ya bir gö- rüş ve du- yuş mimarisinin toprak üstünde sarayını kuracak tek vasıta, kitap... İnsanlık, kita- bın o mukaddes vasıta (o olmak haysiyetini dinlerden öğrendi. Bugü- ne kadar da hiç unutmadı. Kitap mefhumunun bir ucunda Al- lah, öbür ucunda da sonsuzluk var. İnsan oğlunun ebedlerce fethede ede bitiremiyeceği sonsuzluk... u yüzden yarına gebe kahra- manlar, kitaplık cehde, kitaplık çapa, kitaplık yapıya, hakiki oluşun temel şartı göziyle bakarlar. Onlarca kitap, yarını nişanlıyacak ses güllesinin bi- ricik mancınığı... ** Kitap dışında, gündelik © yazı, çerden çöpten konuşma gibi, bazı kolay ve ucuz âletlerde vardırki, mancınığa nisbetle, köy çocuklarının serçelere taş attığı Çatal sapanları andırır. günün saba- hında avladık- ları sesi, an- kşamına ulaştırabilirler. Bu âletlerin vazifesi, cıgara pa- ketlerinin arkasındaki kısa adresler halinde, dinamizmalı çıkış başları kurmak ve kitaplık hamlelere muhit hazırlamaktır. Yoksa, içinde dört mevsimin kaynaştığı hiç bir sistem örgüsü, bu günübirlik âletlere vergi olamaz. 5 e? Her «ulvi» nin zıddı, aynr boyda bir «süfli» değil mi ?. Kitaplık dâva- ları günübirlik karalamalar ve hafif sohbetler içinde can çekiştirmek de, cücelerin kârı... Göksu sefası için yapılmış san- dalla açık deniz geçilmez. Onun için- dir ki, böyle bir sandalda, büyük va- pur süvarilerinin kılık ve edasına bü- - rünmüş bir kayıkçı, bizi katıla katıla güldürür. * Kitap yazamıyoruz |. Kitabın ana şartı olan keyfiyet yükünden vazgeçtik; kemmiyet ağır- lığını KLON yarı yolu aşmış oluru Ciğerlerimizde, kitap kadrosunu üfliyecek havaya yer yok. Bütün fi- kir pazarımız, kolayca şişen ve kendi kendisine öten düdüklü balon yayga- ralariyle dolu... ** Filânı mütefekkir, falan şair, fiş- ÖZ üMMMNİ 55 'tenkit ölçüsüne sahip kab 943 TANRIKULUNDAN DİNLEDİKLERİM KEY A | Necip Fazıl KISAKÜREK manı da münekkit tanırız. Mütefekki- rin faraza 10 cilt eseri vardır. Hepsi bir zamanların (Paris) inde oturan efendisi filozoftan tercüme... Geriye bir kaç makalesiyle bir kaç sohbeti kalır. Ellisine merdiven dayayan şair, yalnız 50 mısra yazmışsa, (Greta Gar- bo) vari esrar peçesini yüzünden dü- şürmemek ve zamana hedef kurma- mak içindir. Sınıfta yoklama yaparcasına (mev- cut - namevcut..) diye sanatkâr yok- lamasi ya- pan münek- a N kit, bütün O sn Blm al buç ağ la üç bucuk aşağılık nük- teye borçludu Buna ii mütefekkir, kendini yeni bir dünya görüşüne; şair, yeni bir ses cevherine; münekkit de, bir ul eder. Bir günlük beylik beyliktir derler. Saydığım zavallılar da, günlük kadro- nun fani, fakat müteselli küçük beyleri... * ** Tanzimattanberi soruyoruz : — Olmuyor, olmuyor : acaba in? Meseleyi daima keyfiyet cephe- sinden ele alıyor, daima terkibi bizce meçhul bir keyfiyet eksikliği vehme- diyoruz. Haklıyız; bir şey yalnız key- fiyetiyle var veya yoktur. Fakat bence ve bize nisbetle bu, doğru bir usul değil... Henüz kemmiyet yokuşunu söke- memiş bir hamlenin, keyfiyet ufku üzerinde düşünülemez bile... Keyfiyet, tecellisini iki merhalede tamamlıyan bir sır: Evvelâ kemmiyet ihtiyacını mey- dana getirir, her cismin fezadaki me- kân ihtiyacı gibi, boşlukta yer işgal etme hassasına erer, ondan sonra kendisini ifadeye geçer. (Radyom) madeninin bile, hiç de- gilse binde bir miligramlik bir külçesi olmalı ki bir ifadesi ve tesiri bulunsun. Tahayyüz hassası olmıyan, me- kân işgal etmiyen maddenin ne ken- disi vardır, nede herhangi bir vasfı... Madenleri teneke olduğu halde (radyom) taklidi yapan bu namevcut- lara bildirmelidir ki, (radyom) un ANE - ANKARA Sk iğ, (radyom) olarak 7 derecesin- var o olmi miya ir veren in- san, cilt cilt fikir ve şiir mayalaş- tırmaye mecbur- ER om) u ve kesafet sırrını Gi m bile kitaplık söz kadrosu içinde konuştu; kitaplık söz kadrosunu yarattı Sahtekârlığa metelik vermeyiniz | Kitaplık hacmi olmıyan mütefek- kir, şair, ve münekkit; riyazi bir kat'iyetle namevcuttur 5 Binalaştıramadığı (sentez) in mü- tefekkirinden, örgüleştiremediği şiirin şairinden, ölçüleştiremediği tenkidin münekkidinden iğreniyoruml!.. * *. Âlet ve iş diye iki şey tanıyoruz. Âletin hakkı verilmezse iş öksüz kalır. Ne diye mevhum bir takım iş nazariyeleri kuruyoruz? İşte mevhum olmayan hakikat : Âleti kullanmaktan, âleti Aci mekten âciziz| Âleti işletmeğe savaşmayışımızın ve mefsimize “boyuna mühlet verişi- mizin de hilesi açık: Böyle bir işe kalkıştığımız ânda, bütün kifayetsizlik ve ayıbimız, suyu çekilmiş yosunlu havuz dibi gibi meydana çıkacaktır. * ta ğ Bir miskal davul tozu ve bir miskal minare gölgesi peşinde gezer- cesine aradığımız ve bulamadığımız keyfiyet tılsımı, ona karşı istidatsız- “lığımız kadar, âletine gösterdiğimiz saygısızlık yüzünden ele geçmiyor. Her birinin kitabı halinde arıdan bal, inekten v süt, koyundan yün istiyoruz da; mütefek- kamlarına ku- rulmuş sahte- kârlardan ki- tap istemiyo- ruz. Tavuk mu yumurtadan çıktı, yu- murta mı tavuktan? i Aynı sualin daha çetini var! o Insan mı KN doğdu; kitap | | mı insandan iğ Kitap yaz, kitap!