EE “diz DAMI Onu, sanki örmemiş kadar Bai. Hinbuki > bir tanıyamadım. 4 yı yabancı- yeli dı ettik. Yüzünün. De, rinde ye ii mi amac — rarmış gibi, Ge Gabar an ba- bi luk vardı ve ifade, ri tanınmaz bale getiriyordu. gün sonra ken- ayret overen kısımlarını > Ka ryenn ün sizinle ko- , (hayır konuşma- dikti) ML ederken bir- denbire atılmış : — Kurtarın | Kurtarın | Sir Müykimak istemiş- Fazla sinirli ,veya hisli gluğamdar. mu bilirsiniz. Hayırl.: Faka bir fikir... O fikir... Bir fi kir yüzünden... Bir fikirden kurtulmak istiyordum. Size birkaç satırla anlatmağa çalışacağım hikâye, işte bu > kurtulmak eyi mace- rasından ibarı yi kapısının dışına “ müştüm. eceydi. Önümdeki asa- hik, biraz j - ey — yer parlıyoi o kadın yide fön 12 yi) ui K RTA 84 Vİ WU hi Ayakkabısının izini esmer > A e halinde görüyor- Sank i biri beni itti e imi o izi öptüm. Dudaklarım kuruymuş bee belli ki, serin ve. yeryer ince kum tanelerinin bat- masından hasıl olan acımsı temas hoşuma gitti. , Taşın soğukluğu ile bey- imin tam bir tezat halindeydi. İçimde bir tuhaf eziklik ve rahat- lik” a etrafıma ba- kındım. olduğu için, Esinler li etrafta. Yalnız bir havagazı lâmba. sının şiirli, mavimsi ışığı... Biraz evvel o sokaktan geçen, o basamağa ayak- kabısının çamurlu izini bı- rakıp. eşikten atlayan o kadın, harici varlığiyle gö- zümden kaybolmuştu. Ama, beynimin içinde, kalbimi çarptıran yerde (bilmem bende böyle bir merkez var mı?) her zamanki sal- tanatiyle vahşi bakışlarını gözlerime ip varlığını emen de maddi bir temas gibi lapuruydl Güldüm ve «şimdi, şimdi kurtula- cağım!»> diye yüksek sesle mırıldandı; Pantalonum mi diz- vay arımda, romatizma- nın ürkek hisliliği kendini açığa vurmuştu. Cebimden (6NX) formü- lüne pe Mn yapıl- mış enkli bir jilet Maeği 9 imi. Alnımın tam ortasından geçecek şekilde, çember halinde, başımın etrafında derince ir çizgi > çizdi Canım acımadı değil... Fakat ruh karşısında etimin şifa, ilâç, teselli, iltifat, ne bileyim, müsbet bir şeyler oluyordu. tim ve kontrol kabiliyetim katiyen başka cephelere dönmedi. Hayalimde,» başımı çevi- ren ateş renkli kan çem- berini görür gibi oluyor- Derince kesilen yer- lerden taşan renkli su, yol yol, yüzümden aşağı doğ- ru, önce ılıkken gittikçe soğuyan bir izle iniyordu. Rüyada mıyım? Kâbus mu AHIR, bastı? Acaba bunları ya- ” uy pa gp hakikaten ben miyim? t, maalesef bu tered- ime bile düştüm. Par- mağımı oraya dokundur- dum. Evet, kırmızı bir leke, mavimsi ışıkta inkâr edile- miyecek bir vuzuhla görü- nüyordu. O halde bu, ben- dim ğin acı da doğruydu. Gelen. geçen plmadığını bir daha yokladıktan son- ra başımı hafifçe mermer basamağın keskin kenarı- na dayadım. Bir iki kere hafif hafif vurdum. Tam hizayı bulmuştum. Fakat mel'un tereddüt yine yaka- ma yapışmıştı. Yapacak başka şey yoktu ki? Ya bana hayatı dayanılmaz derecede işkenceli bir şek- le sokan fikre tahammül edecektim, yahut da ondan kurtulmanın son çaresi san- dığım ilime tatbik edece ie ld bir çeki- cin sapı' gibi kullanarak gayet sert ve sıkı bir ha- reketle alnımı taşın keskin kenarına çarptım. Gözlerim karardı. Sarı ve mavi bir serinlik yanan alnımı tu- tuşturdu. Çarpmanın sert- liğine rağmen kendimi kay- betmemiştim, Hareketi, ev- velkinden ço aha kuv- vetle bir daha tekrarlayın- ca, zonklayan beynimin bir ân altüst olduğunu sandım, o Aldanmamışım Kafatasım teşrih derslerin- de bize öğrettikleri geçme yerlerinden ayrılmış, deri evvelce kesilmiş olduğu için mermer basamağın üstüne -hamam tası gibi devrilivermişti. Meğer ne Mermerin rengi bir ân- da dalga dalga, koyu kah- p4l kl lama. ame > bir bo- yayla Türeyen alah kafatasımın yerde yatan rene saçlarından yaka- Kendimi kaybetme- — kadar kuvveti bana lütfettiği için Allaha şük- rederek beynimin açıktaki kısmını gözden geçirmeğe başladım. Gözlerim ağrı- yor, fakat henüz işe yarı- yordu. İşte en derine dü- şen mıntakada, arasında Eflâtun, sarsıntı ile altüst olmuş' bir ziyafet sofrasında (o arkadaşlarını etrafina toplamış, bir yan- dan içiyorlar, bir yandan <Ziyafet» ini oku- yor. Beri tarafta dini elinde mumu bitm fenerle beynimin Meni rını harıl harıl dolaşıyor. Tâ köşede Leylâ, dimağı- mın mukabil tarafına dü- n Mecnun için; gözyaşı döküyor. Artık sabırsızlanı- yorum. , Yarabbi, ulu Tan- rım, nerede beni kıvrım kıvrım .kıvrandıran o fikir? Nerede o gecelerimi gün- düze, gündüzlerimi geceye çeviren haya ıhtılarını parmak- larımla siliyor, en görün- mez köşelere kadar, afata- sımın içinde, hep o ince, mü- tehakkim vücudu; he, ışıklı, olgun çehreyi arıyo- ân, *bir kıvrımın gölgesinden çıkıverecekmiş gibi bir hisle, beynimi alt- üst ediyorum. Bir bulsam, derhal, oracıkta imha ede- ceğim, Ondan sonra, bü- tün GN hâkim olan, benliğime t kuran o sabit fikirden yk .ğım. Fakat hani, Âllahım, hani? Hareketlerim gittikçe hız- lanıyor. Bir avuç kafatası- mın içinde Gül köşe, bakmadık bucak bırakmı- yorum. Yok, yok, yok! Birdenbire yan bir siyahlık gibi, dün- yaya gece çöker gibi içime dağılan bir dehşet hissine bırakıyor. Demek çaresi- zim? Üs, çaresiz! . " Telâşlı bir hareketle ka- fatasımı artık rengi kay- bolmuş mermer basamak- tan aldım, yerine yerleş- tirmeğe çalıştım. Gömleği- mi çıkararak, belli olmasın diye ek yerleri üzerinden güzelce sardım. Anladım ki kafamdaki sabit fikirden kurtulmanın imkânı yek. benim için