e üstündeki te- pede, şimdi Yüksek Mühendis Mektebi tarafından işgal edilen cesim ve yayvan bir bina vardırki, yakın zamanlara kadar bu binaya (Gümüş Suyu Kışlası) denilirdi. Sultan Abdül- hamid, kurduğu büyük bir san'at teşekkülünü, bu kışlaya yerleştirmişti. Bu teşekkül, musiki ve tiyatro ile bunların muhtelif şubelerinden mürekkepti. Fakat bunların hepsine birden, (Muzıkai Hümâyun) adı ve- rilmişti. Bunun sebebi de bu büyük teşkilâtın ilk saray bandosundan doğ- muş olması idi. (Donizetti) nin kurduğu ilk saray bandosu, Türk san'atkârları tarafın- dan genişletilmeye, Garb musikisi de artık içtimai hayatımızda mühim bir yer işgal etmeye başladıktan sonra sarayın eğlence vasıtalarıda mühim safhalara girmişti. Hattâ Dolmabah- çede, ilk defa olarak bir saray tiyat- rosu kurulmak lüzumu dafhissedilmişti. Sultan Mecid devrinden itibaren İstanbula - Şark ve Garpten - birta- kım Hükümdarlar, Sultanlar, Racalar, Prensler gelip gitmeye başlamıştı. Bütün bu tâcidarlar, Osmanlı sarayı- nın (hâs misafir) i oluyorlardı. Ayni zamanda, Türklerin bedii zevk ve san'at eserlerindende istifade edi- yorlardı. - İstanbulu ziyaret eden İmparato- riçe (Öjeni) Osmanlı sarayında gör- düğü debdebe, dârat ve haşmete hayretler içinde kalırken, Beylerbeyi Sarayının bahçesinde Avrupa beste- kârlarının en ağır parçalarını çalan Saray bandosunun san'at kudreti. adesesiyle geçmiş gün: 3/ Mart vakasında sah- ikla dolaşan her dewrin yobazı!.. aynı kandan ve soydandırlar ; dikkat buyurula!.. Bugünün inkâr yobaz- TARİH Aİ DEMEKTİR, İL ve ei kârşısında da mest olarak «Şarkın ru- hunda, bu derece yüksek bir kabiliyet olduğunu zannetmiyordum. Bunu şim di öğrenmekle cidden bahtiyarım |» diyecek kadar hayranlık eseri göster- mişti. (Donizetti) nin müsteit talebeleri tarafından vücude getirilen bu güzide musiki heyeti, Abdülhamid devrinde, artık tekemmül merhalesine ermiş, askeri bir teşekkül halinde, bir mu- siki mektebi şeklini iktisap eylemişti. . Sultan Abdülhamid, (disiplin)i çok seven bir hükümdar olduğu için, sarayına bağlı olan bu teşkilâtiıda, sıkı bir nizam ve intizama bağlamak istemişti. Bunda da, cidden büyük bir isabet göstermişti. Çünkü o muazzam kışlada gece ve gündüz, tam bir leyli mektep (program)ı ile çalışılmasaydı, o büyük muvaffakiyet elde edile- mezdi. Sultan, en gaileli devlet ve meşgul olmasına rağmen, uzı Hümâyun'a olan alâkasını hiçbir za- man unutmazdı. Vâkıâ bu büyük teşek- külün başına Necib Paşa, Süleyman Paşa gibi mühim san'at şahsiyetlerini geçirmişti. Böyle olmakla beraber vakit buldukça Garb musikisindeki hamleleri takip eder, Muzıkai Hüma- yun kumandanlarına emirler ve (di- rektif)ler de verirdi. (Donizetti) paşa ihtiyarladıktan sonra onun yerine (Guvatelli) isminde bir *İtalyan geç- i Bu zatın (Donizetti) onu doğrudan doğruya Muzıkai Hü- mâyun kadrosuna almış ve kendisine (paşa) lık rütbesi vermişti. Netekim daha sonra getirttiği İtalyan ustalara da muhtelif askeri rütbeler verilmişti. Muzıkai Hümâyun mensupları, esasen askerdi. Evvelâ seksen kişi- den mürekkep olan kadro, genişle- mişti. Kadroya, her yaştan efrat gi- rebiliyordu. Fakat en ziyade, istidat sahibi gençlere ehemmiyet veriliyor- du. Ve bunlar, : neferlikle (kabul edilerek yavaş yavaş en'yüksek rüt- belere kadar ilerliyordu. gibi, sınıf ; » teşkilâtı talarının maiyetlerinde yetişiyor, gös- Ziya ŞAKİR terdiği istidat ve kabiliyete göre terfi ediyordu. Evvelâ bir bando ile işe başla- yan Muzıkai Hümâyun gitgide geniş- ledikten sonra, şu san'at şubelerine ayrılmıştı : 1 — Hiçbir hükümdar sarayında mevcut olmayan muazzam bir bando. 2 — Yine, emsaline pek az te- sadüf olunacak derecede zengin kad- rolu bir orkestra. 3 — Kırk kişilik bir gitara takımı. — En kıymetli hanende ve sa- zendelerden mürekkep zengin bir (alaturka) ince saz takım — Tiyatro dram heyeti. 6 — Tiyatro komedi heyeti. eni kukla takımı biri alafranga, digeri alaturka|. Cambaz takımı 9 — Orta oyun takımı 10 — Hokkabaz takımı. 11 — Kabakçı takımı. 12 — Bunlardan tamamiyle hariç olarak birde (müezzin) takımı. Bando, her Cuma selâmlığı ile Bayram, Kandil vesaire alaylarına iştirak ederdi. Cuma selâmlıklarında Hamidiye Camisinin karşısındaki saat kulesinin dibinde yer alırdı. Tam ezan vakti Padişah saraydan çıkar- ken evvelâ (Selâm havası) ve sonra - Padişah cami kapısına gelinceye kadar (Hamidiye marşı) nı çalardı. Padişahın ecnebi misafirlere ver- diği ziyafetlerde, yine bu bandonun bulunması âdetti. Ozamanda, en meş- hur'opera parçalariyle, (vals)ler, (kad- ril) ler, (mazurka) lar terennüm ederdi. Garb musikisine bihakkın vakıf olan Sultan Hamid, ekseriya çalına- cak havaların bir listesini bando şe- fine gönderirdi. Bazan da, muzikasının kudretine güvenerek: (Ne arzu 2 çalsınlarI) diye, te- nnüm edilecek parçayı, onların ülkü terkederdi. İstenilen bir par- çanın bak diye oreddedil- diği vak ME Bişi oi bir (repertuvar) a malikti. Avrupadaki musiki hareket- leri, büyük bir israr ile takip edilirdi. (Klâsik) lere çok geniş bir yer veril- mekle beraber, yeni eserlerin güzide- leri de ihmal edilmezdi.