HÜRRİYETİMİZ B7 her zaman iyi niyetle dü- şünürüz, iyi karar vermek için yarı azizleşerek çalışı- Z imiz kar halesinde, iyiliği, nin ya bir e hepsini kaybede parçasını, yahut mı Tatbik merhalesine öyle bir vesika ile inni İş ve Hedef: IRKÇILIK Kâzım Nami DURU Ben Üsküdarda doğdüm; rahmetli babam Kan dâvası, ilk cemiyetlerdeki (tote- mizm)den kalma bir an'ane olsa gerek... Bir kabile (totem) inin kanı, bütün kabile fertle- rinin damarlarında dolaşan kandır; bundan ötürü kan onlarca mukaddestir, mahremdir Fakat insanlık ileriledikçe, (totem) akidesi de ortadan kalkmıştır. Kabileler, biribirleriyle yi ığı gibi, e ele milletler de kay- mışlar, «tesalüp» etmişlerdir. Tü ekler Orta Asy Zel n Hery bir çok yerine dağılmazdan önce, İslâmlığa girin. orduları Çin sınırlarına kadar yürüdükleri vakit, yıllarca anayurtlarından uzak kaldılar. Yerli İdo evlendiler, çocukları o rakların üzerinden kaç türlü ir- kın Me geçti, biliyor muyuz? Bu geçen- halk ne oldu? Gelenler bunlarla tesalüp ot- mediler > X ” M dünyada saf ırk aramak, ham bir hayal anlari li koşmaktır. Irk meselesini vr ee yl (biyoloji) ye bırakmak ge- tir. Biz; ürkçülük cereyanı, başla- dü Gay akla bile gelmemişti, Türk- çülerin piri sayılan Ahmet Vefik paşa, Yah- ya bey adında bir Rum mühendisinin oğlu idi. Yeniçeriler, Türk olmıyan devşirme ço- yahut Arnavut, Boşnak, Arap gibi başka baş- ka kavimler, Türklerle tesalüâp etmediler mi? ürk adlarını taşıyan şu veya bu aileden gelme adamlar, aileleri içinde * başka başka milletlere mensup cariyeler, belki müh- tedi damatlar bulunmadığını ne ile isbat öm bilirler ? (Komünist) lik uasti bir ithal malıysa, ırkçılık da öyledir. Her ikiside bu memleket halkının ruhi bünyesine yabancıdır. Yabancı “ideoloeyalardan her hangi birine uymayı da- lâlet sayarım, Hakiki şu, hakiki bu; zarftan evyel maz- ruf, madde ve kalraden evvel ruh ve muhteva işidir. ki, bundan iyi netice alınmasına imkân ve ihtimal bulunamaz. tecilik mesleği üzerinde gösterdiği- miz son bir kaç yıllık hassasiyet bu talihsiz- liğimizin en yeni ve mükemmel nümunesi ola- rak kabul edilmelidir. Neden bu böyle oluyor ? Çünkü hiçbir sahada iyi netice, hiçbir zaman yalnız iyi niyetin eseri olamamıştır, olamaz. İyi netice, temiz bir vicdanın, garazsız bir öyle değil, bilgili şahsiyetin şaşmaz muvaffakıyeti halinde tecelli eder. Türkiyede bülünanların iyi niyetden, temiz vicdanda! garazsız kafadan mahrumiyetlerini ifade Gö mez; fakat basın bilgisinden mahrumiyetlerini göze vurur. «Müsbet tenkit» dediğimiz garip mahlükun fikir sahasına hediye edilmesi dahi mücerret ve kısa bir tetkik sonunda bizi bu hakikate ulaştırır. Müsbet tenkit!.. Bu ne tuhaf bir tâbir- dir! Tenkidin ne zamandanberi menfi bir rol oynadığı görülmüştür ki, bunun birde müs- bet pilânını ibdaa lüzum görüyoruz? Tenkit, , tenkittir; hak ve haklı tarafın- lâyık olduğu muamele tatbik edilir. ger tenkidi meşru addediyorsak, onu mutlak olarak bu tarzda kabule mecburuz. Yahut kısa yoldan gider, onu kanun harici ilân ederiz. Basın, halk müessesesidir; 8 memlekete de, (rejim) ede faydalı — olamaz bilâkis ölçülemez zararlar doğurur. Zira böy- e bir basın, halk tarafından «özel kurul» sayılamamak gibi korkunç bir mahkümiyetle yardım kadrosu içine sokulmaları, iu mes- murluğu hil'atı giydirilmesi demek ir böyle bir muameleyi yette olmamıştır. u tasarı, - maazallah - kanunluk ka- zandığı gün, siyasi bünye, halkın o büyük kahramanını « bayağılaştırmış olacaktır ki, bu kahraman, halkı en güzel duygularla bezeye- loğru gösterecek vazi- siz düşününüz, son kararların nidiğünü ?.. at ve muharrir hürriyetinden bah- sedilen bugünlerde işi biraz ciddiye alalım ! Adesenin göziyle her hafta bir iş ve hedef: (Büyük Doğu) fotoğraf- çısı diyor ki: «Kendilerine bir bayram günü seçilen bu çocukları, istikbâlin büyüklerine mahsus oyunlarla, sevindireceğimize. biz onları oyuncak gibi kullanıyoruz! E < iii ge gi,