iş ve eği Reisi ş Vedat Örfi BENGÜ — Anadolunun en büyük derdi veya dertlerinden biri mi ?.. Sormaya ne hacet?.. Oteli. Konuşuyorsunuz : — Yataklar pek pis. — Daha iyisi can sağlığı... — Her vakit çarşaf değiştirmez misiniz ?.. — Buna can mı dayanır, a bayım? — Ya hasta bir adam yattıysa?. — Hasta adamın otelde işi ne?.. — Ya bit varsa?.. it aramak için gözlük kulla- nacak değiliz. Gören olursa yakalasın! Bu; ne bir tiyatro eserinden her- hangi bir .sahnedir, nede uydurulmuş bir konüşma... Yukarıdaki sözler, aynen söylenmiş, bu meclis aynen yaşanıl- mıştır. Netice: Soran, sinirinden ser- semlemiş,: cevap veren her. vakitki kayıtsızlığıyla omuz sallaya sallaya odadan çıkmıştır. Konuşma yeri: Otel adını maske edinmiş bir han.. Konüşanlar : Talisiz bir müşteri ve cahil bir han Sözün ei “Konuşan bendim ve bu sözler nedağ başının 1ssız, unutulmuş bir han köşesinde harcan- dı, nede yurdun umrandan hisseleri- ni henüz alamamış en uzak bir yerin- de. l, ile, İstanbul ile aramız- daki pisaie, on iki saati bile doldur- “lgili makama (olay) dan bahset- Otelci adını takınmış hancıyı salca ihtarda bulundular. Fakat ben, bu ihtarın tam bir değişiklik sağlıyabildiğine inanmadım. Dâva, bir dâvet veya bir tevbih ile halledile- bilecek kadar besit değildi. Oteli işletenin ruhi haleti ve seviyesi, an- cak bu kadarına müsaitti. Temizlik bir irfan, seviye, istidat, terbiye işi... Memleket içerlerinde benim gibi sıksık odolaşmıyanlara, memleketin ehemmiyetli dertleri başında ne gel- diğini sorunuz. Cevaplar belki çok değişebilir, ortaya muhtelif dertler ve noksanlar serilebilir, i de benim gibi, y yanına gidip peki incelemelerde bulunmuş birini aynı sorguya muha- . tap kılınız. Alacağınız cevapların çoğu fikrimce şu olur: Otel... Evetl. . * Her yerde otel!.. Her vakit otel!.. Yurt içerlerinin en büyük bir nok- sanı oteldir. Ele alınmıyan, değer ve- rilmiyen, gelişi güzel, başı boş bıra- kılan tek san'at, otelcilik san'atıdır. Eski devirlerin artık klâsikleşmiş hancılığının köhne ankazı üzerinde modern bir otelciliğin, sağlık koru- yucu ve istirahat sağlayıcı LR bilmiyorum “neden, hâlâ kurma: kuramamış, lrdan düşünmemişizdir. Bir il veya ilçe merkezinde, bir misa- firi ağırlıyabilecek küçük, fakat temiz bir otel dahi bulunduramamak, bulâ- EVİME DÖNÜŞ Gürül gürül akıyor mu meydanlıkta, «Şaraben tahura» başlıklı vakıf çeşme,?.. namı bulamadık mı hâlâ Park edilen ee) Çamaşır çivitliyen b Parmak uçları buruş buruş mu? acımın, Yine sakiz gibi mi evimizde, vlumuz, misafir odamız, davarlarımız ? Davul zurnayla mı evlendi yoksa, İlk defa nârına yandığım kız? Ispanak değerine mi satılmış, Mahacir kızlarının eline kınalanan . « Zifiri çıkasıca tütünler? Yine mis gibi mi misket üzümler? Daracık dükkânında iki büklüm ölen çEskici Abdülkadir Ve saatçi Raşit'ten başka ar kimlerdir? . Kaçar çocuğu var akranlarımın? Gurbet, köklendirdi artık beni; » Koltuğamda bir ekmekle'döneci Fahri ERDİNÇ, mamak, iç sızlatıcı bir ayıptan başka nedir? Otelin salonunda, evet salon tes- miye edilen yerinde kendi kendime düşünmekte devam ediyorum : En büyük mes'uliyet hissesinin bu gibi yerlerdeki belediyelere düştüğü- nü itiraf etmek mecburiyetindeyiz. Bu belediyeler unutmuşlardır ki, yol- ların tozsuzluğuna, lâğımların kapalı- lığına, dükkânların temizliğine göste- rilecek titizlik kadar, memlekette sağ- lık kaidelerine uygun, mikropsuz bir yatakevi bulundurmak da her bakım- dan zarurettir. Bu zarureti lâyıkiyle duymıyan belediyeler, yurtdaşları tür- lü tehlikelerden ve bulaşıcı mikroplar- dan korumak gibi en lüzumlu ve en faydalı bir vazifeyi unutmuşlardır. Halbuki en mütevazı belediyeler dahi çevrenin büyüklüğüne veya hareket- erine: göre, velev küçük mikyasta, otel işini halledebilir. Çizilen tasarı- larda elverir.ki-bu zaruret, ön plânda tutulsun ve duyulsun. Şehrine gelen bir misafiri, mem- leketi vazife veya herhangi bir sebep- le dolaşan bir yurtdaşı mikrop yuva- larına atmak, hiçbir belediyenin hak- kı değildir. Onları: — İşte yerimiz!... Kirli buluyor- sanız yatmazsınız. Yalvarmıyoruz yal Gibi gururlu bir eda ile karşıla- yan hancı “saltanatına artık bir son vermeliyiz. Hancı azamet taslar, çün- kü müşterinin boyun eğeceğinden emindir, çünkü bu müşteri sokakta geceliyemiyecektir |.. Evet, bütün bunları, otelin salon tesmiye edilen yerinde, bağırsakları fırlamış bir kanape ölüsüne bakarak düşünüyorum : Belediye reisi, belediye reisi, be- lediye reisi !.. Acaba hangi vatan bu- cağımızın bir belediye reisi, belediye reisliğinin ne demek olduğu üzerinde; meselâ mahkeme mübaşirliğiyle bu iş arasında nasıl bir fark olduğu üze- rinde bir nebze düşünmüştür ? Birden önümden müthiş bir gar- son tipi geçti; elinde bir tepsi sinide, birkaç meze ve bir şişe rakı... Gar- son uçarak bağırdı: — Geliyor,'reis. bey 111 Aralanan kapıdan baktım: Bir masada üç kişi, dörde dağıtarak po- ker oynuyor... Aralarında, mürekkep yalamış olmak, Amerikanın idare merkezini bilmek ve Namık Kemal ismini * tanımak rene Me bir kılık ve edada bir Çıkan garsona iii — İçerideki kim? — Belediye reisi !.. Gez