ANİ o, «Melek? (Haslet> «Derviş Nihat» denilen, lâkin, sinsi ze- kâsiyle saman altındân su yürüten SultanReşat ?.. O, fırkalarlâ geçinme- nin yolunu gayet iyi bilirdi.-Bir fırka devrilipde yerine digeri geçerken, hiç telâş etmezdi. O da sessizce, yeni fir- ka tarafına dönüverirdi Malümdur ki, 1327 sönesihde, ka- nuni esâsinin 35 inci maddösinin tâ- dili yüzünden, İttihatcılarla o zamanın sadrazamı Sait paşanın arasında bir ihtilâf zuhur etmişti. Ve bu ihtilâf büyüyerek had bir devreye girmişti. İşe, muhalifler de karişmışlardı. Meseleyi bâhane ederek İttihatçıların aleyhine ateş püskürüyorlardı, Mec- liste, şiddetli meydan muharebelerine girişiyorlardı. Sultan, bıyık altından gülüyordu. Bu münasebetle hüzüruna çıkan he- yetlere; dİttihat ve İtilâf firkalarına men- sup mebuslar, milletin yekileri li iğ itibariyle nazarımda müsav Diyordu. Ayni ea Odd da - Sait paşanın sakalını okşuyordu. Fakat Saitpaşa; İttihatçılarlageçine- miyor, onlara bir oyün hazırlıyordu. Sultan Reşat, bunu li Fakat bu “Kihüy .. etm Nih , Sait a entrikası; a ” yendi. 35 inci. maddenin müzakere edileceği gün İttihatçılar, güya Sait paşaya bir oyun oynamak için meğlise gelmişlerdi. Halbuki bu oyundan, Sait paşa istifade etti. He- men vükelâyı toplayıp, kanuni - esasi» nin 7Zinci maddesi mucibince meclisin feshine karar verdi. Karari, derhal Padişaha bildirdi. Sultan Mehmet, bü- yük ig GL kararı tasdik ediver 7 # KMET HÜKMÜ DEMEKTİR - Meclis (Fesihleri İttihatçılar, tafrafuruşluk yüzün- den zararlı çıkmışlardı. Üç ay sonra meclis kurulurken, muhaliflerle çok çetin mücadelelere katlanmak mecbu- riyetinde kalmışlardı. * ** Yine malümdur ki, son Sultan Vah- dettin, İttihatçıların en büyük düşma- nı idi. Günün birinde onları kaldırıp yere vurmaya karar - vermişti. Salta- natının ilk aylarında onlara karşı çok müsamahakâr davrandı. Fakat tahtına iyice yerleştikten sonra, entrikalar çe- virmeye başladı. Mecliste, istizah tak- rirleriyle İttihatçılara hücum edecek muhalifler: hazırlattı. Ve sadrazam Tevfik paşa ilg& de anlaştı. 1334 senesi Kânunuevvel ayının 21 inci günü idi, Haftada iki defa sa- raya gelerek Padişahın huzuruna kâ- bul ölünan âyafi reisi Ahmet Rıza bey o gün, bermutat yine geldi, Yir- mi dakika kadar huzurda kalıp çık- tıktan sonra Padişah Vahdettin, baş- mabeyinci Lütfi Simavi beyi kabul etti. Aralarinda; şu tarihi konuşma geçti : — Lütfi bey!. Yarım saate kadar mühim bir haber alacaksınız. — İnşaallah hayırlıdır, meab ?.. şevket. Ziya ŞAKİR — İhtiyarla (yâni, sadrazam Tev- fik paşa, le) tertip ettik. Meclisi fes- hediyo — Tabidir ki, biraz evvel huzur- da bulunan âyan reisi ilede istişare buyurulmuştur. — (Mânalı bir gülüşle) hayır. Hiç bir şeyden haberi yok. O da herkes gibi fesih haberini başkalarından alacaktır. Bu konuşmadan üç çeyrek saat sonra, Lütfi beyin emi işledi. Şu muhavere şişe iü etti — Ben, Ahmet Rız — Baeliknk beyelendi il — Medlisin feshinden haberiniz var, değilmi?., — Sizden duyuyorum. — Evet. Meclis, feshedilmiş. Fa- kat, biraz evvel huzurda bulunduğum esnada, Zatışahanenin bana bundan balis&tmediğine hayrette kaldım. — Hakkınız var, beyefendi... Doğ- rusu buna, bendeniz de taaccüp ettim. Telefon kapandı. Lütfi Simavi beyde, Ahmet lışına ii cânı yürekten bir kah- kaha KAPI KAPI Güm güm yumrukladım Kafamın kapısını; Fikir adesesiyle geçmiş gün rının selâmet ve zaferine dua edilirken... : Milt Müdafaanın başında Türk ordula- 25 sene evvelki b artık resmi devlet memuru elinin duaya kalkması en büyük suç telâkki edilmiştir. u levhadan bir kaç sene sonra, İçeriden «Yelişin komşular, dostlar; Kapımızda bir deli var» dediler. Güm güm yumrukladım Göğsümün kâpısını; İçeriden «Yerimiz dar Hem de bulaşır illetimiz var» dediler. Güm güm yumrukladım Kalbimin kapısını; İçeriden «Vaktimiz dar Saatimiz'on ikiye çeyrek var» dediler. Güm güm yumrukladım Sevgilimin kapısını; İçeriden «Sende bir Kerem sevdası var O, bunu anlamıyor Asli kadar» dediler. Güm güm yumrukladım Toprağın kapısını; İçeriden «Burası meza Hayatın sirrini ölüler maklup> dediler, Güm güm yumrukladım Göklerin: kapısını ; Yukarıdan dönen yankılar : «Dize gel oğul, yalvar, yalvar» dediler. Fahri ERDİNÇ Yk