7 b No. 2 Tefrika: suzluğunu takdir etmez değildi. Fakat Hâlis efendiye bir teveccüh ve müda- babasının ölümünden sonra genç oğlu faa cephesi kuranların dayandıkları baş- nedense bu tasavvuurda olan ileri mev- irca ve en esaslı sebep, onun hiç cemaati kilere atılmayı istemedi ve ölümle miras olmıyan bir camie, sırf bu kapıdan aldı kalan imamlığa geçip, babasının Mesih: parayı hakketmek için, tâ üç mahalle aşırı evinden kalkıp karda, yağmurda munta- ei Koala keyfiyeti idi. Kaç kişi kaç zırlanmış olan şöhret ve yükselme pilân- ı kerele arı bir köşeye atılmış oldu. TE a) günde bir kere, haydi bile- Hâlis efendi fikir bakımından hangi medin iki kere gel... Hiç de gelmesen cepheden ti edilse, ona, asırların kim görecek? rdından küçüle küçüle, bozula boz Demişlerdi. O ise çatılmaya hazır (o yuvarlanıp gelen Şark felsefesinin uçuk, duran kaşlarını haa ay silik, karmakarışık müsveddelerinden bir münakaşa kabul e Z bir kati prak denebilirdi. Bu felsefe nehri bir TAbak 1 ayerek kestirip e muşta. vakitler ne kadar iş, kudretli, seri olum iyi ötü tarafları sa- O ye çağıltılı bir azametle akmışsa, şimdi de bunlar değildi. ibiekeni ki, şi vetşiz, bulanık ve sathi heli bir adamdı. are ki, bu zayıf cereyana iki canavardan kaçar gibi uzaklaşması. — tutulmuş ilüldern Bor Bü gibi, Hâlis na karşılık, kötü huyları da hayli yekün efendi de kendini bir allâme zanneder tutardı. Bir kere çabuk öfkelenir ve ö ve müsbet tarafı hemen hiç ol bil kelendiği zaman da hiddeti yatışmcayal. isinin dört duvarı arasında bir arslan dar, abu teş alan tabiat, Oi aşmeti ile ayağı ve uygunsuz sözlere ve ha Hâlis efendi, ii ı kültür terbiyesi. lere sürüklerdi. Ona bencil de denebilirdi. one , medrese bilgisi dışında olan Bir ki e hk yap kaçın” — ilimlerin topyekün lüzumsuzluğuna inan- makla beraber, iyilik etmekte hesabı pek (o dıktan başka, ruhi anlayışlar hakkın ileri götürür, ucund: en ufa! dişe aynı tenezzülsüzlüğü, aynı nahvetli ölgesi, bir mesuliyet kokusu çıkabilecek istiğnayı gösterirdi. Öyie ya, kendisi hayırlar daim durur, Mi, bi seçtiği ilmiye mesleğinde yıllarca sütlüye karışmamağı bi eziyet olarak dirsek çürütmüş, mürekkep yalamış bi bellediğinden, hayr teşebbüslerine en adamın daha fazla neye ihtiyacı olabi- nm, çok defada çaresizlikten iştirak (lirdi? eder, umu enfaatinis alâkalandıran Hâlis efendinin arada bir in- bir mazbataya, bir isti sonra, saflıca içini yokladığı ve semaviliğinin da ne u düşünceler, soruşturma, o gururu, aklarından birer birer inip vakit kazanma ve atlatı an sonra kendisini yeryüzünün hakikatleri tarla- mührünü basardı. Ç efa da mazeret- Pamsi da » işteo ler bulur, kaçar, söylenir, hulâsa elinden an, yalancı arslan tavrı değişir, ken- en her zorluğu çıkarırdı. Bu çeşiti Bü bildi bileli an emekle- mizacından dolayı da ona halk arasında, kten kei di nu, itirafa Keskin İmam, Mızmız İmam; ya da Gelin ( yakın bir hüzü ve Hakikaten İmam denirdi. Sorulursa üçüncü lâkapda (de Hâlis efendi, Tar türlü imanının belini ksız olarak verilmemişti. Zira Hâlis doğrultamıyan bu endişeler, tereddütler, efendi kırkını tamamlamış olmasına rağ- e hayretler ve şüpheler ortasın- " e v rındaki cazibe ile şöhret almış bir adam. ini, esnasında ln dı. Fakat onun bir meziyeti de gelip geç. ( Cilâlı cisimlerde, durgun sularda eyl ve prg kendisini görmek ve ar. mekten başka bir şey yapama n bakmak için açılan pencerelere, |, sederdi. buki icazetini veren nan kapılara R Mn kafeslere er ocaları ona gay Ilkin ederler- şını bile çevirme p o musikili adım ken, müşahedeyi bir küfür gibi belirtmiş- larla gelip gitmesi > ler ve Li rülem ği lis efendi, diger meslektaşları uzun seneler boyun ca ağacının bn ine emini nakşet- mişlerdi, memişti. Muhtelif dersiâ rdan cam dersi görüp icazet aldıktan sonra babası: Allahı görmeden ona inanan Hâlis — Emsile, Bina ve Avamil ekumak, O efendi, vakit vakit onu seyretmek, onun- Maksut, İzhar, İsagoci okumakla iş bit. (la alışve , bahusus ona korku mez... e değil, muhabbetle bağlanmak hevesine rek onu Me ver- şe hn den miş, in nahvi olarak öğrenmesine (ogürleyen sesleri kulağını büker ve bu gayret iş, bir yandan dı Yakin kuv. oküstah dilin sahibini en haşin itaplarla vetlendirtmişti, Lâkin genç tal a getirirler, tövbe edinceye kadar çile suretle oldukça yüklü bir medrese kültü. (o terleri « Ge böylece ara 'ü ile dolmakta iken, nâgihan babası öl- osıra Allahı yakından tanımak m eri meyilli duyacak kadar küfrün a v2 b ona yine mün uya m denemez- . İnanıyordu. andığı eri 43 PM Hee et ediyor, De bulunuyordu. An- Ül buki oğlunu daha eri çak için yetiştir. vergi aklına koymuş n Rakım efendi, bir am için bu yedi ymm lizum. cak, ibadetleri, kulluğu, hayrları, İle neleri karşılığında birecr, bir gufran, bir sevap bekliyor ve böylece kle ira yatamaltar AYLARDA olmaya lüzum e sebep ipi o edi we yilda giden ve işte iman Gali de gedikler, he ve noksanlar bulduran sebep, kümlerine kendini ayar adm Meselâ hasislik hakkında sarih hükümler yaradılmışlara yim alde, o, hayvanl habbetsiz değil, «B > e mi?» e söylenen siydi. yılı kahrını çektiği, e ERİ rezaletlerine tahammül ettiği şu mi kom defa kitapla k m e şahit esi kendi ama yine de ütnekeiiii vi büyük- z rını hoş görme tasavvuf çaşnisi ile lüğü gösteren bir çileden çıkardı. Şu muhakkak ki, ilk gençliğinde kendinden daha emin bir hali vardı. Okuduğu kit ğa öğrendiği va bil. hassa hocaların ük ve ağdalı söz- leri ona bir emniyet ve sükün ei hazırlamış ve onu bu süslü yatakta, biri bitip biri başlayan ninnillerle uyutmuş- ediyorlardı. Böylece de Hi içindeki şeytana gizlice köle olduğunun, çok defa onun bu; ile tasarruf edil. ğinin farkına varmak insafını gösteri- yordu. (Devamı var)