<çHövdda Büluk Sn ler söyleniyorsun deme, ne olur ? u kahul ettirmeğe çalışıyorum. Yazı (fizik) bir yorgunluk Bak Meğerin bir konsol yaptığı İŞ duyduğu yorgunluğu duymadımsa alçağım Demek ki çalışıyorum. Memnun musun ? Sana bahsetmek istediğim şeylerin hiç birinden söz açmadığım için beni affet! Yazıya başlarken aklıma gelen hikâyeleri unutmaz- sam bir gün sana yazar, başkalarına okutu- tubun sonunda bir yerinden öpmek âdetini iü de unutmuyorum. Hep getirip getirip işi buraya dökmek için çalıştım. — İKİNCİ MEKTUP — Güya: muharririm ya sevgilim, benim yazılarımın hiçbiri hikâye değil, san sevgi Görünüşteki 0 lükkenciak: hakiki bir düşmandır. bakar Maili bir göze gözlerin daldığı za- Sevgili, Küçücük bir hiyanete man aldin öz Yatağıma yattığım zaman senin esmer ellerini başkalarının öptüğünü düşünüyor, kuduruyorum. Kimbilir, insanda benim gibi neler te- hırsızın, bir beyinsizin, bir muhtekirin oldu- ğunu neden düşünmüyordun, bilmem ki... Benim sana kızmağa ne hakkım var? «Ben senin malın değilim, dostunum, sevgili- nim. Seni tanıdım. Sen hayallerimin adami değilsin, Başkalarını da tanıyacağım. Onlarda a,o benim kızlık e alarıma giren, sokakta yürürken içimi eriten adamı arıyacağım |» Böyle diyebilirsin, Daha doğrusu di- yorsun ki: «Oularda, bende bulduğun aptallığı da bulamayacaksinl» Sen ona üzülüyorsun, bili- rum. Beni anlamıyacaklarından, senin sevdi- ğin kadar sevemiyeceklerinden korkuyorsun, değil mi? Haydi yalancı! Haydi kendini be- ğenmiş, haydi |» Doğru sevgilim! Senin kendine güven- meğe hakkın var. Sen bir adam üzerinde hâ- rikalar gösterebilirsin : K oğru, mamussuzu na yapabilirsinl!.. Aksi h lirsin : Kuzu ârikaları da gösterebi- uyu katil, hayvanı insan... ugünlerde aşk üzerine Gila oku- dum. Bir tanesinde diyor ki : «Aşkın ilk te- zahürü hayranlıktır.» Ben bu hayranlığı duy- mak için otuz beş sene bekledim. Senin âşık olman için bir dakikaya ihtiyacın olduğunu sonradan öğrendim, Ben bu güzel dakikayı doğuramadım. Hayran olmayı doğuramadın. Ötesi çorap söküğü gibi gidecekti. Birinci tebellür, ikinci tebellür birbirini tâkib ede- cekti. Sen bana hayran olamadın. Doğru, ne- yime olacaktın ki?.. Halbuki sen, ufacık şeyler arayan in- sandın. Faraza biraz iyi dansetseydim, kıra- vatımı iyi bağlasaydım, seninle tanıştığım gün sırtımda müthiş bir elbisem olsaydı!.. Burnumu, gözümü değiştiremezdim. Hi olmazsa kundaralarımı değiştirebilirdim al Sen beni ilk nesl gördünse öyle Sonradan ne kadar düzelsem, o kötü hayali gözlerinden silemedim. Enayiliğe hayran olun- müyor sevgilim | onunda başımı alıp senin bulunduğun yerlerden kaçtım. Şimdi kötü tango havaları bile beni ağlamaklı ye «Senin geçtiğin yerlerden geçmiyorum. Şimdi sase Memleketim yeni zelzele görmüş bir memleket. Her taraf toz toprak, moloz, çadır, sefalet içinde. Zen- ginler evlerini tâmir ettirmiş, içlerine girmiş- ler bile. Havalar daha iyi gidiyor. Evini yap- tıramıyanlar yağmur başladığı zaman çadırla- kaldım. böyle bir tanesini iki belediye çavuşu tirene bindirdi. Tedavi edilecekmiş... Bence adamın hakkı vardı, Ne diye götürdüler adameağızı ilmem. Kahveler dedikodu dolu. Bunlar bayağı, sa edikodular. Anlatayım İstersen : Dinlediğim insanlar memleketin oldukça münevver kısmı... Ama bilmem kil.. mühendisim, ne müteahhit, n tg en. Gü say dedikodu yapanların boynu» Bana, sana bunları, oturup tatlı tatlı an- kasan eği ne kalır? Ben nihayet niha- yet eğlenceli mektuplar yazıp, sana göndere- miyeceğim için, bir kenarda saklayan, bir dost bulursa zorla okuyan bir muharrir parça- siyim, Ssvgilim efendim ; mesele şu : Zelzele mıntakasında *»11,700> liraya memur evleri yapılmak üzere müteahhitlere ihale yapılmış. Evler başlanmış; bitmek üze- re... Fakat bütün memleketin ağzında çalka- nan bu; evlerin anha minha «50003 liradan fazlaya çıkmayacağı !.. Eğer hakiki, iyi mal- zeme kullanılırsa hadi diyelim «6000» lira çıksın... Hadi buna «1500» papel müteahhit payı verilsin, Bir evin «7500» liraya pek âlâ yapılabileceği açı emurlar, ölenin de güle güle otursun- lar. Memleketi medeni, Avrupaf hale getir- mek için uğraşsınlar, Işıklarına da bir ân evvel kavuşsu: Dedikoduyu bırakalım. Kızılay da fukaralara yardım ediyormuş!.. Evlerini yaptırsınlar diye adam başına «150» lira dağıtmış... Fukaralar da yüz elli lira ile evlerini yaptıracaklarmış. Adam gördüm, bir fukara yüzelli lira ile pek âlâ tamiratını ga diyordu, Bütün fukara halk, a ile ev yapacaklarına, bayram yaklaşıyor diye çocuklarına bir caket, lon, bir 150 lira ile ev izgi mı, sevgilim elli liraya bir e bir pabuç alabilirsen ben »Vallahi ki diyorum. Iyi ROMAN > SailFaik ben de babadan kalmayı yiyorum. Üzülen kimse yok. Çünkü fukara halk, Kızılaya ça- dırlarını vaktinde iade edecek vaziyette değil. Başka havadisler de var. Bizim bir de. mirei ustasi İsmail vardı, verem olmuş, yatı- Bir de arslau gibi Kasım verdı. Kuvayı şeker yin z yaşımda iken sevdi- ğim kız iyi tanırdı. Geek su başında yüzer- güzel bir çocuktu. Yalnız pantalonu yamalı, ayakları kundurasızdı Sonra o kadınlar sevgilim, onlar yine bir âlemt.. oldun. Hiş bi, me zelzele olacakmış, diye çıkarmışlar. Bil- em meredeki topal hoca haber vermiş... Siri kadar... Sokakta kadından geçilmedi. ep bile asayişi temin edemedi. Dah mobil lâstiği ile, kilometre ği litre benzin dağıtılmış, yağ kamyonla iş görmemiş, ne era? Ne iyi in. sanlar. Otomobil lâstiğine ac Bu za- manda benzin sarfedilir mi, diye İşlerini hay- vala görmüşler. arab: de ebeni evinin altında duruyormuş. Kaça almışlar bilmem? Galiba 600 lirayal,. Bir gün karikatüründe gördüğüm gibi karılarının boy- nuna takarlar, Karikatür şöyle idi : r şişman bayan ad otomobil lâstiğini ken e caddeden geçiyor. Tanıdığı bir adamcağız da : — Vay eo diyor. Bu ne hal? Madam — Dam yo şey bulamadım kil.. ye cevap veriyor. İşte biz burada böyle karikatürler görüyoruz da günümüzü gün ediy Şu memur evleri meselesini dedikodu yapıp icab eden yere göstermek istiyorlar, e bak! Yapılacak şey bul.. Ah, kah- vede bugün söyleyip bugün işe başlayabilse- ler. O zaman işin dedikodu olmadığını isbat edebilirler. Ne güzel olur. Yapamıyacaklar ama sevgilim. Bilirim. Biz ne hayaller kuru- yo Neler, neler yapıyoruz! Hiçbiri olmu. yor sevgilim! Hani ikimiz ne bülyalar kur. muştuk | Sonra ayrı ayrı ne dos ardı, (Arkası var)