AS manada münevver adamın mi- yarlarından en başta geleni, ça- lışan ve didinen bir kalem sahibi olmasıdır. Kalemin en bâkir ve asil (şövalye) edasiyle dolaştığı yer de «hatıralar» sahasıdır. Bir milletin ta- rihini, o (vakanevis) in notları değil, devlet (arşiv) iyle, bu notları ve fertle- rin hatıra defterlerini karıştırıp yuğu- ran müverrih dediğimiz hamurkârlar yapar. Yıllardanberi hasretini çekti- gimiz müverrihin doğumuna engel olan biziz. Biz ki, bir gün ömrümüzün muhasebesini yapmadan ölmekten korkmuyoruz; heybetli tarih mahke- mesinde şahit olmaktan kaçıyoruz; nisyan karanlığında hakikat kaçakçılığı ile tarihimize ihanet ediyoruz! (Üniversite) kütüphanesinde Birinci Mahmudun sır kâtibi Salâhi efendinin beş yıllık bir «vukuatı yevmiye def- teri» vardır. Osmanlı sarayının ende- run hayatı ve İstanbul padişahlarının günlük hayatı, bu eserde o kadar canlı ve renklidir ki, insana, beş asır boyunca sayısı belki de yüzü bulacak sır kâtipleri nin vukuatı yevmiye def- terlerini aratıyor;. fakat bu defterler sır olmamışlardır; sır kitabetine haki- katen lâyık bir Salâhi efendi gelmiştir. (Üniversite) kütüphanesinde seras- kerlik ruzname kaleminden yetişmiş mevlevi dedegânından aşçı Dede İb- rahim Beyin muazzam bir hatira def- teri vardır. Bu defter, cemiyet ilmi ve tarih bakımından bir hazinedir. Sayfalarında, geçen asır, çizgi, renk, ses dalgaları halindedir. Fikir e geçmiş gün: 56 yıl evvel çıkan (Şehi bu resim, Meşrut. ye ilânı peşinden (Hürriyeti heee — ire kle; ig? hürriyet /— Ü İzerind. (Yaşasın Sultan Mehmed Hanı md) yazılı bu tâk etrafında halkin, mahalle çocuklarının, hattâ EA hâdiseye her zamanki gibi, ne şaşkın ve şuürsuz bir OR bitti) göziyle en görüyor musunuz? gskelylek) TARİHE Ayasofya vakfı câbilerinden bir Sait efendi vardır; Üçüncü Selimin felâke- tini, Dördüncü Mustafanın çok kısa ikbal devrini, Alemdar Paşayı ve İkinci Mahmudu ve Alemdardan son- raki büyük (anarşi) devrini görmüş- tür: «Yirmi yıl içinde yüz yıllık va- kayiin şahidi olduk. Ben ilmi tarihe aşinâ değilim; sokaklarda ve kahve- hanelerde işittiğim, gördüğüm vuku- atı, doğru, yanlış toplayıp kaydettim!> diyor ve büyük kıtada bin küsur sayfalık bir eser < bırakıyor. «Câbi Sait tarihi> ne kıymet biçmeyi, (Büyük Doğu) okuyucularına bırakıyorum. İkinci Mahmut, Yeniçeri ocağını kanlı bir şehir muharebesiyle kaldır- dıktan sonra «Asakiri Mensurei Mu- hammediye> yi kurar. Rusya ile felâ- ketli safhalarla dolu bir harp devam etmektedir. (Hanedanı Âli Osman)ın .. bu kuvvetli siması, bir yıl, sarayını terkederek Rami kışlasında otürur; Hekimbaşı Behçet Efendinin biraderi Abdülhak Mollada bu münasebetle bir «vukuatı yevmiye defteri» yazar ve adını «Tarihi Liva» koyar. Molla merhumu Hekimbaşı olarak “ yaşatacak eser pek cılızdır; torununa <Şairi Azam» dedik; fakat onu istik- balde şi işte bu (Tarihi Liva) dı Bugün beynelmilel muhallet eserler arasında ihtişam ile duran on müaz- zam ciltlik Evliya Çelebi Seyahatna- mesi, koca bir hatırat defterinden başka bir şey midir?.. Bu sahada, altı yüz yıllık bir devir için -- küçük risaleleri katmıyorum - eser olarak iki yüz isim: sayamayız. Şu son yıllarda «Canlı tarihler». baş- lığı altında Ebubekir Hazım ile Meh- met Ali Ayni gibi, bir devlet adamiyle bir ilim adamının hatiratı muhakkak ki birer kıymettir. Muallim “Tahsin Nejatın «Kara Bahtım» adını koydu- ğu ve tüyler ürpertici bir esir ticareti hailesile başladığı otobiyografya -ki » kendileri bana bu defterlerin muhte- lif yerlerinden birçok parçalar oku- muştu - emsalsiz bir şeydir. Fakat bunlar, kâfi değildir. Münevver mut- lakıyet (Tanzimat) tan bu yana da, bu Jh si, ele İHANET Reşat Ekrem KOÇU sahada nihayet yüz eser ancak saya- biliriz. MD Son yüz yılın tarih mü- hakemesinde şahitlikle mükellef olân lar yüz kişi midir ?.. Sorarım: . Gördüklerimizi, duyduk- larımızı, beğendiklerimizi ve beğen- mediklerimizi, aşkımızı ve kinimizi kalem diline vermek için neden ve- kimden korküyoruz?.. Her şeye rağmen, bu muazzam ve tekrar tekrar el atılmak ihtiyacındaki davayı şu acı teşhis hükmüne bağlı- yayım: Tanzimattan beri her sahada ve gün geçtikçe her ân biraz daha derinleşen ( olamayışımızın; O sahte teselliler altında bunalışımızın, küçük , dilimizi yutuşümuzun bir delili de, içinden hakikatin heybetle tüteceği tarih hükmü önünde, düpedüz tarih unsurlarını toplamaya, tarih malze- mesini yığmaya cesaret edemeyişi- mizdir! Terkip ve tahlili ondan sonra yapılacak olan böyle bir (lâboratu- var) a girmekten, farkında olmaksızın, ürkmekteyiz | Bir zamanın mizahı: (Karagöz) 1324-1908 ....Satıh kopyacısı her hareketin maymunları peydahlanmak kanun olduğuna göre, bu günün (Bobstil) ruhunu, o devrin (Monşer)i kılığında seyrediniz! 04 v