Kİ üşleğin örgüsü; © Koskocaman, top şeklinde bir yumak gibi iplik iplik bürülü, kangal kangal kıvrımlı, ilk ucundan son ucuna kadar üstüste devşirili; dışarıya doğru lif lif dağınık ve içeriye doğru kol kol toplu, muhitte namütenahi çok ve ezde namütenahi tek; ve nihayet gelmiş ve gelecek zaman boyunca bütün eşya ve hâdiseler zeminini avlama- ya memur bir fikir ağı halinde düğüm düğüm çerçeveli bir Yekpare bir inanış, görüş ve ölçülendiriş man- . İsmide BÜYÜK DOĞU... manzume... zumesi.. © Büyük Doğu?.. Bildiğimiz doğuş hâdisesine bağlı bir delâlet mi?.. Yoksa malüm Şark dünyasına mı işaret?.. Birincisiyle beraber, yahut birincisinden ziyade ikincisi !.. isim, sadece doğuş manasına kabuğunu çatlatan tohu- mun kıvılcımlı nefesiyle pembeleşmiş bir ufuk. üzerinde, asıl Doğu âlemini, kubbe ve servi, saray ve künbed, kemer ve harabe, bütün dış çizgileri ve iç nakışlarından kucak- lamakta... © in ulvi tecrid ve manalandırmalara, çok defa en süfli teşhis ve maksatlandırmalar musallat değil midir? Kendi- mizi bundan korumak için, sadece yavan bir isim delâleti yüzünden davaların en çıkmazı, en kabasile aramızda benzerlik arayacak vehimleri kovalım: BÜYÜK DOĞU'- nun kucakladığı ve bütünleştirdiği Şark, vatan sınırları dışında herhangi bir ırk ve coğrafya pilânına göz dikmi- yor. Biz BÜYÜK DOĞU'yu, öz vatanımızdan başlıyarak güneşin doğduğu istikameti yalayan bir madde ve kemmi- yet zemininde aramıyoruz. Biz BÜYÜK DOĞU'yu, vata- nımızın bugünkü ve yarınki sınırlariyle çevrili bir ruh ve keyfiyet zemininde arıyoruz. O, kendini mekân çerçeve- sinde değil, zaman çerçevesinde gerçekleştirecek dava... Maddi ve manevi sınır dışı ırk gayreti, kavim hırsı ve toprak iştahı, sadece alâkasız olduğumuz bir iş sanıl- masın! Büyük ve gerçek kurtuluş adına, yüzdeyüz düş- manı sıfatile alâkalı olduğumuz ve karşısında cephe tut- tuğumuz zıt ve bâtıl hedeflerden bir tanesi /.. © Öyleyse BÜYÜK DOĞU, çizmeli ayaklarla dışımız- daki iklimlere doğru kaba ve nefsani bir yolculuk olmak 1001 Çerçeveden orada , orada , orada orada i; orada Bir memleket ki; orada amelesi... Bir memleket ki, Bir memleke t ki, Bir memleket ki, orada orada Bıçak sapla gölgeme, Sıcacık kanı damlar. Gir de bir bak ülkeme; Başsız başsız adamlar! biricik e ve heyecan... Bir m babadır; nl de (Konga) Bir memleket ki, orada Bir e ki, Bir memleket ki, katran sikir bezir ir memleket ki, Ağlayın, su yükselsin, Belki kurtulur gemi. Anne, seccaden gelsin; Bize du: , emi? Ahmet ABDÜLBAKİ mleket ki, orada evler orada cehalet (Barem) gediklisidir; ilim de emir orada (muvafık) zift j Büyük DOĞU yerine, rüzgârdan hafif topuklarla içimizdeki iklimlere oğru ince ve ruhani bir sefer & Doğudan fışkırmış, Doğunun gerçek ruhuna ermiş, onu örnekleştirmiş, nefsinde halkalamış, Batıya doğru yürüt. müş, handiyse Batıyı yutacak hale gelmiş; sonra kabuk- üstü donup kalmış, yeni zaman yemişlerine can verecek kök feyzini emmekten uzak yaşamış, doğurucu ve yaşatıcı aşk ve çile dairesinden kayıp çıkmış, ruhunu kaçırdığı şekillere incisiz istiridye kabukları gibi tutunmaya çalış- mış; ve sonra doğan ve gelişen Batının kârşı saldırışları önünde topyekün Doğuyla beraber gerilemiş, geriledikçe gerilemiş, bir uçurumdan öbür uçuruma sürüklenmiş, fakat tam yuvarlanmamış, apışıp kalmış, devir devir gülünç ve sahte kurtuluş hareketlerine girişmiş, nihayet büsbütün tasfiye vaziyetine düşmüş, bir şahlanışta kendisini yalnız mekân çerçevesinde kurtarabilmiş, derken işi satıh ve maddede en dizginsiz Garp taklitçiliğine ve özkök alâka- sızlığına dökmüş, zaman çerçevesindeyse bir türlü kurtarıcı- sını bulamamış bir millet olmak şuuruna sımsıkı bağlıyız ! © Kovramak lâzımdır ki, bir zamanlar Doğunun tekne- sinde yuğurulan, ve kendi teknesinde Doğuyu yuğuran şahsiyet hamurumuz, Doğunun zâfında biz, bizim zâfımız- da da Doğu mecalden düşerken kurtlanmaya yüz tuttu; ve o gün bugün, kendi öz cevheriyle yabancı cevherler arasın- daki anlayışsız, bilgisiz ve ölçüsüz tepme yüzünden çürüye çürüye şimdiki haline geldi. © Zira, Viyana bozgunundan ( Nizamicedid) e ve Tansi- attan Cümhuriyete kadar, içimizle dışımız, ve kökleri- mizle dallarımız arasındaki mahsup sırrına erecek, içi * muhasebe, murakabe ve (Nârıbeyza) dolu, dünye çapında tek bir kafa bile çıkaramadık. © Kendi içimizde ve kendi cebimizde kaybettiğimiz, son- ra körler gibi el yordamiyle eşya ve hâdiseleri sığayarak hep dışımızda ve başka ceplerde aradığımız, aradıkça kaybettiğimiz, kaybettikçe bulduk İli bulduk san- dıkça kaybımızı arttırdığımız anahtarın kum üzerindeki yuvası... BÜYÜK DOĞU budur; işimiz de bul.. Necip Fazıl KISAKÜREK Bir Memleket ki... elmas kömürdür; süprüntü de ii akıl ihtikârdir, cinnet de itima yalan (motorlu ordu) dur; hakikat de cephanesiz piyade... toyesk kel baştır; heykel R Salad tarak... fiyat kartaldır;, maaşda p belediye ziyafetçi pr, e ve yağmur da tanzifat terbiyeci sinemadır; muallim de iltimas By ecnebi mütehassıs baş tacıdır; milli eser Bir memleket ki, orada yegâne sıpor, (şantaj) ve adam öldürmektir, (utbol)da in ayıbı, eski ğa hocası sakallı büyük a (Bobstil) to ana dili veremli edir alla kda umacı hikâyesi... kulu. ruhlu eyyamgüder'dir; (muhalif) de orada bir domuza bin köpek havlar ve bir sk peğn bin domuz diş biler; hak da küçük dilini yutmuşa benzer... Ne buyurulur 9-