ŞİYAM PELERİNLİ; ADAM “Piyes : İSKELET — Düşün, elmastan daha sert ve pırıl pırıl bir yürek ve be- yin sahibi olmayi; zamanı, mekânı, her şeyi, boynuna birer halka ge- çirip bir kazığa bağlamayı düşünl.. Ve devletini kurmayı... Kendini, hiç ölmiyecekmiş gibi bir teselliye kavuşturmayı... Ölünce de, içinde yokluğun bile bahsi geçmiyen bir yokluğa, o büyük rahata kavuşma- yı, hiç ölüm korkusu çekmemeği; yâni hiç ölmemeği... Fakat yaşarken devletini kurmayı... Milyonlarca insana bir şiirin ahengini vermeği... Şehir, gece yarısı uyurken, en bü- yük meydanda, bir heykelin tunç gözleri içinden kiremitleri seyret- meği... ŞAİR — Hayır, hayır! İSKELET — (Elindeki şamdanı u- zatarak) Al şu mumu ŞAİR — (Şaşkın ve korkak) Ne olacakmış alırsam?.. İSKELET — Hiçl. göstereceğimi.. (Şair korkak bir hareketle şamdanı alır — İskelet, mantosunun cebinden iki küçük şişe çikarır.) İSKELET — (Şişelerden birini işa- ret ederek) Bak, işte devlet ve hâ- kimiyet iksiri!.. Tat ondan bir ke- re, tat da dünyanın sahibi oll.. Za- manın makarasından dökülen iplik boyunca ondan tattırmadığım bü- yük adam kalmadı. Yâni sonradan büyük adamlar... ŞAİR — İstemiyorum!.. İSKELET — İstemiyor musun?.. So- kakta, en önde borazancıları ve trampetecileri, zamanı şimşekten ses murabbaları içinde çerçevele- ye çerçeveleye, rap, rap, rap, as- keri kıtalar geçerken, sümüklü ma- halle çocuklarının bile duyduğu nizam heyecanına yabancı mısın?.. Bu nizamı, bütün bir vatan boyun- ca ipek bir halı gibi, şahane benli- ğinin ayakları altına serdirmeği istemiyor musun?.. Koca bir cemi- yeti bir kütük yapıp kollarına ata- cağım; onu nasıl istersen öyle yontacaksın, cinnet ve ihtiras hok- kası pıhtılı beyninin, sabahçı kah- velerindeki serseri mustaripleri gül- düren (Devridaim) keşitlerile, talaş talaş yontacaksın; istemiyor musun?.. Söyle, iradenin tezgâhına upuzun 6 Sana bir şey 17 Per4 yatıracağım, çırçıplak cemiyet ka- davrasını,” o kendinden geçmiş, af- yonkeş bakireyi istemiyor musun?.. Onun, deli, fakat kurtarıcı bir dok- tor gibi kafa tasını açmak, ipekten ellerle beynini bir hamur gibi mın- cıklamak, sinirlerini dilediğin noktalardan çözüp dilediğin nok- talarda düğümlemek, uzuvlarını yepyeni madenler, yepyeni sinir kirişleri, yepyeni nesc örgüleriyle değiştirmek... Ve kıl kadar ince bir kalemin ucunda parlayan güneş mayası hayat yağını, onun altın yüreğindeki saat çarklarına dam- latmak... Ve... Ve ona “Haydi, kalk!, demek, “Kalk, doğrul, gerin, gözlerini uğuştur, nefes al, ayağını saçlarının örgüsü kadar düzenli toprağa bas ve bana âşık oll.,, İs- temiyor musun?.. “Bana âşık ol ve sırma saçlarını keçe gibi yoluma ser, üstünden geçeceğiml!..,, Hâlâ mı is- temiyorsun?.. ŞAİR — Hokkabaz, fânilik oyunu- nun taklacısı, hiçliğin canbazı!.. temiyorum, istemiyorum. Allaha s1- ğındım senden!.. İSKELET — Yine o kelimel.. (£- lindeki şişelerden: birini cebine sokup öbürünü “ uzatır) Al öyleyse ikinci şişeyil.. (Öbür elini şişenin manta- rına götürerek) Bu mantarı sana doğru açtığım anda, güveler, dün- yanın bütün vehim, şüphe ve sa- bit fikir güveleri üzerine üşüşecek... Yanacaksın, biteceksin, zerre zerre hazmedileceksin, yalnız tek zerren kalacak, pertavsızların ışığı topla- dığı nokta halinde, yalnız bağır- mıya, ulumıya, acı duymıya mah- sus zerren... (Bir eliyle dibini, öbür eliyle mantarını tuttuğu şişeyi şaire bir az daha yaklaştıran bir hareketle) Mh Yazan: P Çabuk söyle, bir, iki; üç, diyece- ğiml.. Bir, evetmi, hayır mı?.. ŞAİR — (Korkak) Neye evet mi, hayır mı?.. İSKELET — Ruhunu bana teslim etmeğe... İki; evetmi, hayır mı?. ŞAİR — Bir lâhzal.. Şamdanı bir an için tutar mısın?.. İSKELET — Verl (Sair elindeki şamdanı iskelete u- zatır - İskelet, sağ elinde şişe, sol eliyle şamdanı alır - Şair bir zıpla- yışta konsolun yanına koşar, çılgın bir hızla bir çekmece açar, çekmece- nin içinde, meçhul bir şeyin üzerine kapanır.) SKELET — (Çukur gözleri, bir kat daha büyümüş, şairin üstünde, kor- .— bir haykırışla) Delil Bırak o- ul EEE üstüne kapandığı meçhul şeye bir kat dahâ sarılır, tam o şeyle beraber iskelete dönmek ister gibi bir hareket yaparken, keskin bir üf- leyiş - İskelet mumu söndürmüştür.) ŞAİRİN SESİ — (Karanlıkla bera- ber fışkırarak) Şeytan, alll! Allahım, ne oluyorum?.. (Bir an öesieii) ŞAİRİN SESİ — Allahım, bana sen lâzımsın, bırakma beni! ŞEYTANIN SESİ — (Yaralı bir ahenkle uzaktan) Sana o lâzım, ha?.. ŞAİRİN SESİ — Yalnız o lâzım... Bütün korkularımın, ihtiraslarımın, ıstıraplarımın, şüphelerimin ufkun- da, ötesinde, gayesinde, merkezin- de o var.. e an sessizlik « Ağır ağır ayak ses ŞEYTANIN SESİ—(Daha yakından) O, daima Kes sesini; gidiyorum!.. Nİ sisl — Şiirim, onun sak- lambaç oyunu... Cemiyetim, her noktada onun merkezi . etrafında çizilmiş dairelerin hendesesi... Ni- zamım, onun, parmakla sayılmaz ve re görülmez keyfiyetinin öl. . “SEYTANIN SESİ — (Büsbütün ya- kından) Kırdın ellerimil.. Halbuki istediklerini benim elimden alacak- tın. ŞAİRİN SESİ — Sen bana hiçbir şey veremezsinl.. Ben Allahı, tok-” luğumun değil, açlığımın şiddetin- den buldum. Senin kalayladığın (Devamı 72 nci sayfada)