AZET ECİLİKRİ ROPOR! DEHEKTİR ğ Lg il m TÖRENİ) İR «kutlama gecesi» nin, arkadaş- la beraber, dâvetlileri arasında yiyen zinonun mermer merdivenle- ln çıkarak: kapısına doğru yürür- n geri dönen iki gile karşılaştık. Kadınlardan biri söylen skandal vi iken <habitüe> lerini geri çeviriyorlar | ağ biri : — Şehrin eğlence yeri yokken ak veliiim da böyle işler için tutmalarına müsaade mânasızlık... Halkevleri ne güne du- ruyor Öteki kadın bir kahkaha attı:' — Salon şimdi kırmızı entarili erleri dolmuştur, Kapıda nazik gençler tarafından karşılandık : — Lütfen dâvetiyeleriniz |. Bize münasip görülen bir masada oturduk. Etrafa göz gezdiriyoruz. Evvelâ şu hakikati tespit etmek zaruretindeyim : Merdivenlerde karşı- laştığımız kadın iftira etmiştir, salon kırmızı entarili kızlarla dolmuş de- ğildir. Kadınlardan ekseriyetini yeşil entarililer (yâni roblu) teşkil ediyor; kırmızı ekalliyette... Bir Miş kış olmamıza rağmen, “(em prime) ii genç kız var, Erkeklere gelince her kılık- an... Hattâ üç (smokin)li ve bir (frak) lı saydım. Önümüzdeki masayı dikkate de- ğer bir zat işgal etmi Yeniçeri ey lâpçun üstüne giyilmiş lâs- ğ nin - başparmağt müs- temek - bütün. “sin e yüzüklü, aşlıca biri... Karşısında boynu (kaşkol) lu bir genç, onun her hare- ketini kollıyarak. her arzusunu evvel- den seziyor, cıgara paketini uzatı- yor, çakmağı yakıyor ve ikide bir <evet ağam», <baş üstüne ağam» di- or. Arkamızda, köşedeki omasada kürklü, iri küpeli bir genç kadınla bir delikanlı başbaşa... Kadın boyu- na gülerek delikanlıya sokulup bir şeyler anlatıyor. Gençte ise, öyle bir yere, kürklü, güzel bir kadınla beraber gelmenin verdiği gururla ka- rışık bir sıkılganlık ve toyluk da se- zilmekte... Bunların macerasını solu- muzdaki ailenin başörtülü büyük ha- nımından öğrendik: Fethi KARDEŞ — Müteahhidin karısını gördü- nüz mü çocuklar? Kocası burada yok ya, fırsatı kaçırmamış! Zenci artistin masa numarasına baka baka sağımızdaki boş masaya bir delikanlı gelip oturdu ve yemekle beraber bir şişe su getiren garsonu adamakıllı haşlayarak bira istedi. Çorba ile bir şişe birayı içtikten sonra zavallı genç yerinde duramaz oldu. Eğlenmek azmiyle geldiği bes- belli idi... Fakat yapayalnız ve (dam)ı yok. Arada ayağa kalkarak, sağa so- la eğilerek salonda arkadaş arıyor. Nihayet bulmuş olacak ki kalktı, git- miye karar verirken garson yetişti: — Affedersiniz pasam. Hesabı görmeden kalkmayın! — Daha yemeğimi bitirmedim ki... Yine geleceğim. — Evet ama... Yemeği» bitirip hesabı gördükten sonra kalksanız daha iyi değil mi Delikanlı ia yerine oturdu. Garsona ileride bir masayı tarif ve işaret etti z © ©— Oraya git ve şu bıyıklı beye buraya gelmesini rica ettiğimi söylel.. Garsonun gittiği omasada üç 991 (dam)lı bir genç var. (Dam)ları si- raya koymuş galiba. Yarra başlıyarak kırmızılısını ve yeşillisini ansa kaldırıyor ve beyazlısını tercih ettiği her (tur) da onu bir kere faz- a dansa kaldırmasından — Eğlenmek azminde olan masa, komşu- muz genç, kırmızılı veya yeşilli (dam) dan arkadaşını kurtarmak ümidiyile memnun, gr et yemeğini alel- acele yedi. B arada garson haber getirmişti: — Birazdan) gelirim, dedi! Fakat (dam) lı ml) gelmedi. Eğlenmek azminde i ikinci şişe birayı Av, mezesiyle içerken dayanamıyarak bir kere da- ha garsonu gönderdi. Fakat (dam) lı gencin beyazlı ile dans sırası gelmiş- ti. Garson biraz evvelkine benzer bir cevapla döndü: — Şimdi gelecek... Yemeğini yiyip bitirenler arasın- da şimdi masadan masaya İyem. başladı. Söknnsdaği ailenin masa- sına da biri beş, öteki yağı alkil da iki çocuklu bir aile misafir geldi. ken büyük hanım ilk iş olarak mü- teahhidin evlilik hayatındaki talisiz- liğini m l da (dam)lı gençten haber elkeşinbi eğlenmek azmindeki ii bira hesabını görerek kalkmış ve onların masasına geçmişti. lina bir olmuşlar, genç kızı paylıyorlar : — Pazartesi kabul günümüz diye niçin onları çağırdın? Ö gün çama- şır yıkayacağımızı bilmiyor musun san Gitmeden evel bütün bu zoraki- lik, bozulmuşluk, özenti, ıkıntı, sıkıntı havasının tam ruhunu verecek son bir mizaç a bulmalı idik. Buluv zakt taki bir masada (frak) lı ve terli) bıyıklı bir adam; (frak)ının ya- ası terden güllâca dönmüş, ceket ea pim uçlarında, sağ elini burnu ile göbeğinin aras ında götürüp Se bir (söylev)e gi miş Hiç bir kelime iş m e, birden, elinin ve dudaklarının im yeknesak bir ” daval gibi, âhengin en kabasına düştüğümüzü anladık : Yürüyordum, ağlıyordu, ırmaklar Yürüyordum . Hiç bir şeyi rini manki. bunü duyuyorduk. Yine birden kulağımız açılıverdi. Artık duyuyorüz ! Hayret | Hep dörder hecelerden, ayni vezin... Arkadaşlar — Biz bu yerde - kur- tuluşun - dönüm yılı - sebebiyle - top- lanırken - yurdumuzun - aslâğ”ölmez - ve değişmez - tatak tatak -tatak tatak - nokta nokta - virgül nokta... Arkadaşım bıçağıyla tabağa vur- u: — Garson! Bir bardak su; bir kaşık da (karbonat)!..