| | | N beş, onyedi yıl kadar oluyor. Gazetelerde okumuştum Ruslar ölülerini ihraç ediyor ! Evet, tıpkı mavi paket. lerde Moskof şekeri, çelik çenberli balyalarda hayvan bilir nasıl bir zarf içinde, dünya Pazarına ölülerini sürüyor! Buna sebep de Avrupa tıp müesseselerinin, üzerinde çalışmak için kâfi miktarda ceset bulamaması... Hem fennin insan cesedi üzerindeki vazifesi diye bir hak kabul eden, hem de bu işe kendi ölülerini ayıramamak gibi ruhunda dini bir haşyet taşıyan ihtiyar Avru- panın hali ne hazin | Ruslar dinsiz- miş... Ölülere vermez- lermiş... İnsan ölüsü Oo üzerinde zabıta kuran bü- tün itikat müesse- seleri onlar için masalmış... Ne kilise, ne papas, ne âhiret, ne me- zar... İnsan oğlunun, ölülerine kıymet vermesi için yalnız dindar olması mı lâzım?.. Ölüyü, postacıya bir mek- tup verircesine din vazifedarlarının eline teslim cesaretini göstermek için, ile âhiret isimli ebedi bir mizan mekânına mı inanmak lâzım? Ölülere, arkalarından, derin bir fikir ve mâna gözüyle. bakabilmek için mutlaka Allaha ve dine mi bağlı bulunmak lâzım?.. Bu inanışlar, büyük kurtulu- şun yolları. Ya kurtuluş yoluna giremiyenlerin gözünde insan ölüsü?. Bu ölüyü değerlendirmek için sadece ve hattâ en bâtıl yoldan ve bir par- çacık insana inanmak yetmez mi?, Bir insanı, öldükten sonra, saçın- dan keçe, dişinden tarak, kemiğinden zamk ve yağından mum çıkacak bir madde yığını halinde görmemek için, onun, elektrik ampulüne benzer kristal bir kalıp içinde mânevi ve aydınlık bir kudret menbaı olduğuna inanmak yetmez mi ? Dinin bildirdiği âhiret, belki bir çoklarınca yalandır. Fakat yine on- larca, muşambadan tiyatro dekorla- rına benziyen bu güzel ve san'atlı yalanın peyzajı önünde ve düğün alaylarını Katırlatan esrarlı bir tören âhenginin sessiz musikisi içinde dinin ölülere 'yaptığı merasim, ruhlardaki namütenahilik iştiyakının ifadesi ol- duğu için güzel ve gidenden ziyade geri kalana hitap ettiği için kendi- ADİN Ön aze, ME m pa NURA LUNLÜNNİDİR OY Kasak Sie ve e lerine makbul görünmeli değil midir? Dikkat edersen, bir parça zevk ve anlayış sahibi bir kâfirin gözünde bile insan ölüsünün bir şey belirt- mesi gerektiğine dokunuyorum, Ru- humuza ait merasimi kalıbımız üzerin- de yapmayıp da nerede yapacağız? Ondan başka teşahhus etmiş nemiz var? Ruh *ve mâneviyata yaptığı bu küfürle insan kabiliyet ve hareketini bir (tarbin) makinesisin makanizması kadar bayağılaştıran, insan kıymetini basit bir (faidei mihanikiye ) ye indi- diren bir cemiyet havası içinde derin ve ebedi insan, içinden çöke çöke Taş Devri insanlarının bile bir derece "daha ileri olduğu her bargket nokta- sına kadar gerilemiş demektir Artık onu çökmekten, dâğılmaktan, çürümekten ne kurtaracak? Cemiyet, Tavzihe cevap İstanbul Emrazı Akliye ve Asa- biye Hastahanesinin son derece asabi tavzihini sayfa 6da okudunuz. Bahis mevzuu yazı kendilerini doğrudan doğruya alâkalandırmadığı, bedef tut- madığı halde meseleyi üzerlerine alarak, bulanık cümlelerle, (Bizde © Deliler) isimli yazıyı «gerek ilmi ide- olocyası, gerekse memleketimizdeki akıl hastahaneleri sisteminin tenkidi bakımından baştan nihayete kadar hakikat hilâfı» bulmaları, baştan ni- hayete kadar fikir ve hakikat dışıdır. ira bahis mevzuu makale, sadece, Türkiyede delilere ait bir kanun ya- pılmasını esas tutan bir yazıdır. Tür- kiyede, Avrupa ve Amerikadaki mi- sallerini muharririn teker teker gös- terdiği gibi böyle bir kanun mu var- dır ki, yazı ilmi ideolocyası bakımın- dan hakikat dışı olsun?.. Ve sonra acaba Bakırköy Hastahanesi, her hangi bir (psikopatoloji) yazısı üze- rinde ilmi ideolocya sıhhati bakımın- dan hüküm vermek salâhiyetini kim- den ve nereden almıştır?” Bakırköy Hastahanesinin tek salâhiyeti - her hangi bir akıl hastahanesinin talimat- namesi ve yolsuzlukları yazıda yeğ, ey e yapıların ve fikir. ri A şehir, omakine, nizam, proğram, pilân mı? Ondan sonra bunların hepsi illet ve hikmeti anlatılamıyacak birer © bilmece, anahtarı mazide kalmış birer hiye- rogliftir. , Ruh olmıyan yerde mad- de yoktur. Nitekim, aradan şu kadar zaman geçtikten sonra bugün bu cemiyeti ayakta tutabilmek için, askerlerini düşman tankları önünden kaçmasın diye, başı, kolları ve bomba makine- leri dışarda kalacak şekilde çukurlara gömüp etrafını çimentoyla dondur- maktan; iş makanizmasını döndür€- bilmek için top- yekün millet ira desini, mandala- rın, katırların ve köpeklerin ta. hammül. edemi- yeceği boyundu- ruklar, gemler vetasmalar için- de zaptetmekten başka çare kalmamıştır. On beş yıl evvel ölülerini ihraç eden Rusyada bugün diri kalmamıştır. gelince; biz o resmin üstüne «Bakır- köy Hastahanesindeki delileri göste- ren resimdir» yazmadığımıza göre ne diye telâş buyurup o resmin Ameri- kalı delilere ait olduğunu belirtmek istiyorlar ?.. Yoksa o müthiş betbaht- lık tablosunun yalnız Amerikada bu- lunup Türkiyede bulunamayacağını mı iddiaya kalkışıyorlar? Kendileri de bilirler ki, eger (Büyük Doğu) fotografçısını bir gün hastahanelerine kabul buyuracak olurlarsa o resim- dekinden çok daha çarpıcı ve dü. şündürücü resimler çekmek müm- kündür. Nihayet deli, dünyanın her yerinde delidir; ve biz o resimde mücerret olarak delinin ferdi çerçeve içindeki ıstırap ifadesini göstermek- ten başka bir gaye gütmedik; ve ne delilerin bakımı, ne de sefaleti gibi bir ima peşinde gezmedik. Akıl Hastahanesinin pek akıllı sertabibi bilmelidir ki, böyle gayretkeşlikler neticede kendisinin omahcubiyetini doğurur. Zira hemen kendisine, Maz- har Osman'ın (Tababeti Ruhiye) isimli kitabının üçüncü basılış nushasını ele almasını, 82 nci sayfasını açmasını ve orada (Bakırköy Hastahanesinde çalı- şan hastalar) gibi sudan ve kapalı bir ifade taşıyan resme bakmasını isteyebiliriz! Bu resimde muhterem ç doktor, taş kıran, evet kendilerine ği taş kırdırılan delileri göreceklerdir! « © Tavzihin Tabziheisi