icinde katılmış «ilklerden sonrakiler» zümresini. de devşir- mek lâzımdı. Bir mâneviyat ban- kası kurmak vaziyetindeydik. İlk sermayenin, derhal ve biraz sonra yatırılmış kısımlarını matluv hane- sinde tesbit eder etmez, bankanın kordelâsını kesecek ve onu piyasa- ya arzedecektik, Bankanın bundan sonraki faaliyeti, sermaye artışı ve kâr temini, ancak piyasaya hâki- miyet yolunda girişeceği umumi faaliyetin neticesi olacaktı. Bütün vasıta, sermayenin, deminki tabir- le, derhal ve biraz sonra yatırıl- miş kısımlarından ibaret buluna- caktı. İşte bunun için şimdiye kadar bekledik; ve hususi bir plânla, faz- la bir faaliyet göstermedik, yahut gösterdiğimizi belli etmedik. Şimdi, Allahın lütfiyle, kapılarımızın kor- delâsını kesmek üzere bulunduğu- muz âna yaklaşırken, vardığımız son karar şudur: Hasretle : izlerinde olduğumuz münevver fertlerin sayısından iba- ret olan ilk sermaye, en aşağı 10000 fert ifade etmeden, bu bankayı pi- yasaya arzetmek istemiyoruz! Henüz, zannımızca, sayımızın ve mali vaziyetimizin acıklanması ge- reken günde değiliz. Milyonlara be- del 10000 kişinin izinde olan biz, günü gelince her şeyi «Hilenin en üstünü hileyi terketmektir!» düs- turiyle avaz avaz haykırarak bil- direceğiz. Şu anda ve pek isabetli bir tedbir halinde bildiğimiz ve bil- direceğimiz şudur ki, her zaman söylediğimiz gibi, herbiri mânevi ordunun, manga, tâkım, bölük, ta- bur, alay ve tümen kumandanları yerinde 10000 kişiye ihtiyacımız vardır. Ne kadar acı olursa olsun, belir- telim ki, bütün gönüllerin yolu- muzda olduğunu bilmekle beraber, istediğimiz keyfiyet ölçüsünün en gür kemiyet cümbüşü içinde bir- denbire sökün etmeyişindeki baş- lıca sebep, maddi ve mali faktör- dür. Yani, Ana Nizamnamemizde kat'i bir prensip olan ayda 2 lira- lık aidat mükellfiyeti, belki bir- çok istekliye giran gelmektedir. Bunun icin, prensipimizi hiç sarsmadan geniş bir ufuk açmak icap etti; ve ufuk açıldı: «Çare yoktur, prensipten vazgeçilemez. Kimseden, 2 lira yerine şu veya bu kadar aidat kabul edilemez. Fakat prensipi asla darıltmadan, bir nevi parasız âza kabul etmenin kolayı bulunabilir. Her şahıs bu parayı Cemiyet kasasından almış ve ay- nen Cemiyet kasasına yatırmış gi- bi borclanacak ve 1, 5, 10 sene zar- fında ödemeğe çalışacaktır. Borcu 10 yıl devam eden bir âzanın bü- tün mükellefiyeti sadece 240 lira eder, Elbette ki, bu parayı, Allah kendisine verdiği zaman hemen Cemiyete ödeyecek olan bir âza, belki onu ödemek kolaylığını da, yine Allah sayesinde, Cemiyetin, kendisini himaye vasıtalariyle el- de edecektir. Borç ödenebildi, ne âlâ!.. Ödenemedi, Cemiyet bu hu- sustaki mazeretin tesbitiyle bera- ber alacağını helâl edecektir.» Görülüyor ki, bu formül, ya her ay ve mutlaka 2 lira, yahut yi- ne her ay ancak fiili kudret şar- tiyle ameliyeye dönmek üzere na- zari bir taahhüt şeklinde, ana pren- sipimizi hiç örselemeden ve sahte tevillere götürmeden, dâvayı bütün kolaylıklara ulaştırabiliyor. «Pa- ram yok!» diyen, kendisi varsa bu- yurabilir! Derhal ve fevç fevc, âza kadro- muzu en yakın zamanda 10000€ çıkaracak akını bekliyoruz! Bunu, en canlı mikyasta calışan mümes- sillerimizden, muhitlerinin verimi- ni bu ölcüye söre âzami haddine çı- karıp bize bildirmeleri ricasiyle bilhassa dileriz. İstanbulda 2000 ki- şi, Merkezin taahhüdü altındadır. Geriye kalan 8000 kisiyi de bütün Anadolu paylaşsın... Gelecek hafta, Merkez Umumi İdare Heyetinden başlıyarak, bütün esas, feri ve usuller üzerinde âza- mızı aydınlatma yoluna gireceğiz. Ömer KARAGÜL Topyekün davet ediyoruz LLAHI tanıyan, kâinatta her zerrenin mutlak varlıktan bir im- za olduğunu anlayan, insanoğlunun tek oluş gayesini Allaha kullukta bulan, Allaha kulluğun biricik metodunu Resuller Resulüne tâbilikte gören, âlemlerin sırf Allah Sevgilisinin yü- zü suyu hürmetine yaratıldığına inanan, Onun Allahtan getir- diği dine her sahada kurtuluş yollarını gösterir ebediyet haritası göziyle bakan, Türkün ve Türklüğün bu mukaddes dâva etrafındaki tarihi ro- .lünü bilen, Türkü ve Türklüğü bu tarih içinde seven ve güden, Garp ve Şark dünyaları arasındaki hazin mahsup muamelesinde mütefekkirsiz ve rehbersiz Doğunun zavallı encamına ağlayan ve ikinci bir mahsup mu- amelesini ihya edici muhteşem madde ve mâna şartlarını özleyen, Gar- bın sadece ruhunu kaybetmiş bir müsbet bilgiler harikasından başka bir şey olmadığını ve ruha yataklık edemiyeceğini kestiren, teftişsiz ve mu- rakabesiz Garp taklitçiliği içinde şaşırtılmış ve tereddiye götürülmüş son 100 yıllık tarihimizin devrettiği ruhi, fikri, idari, siyasi, içtimai, ahlâki, iktisadi, harsi felâketler altında ezilen, bütün insanlığın beklediği mesut ideolocya kaynağını içimizde arayan ve bunu bekleyen her okuyucumu- zu, kanun yollarında kurulmuş, kanun yollarından başka hedef tanımaz, iman temeline dayalı yepyeni bir dünya görüşünün mihrakı Büyük Doğu Cemiyetine âza olmaya davet ederiz!!! Ey, ne adını, ne de yüzünü bil- mediğimiz, şimdi bu satırları okuyan sevgili iman sahibi! Bizden oldu- ğun halde bize gelmezsen, yarın Allahın divanında, isminle ve cisminle senden dâvacı olmak için gereken imkânı vermesi için Allaha yalvara- cağız!!! Davet ediyoruz, buyurunuz!!! İİ | 3