23 Ağustos 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 16

23 Ağustos 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- ZAVALLI (ği TÖRKçE fi LOGATÇEMİZ Dilimize girmiş ecnebi keli- meler; ve karşılıklarının ne ol- ması. gerektiği : Karşılığı mev- | cut: Güzel sa Ar Arabesk 1 biri: Arap * Tam Türkçe- Ararot ( leşmiş kelime. Karşılığı mev- Araşid ) cut: Yer f/1s- l tığı Karşılığı mev: cut : Hakeme verme... Bu- na kullanma" malıyız / Arbitraj | Karşılığı mev- Arduvaz l cut: Ki Aren | lim. Tam Türkçe- leşmiş kelime. Fizik tâbirt... Kesafet ölçü- sü.(Aerometre) şeklinde Türk- çeleştireceğiz. Arina Aerometr Hryileği mev Argo ğimiz kelime- lerden... Me- selâ (Aristok- rasya) gibi... | . kullanmıyaca- izl Aritmetik Halk şivesine Arkeoloji sila z keolocya) şek- linde... Karşılığı var: Mimar... Bu Arkitekt kelimeyi asla kullanmıyaca- gız. Tam Türkçe- leşmiş kelime... Halk yp Arma Armoni Halk şivesine Arozöz teslim... Dilci 16 CİSİZİNLE BAŞBAŞA > İ. Kurul — 1: Sihir, hususi hassalara malik bazı eşya, bazı kelimeler: ve hattâ tamamiyle menfi ve ma- küs istikamette kullanılan bazı ruhi vasıtalarla, dine zıt ve din nazarında şiddetle mezmum olarak yapılan bir şeydir. 2: Hakikatte sihir vardır; sihire inanılır; fakat bu devirde bunu tesirli olarak yapabilecek kimseler bulunabileceğine inanılamaz. Böyle birşey yapabildiğini iddia edenlerin çoğu şarlatan ve dolandırıcıdır. 3: Si- hirin dinle alâkası, muazzam bir günah olmasından ve yapanın da yaptiranın da küfre kadar varan müthiş' bir vebal altına girmesinden ibarettir. 4: (Din, sibrin yan- lışlıklarından mı doğmuştur?) Sualine cevap, dinin ilâhi iradeyle saf ve hâlis olarak doğmuş olduğu ve doğduk- tan sonra da bütün yanlış yolları göstermeğe memur bulunduğudur. Son telmihinize cevabımız da, mecmuamıza gönderilen hiç bir satır yazının kâğıt sepetine atılmadığı- dır. Geç kalışımızdan affınızı dileriz. Selâm... Mehmet Mısırlı, Hadımköy — Yazdığınız rüya tâbirnamesini görecek olursak fikrimizi belirtmek imkâ- nını ararız. Hürmetler.. Ahmet ay Ahmet Kocabaş, İhsan Hüdayioğlu, Ömer Telören, Maraş — Mühatabinız, alâka ve teveccühünüzden çok mütehassis, en hassas olduğu bir mevzuda tam anlaşılmamış olmasından da çok müteessirdir. İlk fırsatta görmeği en büyük zevk ve saadet bildiği Maraş'a, yâni öz memleketine hasret ilk işaretinizle : oralara gelip sizinle bizzat temas ede- bilmenin çarelerini aramaktadır. Maraş hakkındaki yazı, Maraş'ın mümtaz ruhuna, 6 mümtaziyetten aynı dere- cede mümtaz bir tecelli fışkırmasını temenni adına ya: zılmış; ve bu ümit, kurtuluş bayramı yapan bunca yer arasında 'yalnız Maraş'a - tevcih edilmiştir. Haberinizi bekler ve ebedi sevgilerimizi sie ederiz. ; M Tuna, Ankara — (Dâvanız - Dâvamız) sütunu yeli bekliyor. En derin teşekkürlerle se- lâm ve saygı... i .Ö kara — Ancak karşılıklı ve uzun bir sökbelle cevaplandırılması mümkün hissi suallerinize, bir gün böyle bir karşılaşma temennisiyle acaba karşılık verebilmiş olacak mıyız? Necip Fazıl, yakında bir res- mini çektirip, bunu imzasiyle, kendisinden istemiş olan- lara gönderecektir. Saygılar... Melih Tümer, Ankara — Cevaplandırmakta bu ka- dar geç kaldığımız mektubunuz, her halde bugüne ka- dar çıkan (Büyük Doğu)lardan bütün müşkülünü hallet- miştir. Selâm ve sevgi... T. Adnan Özgü, İstanbul — Dinsizlerde ahlâkın temeli olamaz. Bir takım cibilli ahlâk kıymetlerine ma- lik olsalar da, bu kıymetler ana kaidesindan mahrum demektir; ve her ana kaideden mahrum olan şey, yıkılıp gider. Hürmetler... ii ve O : Necip Fazıl KISAKÜREK BÜYÜK u m i DURU D O Ğ GE Yan ve e Ke işle müdürü : Fethi KARDEŞ Acımusluk So. No. 15 Cağaloğlu Matbaa , İbrahim Horoz Yıllık ve 12 lira — aylık : 6 ira — Üç aylık : yok LÂN KABUL ETMEZ zl / Nasıl E| Sıkmalıyız ? Bizim ana kökümüze bağ- lı el sıkışı, bütün incelik ve güzelliğiyle şöyledir : İki taraf da birbirine sağ ellerini uzatır... Başparmak- lar hafifçe kalkıktır. Evvelâ iki başparmak birbir'ni kav- rar; sonrada, ber iki elin parmakları, mukâbil eldeki baş parmağın kök kısmını kucaklar. Bilmem ki, tam târif ede- bildik mi ? Evvelâ başpar- maklar, kaâidelerindeki yu- valar içiçe oturarak birbirini kavrayacak, sonrada öbür parmaklar başparmâakların arkasını kucaklayacaktir. Bu şekilde iki el, ne kadar ge- riye çekilse, asla kopmak bilmez bir bağlılıkla birbi- rine kenetlenmiş demektir. İşte, SÜNNET olan mu- safaha ve el sıkış tarzı bun- dan ibarettir ; sıkışı bulunamayacağı da besbellidir. Maalesef, kökümüzde bu kadar güzel bir esasa sâ- hip bulunduğumuz halde asırlar boyunca onu tatbik etmek ve cemiyet sahasın- da ananeleştirmek hatın- miza gelmemiş; bu harikulâ- de tarz, sadece dinini iyi bilen dar zümrelerin edep- leri arasında kalmış ve bü- tün cemiyete tam mânasiyle yayılamamıştır. Kendi el sıkış tarzımızı böylece tesbit ettikten son- ra, onun yaşça ve mevkice küçük ve büyük arasında, kadınla erkek arasında, ka- dınla kadın arasında ve muhtelif zaman ve mekân- larda, eldivenli veya eldi- “vwensiz olarak nasıl tatbik edilmesi lâzımgeldiğini önü- müzdeki hafta mutalâa ede- ceğiz. Neslihan KISAKOREK

Bu sayıdan diğer sayfalar: