İMDİ son 7-8 yıllık, iş ser- “TANRIKULUNDAN DİNLEDİKLERİM baz elinde Türk çocuklarının da levhaları bakımın- (Toska) operasını dan dolgun, ke- ö veya ( Antigon ) miyet yönünden V İ M e fi e i piyesini çıkarabi- de hamarat dev- t ; leceklerine dair, Bn li e iŞIC aarılımız : ai nüfuz etmeğe ça- seyircisiz, içtimai lışalım; bunun için de bu devreyi eli- mizdeki 14 maarif meselesiyle karşı- laştıralım; yüzleştirelim : — Ana fikir, pilân: Yoktur. Ne Türk'ün dünü, bugü- nü ve yarını üzerinde bir muhasebe, ne de bütün dünyada yeni insanın ıstıraplarını ve ihtiyaçlarını kuşatıcı bir yetiştirme telâkkisine bağlı bir görüş ve anlayış mihrakı... Sadece, nereden gelip nereye gittiği, nasıl başlayıp niçin olduğu üzerinde hiçbir tefahhus ve mürakabe çilesi çekmek- sizin Batı maarif şekillerini alçıya dal- dırıp kabuk üstü dondurma ve bun- ları sığ kemiyet pilânında mümkün ol- duğu kadar çok gösterme gayreti; hepsi bu kadar... Bu hal «ana fikir, pilân» rüşdünden alabildiğine uzaklaş- mış olmanın neticesidir. Bu teşhisin sıhhatı, asıl bundan sonraki maddeler Pe belli olacak... — Okutmayı genişletme : Ha evet; bu sahada Hasan Âli devresinin zahiri büyük başarıları var- dır. Zira bu saha, okutma ve yetiş- tirme pilânında ele köklü bir keyfiyet ölçüsü geçirmedikçe, ne yapılsa, sadece vücutsuz kemiyet köpürtmelerine ze- min olacağı için, (Bakan)ın hamle ve teşebbüslerindeki kıymet hükmünü, anlayanlarca pek güzel ifadelendirmek- tedir. Şekli, muhtevası, programı, usu- lü, gayesi, tarzı bakımından evvelâ yalnız ve yalnız keyfiyet tezgâhında örgüleştirilmesi gereken bir dâvanın, tohum ve cevher esasını bir tarafa bırakıp bütün kuvveti ağaca ve or- mana vermekl.. İşte son devrenin, aslında fevkalâde aziz ve kıymetli ilk öğretim sefer- berliğiyle (Köy enstitüleri) ham lesini kuşatan bükük, bir kö- şede beklerken tıkabasa neti- ceyi beslemeğe çalışıyoruz. — Yetiştiriciyi yetiştirme: Tamamiyle keyfiyete ait olan bu dâva üzerinde tam bir alâkasızlık... 4 — Mektep kitapları: Tamamiyle keyfiyete ait olan bu dâva üzerinde tam bir ölçüsüzlük ve bilgisizlik... Necip Fazıl KISAKÜREK Oo zevk 5 — Ahlâk ye disiplin: Tamamiyle büyük dünya görüşüne ve devlet ideolocyasına bağlı olan bu yiz üzerinde tam bir çözülüş... — Dil ve ıstılah: (Kültür) buhranımızın en büyük rahne merkezi olan ve devir devir indifalar kaydedip devir devir sükü- netler bulduktan sonra yine indifaa başlayan ve bir türlü tam ve gerçek bir tesviyeye ulaştırılamayan bu yü” rekler acısı dâva üzerinde tam bir Zo- rakilik.., Ve hâlâ resmi Türk ay ve ansiklopedyasından mahrum 7 — (Üniversite): addi ve manevi her cephesiyle ıstırap merkezi... 8— (Politeknik) : Evet; bu sahada da Hasan Âli devresinin bir e eg var; (Tek- nik Üniversite) .. Dünkü (Yüksek Mü- hendis e di i) nin kapısındaki yeni tabelâ... t bir uzviyet âleminden fışkırıcı tabit, tırnak gibi, bütün şu- beleriyle hayatın içinden gelen ve bü- tün şubeleriyle hayatın içine yayılan, Batı müsbet bilgiler cihazının ruhlu ve şuurlu iklimi olmaya çok uzak... Tam mânasiyle dıştan ve satıhtan KN bir (aplikasyon) işi... — Yabancı (profesör Bütün dehşet ve İğneyi devam eden, boyuna ruhumuzu müstemleke- leştiren ve er gocundurmayan (kaimi makam) lık vrupa' ya gönderilecek talebe : : Hâlâ ve hâlâ «gitsin, şu kadar tahsisat alsın, müfettişini kızdırmasın ve bir diploma alıp gelsin... » telâkkisi... — mat ve ilim hareketle- rini doğurma ve koruma : Nâmevcut , Yalnız sakin 44 sa- hasında bir kaç Avrupa'lı hüner- ve an'ane mihrakiyle alâka- SIZ, müeyyidesiz ve dayanaksız bir «gösteri» ... 12 — Halk terbiyesi: Namevcut... 13 — Dünya irfanını nakil: İşte Hasan Âli devresinin, büyük kemmiyet cümbüşçülüğü içinde göze en çok batan hamlelerinden başlıcası karşısındayız! Batı ve Doğu kaynak- larının en soylu (klâsik) lerinden işe başlayıp bugüne doğru bütün cihan (kültür) ünü dilimize silkeleme hamle- sil. Ve birkaç sene içinde yüzlerce eser... Ne fevkalâdelik, değil mi? El- bette fevkalâdelik olurdu; eğer bu mevzuda yine bir keyfiyet çilesi çe- kilebilmiş olsaydı... Bir tezhip işi gibi, ince ince, «kıldan ince, kılıçtan kes- kince» göz ve kafa nuru isteyen; tercü- me edilecek her eserin sahibini ha- yalde Türk olarak di- riltip ona eserini yeni baştan ve Türkçe ola- .rak yazdıracak kadar harikalı bir istihale nü- fuz ve intikali gerekti- ren bu dâvada, tek fır- ça çekişiyle dış mâna- ların yekün halinde çeki çeki tartılmasın- dan ve ardiyelere yı- gılmasından başka bir marifete şahit giliz. 14 — (Müze) ve kütüphane: Elmalüm... NETİCE Tam bir asırlık maarif hastalığı- mızın son devrede büründüğü mâna, bir gün aklımız başımıza gelirse şu ve şu tarzlarda halle mecbur olduğumuz meselelerden bir çoğunun, aklımız ba- şımıza gelmeden israfından ve ihyası- nı çok daha çetinleştirici bir kemiyet pilânına havalesinden ibaret... Kucaklıyorum! Duayı unutan dudaklarım, Allah'ı arıyan ellerim sana açık, Sonsuz bekleyişlerin uçurumunda yaşıyorum. Başladı kafamda yine uzak bir şehrin daüssılası, İnsanların, ağaçların ve yorgun gecelerimin ümitsiz raksı ; Ben ebedi bir sonbaharın koynunda yaşıyor Ve , düşüncesi kalbe huzur dağıtan çiçek ; Dehliie Kina derinliklerinden sesler duyuyor ruhum. Dünyanın bütün yelkenlerini bu sarhoş e şişirecek. Bir şeye, bir şeye gebe Tanrım bu se s; buşüi Ben insanoğlunun mes'ut ve aydınlık ye kucaklıyorum ! 21£ ANE ANKARA Kenan HARUN