(A) VE (2) Cafer SENO KTİSADİ kalkınmada mutedil bir devlet- p &den Türkiye, harbin müdahalesinin ad ve ei geniş- letmek zorunda kalm Bir bütçe li sırasında Başba- kanın mi kürsüsünde vermiş olduğu nu- tukta : «Büyük servet kaynaklarını devlet elinde plane ve içtima vazifeleri devlete yaptırmak, ve böylece umumi refahı her gün biraz daha arttırmak İstiyoruz. İşte bizim varmak istediğimiz hedef» dediği za- man iktisadi politikamızın d darlığına doğru bir istikamet takip ettiği, artık hiçbir münakaşa götürmiyecek kadar kat'i ve vazıh olmuştur. Bundan anlaşılıyor ki, harpten sonra, memleketi alâkadar eden bütün içtima ve iktisadi meseleler (etatist) bir esasa göre in- kişaf edecek, kalkınma bahsinde her teşeb- büs devletten gelecektir. İçtimai siyasette ald sazariye, leh ve aleyhinde uzun münakaşaları mucip olan bir meseledir. Tatbikatta henüz kat'i neti- celar verecek kadar zaman geçmemiş olmakla beraber, yeni cemiyet hayatının, ve yeni sâ- nayi teşekküllerinin almış olduğu muğdil ve rışık vaziyet, fikirleri zaruri olarak devlet sosyalizmine doğru götürmüştür. Esasen devlet, (sosyal) hayatın (orga- nize) edilmiş bir şeklidir. Bu haliyle cemiyet- ten ayrı bir mahiyeti haiz pl Fert-ve esaslı unsurudur. Devlet, itlerin teşkil ettiği topluluğun şuur ve iradesini temsil eden, ona nizam ve hareket temin eden kuvvettir. Bu mabiyette içtimai hayatın bütün hâdisele- rinde devletin yakın ev vardır. Ce- miyet hayatında vazife bütün müesses selerde tabiatiyle de ai Birleştirici ve dü- senli tesiri olacaktır. ile arasında ferdin (direkt) ei ilgili « olduğu başlıca saha ik- sese, beşeri ihtiyaçların teşebbüs, kazanç şeklinde tatmin imkânı np büğlica ha- reket ve faaliyet sahasi Onun bu e dolayısiyle, siyasi, di timaf, maddi ve mabevi bütün cemiyet bh diselerinin oluş res iktisadi an yatları irca edip, tarihi tekâmülün iktisadi ihtiyaç- lardan ileri geldiğini bir nazariye olarak değil, belki (realite)lerden doğmuş bir bakikat ola- rak düşünebiliriz. Filhakika, cemiyetten uzak kalmış her- angi bir münzevi, cemiyette yaşayan bütün a sir ihmal edebilirse de yaşama ii siyakının tesiri altında, hayatını idame etme gayesiyle bir iş ve hareket yapmak zorunda kalır ki, bu mecburiyet, iktisadi faaliyetle- rin ilk kaynağım teşkil eder. (Klâsik) iktisat nizamında, İş, teşebbüs hürriyeti hiçbir tahdide tâbi tutulmadığı için, sie ik şahsi eye der e tli dinamizması, zamanımızı, geçen asırda bl hâlâ devam eden ve bütün deüei aşan yükâek bir medeniyet ve (kültür) seviye- sine. sayma ır. rağmen, madde ve yeni (teknik) Bük sre kolaylık dolayısiyle genişliyen, merkezileşen iktisadi hareket, yanlış bir inkişafla cemiyet içinde yeni yeni sınıf ve peak tezatlarının meydana çıkma- sına sebep olmuştur. Cemiyet ei bağlı aba İs- tikrar ve muv gn nsiplerini ihlâl e bu vaziyeti i, evvel, umu- mun elk aöğraklk doğruya alâ- kadar olan devlete ait bir vazife olmuştur, Bu itibarla, devlet müdahalesi hödgâm tema- yüllerle hareket itiyadında bülünan fertlere mukabil, zaruri bir aksülâmel ölarak kei göstermiştir. Bu şekliyle devlet, toplulu ET .— dad nizamlayan, on i a maksatlara eğri tahrik o bir. iktidarın ifadesi oluyı sen devletin melik hayata müdaha. lesi yeni bir şey olmayıp, belki tarihin her evrinde kanunlariyle, icrâat ve ie iktisadi hayatta daima müessir tisap etmesiyle ancak şimdi muayyen bir fi- kir hüviyeti kazanmış bülunuyor. Devlet mi? Fert mi? Hayır, artık böy- le bir mesele yok 1.. Mesele fert ve cemiyet menfaatlerinin nerede başlayip, nerede ayrıl- dığını tayin etmekted çi Fert ve cemiye sebetlerinde mü- him olan nokta, iertlerle sikdieken menfa- atleri arasinda tam bir adalet ve muvazene gösterebilmektir. Bu muvazene her şeyden önce, de v temâyüllerimizin hariğinde ka- larak, be: şabsiyetimizi-teşkil edenistidüt ve kinin her türlü manilerden; tah- ditlerden kurtulup, serbestçe inkişaf ede- bilmesiyle kabildir. Terakki, cemiyet şartlarının beşeri ka- biliyetler üzerinde yapacağı doğurucu, yük- seltisi müsbet tesirin neticesidir. Bu tesir menfi bir şekil aldığı zamanlar, tarihte gör- döğümüz duraklamalar, hattâ gerilemeler başlar. Cemiyette: insan bir kemiyet değil, bir keyfiyet vâkıasıdir. Toplulukta aradığı- mız- (kalite), bu keyfiyötlerin yekünündan ibarettir. (Demokrasi) tin en kuvvetli tarafı, ferdi “bir kemiyet değil, bir keyfiyet, camiayı takviye eden bir kıymet olarak ele almasıdır. Bu cihtle, yüksek, ileri cemiyet teşekkülleri, kendi hür badldkiyle bir niza kendi ef'al ve harekâtın köntrol muktedir, kuvvetli, iradeli, şabsiyat sahibi Sapma yer enfaatler bakımından di müdabalesinin ri kabul edilirken, bu 135 AN EN 7 EZE müdahalenin ferdin bir insan haysiyetiyle malik bulunduğu hakları üzerinde körletiei bir tesir yapmaması lâzımdır. İnsan bir hay- van gibi sadece insiyaklariyle emi etmi- or; o, aynı zamanda düşünen ve eser veren bir mahlüktur. Düşünce tabiaten Würdür ve miyet hak tam bir tevazun halinde bulundurabilm: Bilhassa, elan hayat, fertlerin ihtiyaç ve. zaruretleriyle doğrudan doğruya münase- i yınca, Kai e “e lâ. zım gelen ceht zayıflar ve (ideal) Dd müdahalesi hakiki e ruhuna, onun hürriyetçi prensiplerine istinat etmek zaruretindedir. Aksi halde serbest mürakabeden mahrum, (totaliter) bir zihni- < a müdahale, halk ile devlet asında ticeler vermeyen : bir yığın abimi, seksli tlere, Şan telâkkilere yol açmak tehlikesini doğur Fransada olduğu ibi fikirleri (anarşi)ye, (d insanlık — daha yakın, halk rubiya- tına daha uygun olduğu söylenebilir. Vakıa, es partili rejimlerde, bu şekil- deki müdahalenin milli irade ve (enerji) yi teksif noktasından muvaffakiyetleri görül- memiş değil... Lâkin bu, orada gerek idare, gerek fertler arasında xife ve mes'aliyet fikrini, küvvetli bir ahlâk ve teşkilât şuurunun vicdanlara hâkim olma- müdahalesi, hakiki bir emniyet ve itimatla iş geeinele muvaffak olabilmek için (de- asi) « onun müra Palbpat preisiple- rine idi dak zorundadır. Millet Meelisindeki ” tarihi nutkunda, idari teşkilâtın (A) sından (2) sine kadar değiştirilmesi lüzumunu bütün memlekete söyliyen eski Başbakan Refik Saydam'ın ileri görüş ve yüksek cesaretini daima hürmet ve takdirle Kakirlığal ağız. Bu, o zamana kadar herkesin bildiği, fakat, kimsenin söylemeğe cesaröt edemediği şuursuz bir coşkunluk gösteren ihtikâr, sui- istimal w Ml hikâyeleri, bu doğru mec küv: ve İsabetini bize çok”düha lerinden e ktedir. İnkılâbın üzerinde hassasiyetle işliyedeği bu bakikat (A) ve (Z) barflerinin hudut Çiz- diği geniş bir alanda yepyeni bir ahlök ve zihniyet teşekkülünün lüzumunu gereği gibi meydana vurmuştur. Milli bir siyaset olan devletçiliğin yüksek derecede muvaffakiyeti, bu Kakikatin tatbik ödilisölile bağlıdir. ... Bu giriş yazımızın ruhu şudur ki, n devlet, > fert, ne şu, ne bu, gülünç il yeler peşinde koşmadan, işi en basit ahlâk, bilgi, hak ve Mari lm ele almayı bilmemiz ; ve (A) sından (Z) sine kadar bir «kendi kendimizi au devresine ayak basmamız lâzımdır.