Birgün bir yağ kenarında ğiieriir Cenda sormuştu : EN kuvvetli bir elektirik kaynağı olsa şu de- nizi istediğim renge boyardım. O zaman tablolarımı tabiata göre değil, tabiatı tablolarıma göre kurardım. İyi olur muydu? İş ee tü — Olm Çönkü tablolar değişebilir, yo tabiat değiş- ge olsa muhakkak bu söze : ssaçma!..» diye Ayşeyi Cenda'dan ayıran düşünüyorsun Mehmet ? a. — oldular. Zira hiköyeci araya kırk .. eğ bir fasıla De Şim gün- lük ahbaptırlar ve ayni taha- Z, derdi. Sen diki ânı bile düşünecek kuvvette değilsin. ipe asr yerde yaşa- dığını duy, y. ş Ayşe, rel ln pırıltılarla tutuşarak : —— Ben buradayken mi ? Diyor. serisi köklerden gelen müşterek ne Ayşe düşünüyordu : Kim bu Ahmet oğlu Me bye Ahmet oğ- la Mehmed'in yolda bükülü Nasıl az ahbaplık ediyor ? Benliğin insanı sebepsiz görünen hareket- e sürüklediğine bir delil. Ne saçma şey! Ne işi var bu saatte ide Takılır sevdiği bir insan değil ki Mehmet! Hatta garip bir adam. Pek öyle ipe sa- pa gelir gibi VU değil, Heyhat ! Kendi hareketiyle Mehmedin söz- aşlarından birine anlatsa rüya gördüğüne; sayıkla- dığına o hükmederler. Öyleyken bunlar kendisine niçin bukadar i k gö- Niçin yadırgamıyor , Mehmedi; sözlerini, bu başı ve sonu olmıyan, mânasız, yeknesak ve sıkıcı hikâyeyi ? Mehmed de sair > bu kadında müthiş bir kudret yatın ikta ol mukadderatı... Mehmetse, kendini bir düşünce mahsulü adam say- dığından belki yalnız kâğıtta ya- şayacak bir ölü, bir cenin-i sakı buluyor. Ayşe hayatın kendisin- de maddeleştiği, vftaf bir cildin altında kaynaştığı mahlük. Bir n insanlardan her biri kadar canlı. «Ona aşık mıyım yoksa ? diye düşünüyor Mehmet. Bir düdük sesi... Taksim - Beşiktaş otobüslerinden biri arkalarından geliyor, yanlarından Harbiyeye doğru geçiyor. Mehmet âşık mı Ayşeye? Ken- Madde, hayat ve hakikat. Ben veya bürün- bunların göründüğü vi kendisini isti- şekli değil, orum. * Asmalı Mescidde, bir içkili “lokantadayız. o Yazdığım, fakat henüz tamamlamadığı; tamam- layacak vakit bulamadığım hikâ- yemi arkadaşıma okuyoru — Vallahi, diyor, Yi skn Bunu da kötü dememek içi y- liyorum. O kadar teknik Sat ile eyi yazan sensin. Bünları bilmiş lâzım. Şu Mehmet > 3 2 5 . a. o S v w s 5 o in e, B » a 5 a sai yâni okuyucunun büsür b senin” SE Ri isin dışında bir madde değeri taşıdığına inanma- sını istiyorsan, şahıslarının dış ol ları bu realitelerinden sıyırarak birer erse okuyucuya tak- dim etmek istemişsem ? zaman tecride doğru gitdi yerindedir. Fakat okuyu- cu bir hikâyede olmuş bir vak'a- nın tecridinden ve masallaştırıl- masından çok, masalın hakikileş. tirilmesini arar, Halbuki şu Meh- met lokantanın ka- pısı açıldı. Biz de tam kapının karşısındaymışız. “Girenlerle he- m öz göze geldik, sözü yarıda kaldı. dınla çelimsiz bir e: doğru koştular. Sonra, yalnız ol. madığımın yeni farkına varmiş- lar gibi duruverdiler. Ayağa kalk- tım ve dostumu onlara tanıttım. Onları — fay tuma : oğlu Mehmetle Ay- şe. Mei nl Ahmet oğlu Mehmet). ç ke lağiim dikkatle gelenlere bakıyordu. Erkek, bilhassa alâ- kasını çekmişti. Hava yağmurlu uğu halde baş açık, saçları ıslak, çukura kaçmış gözleri dün- yaya derinden ii e ke- mikli ve kırmızı yüzlü bir adamdı. — Nereden (o geliyorsunuz ? Diye Mi Dostumun yorduk. Kararımızı ai — Ya... Tebrik ede: Ayşe bana hüzünlü beyi bir “ifadeyle güldü. Mehmet mırıl. dandı : — Bunda tebrik edecek bir şey yok... — Neden canım? Evlenmeğe karar m mi 1 Mehmet verdi : — Sal ır. Ayşe her kadın gibi ve mazime âit m, daha başka sebepler de var. Dostum kendini tutamadı : — Ya... N v hayretle ona bakarak : e biliyor maydanaz ? yi ? — Ahmet oğlu Mehmedin be- nimle evlenmek istediğini ? . Beraber ehmetse TD <aklım almiyor ki» diyordu «Ayşe gider- se ben ne olacağım, ne yapaca- ğım ?» Ve Ayşe gitti. Onu yakından gördükten, in tanıdıktan, derisine dokunup gözlerine bak- tıktan sonra, Ahmet oğlu Meh met kadar benim de yüreğim yandı bu gidişten. Sonra dostum çıktı. Mehmetle başbaşa ka Idık. Talihsiz çocuk... — Ne güzeldi değil mi? Diyor. — Evet, güzeldi — Şimdi ben ne olacağım? sen ne büyük, yapıcı olduğu ka- dar da ve bir kudretmişsin ! olacak şimdi ? Mehmedin ye'sini anlamakla beraber, dayanamıyarak soruyo- rum: — Ne, ne olacak canım ? — Hikâyenin, yahut hikâye- değil mi? r son lâzım erindeki meyus karanlık beni ürpertiyor. Hayır, talihsiz çocuk! Seni kaderinle başbaşa ae O kaderi güya a ben vermedim mi? k sonunu da ben get teyl ikramettim. Asmalı Mesçit- te her şey vardır. Mehmet, bü- tün gayretine rağmen kadehini bir yudumda bitiremedi. pre saçları alnına düşmüş, yin ifadesi olduğu slapılamıza cak kadar karışık ve kırışık b hal almıştı,