Kızıl Bl İkinci Mektup EVABINI alma- ar ipini bi- Hürükedii bile. İlik- lerine işleyen kır- mızı telkin seni burjuva düşünce- sile temasdan bile seni çe kıymetin, ister madde “elektrik, otomobil, radyo, telefon-, ister mâ- na: şiir, senfoni, marksizm, eşek dâ- vası- her kıymetin bürjuva dehasın- dan çıktığını ve bunların öbjeler halinde çoğalmasında proletaryanın sadece bir el emeği bakkı olduzu- nu söyleyecek değilim. Çünkü ben de seninle beraber, mânaya ait üs- tün kıymetlerde bile parayı ölçü- leştiren burjuva ahlâkının sınıfiyle bir arada ve top yekün tasfiyesine taraftarım. Birinci mektubuma verebilece- ğin en haysiyetli cevabı senin adına ben vermeği deneyeceğim. Böylece senin hayalin, benim kendi nefsimle çekişmemde iç kutuplarımdan biri- nin yerini almış olaca! Diyebilirsin ki: “— Liyakatla :müsavat barış- maz, Lâyık olanla olmayanın ara- sında müsavatsızlığın zıtlık prensi- pi vardır. Birini ötekine feda etme- liyiz. Müsavata kıyarsak burjuva geleneğinin yüzünü güldürmüş olu- ruz. Çünki asırlardanberi yüksek bir refah derecesini kendi lehine bir. ıstıfa (selection) kaderi halinde bahtiyar şanslara çeviren burjuva sınıfı liyakatin bütün: imkânlarını inhisar altına almıştır. Liyakati öl- çüleştiren bir nizam, burjuva üstün- lüğünü: ve tahakkümünü eşyanın tabiatı haline sokan bir nizam olur. Onun: için siz burjuvalar, kapitaliz- «min önüne geçilmez yıkılışı önünde muhafazasına çalıştığınız liyakat potrellerine dört elle sarılarak ayak- “ta kalmak; istiyorsunuz; biliyorsu- nuz ki böyle bir kıymet sisteminin kendiliğinden varacağı nizam, ergeç yine bir burjuva kapitalist nizamı olacaktır. Dilinize bir pelesenk ve belinize bir can kurtaran gibi dola- dığınız bu liyakat ölçüsiyle siz ok- “yanusların dibine çökseniz, kısa bir zamanda suların yüzüne fırlayaca- ğınızı biliyorsunuz. ğine müsavat, Ssi- zin aradığınız liyakatın ancak bir tarih devresi için aleyhindedir. Biz A iza olduğu refah şart- k ileriki tarih ER Hyakati de imtiyazlı bir sınıfın üstünlük farikası olmak- tan kurtarmak istiyoruz. Bir gün gelecektir ki kazançlar gibi liya- katlar arasında da fark kalmaya- cak, yahut hiç değilse bu fark in- san oğullarının ayni genetik kökten geldiklerinden şüphe ettirecek ka- dar büyük olmayacaktır. “Görüyorsun ki, ağabey, ben li- yakatı da uzun bir-irsiyet kaderi- nin bu günkü neticesi halinde, yani tarihi bir prosesüs'ün mahsulü gibi görmekte aldanmıyor ve burada se- nin bana gık demiyeceğini biliyo- rum. Dâva; para mirası gibi, kabi- liyet, kudret ve liyakat mirasını da mahdut ellerin inhisarından kurta- ran yeni bir tarihi prosesüs'ün te- mellerini atmak, hem para hem de liyakat irsiyetinden mahrum ve mazlum bir sınıfın iki bakımdan da geleceğini kurtaran yeni bir kader aramaktır. Ben istikbali işte bu ka- dar büyük bir perspektif içinde kav- rıyor ve senin küçük zaman kadro- ları içine sıkışan ve bu hadler içinde yanlış olmıyau dar realist görüşünü aşıyorum. Şen liyakatle karanç ara- sında müsavat aradığın zaman, yal- nız bugün için haklısın. Çünki lâ- yık olana hakkını vermeyen bir mü- savat adalete zıttır. Fakat bu liya- kat, asırlar boyunca, burjuva sınıfı- nın imtiyazları sayesinde elde edil- miştir. Bu liyakat, iyi bir sıhhi bakı- mın, itinalı bir terbiyenin, iyi bir tahsilin ve kültürün muayyen bir sınıfa (O bağışladığı kabiliyetlerin, asırlar boyunca, kıymetli bir irsiyet yükü halinde zamanımıza kadar gelişinin neticesidir. Bir Tanrı ver- gisi değil, yüksek bir refah sevi- yesinin mahdut insanlara inhisar ettirdiği bir ruh hazinesidir. Maddi servet: gibi babadan oğula intikal eden manevi bir servettir. Ben mahdut ellerde. sermaye birikmesi ibi mahdut zekâlarda kabiliyet birikmesiyle neticelenen gelişme şartları arasındaki müsavatsızlığın ortadan kaldırılmasını istiyorum.,, İşte çocuğum, birinci mektubu- ma senden gelmesini tasavvur ve temenni edebileceğim en liyakatli cevap bu. olabilirdi. Onun altında senin imzan olmadığı halde taşıdığı bütün fikirleri senin cehhene mal etmekte hata yoktur.. Benim cevabımı da gelecek (Bü- yük Doğu)da' bulacağını umarım. Adesenin göziyle her hafta bir iş ve hedef: ( Büyük Doğu) fotoğrafçısı dei yor ki: «Cicili bicili maket oyünc cakları karşısında cakası (monolog) lardan vaz geçip si siz sedasız iş yapmağa alıştığımız gündür ki, umran dâvamızı da halletmiş olacağız / »