TARİ BİRİNCİ YANLIŞ Müttefik tayyareler, Müt- tefik kuvvetler, Müttefik tanklar, filân, falan... Bi- rinci sunturlu yanlış bu- dur; ve lisan dehası bakı- mından ayıpların ayıbıdır. Böyle bir terkip ancak tavsifi terkip olarak kul- lanılabilirdi; izafet terkibi olarak değil... Halbuki bu- rada (müttefik) sıfatı, sıfat değil, isimdir. Müttefikler kelimesinden, Birleşmiş Milletler zümresinin hâs ismini anlıyoruz. O halde ve mutlak olarak Müttefik tayyareleri, Müttefik kuv- vetleri, Müttefik tankları, filân, falan demeğe mec- buruz. Bu kadar basit bir hatayı anlamamak, zevken olsun idrâk etmemek için insanın ancak (bobstil) olması lâzım... İşin korkunç tarafı şu- dur ki, bu (bobstil) lerin başında, Anadolu Ajansı, Radyo gazetesi, bazı haş- metlü muharrirler gibi (ma- kamat) vardır. Ve zahir, bu edayı bir yenilik diye kullanmaktadırlar. Meselâ Şimal Afrika, Batı Fransa, Doğu Asya gibi... Bunlar a aynı Ssunturlu yanlış familyasından... Şimal Af- rikası, yahut Şimali Afri- ka... Cenup Fransası veya Cenubi Fransa... (Hitler) Almanyası veya (Hitler) ci Almanya olmalı... Türkçe budur! (Parkotel), (Miner- vahan) gibi lisan kepaze- likleri de, ayak takımın- dan yukarıya doğru çıkan cehil ve züppelik ağzının — başka bir misali. İşte (Sümer Bankası) yerine Sümerbank, (Eti Bankası) yerine Etibank diyen ve dedirten zihniyetin kökü... Bu zihniyet, otobüste bile şoföre: — <Taksim bahçel..» Dedirtecek kadar Türk- çeyi bozmuştur. * Görülüyor ki, dil bozgu- numuzun birinci âmili, Türkçe izafet terkiplerinin ek dehasını bozmak ve kırmak temayülüdür. Dilci VEDİA VECDET, İstanbul — «Babadan oğula» manzumesini, sizinle beraber daha birçok okuyucumuzun birdenbire anlayamamış olmasından müteessiriz, Bu manzume, tamamiyle içtimai bir dâvanın, yâni bir mef- küre heyecanının, tehassüs ve teessür pilânında ifadesidir; ve mümkün olduğu kadar (imaj) sız, teşbihsiz, büyük lâf etmeden büyük bir telkiniyet aramanın şiiridir, Şair demek istiyor ki: «Çocuğun babası bir akşam eve dönmez; yâni öldürülür, yahut herhangi bir suretle hürriyet ve faaliyetten mahrum edilir. Fakat ne çıkar; oğlu, .birgün, babasının derisinde, ruhan ayni adam olarak, ayni gayenin işçisi ve gerçekleştiricisi olarak, onun yerini alacaktır»... Oğuldan da kasıt, hakiki oğul değil, ayni ateşle emzirilmiş her gençtir. Kısacası şu : <Bir dâva adamını öldürmek, susturmak, sürmek, yok etmekle o dâvayı ortadan kaldırmak mümkün değildir. Dâva sahibi insan, fâni şahıs pilânında tasfiye edilse bile, manevi çocuklarının ve bağlılarının şahsında mu- kaddes emanetini yerine getirir... Bu vesileyle, bize umumi bir izah fırsatını verdiğiniz için teşekkürler eder; ve esasen o şiirde böyle bir içtimai ruh olmasaydı onu kapağımıza koymakta hiç bir mâna bulunmıyacağını bildiririz. T. BÜÇEKARKEY, Yeşilköy — Bilmiyoruz, isminizi, yahut isminiz makamındaki remzi doğru okuyabildik mi? Muhatabınız, teessürlerinizden dolayı en. derin minnet- tarık hislerini takdim ve yakında sizden bir tebrik mektubu alacağı ümidinde olduğunu arzeder. M. Ş, Ankara — Muhatabınız diyor ki: «Ona hak ve hakikat, bana ise misilsiz bir ıstırap düşüyor; beni affetmemelerini isterim.» R, HARMAN, İstanbul — Doğru ve güzel söylü- yorsunuz; hattâ (doğru) ya ve ven elisan vermekte az bile söylüyorsunuz. Yeter S. EMİRİOĞLU, İlkan — loan sizinkinden ev- velki iki cevabı okur musunuz? KÂZIM GÜNEŞ, Ankara — Mektubunuzu, keşke son yazıyı okuduktan sonra yazmasaydınız ; sevgiler... Seherde Yeşeren Mısralar Nar çiçeği bir fecrin, Dallarda yüzdü nuru. , Uzandı hür dudaklar, * Ve... emzirdi huzuru. Mavi tomurcuklardan Mahmur bakışlarına... Çatladı kabukları Asıldı kandil kandil, Mor cepkenli hevenkler; Günün nakışlarına ! Şafak kokulu gelin. Renksiz vedalar yağdı, Pırlanta gözlerinden vi Çıktı altın saraydan | UMİT Emdiler inen nuru! Sahib a Müessisi : Necip Fazıl KISAKÜREK BÜYÜK u üdü i Niza ,mettin NAZİF Yan ve ve en işleri alldürir. Fethi KARDEŞ DOĞU Yıllık abone: 12 lira — Altı aylık : 6 lira — Üç aylık : s yok İLÂN KABUL ETMEZ MSA M1) KIZLARDA VE KADINLARDA Kadın giyimine ait esas- ları tek bir yazıya sığdı- rırken, bunu üçe tertip edelim: 1 — Mektepli kızlarda giyim... 2 — Genç kızlarda gi- yim... 3 — Evli kadınlarda gi- yim... 1 — Mektepli kızların giyimi, belirteceği hicap, edep ve sadece vazife fik- ri bakımından mektep- lerce tayin edilmek ve en sıkı baskı altında tutul- mak lâzımgelirken halimiz 2— ç kızlarda gi- yim, a Ge ette miz iki esastan sonra ve bu iki esas etrafında, zevk, sâdelik, incelik ve saffetle karışık zerafet ifadesini taşımalıdır. Bilhassa şu mâni tetbir- ler başta gelir: Her türlü züppelik ve hafiflikten çekinmek ve güya zerafet adına bir takım: mânasız ve esassıs uğur işaretleri ve (fetiş) ler taşımaktan utanmak... Ve topyekün, her çizgisi ve her rengiyle, derin bir ismet ve iffet edasını heykelleştirmek... 3 — Evli kadınların genç kızlara nazaran hem bir takım imtiyazları var- dır; hem de tam aksine birtakım imtiyazsızlıkları.. Bütün dar ve teşhirci giyim şekilleri, fazla süs gayretleri, kısa etek, açık saçık nahiyeler, mübalâ- gayla boya, koku vesaire, bizim esas telâkkimize zıt olduğu kadar dünyanın bütün muaşeret edeplerine de taban tabana zıttır. Bu dâvanın şahsiyet ve mâna cephesini (Ev ve kadın) sütünumuzda- gös- terdiğimiz için, şimdilik sadece muaşeret edebi bakımından bir iki nok- tasına dokunmakla iktifa ediyoruz. Neslihan Kisakürek