Altıokun işa- ret ettiği altı yol ağzında Türk milleti yirmi üç Bu müddet zarfında elindeki değnekle yol göste- ren iktidar Partisinin rehber olmak hakkındaki boş iddiasına rağmen, bu ehliyet ve salâhiyete malik olmadığı, hâdiselerin cereyanı ve neticelerin bugünkü şekliyle kat'i olarak mey- dana çıkmıştır. İçtimai faaliyetlerin ve cemiyete müteveccih alâkaların birinci hedefi, vatandaşların refahını, tekâmül ve in- kişafını sağlamaktır. Mikyas bu olun- ca, pek tabiidir ki, cemiyete ait iş ve hareketlerin neticelerini bu esasa göre tetkik ederek değerlendirmek zaruretiyle karşılaşırız, Çeyrek asır müddetle, memleket mukadderatını mutlak bir hakimiyetle idare eden Halk Partisinin tenkitsiz, mürakabasız, mesuliyetsiz tek parti i ve onun her türlü şahsi ihtiraslara ve menfaat endişelerine göre ayarlanabilen faaliyet neticeleri- ni bu ana ölçüye tatbik ettiğimiz za- man, halkın tekâmül ve refahı yo. lunda yirmi beş sene evvelinden da- ha geri ve müşkül bir duruma düş- tüğümüzü hayret ve hattâ dehşetle görmemek mümkün değildir. Bu milletin aradığı hakikat nedi? sormak ve araştırmak zamanı gelmiştir, Zannediyoruz ki, Günler ve Geceler Söyle ey garip şair, seri de gençlik türkünü, Söyle, içinin zehri dökülsün damla damla ! Dört duvar arasında bu türkünü tamamla, Ve bekle ufuklardan doğacak yeşil günü ! Günler alevden kemer, günler ömür törpüsü ; Geceler bu günlerin melâl dolu örtüsü. Ne ufukta batan gün, ne bir leylâk hevengi, Düşündürmesin seni çeşmeye giden kızlar, Göçtüler bir meçhule gök dolusu yıldızlar Ve silinmekte her an gözden herşeyin rengi.. Günler alevden kemer, günler ömür törpüsü ; Geceler bu günlerin melâl dolu örtüsü.., Rıza BEŞER Belki, iki asırdan fazla bir zaman- dan beri, Türk topluluk hayatının her safhasında şiddetini gittikçe artıran çöküntü ve çözülme hareketleri sıra- sında zaman zaman şahit olduğumuz kalkınma ve inkılâp hamlelerinin mu- vaffak olamamasının sebeplerini za- man ve mekân şartlarına irca etmek mümkündür, Fakat, Milli Mücadele muvaffakiyetle neticelendikten sonra, mazinin tasfiyesi yapılırken, zamanın şartları o şekilde çizgilenmişti: ki, Türk cemiyet bünyesinde, şekil ve mâna bakımından ileri ve milli bir hayat ölçüsüne imkân verecek bir kalknımaya zemin mükemmelen mü- sait bulunuyordu. İnkılâbı ve onun altı prensibini ga- rip bir inhisar fikriyle kendine edip hususi maksadında bir reklâm olarak öne süren Halk Partisi, Ana- yasadan bayrağına aksettirdiği inkılâp umdelerinn acaba hangi maddesine samimiyetle inanmış, ona hakkiyle nüfuz edebilmiştir ? Harp içinde, bizzat mesul olduğu âr ve pahalılık şikâyetlerinin, memleketi saran suiistimal ve vur. gunculuk haberlerinin yazdırılmaması- nı, yazan gazetelerin cezalandırılma- sını hükümete tavsiye edecek kadar istibdat temayülünde ileri giden Halk Partisinin demokratlık iddialarının sa- mimiyetine nasıl inanabiliriz ki, va- tandaş ve hürriyetlerini ihlâl eden kanunlar, (Demokles)in kılıcı gibi memleketin tepesinde bir tehdit âleti olarak hâlâ asılı durmaktadır ! Rejimin ilk tesis sıralarında haklı olan disiplin ihtiyacı, arada bir nesil yetişerek inkılâp tamamiyle yerleş- tikten sonra, meşru hiçbir mazeretle müdafaa edilemez. Aksi halde bu, ya Türk milleti- duğunu iddia etmektir; yahut, Parti- nin istipdat temayüllerini maskeleyen âdi bir bahaneden başka bir şey de- ğildir Milletin ahlâk ve seciyesinden şüphe etmek kimsenin haddi olmadı- ğına göre, bu, ancak Partinin suini- yetini belirtir ki, hâdiselerin | işaret ettiği hakikat de budur, Bayrağındaki Altı Okla, İnkılâbın müdafiliği rolünü kimseye bırakma- yan, o sayede temin ettiği (iktidarı, ihtiras ve menfaatlerinin tatmini için tükenmez bir vasıta yapan Halk Par- tisi, kendi dar ve keyfi gidişinin dı- şında kalan muazzam balk kitlesine UR da * ony K gym YİNE CH.P. şüphe ve emniyetsizlikle muamele ederken bizzat nefsine karşı yaptığı devamlı sadakatsizliklerinden dolayı da bu millete sorumlu vaziyetine düş- tüğünün acaba farkında mıdır? Prensiplerin iç ve kök mahi- yetini idrak edemeyen Halk Partisi, pilânın tatbikatında ihmal ederek sadece madde kalıbında kal mış, yepyeni bir terkiple esere vah- det, üslüp, âhenk verecek ulvi ruh asaletine asla yükselememiştir. Biliyoruz ki, mimari eserlerinde kullanılan malzeme aynıdır. Lâkin, bu cansız madde yığınına şekil ve mâna veren, en basitinden, en mü- kemmeline kadar değişik manzaralar gösteren şey, insandaki hakikat sır- rının bir tecellisidir. Şüphesiz, cemi- yet yapısı da böyledir, ifadesinden başka bir şey değildir. Mücerret halde kelimeler ve pren- sipler ne ifade eder? Hiç! Onlar, biz- deki anlayış ve tatbik şekline göre bir mâna ve hüviyet kazanır., Madde pilânındaki muvaffakiyet. sizliklerinden sonra, Halk Partisinde idealin harikalar doğuran büyük ru hamlesini, yüksek ahlâkın fazilet ve feragat hisleriyle beslenen ulvi he- yecanını beyhude aramıyalım!.. Kalp- lere ışık veren o kudsi ateş, Milli . Cidal yıllarında muhteşem ve muzaf- fer bir pırıltı halinde gözlerimize bir çarptı ve ondan sonra söndü gitti, Evet, söndü! Ve o zamandanberi vicdanları karartan kaba nefsanilik duyguları, iktidar ve intifa endişeleri arasında büyük hakikat, asıl maksat ve hedef görünmez oldu!.. Adesenin göziyle her hafta bir iş (Büyük Doğu) fotoğrafçısı di- Amerikalıların yoğlunun miaigikasii. Tramvayın içi Ame- * ek dışı Türk dolu