ATİN TE EE U yuzlu; pısın: ları gipi gözleri, halde İN haftaların fırkacılık haberleri derinirnalüm... Bazı gazeteler, bu hâdise- dem £ sinirleniyorlar; şiddetli tenkitlere yorGisiyorlar. Ve malüm şekilleriyle (fır- “kacılık) denilen şeyin, bir (zorbalık) olduğunu unutuyorlar. Hele, iktidar mevkiinde bulunan fırkacıların ken- dilerinde gördükleri (hak)ları ve (im- tiyaz)ları hiç hesaba katmıyorlar. Meşrutiyetin ilk senelerinde İtti- hatçılar, yine böyle bir seçim esna- sında Gömülcineye propaganda yap- mak için giden Rıza Tevfik beye, mufassal bir meydan dayağı atmış- lardı. Bu zatın, ne filozof, ne şair, ne de yüksek bir mütefekkir ol- duğunu düşünmüşlerdi. Bir gün Mahmut Şevket Paşa mer- hum, Bekirağa Bölüğünü gezmeye gel- mişti. Orada hapiste bulunan muhalif gazetecilere ve muharrirlere : Hepinizi sopadan geçifirim. Benim arkamda, iki milyon süngü ol- duğunu bilmiyor musunuz ?.. Demişti. Zavallı doktor Temu'nun feshe mecbur olduğu (Demoktrat - yahut Fırkai İbat) adındaki fırkasının fe- dailerinden bir Arnavut vardı. Fırka, meclis ve mahfillerinde, (Demokrat Mustafa) diye nam kazanmıştı. Mustafa, hakikaten fedai idi. Be- kirağa Bölüğünde, hadsiz ve hesapsız defalar hapis edildi. Ve yine hesap ve kitaba sığmayacak derecede so- pa yedi. Hapis olduğu zaman, her gece müdürün odasına çağırırlardı. Ayak- larını falakaya koşarlardı. Tabânla- rında, sopaları kırarlardı. Ve her s0- pa başında da; — Demokratlıktan vazgeçtin mi.. , Fakat Mustafa, “Her sual ve her darbeyi müteakip : — Demokratım ! Diye cevap verirdi. Tunuslu Hayrettin Paşazade - adı- nı unuttum - bilmem ne Hayrettinin yediği tokat, Meşrutiyet devri fırka- cılık tarihinde kayda geçmiştir. Mebusan meciisi huzuruna kadar çıkan sopalarla, sökülen tırnaklar, her halde unutulmamış olsa gerektir. İntihaplarda, sille, tokat, sopa, usturpa, sandık başlarında hakaretle kovulma gibi şeyler pek tabii addedi- lirdi. Karşı fırkaların programlarını ten- kit etmek âdet değildi. Fırkacılar, biribirlerinin şahıslarına hücum €derler; ne kadar kirli çamaşıları varsa, orta- ya döküverirlerdi. Bunların içinde 14 a > BEN Fırkacılık Gömülcineli İsmail ve Rıza Nur gibi öyle şahsiyetler vardı ki; herhangi hasımlarından birini halkın nazarından düşürmek için ırz ve namusa saldır- maktan bile çekinmezlerdi. Fakat; iktidar partisinin koda- manları, en değerlisinden en kıymet- sizine kadar hiçbir muhalife ehemmi- yet vermezlerdi. Ve âdeta onlarla alay eder gibi; LA AE LE dd İNİ ve zorbalık Zİya Şakir — Gemi altımızda değil mi?.. İs- tersek, batırıveririz. Derlerdi... Eh,.kudret ve kuvvet ellerinde olduğu için, bu suretle bö- bürlenmekte, haksız değillerdi. Nihayet öyle bir gün geldi ki, söylediklerini yaptılar. Ve, bir iki sa- at süren bir müzakereden sonra, ge- miyi hakikaten batırdılar.. Fakat, ken- dileri de battılar. Geçmiş zamanın mizahı: şekil İnkaya koyuy tsi “Olsiiryoyda, Allah np verdi. getirin! Eti sizin ee beni — Afacan, adın — Hürriyet 1...) Nasıl bu güne benziyor mu ? 38 yıl evvel ilân edilen Hürriyetin hemen aldığı meşhür (karikatürist Cem) aşağıdaki resmin altına şu (lejand)ı Fakat ele avuca sığar şey değil. Siz alın, yola