iğ API hiç ummadığı bir ânda çalınmıştı. O günün bay. ram oluşu, rsi her ân ere Me düşündürebilirdi. Ama o, kapının bu çalınışında beklenmedik bir hal sezmiş, he- men ig kata çıkmıştı. Ev, kat kiraya verilen, şimdi a geçmişlerden ço- unun içinde doğdukları, bildi- ğimiz soydan... Kapıdan girilin- oturma, yemek ve misafir odaları, üst a yatak odaları, zemin katında da mutfak ve ru arip nelik ve eyler sıralanmış... ak kapısının tie, dir kata fırlam bir oldu, Oo! Hoş geldiniz, oğlum, safa geldiniz...» Bu, kızın anasının sesi idi. pının çalınışında bir başkalık vardı!» diye dü- şündü. elen adamın “hoş geldin» ie imge verirken mah. cup cup bir de öksürüşü vardı, RR sahiden mahcuptu ; belki de oldukça uzun sayılabi- lecek bir ayrılıktan sonra nişan- lısına kavuşmanın heyecanı sesi- ne tesir etmişti. Dördü kene er ret 1za- rıklığın ne bir kırışığı, ne bir girinti ve çıkıntısı vardı. Gözler iki siyah kadar mânasız... ücu i bir dikkatle yukarısı uzun, bacaklar kısa ve tombul.. Ayak- larının kütlüğü, acemice yontul- ir malını hatırlatıyordu. Yürüyüşünde güya hava ayağına dolaşıyormuş gibi bir vay vardı. Hele ellerin yumuk yı mukluluğu, e dll dan yapm kii .zandan doğrularak, sırları dökül. düğü halde & ziyadesiyle lehte gösteren konsol aynasının bulun- duğu aökak ındaki odaya geçti. Konolun önüne doğru y rüdü ve gözleri aynada du İn o Kendi katındakiler bir bayram ziyaretine gittikleri için, deli yerine konulmayacağin- dan emindi. kumral saçlara bak; hem de dalga dalga... Hele lâciver- Bre gine Doğrusu, — rak ben nerede, o herif ne- ei - Bacaklarının, gelen nişanlı adamın bacaklarından kıyas ka- bul uzunluğunu tasdik için, yan m a bir yu- an aşağı ni etmez karıda; süzdü. Aşağıki m pr odası- nın kapısı, m api bir ses çıkardı önünden a koştu. mutfağa başına doğru mutfağa inecekler... Onla dn ikisi, odada yalnız ka- lacal klarının ucuna bi merdivenlerden indi. Mutfaktan kapkacak gürültüleri geliyordu. Kapıdaki anahtar deliğinden bakınca Lİ Pe hemen hemen tamamiy bir genişlikle lake. ol gözünü büzerek sağ göziyle bak- mağa başladı; kulağını da, içeri- den gelecek en ehemmiyetsiz ses kırıntılarını — ri derecede Har lı, ai d iri önündeki gri aralarına bir kişi daha sığabilecek bir aralık- la sil rağ Bi ir şey konuş- tukları yoktu. z sonra erkek, kıza yaklaş- mağa cah atan bir hareketle kı- mıl «Beni img geldi mi?» diye sor: Bu bike kelimelerden hiçbirini kaçırmamıştı : nebilecek* mek nişanlısının kendisini görceği ip gelmiyeceğini bil- miyor iri yea irkildi : «Benimle arasında bu büyük bir aşk olduktan sonra si canım kızın senin gibi herifi gö- receği gelir m i? Mübarek adam!» verdiğine pek Şimdi aklına” üşüşmüştü. Büyük fıstık çamlarının, top- raktan fırlayıp (o kabuklaşarak âdeta gövde a gelen kök. lerine otururlardı. £ Aşağılarda göz alam uzanan bostan- lar, ay ışığında ağarmış gibi duran ze! ö rünürdü. Si zerreciklerle eryüzünü ıhlamur geceleri muşcasına imi ve bakılınca daha — derinleşirdi. Kenarına e olr dizildiği ve r eşi arla dolu toprak yol, bostanların üzerine 'doğru asma bir set meydana getirirdi, Bu seddin bir tarafında toplanan çocuklar, uzun zaman evvel ka- panan bir kır ağ esinin kuru- muş havuzuna tâş düşürme ya- rışı yaparlardı. Lp havuza düş- tü mü, susuzluktan çatlamış çi- mentoda tokmağın davula vuruşu dı. Bu sesin ağı dallarından sıyrılıp Diktaş bayırına tırmanmaya başlama- siyle çocuklar n seyinç v larını koparırlar: Sessizliğin De ması, kızın, yaşlandığı halde al mi teyzesine sanki bir lâf açmağa e yayi ester, kız i de a fazla sokularak başların lam OUA bir sesle derdi, ne olacak nası filozof mizaçlı idi ve elin inanmazdı. Ayrıca, bir ye dul maaşına kalmasının, kızını istemediği bir adama nişanlama- sının sebebini bep fazla namus- e manın doğru olm. dığını bildiren bir baş pie şiyle mırıldanırdı : züne ve saçlarına bakarak dü- şünürdü. «Ne yazık! Birkaç zaman gon- ra düğünü olacak Ve artık meh- anahtar eliğinden içeri süzdürüverecek > dikkatle BOR şi Kız bi- teviye susmakta fakat neza- kete aykırı bir a bulun- dal, “a bir görünüyor, bir kay- boluy. bir aralık arkasına sağ dizini, ayağını âhenkte titreti Gl anlaşılı- yordu. Bir müddet pencereden Lai devam etti, «Hayır , pencere t ir uzun uzun bakü ması lâzım...» Gözü- Pen deki saksıların, dizi ini durdukları tahtadan şahnişin her tarafını bet araştırdı : «Evet, ye EE yok; görünürlerde nişanlı kızı an mahut, o uğursuz kaplumpağa yavrusu, gö- rünürlerde yoktu. «Ama, ya bir meydana çıkar- dam konuşacak sa, o zaman a lâtı ee Ge o zaman , lâftan | atlaması bile «ayal Belki bii ile de çeler.» Kendi başına ğer er ladı : Kızla bu ve ni. şanlısiyle a a, yalnız iğerde Sıcak bir yaz