çorman İmparatorluğu tarihini içyüzünden” görmek, maskelenmiş vakaları suretten çıkarıp smaskesini düşürmek, bir hüner değil, basit bir tahlil ve terkip borcudur Devlet esrarı, hattâ millet esrarı, aile mahremiyet ve kudsiyeti gibi manevi bir varlık taşımadıkça kor- kunç çözüntülere sebep olur. Bilhassa son asrın Osmanlı Türk- leri tarihi bize, devlet esrarının fâş olunması yüzünden ne gibi milli belâ- lara maruz kaldığımızı göstermekle ibret dersi verebilecek müteaddit ve elim mevzulara sahiptir. Akk İkinci Sultan Mahmut (Adli) zama- nında Mora isyanı müthiş bir taraka ile feveran edip Osmanlı mülkünü bütünleme 'sardığını hep biliriz. Ve bu isyanın kökleri Moskof diyarında hazırlanıp maskelendiği, (Etniki Etir- ya) gizli cemiyetinin içten vâki işlemesiyle olduğu da malümumuzdur. Sultan Mahmut devrinde bu isya- na değin Babıâli tercümanlarının Rumlardan ve sair reâyadan olduk- ları da tarihçe kayıtlıdır. Tercüman- lar, sefirler ve devletler meyanında vâki olan şifahi ve tahriri mahremi- yata vasıta olmakla kalmayıp elde edilen dahili muzır evrakı dahi okuyarak meallerine göre «makamı vüzerat> a arzetmek vazifesiyle mükel- lefdiler. Osmanlı memalikini reâyasiyle kökünden havalandırarak yıkmağa ve parçalamağa matuf olan Mora ihtilâ- linde dahili ve harici münasebet ve muhaberatımız reâya tercümanları elinde bulunuyordu. Devlet zabıtası tarafından yaka” lanan muzir evrak, Babiâli tercüme odasına tevdi olunur, muzir olanlar meydana çıkarılıp ona göre tedabir ittihaz olunagelirdi. Fakat, Rum tercümanlar (Etniki Etirya) ve bilhassa Moskoflar emrin- de ve milletleri lehinde oldukları ci- hetle, yakalanan muzir evrakı örtbas etmek, gizli tercümelerle mühimle- rini ortadan kaldırmakla devleti şaşırtıcı, başka yollara sevk ve ima- le edici tertibat aldıkları, dost ve gayri dost devletler meyanında vâki şifâhi mükâleme ve muhaberatı da ifşaya tevessül eyledikleri anlaşılmış ve derhal ihtiyati tedbirlere teves- sül ve bu bapta sui halleri görülen- ler idam edilmişti. İkinci Mahmut ve vükelâsı, Babı- âli tercüme odası memurlarının ve tercâmanlarının Hıristıyanlardan gayri, sırf Müslümanlardan olmasını katiyet- 14 il | ar KIYAMET Hâlis tarih le karar altına alarak o yolda teşki- lâta girişmişti. Fakat, ecnebi lisanla- rına vakıf, «ehli ilim ve mârifet» Müs- lüman az olmakla müşkülâta maruz kalmışlardı. Nihayet Mühendishane hocaların- dan Yahya Efendiyi kürsüsünden çekerek Babiâli tercüman başılığına getirmeğe ve Babıâlide lisan öğret- mek için bir de mektep vücude ge- tirmeğe mecbur olmuşlardı. Yahya Efendi, muhtelif lisanlara vukufu' olan âlim bir adamdı. Bakı- nız devrin vakanüvisi Şani Zade Ataullah Efendi ne diyor: «... Rum tercümanların nice yüz senelerdenberu derkâr olan hezar fe- satları bilmüşahede meczum olmak- tan nâşi fimabâat tercümanların ehli İslâmdan olmasına niyet olunup hilâfı cins mahremi razı devlet etmekten lâ- zım gelen hatar ve mazarrattan tevak- kiye himmet olundu.» Ve, devamla: «... Ve ketebei aklim ve saire- den tahsili lisana heveskâr olanlar için Babıâlide başkaca oda ve alâ- meratibihim mahiyeler tahsis kalındı.» <... Ve her çent ebaanced bu hiz- meti pürmenfaatte ehli İslâmdan bir muktedir kimse tecessüs olundu ise de o makule maarife mukaddemler- de kendiliklerinden heveskâr olmuş- lar bazısı kibar indinde sakıt-ül-iti- bar ve belki duçarı hezel ve istih- kar olduklarından hizmeti mezküreyi ifaya hiç bir Müslüman bulunamadı- ğından biraz eyyamdan sonra...» Diye devlet esrarının gayri Türk- ler elinde muhataralı hallere düştü- günü uzun uzun anlatmaktadır. " #** Devlet esrarı evveldenböri mah- remiyetini muhafaza edememiş, Bafo Sultanlar zamanındanberi Venedik el- çilerine ve saireye fâş olunup dur- muştu. Babıâlide cereyan eden bütün gizli müzakereler ve siyasi mahremi- etler ertesi gün : Galatada, şurada burada dolaşır olurdu. de OE pa VİDİ a ölçüsü: 2 M. Sami KARAYEL Nihayet Mora isyaniyle İkinci Mah- mut, devlet esrarını satanların ve te- baa beyninde tekevvün edegelen hâ- diselerde kâfi rol alanların maskele- rini yırtarak en şiddetli cezalarla te- dip ve devlet esrarını muhafazaya memur olacakların e mala ol- ması usulünü vazeyle Dikkat edilecek ie görülür ki, reâya tercümanlıklardan uzaklaştı- rılıyor, fakat yerlerine hemcins tâbi- riyle Müslümanlar ikame olunuyordu. Bu Müslümanlar ise anasıl Türk cin- sinden olmayıp şundan bundan dön” me mühtedilerdi. Mesalâ Yahya Efen- di, Müslüman olmakla beraber anasıl Rum cinsindendi. Fakat her ne kadar devlet ve millet bünyesi çözüntülere uğramış olmakla beraber o vakitler Müslümanlığın, ümmetçili-" ğin müşterek mâşeri bir vicdanı mev- cuttu. #k Çok geçmedi, Tanzimatı Hayriye ilân olundu. Hıristiyanlar; müsavat ve hürriyet hattı hümayuniyle bütün devlet hizmetlerine girmek salâhi- yetine malik oldular Daha sonra Tanzimatı Hayriye, maalesef ümmetçilik ruhunu tezelzüle uğratıp kavmiyet ruhunu davet et- tirir mahiyet arzettiğinden gayri Türk Müslümanlar da Hıristiyanlar kadar muzir olur hale geldiler, Bu sebepten ötürü devlet esrarı büsbütün ortadan kalktı, anarşi baş- gösterdi. Sultan Aziz, devrindeki dahili is- yanların bastırılamaması Babiâlide, Sarayda devlet esrarının mevcut olma- dığının başlıca emarelerinden biridir. Çünkü alınacak tedbirler, konuşulan gayet mahrem işler sefarethanelerde, Patrikhanelerde, halk arasında dolaşır olmuştu. Sultan Azizin en kuvvetli ve mücehhez ordusu, İngiltereden sonra gelen kuvvetli donanması is- yanları bastırmağa kâfi gelememişti. Bütün bunlara sebep, devlet esrarının fâş olunmasından ileri geliyordu. Devletin karara rapteylediği inzibati, askeri ve idari tedbirler hiçe düşü- yor, aleyhine dönüyordu.